İran devletinin Kandil işgal etme planı tüm yoğunluğuyla devam ediyor. Bir taraftan sınıra yoğun askeri sevkiyat yapılırken diğer taraftan dozer, kepçe, tank ve ağır silahlar yığılıyor.
Dozer ve kepçe ile tankların hareket edemediği noktalara yol yaparak ilerlemek isterken diğer taraftan da sınırın birçok noktasına seyyar karakollar inşa ediyor.
İran, savaşa Cund-ul İslam, İslami El Sünne örgütlerini ve Kürdistan’daki korucuları dahil ederek savaşı yürütmeye çalışıyor.
Bu savaşta İran devleti PJAK gerilla komutanlarının başına 50 bin dolar, rütbesiz gerilla için ise 5 bin dolar ödül koyarak savaşı teşvik ediyor.
Diğer taraftan ise İran devletinin en yüksek dini mercisi olan Ayetullah kurumu tarihteki haçlı seferlerine hazırlananlara kilisenin vaadettiği gibi bu savaşta ölen askerlerin şehit olduğu dolaysıyla cennetlik olduğunun fetvasını çıkararak cennet garanti etmekte.
Son bir haftada Federal Kürdistan sınırlarının içinde ya da sınıra yakın yerlerde 200'ün üzerinde İran askeri ve 8 PJAK gerillası yaşamını yitirdi.
İran ağır silahlarla bölgede hayvancılık yapan sivilleri de hedefliyor. İran korucuları Federal Kürdistan yaylalarına çıkmış köylüleri tehdit ederek alanları boşaltmaya çalışıyor.
Bölgedeki sorunları daha da katmerleştirecek bu süreci Anti-Kürt ittifakındaki buluşmalarda temel rolü oynayan Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu oldu.
Davutoğlu 11 Temmuz’da İran’a gitti. Suriye’deki gelişmelere karşı planları ve eylemlerini ortaklaşmak için müzakereler yapıldı.
Bu görüşmeler sonrasında Türk ordusu, HPG’ye karşı operasyonlar gerçekleştirdi. Bu operasyonlar sonucunda Silvan’da 20 asker 2 gerillanın hayatını kaybetti.
15 Temmuzdaysa Libya Temas Grubunun dördüncü toplantısı İstanbul’da yapıldı. Bu vesileyle NATO Genel Sekrteri Anders Fogh Rasmussen, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da İstanbul'daydı. Tayyip Erdoğan önce Rasmussen’le görüştü. Daha sonra Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan ve Davutoğlu, Clinton’u ağırladı. Bu görüşmede Davutoğlu, İran gezisini anlattı, füze kalkanı projesi ve PKK ele alındı.
Görüşmeler trafiğindeki İran ordusu hazırlıklarını tamamlayarak PJAK varlığı gerekçesiyle 16 Temmuz’da Kandile operasyon başlattı.
Serdeşt-Piranşehir hattındaki sınırda başlayan harekatta Zele, Qeladize, Dola Koke alanları bombalandı, köyler yoğun top atışına tutuldu.
TSK’nın de özel unsurları İran tarafına göndererek operasyonda yer aldığı basına yansıdı.
İran-PJAK savaşı ve TSK operasyonları sürerken 18 Temmuzda CIA Başkanlığına getirilen Org. David Petraeus, Afganistan’daki NATO güçlerinin komutanı olarak görevini John Allena devredip hemen ilk ziyareti için Ankara’ya geçti.
Petraeus, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’le ve Davutoğlu ile ayrı ayrı görüştü.
İstikrar adına yapılan operasyona Bağdat da, Suriye’deki rejim değişikliği sonrası Kürtlerin müzakere masalarında ağırlığı artan bir aktöre dönüşmemesi için onay verdi.
ABD de hem Kürtlerin gücünün sınırlanması hem de İran’la Kürtlerin savaşının batının Tahrana yönelimini kolaylaştıracağını düşündüğünden sessiz kaldı.
Irak Parlamenteri Mahmud Osman, ABD’nin Türkiye’ye verdiği istihbaratın Tahranla paylaşıldığına dikkat çekerken, İran, Irak ve Türkiye arasında gizli bir anlaşmanın varlığına dikkat çekti.
Bu ittifakın içinde pasif olarak YNK’nin parmağı var. Güney Kürdistan’da yayın yapan Levin dergisi İran’ın savaşta başarılı olması durumunda Doğu Kandil’i YNK güçlerine bırakacağını yazdı.
KANDİLİ İŞGAL PLANLARI
İran’ın PJAK gerillalarını bahane ederek PKK’yi ve Kürtlerin kazanımlarını hedefleyen saldırıları çok yeni değil.
PKK ile İran ilişkileri geçmişte biraz farklıydı. İran İslam devriminin ilk dönemlerindeki göreceli de olsa halkçı ve devrimci özelliğinden söz ediliyordu.
İran, PKK ile belirli bir ilişki içinde de oldu. Ancak İran’da da Kürtleri siyasi egemenlik altında tutma ve zaman içinde bu kimliği yok etme politikası izlendiği için her zaman PKK'yi sınırlamaya çaba gösterdi.
İran ‘PKK'nin devrimci ve mücadeleci karakterinden her zaman ürktü’’ diyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık ‘’PKK'yi etkisizleştirebilirlerse Güney Kürdistan'ı da kısa sürede etkisiz kılacaklarını hesaplıyorlar. İşte İran’ın PJAK’a yönelik yürüttüğü saldırının temel hedefi PKK'yi etkisizleştirmek. İran, PKK'yi etkisizleştirse Kürtlerin gelişme ve direnme gücünü kırabileceğini düşünüyor. Bu nedenle İran saldırısının görünen hedefi PJAK olsa da esas hedefi PKK ve Kürtdistan’dır’’ diyor
Bu nedenle de Türk devleti İran ordusunun bu operasyonunu diplomatik ve askeri alanda destekliyor. Bu tespiti yapan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan’ın şu sözleri oldukça dikkat çekici: ‘’İran’ın saldırdığı günlerde Türkiye'nin sınıra yığınak yapması bu saldırı ortaklığını kanıtlıyor. İran Güney Kürdistanlı siyasileri de PKK'yi etkisizleştirme konusunda anlaşmaya çekmek istiyor. İran’ın Güneyli güçleri PKK ile karşı karşıya getirmek istediği giderek netleşiyor.
Türkiye'nin de bu planı eskiden beri istemesi ortak tasfiye harekatını daha da önemli hale getiriyor. İran’ın ve Türkiye'nin Kürt karşıtı bu ittifakı ve yapılan saldırılar Kürtlere karşı nasıl bir ortak tasfiye planı içinde olduklarını gösteriyor.’’
Cemil Bayık ise "Bu ittifakın içinde Irak da vardır. Hepsinin amacı Ortadoğu’da yeni siyasi dengeler kurulurken Kürtlerin kazanım elde etmesini engellemektir. İran’ın Kandili işgal etme harekatı tüm Kürtlere saldırı olarak görülmek durumunda. Tüm parçalardaki siyasi güçler de bir araya gelerek ve bu işgal harekatına karşı çıkmalı’’ diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder