22 Temmuz 2011 Cuma

'Yeni Paradigmayı Oluşturmak'


Bu başlık Fikret Başkaya'nın yeni kitabının adı. Son 10 yılda sosyalist harekete önemli yapıtlar kazandıran Başkaya'nın bu kitabı Özgür Üniversite yayınlarından şubat ayı içinde çıktı.

Türkiye'de Marksizm'i Marksist yöntemle ele alan (irdeleyen, eleştiren, yorumlayan) az sayıda Marksist var. Bunlardan biri de Fikret Başkaya'dır.  Marksizm'den ciddi kopuşların, sağa-sola savrulmaların ve inkara kadar varan eğilimlerin boy gösterdiği bir ortamda Başkaya, Marksist teori Sve pratiğin yeniden yorumlanması gibi son derece zor bir iş yapıyor.


Kapitalist emperyalizmin cepheden bir eleştirisini yapmayan/yapamayan, sadece güncel yanlarıyla orasından burasından tırtıklamakla yetinen Türkiyeli Marksistler, TKP'nin kuruluşundan başlayarak önce SBKP'yi (ve esas olarak Stalinizm'i) kendilerine şablon olarak benimsedi. Sovyet-Çin çatışmasından kaynaklanan ÇKP şablonculuğu ve Maoculuğun bir versiyonu olan Arnavutluk ayrışması vb. yansımalar da bu sürecin doğal bir uzantısı olarak gelişti.  


Bu ayrışmaların her şeyi belirlediği ulusal ve uluslar arası koşullarda 'somut şartların somut tahliline göre Marksizm'in Türkiye'de hayata geçirme' çabaları yetersiz kaldı. Çünkü Türkiye'nin devrim, demokrasi ve sosyalizm sorunları 'şabloncu ve reçeteci' tahlillerle çözümlenmeye çalışıldı.  


Marksist formasyonun yetersizliği Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasal ve tarihsel süreci üzerine tartışmaları da belirledi: Türkiye devriminin yolunu aydınlatacak bir siyasal program bile yapılamadı. Dolayısıyla sosyalist hareket ne kendi paradigmasını yaratabildi ve ne de resmi paradigma ile yeterince hesaplaşabildi.     


Bu süreçte devrimin güncelliğine inanmış olan ve el yordamıyla yol alan bizim kuşağın, devrimi yeniden düşünecek zamanı olmadı. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin arka planında varolması gereken ideolojik, teorik, kültürel, etik vb. bir birikimin hep eksikliğini yaşadı.


Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'nın dağılması, sosyalizme musallat olan ekonomizm ve dogmatizmin iflas etmesine yol açtı. Yıkılan Berlin Duvarı'nın altında kalan Türkiye sosyalist hareketi bu dönemde, kendi geçmişiyle hesaplaşmak ve gecikmiş görevlerini hatırlamak zorunda kaldı.


Bu dönemin başlarında Başkaya, 'Paradigmanın İflası: Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş' kitabı ile soldaki ezberleri bozmaya başladı. Bu kitap Kemalizm'in o ana kadar yapılmış en iyi bilimsel eleştirisiydi.


1975'lerden itibaren Kemalizm'i aşmaya çalışan siyasal ve örgütsel bir geleneğin içinde yer aldığım için bu kitap dikkatimi çekmişti. Bu nedenle 1970'li yılların ikinci yarısında Ankara'dan tanıdığım Başkaya'yı tutarlı bir Marksist aydın olarak yeniden keşfetmeye başladım. Sonraki süreçte Başkaya'nın makalelerini ve kitaplarını daha ciddiyetle okumayı sürdürdüm. Özgür Üniversite Vakfı'nın kuruluşunu ise kıskançlıkla izledim. Biz 68'liler Vakfı çatısı altında bir 'işçi üniversitesi' hayalleri kurarken, Başkaya bizim düşündüğümüze benzer üniversiteyi bir çırpıda kurmuştu.


Resmi ideolojinin eleştirisine 'Paradigmanın İflası' ile giriş yapan Başkaya, uzun süre resmi ideoloji ve resmi tarihle hesaplaşma sürdürdükten sonra bu son kitabı ile yeni bir paradigma oluşturmaya çalışıyor.  


Roza'nın, Lenin'in, Troçki'nin devrim ve sosyalizm mücadelesine kapitalist emperyalizmin temel bir eleştirisini yaparak başladıklarını ve hayatları boyunca burjuva ideolojisi ile hesaplaştıklarının farkında olan Başkaya, bu kitabı 'Kapitalizmden çıkmanın gerekliliği ve aciliyeti üzerine bir deneme' olarak yazmış.  


Beş bölümden oluşan kitabın içeriği için söylenecek çok şey var, ancak bu yazımın sınırlarını aşıyor. Kitabın son bölümü bir manifesto gibi yazılmış. Özellikle 'Yeni bir paradigma için 12 öneri' üzerinde düşünülmeye ve tartışılmaya değer bir epilog niteliğinde.


'Yeni bir paradigmanın genel çerçevesini formüle etmek' için Başkaya bu bölümün girişinde şöyle diyor: 'Kapitalizmin temel eğilimlerinin neden ve nasılına dair netlik sağlamak, kapitalizmin ortaya çıkardığı yıkım tablosunun gerisindeki eğilimlere ve dinamiklere dair bilinç açıklığı yaratmak, ileriye dönük fikirler, çıkarsamalar, öneriler, projeler geliştirmek. Velhasıl iflas eden paradigmanın yerine yenisini formülü etmek üzere hareket geçmek".  


Özetle bu kitap her Marksist'e 100 yıllık bir sloganı hatırlatıyor: 'Ya barbarlık ya da sosyalizm'!..

Şaban İBA

Hiç yorum yok: