1 Haziran’dan itibaren gün geçmiyordu ki Türk savaş uçakları bu alana gelmesin. Gelen savaş uçakları insansız keşif uçaklarının topladığı istihbarata göre belirlenen
hedefleri vuruyor biz de uçakların vurduğu ve sonraki anları kayıt altına almaya çalışıyorduk. Aylarca süren hava saldırıları sürecinde 5 gerilla yaşamını yitirmişti. Ama ne hikmetse savaş uçaklarının vurdukları her hedef içinde siviller de
var. Kandil, Xınere ve Xakurke’ye yapılan her
uçak saldırısında sivillerin ya yaylaları ya evleri ya da arabaları
vurulmuştu.
Yüzlerce kilometrelik uzunluğunda bir hatta savaşın şiddeti giderek artıyordu. Gerillanın bu dönemdeki yeni askeri taktiği dikkatlerden kaçmıyordu. Evet, gerilla bu savaşta çok tecrübeli. Her gün aynı hassasiyetle güvenliklerini alıyorlar. Savaş şiddet- lenmiş, sınır hattındaki Türk ordusunun karakol ve mevzilerine gerilla eylemleri seri halde artış içinde. Gerillanın her eylemi siyasal sonucunu hemen gösteriyor. Türkiye devletinin toplumu alıştırmak istediği savaş farklı özellikleri ile gündeme gelince Ankara’daki kriz giderek derinleşiyordu. Bu dönemde KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ve Başkan Yardımcısı Cemil Bayık ile KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu ile seri söyleşiler yapıyoruz. Dönemin özelliklerine dikkat çeken KCK yetkilileri bu dönemde Kürtlerin kendi çözümlerini inşa edeceklerini, diyalog ve müzakere sürecinin açık ve aleni olmasına dikkat çekiyorlar. Söylemlerindeki netlik ve Ankara merkezli siyaset güçlerini çözümlemeleri gerçekten çarpıcı. Türkiye’nin içinde bulunduğu krizi, AKP’yi, CHP’yi çok yönlü analiz ediyorlar. AKP’nin tehlikeli Kürt politikasına karşı Demokratik Özerklik merkezli Kürt çözümü için söyledikleri her şey onları doğruladı. Zaten yaptıkları belirleme ve çözümlemelerin zaman içinde doğrulandığını bugün Türk medyası da görüyor. Çalışma tempoları, toplantı serileri ve yapılarıyla ilgilenmeleri de gerçekten dikkat çekici.
Gerilla eylemlerindeki istikrarlı artış, halkın kitlesel olarak gerillayı sahiplenişi, “Demokratik Özerklik” tartışması ile yeni bir zeminde tartışılan Kürt sorunu Ankara’yı olduğu kadar bölge başkentlerini de etkiliyor.
Herkesin gözünü çevirdiği Kürdistan’daki savaşta, eylemsizlik tartışması eylemler kadar etki yaratarak gündeme giriyor. Biz gelişmeleri takip etmek için Maxmur ve Hewlerden ayrılıyoruz. Yolumuz ve yönümüz dağlara doğru.
Gerilla Ankara’daki krizi derinleştiriyor
Kentten dağlara doğru yol alırken çölün sıcaklığının çekilmezliği, kentin tozlu havasından dağın sadeliğine ve serinliğine sığınmanın duygusu içimizi rahatlatıyor. Yol boyunca Kürt meselesinin gidişatı üzerine yapılan tartışmaları not alıyoruz. Ankara’nın ordu hükümet krizi, anayasa değişikliğinde Kürtlerin dışlanması, Kürt meselesinde Demokratik Özerklik argümanı üzerinden başlayan yeni tartışmalar, CHP’nin yeni liderinin memurvari Kürt çözümü önerileri, Güney Kürdistan’da da tartışılmaya başlayan Ulusal Konferans tartışmaları ve tabii ki gerilla… Güney Kürdistan’da PKK’nin ve Öcalan’ın eskiye nazaran daha çok ilgi çekmesi, gerillanın halk tarafından sahiplenilmesi aldığım notlar arasında. Türkiye, İran ve Suriye’nin Güneyi ablukaya alma çabası Güney halkının PKK ve Öcalan’a ilgisini azaltmak yerine daha da artırıyor. Güney Kürdistan’da görece artan “refah” düzeyi Kürtlerin ulusal birlik ve Kürdistan bütünlüğü algısını hiç de azaltmıyor. Kürdistan’ın birliği ve bütünlüğü için ise referans PKK hareketi oluyor. Güneydeki Kürt aydınları, yoksul halk ve peşmergeler bu dönemde bunu açıkça söylemekten de çekinmiyorlar.
‘Demokratik özerklik en gerçekçi çözümdür’
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan bu dönemde en çok tartışılan Demokratik Özerklik nedir? Kürtler nasıl anlamalı, Türkiye kamuoyu nasıl yorumlamalı?” sorumuzu şöyle yanıtlıyordu: Demokratik Özerklik olgusunu kimi çevreler anlıyor ama anlamazlıktan geliyor. Kimi çevreler de galiba tam anlayamamış. Türkiye yeryüzünde kendisini tek varlıkmış gibi ele alarak soruna yaklaşamaz. Demokratik özerklik nedir? Bir yerde eğer farklı kültürler varsa ve sen bu farklı kültürleri soykırım ve asimilasyonla yok etme niyetinde değilsen bu kültürleri tanımak ve yaşatmak ancak demokratik özerklikle olur. Bu nerde var. Batı da var. Sadece batıda değil Rusya da doğuda ve Çin’de var. Farklı kültürlerin kendini yaşatma yolu bir devlet sistemi içinde o farklı kültüre özerlik hakkı tanımakla olur. Bu farklı devlet kurma anlamı da taşımıyor. Kaldı ki Türkiye’nin kuruluş sürecinde Kürtlere özerklik hakkını bizzat Atatürk ifade etmiştir. Sonra arkasına Lozan anlaşmasını alan TC inkarcı yaklaşarak Kürtlere verilen sözü tutmamıştır. Bu dünyanın her tarafında uygulanan bir şeydir. Bir yerde farklı bir dil kültür varsa orada özerklik sistemi ile aynı devlet sistemi içerisinde o farklı kültürün kendisini yaşatması hakkı vardır. Bu da başta Türkiye’de tartışılmıştır. Ama daha sonra o İttihat Terakici, ceberut anlayış bunu yok saymıştır. Biz bunu şimdi düzeltelim diyoruz. Bu açıdan demokratik özerklik bir çözüm formülüdür. Demokratik özerklik devletle bir çözüm arayışıdır. Ama bizim kendi çözüm tarzımızdır. Devlet buna gelmezse de biz demokratik özerkliği inşa edeceğiz. Halk olarak kendi içimizde bunu inşa etmek durumunda oluruz ve devlet de bunu kabul etmek durumundadır. Devlet bunu kabul etmezse, ben yok edip, ortadan kaldıracağım derse o zaman Kürtler de kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalırlar. Biz demokratik özerkliği dünyanın diğer yerlerinde uygulanan özerklik sisteminden daha farklı olarak demokratik bir muhteva kazandırarak, daha özgürlükçü, halkların bir arada yaşamasına imkan sunan, her türlü milliyetçilikten uzak, etnisite olgusunu öne çıkarmayan, farklı kültürlerin bir arada yaşamasına olanak tanıyan formülünü esas çözüm tarzı olarak görüyoruz.
‘Varlığımızı ve onurumuzu koruyacağız’
1 Haziran 2010’da başlayan yeni sürecin ilk günlerinde konuştuğumuz KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık, içine girilen dönemin özelliklerini şöyle özetlemişti: “Bir taraftan güya anayasa değişikliği yapmaya çalışıyor, bir taraftan büyük bir askeri operasyon hazırlığı içerisinde, büyük bir katliamı gerçekleştirmek için çalışıyor. Bunların ikisini birlikte yürütüyor. Esasta yürüttüğü ise, büyük bir askeri operasyonu gerçekleştirmedir. Kürtlere yönelik geliştirilen bu katliamlar önlenemezse, sadece burada Kürtler katledilmiş olmayacak. Türkiye demokrasisi de, Türkiye halkı da, Türkiye’nin geleceği de katledilmiş olacak… Sorunu askeri yöntemle hem de imhayla çözmek istedikleri için bunu artık gizleme gereği bile duymadan, açık açık söyledikleri için ve siyasi, askeri operasyonlar geliştirdikleri için elbette ki, bizler de kendimizi koruyoruz ve koruyacağız. Bunu da herkesin bilmesi gerekir. Biz varlığımızı ve onurumuzu koruyacağız. Biz geleceğimizi kazanmak için kendimizi koruyacağız. … Eğer ölümlerin, çatışmaların olması istenmiyorsa, Türk halkı da savaşı yaşamak istemiyorsa kesinlikle buna dur demesi gerekir. Giderek çatışmalar Türkiye’ye kayıyor, kayarsa Kürt halkı gibi onlar da yaşayacaktır. Biz bunun olmasını istemiyoruz. Türk halkı da istemiyorsa, Türk aydınları, sanatçıları, yazarları, demokratları ve sosyalistleri bunu istemiyorsa, o zaman kendi hükümetlerine ve devletlerine bu savaşı derhal durdurun demeleri gerekir.”
Moral üstünlük gerillada
Askeri moral üstünlük HPG’ye geçmiş, siyasal tartışmalarda gündemi belirleyen sonuçlar da bu eylemlerin sonucunda oluşuyordu. Bu süreçlerde HPG ve YJA Anakarargah Komutanları ve komuta konsey üyeleri ile birlikteydik. Yapılan değerlendirmelerde 2,5 aylık sürecin askeri, siyasi, diplomatik sonuçları tartışılıyordu. Gerilla eylem yeteneğini açığa çıkarmış, Botan’dan Karadeniz’e, Amanoslara kadar gerilla mevzilenmesindeki derinlik ve genişlik sonuç almış, her eylemin siyasal sonucu kendini göstermiş, gerilla ile halk ilişkilerinde 1990’lardaki süreçten daha derin, daha kitlesel bir bağ kurulmuş. Gerilla tekniği taktiğinde ve eyleminde zengin yöntemler denenmiş ve büyük ölçüde sonuç alındığıne dikkat çekiliyor. Gerilla kayıpları konusunda ise hem HPG Anakarargah Komutanlığı hem de Halk Savunma Merkezi özeleştiri yaparak kayıpların önüne geçmek istiyor.
Böylesi bir süreçte ortaya çıkan eylemlerin karakteri: kent eylemleri, sınır karakolları, il ve ilçede emniyet ve tsk kurumları hedeflenip gerillanın denetim kurduğu sahalar oluşturuluyor. Yollarda kontrolleri gerilla yapıyor, halkın sorunlarına gerilla çözüm arayışına giriyor. Kentlerde ve kasabalarda gerilla cenazeleri serhildanlar ile uğurlanıyor. Kepenkler kapatılıyor. Halk üzerinde gerillanın etkinliği daha da artıyor. Bu durum dördüncü stratejik dönemde Kürtlerin kendi çözümünü nasıl inşa edileceğini göstermek açısından da önemliydi. Bu durum özellikle demokratik özerklik tartışmalarının gündemleşmesini de sağlıyordu. Ortaya çıkan bu tablo karşısında devletin durumu hiç de iyi değildi. Parçalı siyaset, iktidar ile asker arasındaki devlete egemen olma çelişkisi derinleşiyor.Türk ordusu tarihinde ilk kez böylesine bozgunluk yaşıyordu.
Yarın: Bir PKK nesli ortaya çıktı Kuzey gerillaları ile sohbet notları Gerillaya katılanların profili
BAKİ GÜL-DOĞAN ÇETİN-ALİ KANİROJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder