29 Aralık 2011 Perşembe

KCK'dan Önemli Açıklama: Katliam Tamamen Planlı

Behdinan - KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Uludere’deki saldırının tamamen planlı ve belli bir amacı hedefleyen katliam olduğunu belirterek, “Konuya hakim olan herkes bilir ki, gerillalar kervanlar halinde 40-50 katırla bu kış ortasında o alanda hareket etmezler” dedi.

Uludere’deki katliam ardından KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, katliamın planlı olduğunu belirtirken, Genelkurmay’ın açıklamasını da yalanladı. KCK, yaşamını yitirenlere rahmet, aileleri ve Kürdistan halkına başsağlığı dileğine bulundu.

KCK’nin açıklaması şöyle:

“Türk devleti ve onun ordusu tarafından dün gece (28.12.2011) saat 21.00 sularında herkesin bildiği gibi bölgede normal bir faaliyet haline gelmiş bulunan ve bölge halkının temel geçim kaynaklarından olan sınır ticareti yapan insanlarımıza dönük yapılan katliamı acıyla haber almış bulunmaktayız. En az 35 insanımızın yaşamını yitirdiği bu katliamda yaşamını yitiren tüm insanlarımıza rahmet, yurtsever Roboski-Böceh, tüm Botan ve Kürdistan halkına başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bu yurtsever insanlarımızın faşist sömürgecilik tarafından hedeflenmiş olması kasıtlı olup, Kürt yurtseverliğini teslim almaya dönük bir saldırıdır ve bu saldırıda yaşamını yitirenler “Devrim Şehidi” konumundadır. Anıları özgürlük mücadelesinin yükseltilmesinde yaşatılacaktır.

33 KURŞUN OLAYINI AŞAN, PLANLI HEDEFLİ BİR KATLİAM

Yurtsever-fedakar Botan halkına gözdağı verilmek istenen bu katliam, tamamen örgütlü-planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş bir katliamdır. Bu katliam, salt herhangi bir birimin gerçekleştirdiği bir katliam değil, tamamen bir koordinasyon ve emir-talimat düzeni içerisinde ABD’nin istihbarat ve teknik desteğiyle, AKP devletinin talimatıyla gerçekleşmiş bir katliamdır. Yaşanan bu katliam, bir konsept çerçevesinde gelişen, Türk sömürgeciliğinin geçmişte Özalp’te gerçekleştirmiş olduğu “33 Kurşun” olayını çok aşan, tamamen planlı ve belli bir amacı hedefleyen bir katliamdır.

Bu katliam, AKP hükümetinin Önderliğimize, hareketimize ve halkımıza karşı geliştirdiği topyekun savaşın bir sonucu olarak kitleyi sindirmeye dönük geliştirilen tutuklama ve işkence sisteminin bir devamı olarak yapılmıştır. 2 yıl önce başta dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay olmak üzere, Hakkari ve Şırnak’ı ziyaret eden AKP’li bakanlar, bölgeye dönük özel bir uygulamanın olacağını açıkça ifade etmişlerdi. Bu özel uygulama sonucu defalarca siyasi soykırım operasyonlarıyla öncüleri tutuklanan, belediye başkanları esir alınan Botan halkına karşı şimdi de fiziki katliam uygulanmakta ve Kürt halkı üzerinde uygulanan siyasal soykırım fiziki katliamlarla sonuca doğru götürülmek istenmektedir. Amacı toplumu sindirme, korkutma ve teslim almadır.

POLİSÇİK BASIN 15 SAAT SONRA KONUŞTU

Yaşanan bu olayla ilgili Türk basınının sus-pus olması, ne kadar emir-talimat düzenine göre çalıştığını ortaya koymuştur. Polisçik basın ancak olaydan 15 saat sonra TSK’nin açıklamasına göre yansıtarak olayın gerçeğini örtme çabası içerisine girmiştir. Bu durum, Türk basınının çifte standartlı, tarafgir gerçeğini bir kez daha ortaya koyarken, aynı zamanda Türk basınının içine düşmüş olduğu bu pozisyon, uluslararası basın ahlakı açısından bir yüzkarası durumundadır. Tüm kamuoyu ve Kürdistan halkı, Türk basınının gerçekleri yansıtan hür bir basın değil, kendi devletinin izinde yürüyen bir basın olduğunu ve bir kez daha görmüştür. Zaten Kürdistan halkına karşı yürütülen psikolojik savaş da basının bu gerçeğine dayandırılarak sürdürülmektedir.

ARADA 30 KM. VAR

Olayın üzerinden 15 saat geçtikten sonra TSK’nin yaptığı açıklamadaki çarpıtma ve kendini ele veren üslubu, olayın tamamen bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmiş olduğunu ispatlamaktadır. Her şeyden önce olay yerinin “Haftanin-Sınaht bölgesinde ve PKK’nin ana kamplarının bulunduğu bir yerde” olduğunu belirterek tamamen çarpıtma ve doğruya dayanmayan bir bilgilendirme yapmıştır. Sinaht denilen bölge, olay yerinin en az 30 km. uzağındadır. Olay, “Haftanin ve ana kampların bulunduğu yer” değil, sınırın sıfır noktasında ve daha çok Türkiye tarafında gerçekleştirilmiştir.

TSK’NIN GERİLLA OLMADIĞINI BİLMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL


Ayrıca bu hattın gerilla tarafından kullanıldığı bilgisi tamamen gerçek dışıdır. TSK’nin bu kişilerin gerilla olmadığını bilmemesi mümkün değildir. Kaldı ki, genellikle askerlerin de bilgisi dahilinde 7-8 yıldan beri sivil halk tarafından kullanılan bir yoldur. Konuya hakim olan herkes bilir ki, gerillalar kervanlar halinde 40-50 katırla bu kış ortasında o alanda hareket etmezler. Olayın bütün boyutları ve TSK’nin açıklamasında kendini ele veren vurguları, bu olayın yurtsever Uludere halkına karşı tamamen bilinçli ve örgütlü bir şekilde tezgahlandığı ve uygulandığı açıktır. Bu, kesinlikle topyekun savaş çerçevesinde Kürt halkının bastırılması-sindirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiş, “tek taraflı entegre stratejisinin” bir gereği olarak yapılan bir katliamdır.

BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE TÜM ULUSLAR ARASI GÜÇLER UTANMALI

Açık ki, Türk devleti siyasetiyle, cemaatiyle, askeriyle, polisiyle, basınıyla ve tüm kurum-kuruluşlarıyla, Kürt halkına karşı bir sindirme ve teslim alma savaşını sürdürmekte ve gün geçtikçe bunu pervasız bir biçimde uygulamaya koymaktadır. Tüm amacı Özgürlük Hareketi’ni bastırmak, Kürt halkının bölgenin yeniden dizayn edilmesinde statü kazanmasının önüne geçmektir. Bunun için vahşi katliamlarla sonuç almayı önüne koymuş bulunmaktadır. Nasıl ki Çelê’de 36 gerillayı kimyasal silahlarla katlederek, Cumhurbaşkanının deyimiyle intikam almak istemişse, şimdi de en az 35 yurtsever insanımızı napalm ve değişik silahlarla katlederek intikam almak ve bastırmak istemektedir. Herkes bilmeli ki, bu sömürgeci-katliamcı zihniyete karşı sessiz kalındıkça bu ve benzeri uygulamalar devam edecek ve Kürt halkını teslim alana kadar sürdürülecektir.
Bu nedenle barış ve demokrasiden yana olan, insanlığın demokratik vicdanına sahip, dünya kamuoyu ve Türkiyeli tüm kesimler Türk devletinin 21. yüzyılda Kürt halkını şiddet yöntemiyle bastırma ve katliamlarına sessiz kalmamalıdır. Başta ABD olmak üzere bu insanlık dışı katliam siyasetinin arkasında duran tüm uluslar arası güçler bundan utanmalı ve kendi çıkarları için Kürt halkının katledilmesine destek sunma siyasetinden vazgeçmelidir. Kürt halkının haklı davası, doğru yolu ve özgürlük iradesi bütün engelleri aşma gücünü ortaya koyacak ve bu katliamı yapanları da arkasında duranları da insanlık onuru karşısında mahkum etmeyi başaracaktır.
KATLİAMLARA DUR DİYELİM

Yurtsever Kürdistan halkı, bu katliam karşısında sessiz kalmamalı, bulunduğu her yerde sokaklara dökülmeli, bu katliamın hesabını sormalıdır. Yurt içinde yurt dışında Kürdistan halkı ve dostları, Türk devletinin açıkça işlemiş olduğu bu katliam ve cinayetine karşı ayağa kalkarak hesap sormayı başarmazsa bundan cesaret alan sömürgecilik, bu politikasında ısrar edecek ve başka katliamlara da yönelecektir. Bunun için artık Kürt çocuklarının katledilmesine “Êdî Bes e!” diyelim. Kürdistanlıların çeşitli bahanelerle öldürülmesini reva göstermek isteyen sömürgeci zihniyete karşı mücadele edelim, katliamlara dur diyelim.
SERHILDANLAR YÜKSELTİLMELİ


Tüm yurtsever halkımız Botan halkına sahip çıkmalı, şehitlerine sahip çıkmalı, her yerde eylemsel gücünü ortaya koyarak Türk devletinin katliamlarına son verdirme mücadelesini yükseltmelidir. Yurtsever Botan halkı AKP devletinin düşmanca politikalarına boyun eğmeden, tarihindeki kahramanlık geleneğine uygun bir biçimde direnişini yükseltmeli, kendi şehitlerine sahip çıkarak sömürgeciliğe gereken cevabı vermelidir.

Bu temelde başta özgürlükçü Kürt kadını ve yurtsever Kürt gençliği olmak üzere, tüm yurtsever halkımızı, tüm demokratik kurum ve kuruluşları, AKP devletinin vahşetine karşı sessiz kalmamaya, katliamcılardan hesap sormaya ve serhildanlarını yükseltmeye çağırıyoruz.”


ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: