Genelkurmay başkanlığından ayrılmasına bir ay gibi bir süre kalan biri niye televizyonlara çıkar ve süreç değerlendirmesi yapar? İlker Başbuğ'u dinlerken bu soruyu kendime çokça sordum. Ismarlama olduğu onca belli röportajı Star ekranlarında izlerken hem sunucu Uğur Dündar'ın mimikleri hem de Genelkurmay Başkanı'nın mimikleri de doğrusu soru kadar ilgimi çekti. Dündar yüzüne taktığı çalışkan ve öğretmeni ne dese harfiyen uymaya hazır maskesiyle, Başbuğ ise son dönemlerde epey çökmüş görünen yüzüne 'çaktın mı şimdi davayı' edasını andıran belirsiz tik ve tebessümüyle oldukça sıkıcıydı doğrusu.
Çoğunluğunu PKK'ye ayırdığı konuşması boyunca Başbuğ'un niçin ekrana çıkıp uzun saatler boyu kaldığının yanıtını alamadım. Bir veda konuşması diyeceğim, değil. Yeni bir savaş stratejisinin ilanı diyeceğim, değil. Savaşın muhasebesini yapıp hesabı kapatma talebi diyeceğim, değil?
Bayram değil, seyran değil o halde Başbuğ niçin ekranda arzı endam etti? Tümden boş konuştu demeyeceğim, yaptığı birkaç şey oldu elbette. Örneğin, bir tür askeri psikolojiyi yansıtarak güncel deyimle 'biraz vicdan' yaptı, biraz da son dönemdeki çatışmalarda başarılı olduklarını ama 26 yıllık savaşta başarısız olduklarını yüzeysel kimi ifadelerle anlattı. Aslında bir nevi bu son süreçte ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar 26 yıllık başarısızlığın kendilerini de hükmen yenik gösterdiğine dönük serzenişler yansıdı.
Peki, başarı ölçüsü olarak sık sık neye başvurdu? Yaşamını yitiren PKK'lilere. Genelkurmay başkanlığı boyunca başarısız olduğu eleştirilerine sıkça maruz kalan Başbuğ, son dönemde yaşanan gerilla kayıpları ile süreci kendi nezdinde başarılı tamamladığına sanki kamuoyunu iknaya çabalıyordu. Bu yüzden de İngiliz Kraliyet ordusundan çıkmış modernist nezaketinden sırıtan bir dille şu kadar 'terörist' öldü diyordu. Ölümler üzerinden kendini aklama, başarılı sayma çabası açıkçası içimi bulandırdı.
Laf arasında bu konu ile ilgili öyle bir şey söyledi ki bunu neye yoracağımı ben de şaşırdım doğrusu. Başbuğ dedi ki '26 yılda 30 bin terörist öldürdük!' asker ve polis kayıplarını ise binlerle ifade etti. Bu durum da örneğin yıllardır '40 binin katili olarak' kamuoyuna sunulan Öcalan'ın 'suçlarından' 30 bin ölümü ordu üstüne mi almış oluyor?
Başbuğ ilginç itiraflarda da bulundu. PKK'nin yıllardır sayısının 5-10 bin dolaylarında olduğunun söylendiğini hatırlatarak aslında şu öldürme rakamları ile en az 3-4 PKK bitirdiklerini ima etti. Ama yine de PKK'nin var oluşunu ise nerede ise tamamen şansa ve kısmen de coğrafyaya bağladı. Bu ne biçim izahtır? Her seferinde tam bitiriyorduk, konjonktür yeniden diriltti, demek de ne demek? Handiyse onu dinlerken vaziyet uygun olsa 'PKK Zümrüdü Anka, her seferinde küllerinden kendini yaratabildi' diyecek. Bunu diyebilir de bir itirazımız olmaz, sonuçta PKK ile 26 yıldır onlar savaşıyor ve her yönteme rağmen baş edememeyi bir şekilde izah etme ihtiyacı duyuyorlar.
Ama Başbuğ aynı zamanda şu konjonktür denen sihri kullanabilme becerisine sahip PKK'nin Türkiye devletinden daha yetkin bir politik yapı olduğunu mu söylemek istiyor? Öyle ya politiklik, biraz da konjonktürü lehte kullanma becerisidir. Bunu PKK her seferinde kullanabilmişse gayet politik bir organizasyon olduğu asker tarafından kabul ediliyor demek ki. O halde PKK, 'cahillerden oluşmuş bir terörist hareket' olarak değerlendirilemez. Çünkü 'cahil ve kandırılmışlardan oluşan terörist örgütler' 26 yıl boyu şu konjonktür denen sihri tam zamanında kullanamaz. Eğer soruna böylesi nitelik değiştirerek yaklaşım göstermeye başlanıyorsa bu olumlu sayılabilir.
Her neyse Başbuğ'un konuşmaları bütünlüklü değerlendirildiğinde içerikten ve tutarlılıktan yoksundu ve giderayak ona psikolojik başarı bahşedebilecek güçte değildi. Hele hele BDP'yi hedef haline getiren sözleri ile Kürt sorunundan bahsederken, 'bir terörle mücadele bir de terörist örgütle mücadele' gibi iki odaklı açmaz tanımları itiraza en açık noktalardı. Tutarsız konuşmalardan anlaşılıyor ki Başbuğ sapına kadar politik bir sorun olan ve politik alanda çözülebileceğini bildiği Kürt sorununu halen bir terör sorunu olarak göstermek istiyor. Askerin Kürt sorunu ve PKK konusunu halen tekelinde tutma gerekçesini böylece korumak istediğini gösteriyor. Politik durumdan 'terörlü tedbir' üretme ısrarı başka bir şeyi ifade etmez.
Sözün kısası artan PKK'li ölümlerini fırsat bilip 'Genelkurmay başkanlığı dönemini başarılı bitirdi' dedirtmek için yapılan ısmarlama Başbuğ röportajı hakiki bir başarısızlık izahıydı.
Yüksel GENÇ
Çoğunluğunu PKK'ye ayırdığı konuşması boyunca Başbuğ'un niçin ekrana çıkıp uzun saatler boyu kaldığının yanıtını alamadım. Bir veda konuşması diyeceğim, değil. Yeni bir savaş stratejisinin ilanı diyeceğim, değil. Savaşın muhasebesini yapıp hesabı kapatma talebi diyeceğim, değil?
Bayram değil, seyran değil o halde Başbuğ niçin ekranda arzı endam etti? Tümden boş konuştu demeyeceğim, yaptığı birkaç şey oldu elbette. Örneğin, bir tür askeri psikolojiyi yansıtarak güncel deyimle 'biraz vicdan' yaptı, biraz da son dönemdeki çatışmalarda başarılı olduklarını ama 26 yıllık savaşta başarısız olduklarını yüzeysel kimi ifadelerle anlattı. Aslında bir nevi bu son süreçte ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar 26 yıllık başarısızlığın kendilerini de hükmen yenik gösterdiğine dönük serzenişler yansıdı.
Peki, başarı ölçüsü olarak sık sık neye başvurdu? Yaşamını yitiren PKK'lilere. Genelkurmay başkanlığı boyunca başarısız olduğu eleştirilerine sıkça maruz kalan Başbuğ, son dönemde yaşanan gerilla kayıpları ile süreci kendi nezdinde başarılı tamamladığına sanki kamuoyunu iknaya çabalıyordu. Bu yüzden de İngiliz Kraliyet ordusundan çıkmış modernist nezaketinden sırıtan bir dille şu kadar 'terörist' öldü diyordu. Ölümler üzerinden kendini aklama, başarılı sayma çabası açıkçası içimi bulandırdı.
Laf arasında bu konu ile ilgili öyle bir şey söyledi ki bunu neye yoracağımı ben de şaşırdım doğrusu. Başbuğ dedi ki '26 yılda 30 bin terörist öldürdük!' asker ve polis kayıplarını ise binlerle ifade etti. Bu durum da örneğin yıllardır '40 binin katili olarak' kamuoyuna sunulan Öcalan'ın 'suçlarından' 30 bin ölümü ordu üstüne mi almış oluyor?
Başbuğ ilginç itiraflarda da bulundu. PKK'nin yıllardır sayısının 5-10 bin dolaylarında olduğunun söylendiğini hatırlatarak aslında şu öldürme rakamları ile en az 3-4 PKK bitirdiklerini ima etti. Ama yine de PKK'nin var oluşunu ise nerede ise tamamen şansa ve kısmen de coğrafyaya bağladı. Bu ne biçim izahtır? Her seferinde tam bitiriyorduk, konjonktür yeniden diriltti, demek de ne demek? Handiyse onu dinlerken vaziyet uygun olsa 'PKK Zümrüdü Anka, her seferinde küllerinden kendini yaratabildi' diyecek. Bunu diyebilir de bir itirazımız olmaz, sonuçta PKK ile 26 yıldır onlar savaşıyor ve her yönteme rağmen baş edememeyi bir şekilde izah etme ihtiyacı duyuyorlar.
Ama Başbuğ aynı zamanda şu konjonktür denen sihri kullanabilme becerisine sahip PKK'nin Türkiye devletinden daha yetkin bir politik yapı olduğunu mu söylemek istiyor? Öyle ya politiklik, biraz da konjonktürü lehte kullanma becerisidir. Bunu PKK her seferinde kullanabilmişse gayet politik bir organizasyon olduğu asker tarafından kabul ediliyor demek ki. O halde PKK, 'cahillerden oluşmuş bir terörist hareket' olarak değerlendirilemez. Çünkü 'cahil ve kandırılmışlardan oluşan terörist örgütler' 26 yıl boyu şu konjonktür denen sihri tam zamanında kullanamaz. Eğer soruna böylesi nitelik değiştirerek yaklaşım göstermeye başlanıyorsa bu olumlu sayılabilir.
Her neyse Başbuğ'un konuşmaları bütünlüklü değerlendirildiğinde içerikten ve tutarlılıktan yoksundu ve giderayak ona psikolojik başarı bahşedebilecek güçte değildi. Hele hele BDP'yi hedef haline getiren sözleri ile Kürt sorunundan bahsederken, 'bir terörle mücadele bir de terörist örgütle mücadele' gibi iki odaklı açmaz tanımları itiraza en açık noktalardı. Tutarsız konuşmalardan anlaşılıyor ki Başbuğ sapına kadar politik bir sorun olan ve politik alanda çözülebileceğini bildiği Kürt sorununu halen bir terör sorunu olarak göstermek istiyor. Askerin Kürt sorunu ve PKK konusunu halen tekelinde tutma gerekçesini böylece korumak istediğini gösteriyor. Politik durumdan 'terörlü tedbir' üretme ısrarı başka bir şeyi ifade etmez.
Sözün kısası artan PKK'li ölümlerini fırsat bilip 'Genelkurmay başkanlığı dönemini başarılı bitirdi' dedirtmek için yapılan ısmarlama Başbuğ röportajı hakiki bir başarısızlık izahıydı.
Yüksel GENÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder