Özel savaş basınının haziran ayının başından beri gündemde tuttuğu, İskenderun’da HPG’nin üstlendiği eylem sonrası gelişen taşeron tartışması diğer..
AKP, Uzun yıllardan beri bölgede çok yönlü çalışmalar yürüten Kürt Hareketi Ortadoğu’nun yumuşak karnı olan İsrail karşıtlığını kullanarak İslam karşıtı ve İsrail yanlısı ve taşeronu gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu şekilde hem büyük çoğunluğu Müslüman olan Kürt halkı nezdinde dışlanmasını bu olmazsa da Ortadoğu’daki halklar ve faaliyet gösteren radikal İslamcı kesimleri Kürt hareketine karşı kışkırtmayı planlamıştır.
Kürt Hareketinin İsrail Siyonist rejimine karşı kararlı ve ilkeli duruşunu, ihtiyaç olduğunda Kürt halkının özgürlük savaşçılarının aynı mevzide omuz omuza savaştığı Filistin halkı çok iyi bilmektedir. Ortadoğu’da faaliyet gösteren diğer tüm radikal İslamcı guruplarda uzun yıllardan beri İsrail ile en kapsamlı askeri ve ekonomik anlaşmaları kimin yaptığını ve bölgede İsrail politikalarını en çok destekleyenin kim olduğunu iyi bilmektedir.
Bunun yanında Ortadoğu da siyaset yapan her güç kanayan bir yara olan ABD’nin Irak’ı işgali sırasında işgal güçlerine en kapsamlı desteği veren ve işgal güçlerine fiili olarak katılmak için meclise sunduğu 3 Mart tezkeresinin geçmesi için AKP hükümetinin ne kadar ciddi bir çalışma yürüttüğünü de çok iyi bilmektedir.
İsrail devletinin kuruluş ilanının henüz 12. saati dolmadan ABD’den sonra bu ülkeyi tanıyan ikinci ülke olması bile Türk devletinin bu ülke ile arasındaki ilişkilerin ne kadar eskiye ve ne kadar derin ilişkilere dayandığının ispatıdır. İsrail devletinin kuruluşundan sonraki dönemlerde de sürekli Ortadoğu’daki diğer Müslüman ülkelere Türk devletini örnek göstermesi iki ülke arasındaki ilişkinin stratejik önemini açığa çıkarmaktadır.
Kürt Özgürlük Mücadelesi karşısında askeri olarak birçok defa ciddi zorlanmalar yaşayan Türk ordusu özellikle 90’lı yıllar sonrasında geliştirdiği özel anlaşmalarla önemli oranda İsrail silah ve mühimmatları, teknik, taktik ve istihbari alanlardaki aldıkları destekle ayakta durmayı başarabilmiştir.
İsrail ile yaşanan krizden kısa bir süre öncesinde bile Türk devleti ve İsrail arasında insansız hava araçları ve benzer birçok yeni savaş tekniğini kapsayan çok kapsamlı bir askeri anlaşma imzalanmıştı. Yaşanan kriz sonrası ilişkilerin kopma noktasına gelmesine rağmen askeri anlaşmaların iptali ya da ertelenmesine yönelik herhangi bir girişim uzun bir süre olmadı. Karşılıklı olarak krizi derinleştiren açıklamalar sonrası İsrail insansız hava araçlarına ilişkin planlamayı durdurmuştur.
Israrla gündemde tutulmaya çalışılan taşeron tartışmasına bu bilgiler ışığında bakılırsa, Türk devletinin Afganistan, Bosna, Somali, Lübnan ve daha birçok yerde taşeronluğunu yapmadığı hiçbir güç kalmamışken ve şu an gündemi işgal eden İsrail ile belirttiğimiz düzeyde stratejik ilişkileri halen devam ediyorken, ilk kurulduğu yıllardan günümüze kadar İsrail devletine karşı ilkeli ve ideolojik temeldeki karşıtlığını ısrarlı ve kararlı bir şekilde korurken Kürt Özgürlük Hareketini İsrail ile ilişkili göstermeye çalışmak Ortadoğu siyasetinden hiçbir şey anlamamış olmakla izah edilebilir.
Taşeron tartışmasına nokta koymaya yönelik söylenebilecek son şey, Türk devleti ile İsrail arasındaki birçok alandaki iş birliği ve anlaşma ortada olmasına ve Türk ordusunun halen günümüzde bile HPG gerillalarına karşı yürüttüğü operasyonlarda İsrail silah ve tekniği sayesinde savaş kabiliyetini devam ettiriyorken, İsrail devletinin Kürt Özgürlük Mücadelesine maddi veya manevi yaptığı en küçük bir yardımı duyan ya da bilen elinde bu konuyla ilgili tek bir belge olan biri varsa hiç zaman kaybetmeden kamuoyu ile paylaşmalıdır. Biz böyle bir şeyin olmadığını iyi biliyoruz ama bu yalanı sona erdirmenin gerekliliği açık ortadadır.
Gündemi işgal eden olayların gerçek yüzü böyle iken duyarlı tüm kesimlere şunu sormak istiyoruz. Kim kimin taşeronu!
Mehmet Şahin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder