26 Temmuz 2011 Salı

İmamdan Linç Vaazı!

Zeytinburnu'nda Kürtlere yönelik faşist saldırılarda bir cami imamının cuma namazı vaazında 'devletin bölünmez bütünlüğüne karşı çıkanlara prim vermemek gerektiğini' sözleri ardından camiden çıkan kişilerin ‘Allahuekber’ diyerek saldırılara katıldığı ortaya çıktı.
Kürtler Zeytinburnu’nda, bir haftadır polis ve ırkçıların ablukası altında yaşıyor. Veli Efendi, Çırpıcı ve Yeşiltepe Mahalleleri’nde geceleri sokağa çıkma yasağı sürerken, linç girişiminde bulunanların tümü (65 kişi) serbest bırakıldı.

KÖRÜKLEYEN VAAZ

ANF'ye konuşan Mahalle sakinlerinden Mehmet
Korkmaz, 21 Temmuz Perşembe günü Kürt işyerlerine yapılan saldırı sonrası, Cuma namazı için gittiği camide imamın ırkçı söylemlerle vaaz verdiğini söyledi. Korkmaz, “Hocanın Cuma namazında halka sağduyu çağrısı yapacağını sanıyordum. Hoca, devletin ağzıyla konuşuyordu. Devletin bölünmez bütünlüğüne karşı çıkanlara prim vermemek gerektiğini söyledi ve olayların daha ateşlenmesine neden oldu” dedi.

Nitekim yayınladığımız fotoğraflarda faşist gösterilerde sakallı yaşı ilerlemiş kişilerin bulunması da dikkat çekiyor.

Mehmet Korkmaz devamla şunları anlattı: “Bu vaazdan sonra, hem cami hocası, hem de polis tarafından teşvik edilen ırkçılar ‘Allahuekber’ sloganlarıyla insanl
ara bıçak ve sopalarla saldırdılar. Artık geceleri dışarıya çıkamaz hale geldik. Bunlar nasıl kendilerine ‘Müslümanım’ diyorlar, ben anlamadım. Bunlar resmen Emevi.”

POLİS İŞARET EDİYOR IRKÇILAR SALDIRIYOR

Yaşanan olaylarda ortaya çıkan önemli ayrıntılardan bir diğeri ise saldırıların başladığı günlerde MHP’lilerin grupların öncülüğünü etmesi oldu. Saldırıların başladığı ilk günlerde 58’inci Bulvar’da ırkçıların toplandığı yere gittiğini dile getiren Korkmaz, “Aralarında 50 yaşında olan eski MHP’liler vardı. Bir tanesi Tatar, ismini hatırlamıyorum ama eski vukuatlıdır. MHP’nin içindeki göçmenleri kendi çıkarları için taşeron olarak kullanıyor” dedi. Akşam 58’inci Bulvar’a gidilmesi durumunda, orada sadece Arnavutların, Tatarların ve Lazların olduğunun görüleceğini ifade eden Korkmaz, “Bunlar devletin polisi önünde kimlik kontrolü yapıyorlar resmen. Çarşamba günü BDP binasına saldırı olmadan önce bizim mahallede oturan Mardinli bir kadının kimliğine bakmışlar, sonra ağza alınmayacak küfürler etmişler. Kadın ilçeye geldiğinde perişandı” diye konuştu.

SALDIRININ ZEMİNİNİ POLİS HAZIRLAMIŞ

Saldırganların bu hareketlerine karşılık bir araya gelmek istediklerini ancak, BDP’li yöneticilerin kendilerinden dağılmalarını istediğini ifade eden Korkmaz, şunları aktardı:

“BDP ilçe başkanı bu şekilde bizi evlerimize gönderdi. Biz dağıldıktan sonra, BDP’nin bütün camları aşağı indirilmiş, ırkçılar sokakta yakaladıkları Kürtleri linç etmişler. Kağıt oynadığımız Şenol Kıraathanesi önüne sürekli sivil polisiler arabalarla konuşlanıyordu. Saldırıdan birkaç dakika öncesinde gereksiz bir şekilde bizim kahvenin yanına gaz attılar ki biz dağılalım ırkçılar rahat saldırsın diye. Yoksa mümkün değil biz buraya saldıracaklarını bilsek bu şekilde ister 5 bin kişi gelsinler sonuna kadar kavgamızı ederdik.”

TELSİZİNDEN ‘SALDIRGANLARA DOKUNMAYIN’ ANONSU

Kendi işyerinin de hedef seçildiğini anlatan Midyat Kıraathanesi sahibi İdris Doğan, iş yeri yerle bir edilmeden önce sivil polislerin oraya geldiğini, bir süre duraklandıktan sonra, kahvesinin hedef seçildiğini söyledi. İdris Doğan, polisin işaretlediğini, ardından ırkçıların saldırdığını aktardı.

Mahalle sakinleri ayrıca bir sivil polisin telsizden, ‘ellerinde bayrağı olanlara sakın dokunmayın’ diye anons geçtiğini belirtiyorlar.

22 yıldır Yeşiltepe’de oturduğunu belirten taşlanan Şenol Kıraathanesi’nin sahibi Ramazan Seferoğlu ise bugüne kadar hiç böyle bir saldırıya maruz kalmadıklarını söyledi. Seferoğlu, Perşembe günü kahvenin nasıl hedef alındığını şöyle anlattı:

“Saat 21.00’di. Kahvede oturuyorduk. Dışarıdan sloganlar yükselmeye başladı. Bazı arkadaşlar ne oluyor diye bakmaya gitti. Geldiklerinde elli bayraklı 40 kişilik bir grubun eylem yaptığını, Kürtlerin evlerini yakacaklarını söyleyerek, çok ağır hakaretler ettiklerini söylediler. Bunun üzerine tedbiri aldım ve herkesi dışarı alarak kahveyi kapatmaya hazırlanırken, bizim burada hiçbir gerginlik olmamasına rağmen, birden polis tarafından kahvenin yanına gaz bombaları atılmaya başlandı. Tüm müşteri mağdur oldu. Herkes kahveden çıktı ben de kapattım, evlerimize dağıldık. Yarım saat sonra sloganlar eşliğinde cam sesleri duydum. Ortalığın sakinleşmesini bekledim. Aşağı indiğimde kahvenin camlarının yerle bir olduğunu gördüm. Tekrar evlere döndük. İkinci kez saldırıya uğradı. Tekrar aşağı indiğimde karşılaştığım manzara karşısında yıkıldım. Bu kez kahvenin içini yerle bir etmişlerdi. Ne buzdolabı, ne masa, ne televizyon, ne vantilatör, ne dolap bırakmışlardı. Bu kahveyi satın alabilmek için 22 senelik emek verdim işçi olarak çalıştım, beş saniye de yok ettiler. Diyarbakırlı olduğum için hedef seçildim.”

“ESAS AMAÇ KÜRTLERİ SÜRMEK”

Yerle bir edilen bir başka bir kıraathane de Çırpıcı Mahallesi’nde bulunan Batmanlıların Dostlar Kıraathanesi idi. Olay sırasında kıraathanenin içinde üç arkadaşıyla rehin kalan işyeri sahibi Ender Taşkıran ise dehşet verici dakikaları şöyle anlatıyor:

“Çarşamba gecesiydi, kahveyi kapatmak üzereydim. Yanımda iki arkadaşım vardı. İçerde temizlik yapıyordum. Birden ‘Ya Allah Bismillah Allahuekber’, ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ gibi sloganlarla kahvenin önüne geldiler. Dışarıya çıktım konuşmaya çalıştım. Madem dertleri askerlerin ölümü ise ben de askerlik kimliğimi göstererek, izine geldiğimi söyledim. Bana mısın demediler. Beni darp etmeye kalkıştılar. Hemen kahvenin içine girdim kapıyı kapattım. Birden camlar teker teker inmeye başladı. Kahvedeki başka bir bölüme sığındık arkadaşlarla. Sesler geliyordu. Çok ürkütücüydü. Amaçları Kürt halkını bu mahalleden sürmek.”

“155’İ DEFALARCA ARADIM, KİMSE YARDIMA GELMEDİ”

Mahsur kaldıkları kıraathaneden defalarca 155’i aradığını, durumu anlattığını ancak kimsenin yardıma gelmediğini söyleyen Ender Taşkıran, “Onu da boş verin, bizim kahve saldırıya uğrarken caddenin hemen köşesinde polis ekipleri konuşlanmıştı. Saldırıyı izlemekle kaldılar. Tam gece saat 03.00’a kadar içerde mahsur kaldık. Bizi polisler değil esnaflar kurtardı. Yerle bir olmuş kahvemin dışına çıktığımda polislerin orada olduğunu görünce, daha da çileden çıktım” dedi. Yaşananların bu saldırının organize bir iş olduğunu gösterdiğini ifade eden Taşkıran, “Ne cam kaldı ne masa. 2000 yılından beri abimlerle burayı işletiyoruz. Ben askere gittiğim için abilerim bakıyordu. 12 sene boyunca emek verdik. Karadenizlerin de kahvesini önünde barikat kuran polis, bizim işyerimizin yerle bir olmasına resmen göz yumdu” diye konuştu.

AFGANLAR DA KULLANILDI

Çalıştıkları tekstil atölyesinde tanık olduğu olayı anlatan Sema Al, atölyede yaklaşık 30 Afganlının çalıştığını belirterek, “Afganlılar Cuma sabahı saat 08.00’da iş yerine geldiler. ‘Biz 15 Kürt öldürdük’ diyerek, dalga geçiyorlardı. Bu akşam yine sokağa çıkıp Kürtleri keseceklerini söylüyorlardı. Dayanamadım araya girdim, ‘Ne diyorsun sen’ diye tepki göstermemle kavga çıktı” dedi. “Göçmen oldukları için kimsenin onlara iş vermediği bir ortamda Diyarbakırlı olan bizim işyeri sahibi onlara kucak açtı” diyen Al, “Aylardır burada kazandıkları parayla ayaktalar. Ama gelip utanmadan Kürt kimliğine saldırıyorlar” diye sordu.

Saldırılardan sadece yetişkinler değil, çocuklar da mağdur oldu. Yazın her gece dışarıda oynadıklarını belirten Cemil, “Artık sokak bize yasak. Geceleri sesler geliyor. Ellerinde odunlarla gezen adamlar. Çok korkuyorum. Saat 19.00 olduğunda ise hemen eve sokuyor. Biz eskisi gibi oynamak istiyoruz. Bu olaylar ne zaman bitecek” diyor.


GİRESUNLU İKİ KADIN

Giresunlu Fatma Öz ise artık bu ırkçılığın bitmesini istediklerini, Kürt komşularıyla hiçbir sorun yaşamadıklarını ve bu provokasyonlara gelmeyeceklerini söylüyor. Ancak konuştuğumuz bir başka Giresunlu kadın Filiz Arslan ise “Bu olayların sorumluları Diyarbakırlılar ve Bitlisliler. Biz Kürtleri istemiyoruz. Mahalleden gitsinler istiyoruz. Askerleri onlar öldürüyorlar. Bana bir kötülükleri olmadı. Ama bizim gençler onlara saldırıyorlarsa bildikleri bir şey vardır” dedi.

Hiç yorum yok: