Türkiye’nin Psikolojik Harekat planlarının uygulamasında devlet ve
toplum ilişkilerinin boyutu önemli bir yer tutuyor. Daha doğrusu
Türkiye’de geçerli olan ordu, devlet ve siyaset ilişkileri bu harekat
planlarının uygulanmasını daha da kolaylaştırıyor.
“Toplumdan bağımsız bir varlıkmış” gibi lanse edilen devletin “kendini koruma refleksi”, özellikle siyasal ve toplumsal mücadelenin yükselen seyrine göre kendini gösteriyor. Gizli ya da açık şekilde yapılan müdahaleler her dönemde “ulusal bir görev” gibi algılanıyor.
Kökeni İttihat ve Terakki dönemine kadar giden bu düşünme tarzı, cumhuriyet tarihi boyunca askeri ve bürokratik elit tarafından devletin ve toplumun yukarıdan aşağıya doğru denetlenmesi şeklinde kendini göstermiştir.
Bu anlayış, aynı zamanda toplumun eğitilmeye ve yönlendirilmeye muhtaç olduğu şeklinde bir algılamaya da yol açmıştır.
“Soğuk Savaş” döneminde NATO ve ABD ile ilişkiler sürecinde başlayan ve günümüze kadar gelişerek devam eden “Psikolojik Harekat” uygulamaları, esas olarak emperyalizm ve oligarşi çıkarlarına göre “toplumu eğitme ve yönlendirme” faaliyetleridir.
“Psikolojik Harekat”ın tipik uygulama biçimleri, bir kentte veya bir bölgede gelişmekte olan ulusal ve sınıfsal mücadelelere karşı bir refleksin, devletin gizli güçleri tarafından organize edilmesi ve bazı “sivil” güçlerin katılımının sağlanmasıdır.
Bu, bazen Genelkurmay Başkanı’nın, bazen Cumhurbaşkanı’nın, bazen de Başbakan’ın “ulusal duyarlılık”, “milli hassasiyet” gibi kavramlarla yaptıkları “çağrılarla” başlatılmakta, pratik uygulamaları da devletin en yetkili ve etkili yöneticileri tarafından (Vali, Kaymakam, Garnizon Komutanı vb.) sürdürülmektedir.
Medya ise, bu çağrıların çığırtkanlığını yaparak kamuoyunu yönlendirmektedir. Gazete ve televizyonların her asker ölümünü “Hain saldırı” olarak vermesi, ırkçı ve şoven kitlenin harekete geçirilmesine yardımcı olmaktadır.
Bu bağlamda medyada Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Milli Güvenlik Akademisi’nde eğitilmiş olan çok sayıda “kurmay gazeteci” bulunmaktadır.
9 Kasım 1983’te, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulan Psikolojik Harekat Dairesi, AB’ye uyum sürecinde 2003 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesine alınarak İçişleri Bakanlığı Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı (TİB) adını almıştır.
MGK’deki Psikolojik Harekat Dairesi’nin tüm görevlerini üstlenen TİB, PKK faaliyetlerine karşı 60 maddeden oluşan “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı” hazırlamıştır. 6 Mart 2006’da İçişleri Bakanı’nın koordinasyonunda, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Dışişleri, Sağlık, Milli Eğitim bakanlıkları ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) katıldığı toplantılardan sonra yürürlüğe girmiştir.
Her ilde bir Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı (TİB) kurularak Psikolojik Harekat faaliyetleri bütün illerde koordineli olarak yapılmaya başlanmıştır.
Bu plan doğrultusunda “Psikolojik Savaş” yöntemlerine göre yapılan çok yönlü ideolojik, siyasal, toplumsal, etnik, kültürel ve dinsel uygulamalar 2007 yılı başından beri AKP iktidarı tarafından etkili bir şekilde yürütülmektedir.
Bu faaliyetin siyasal ve toplumsal planda yönlendirilmesi işi Başbakan Erdoğan tarafından yapılmaktadır. Erdoğan’ın Kürt özgürlük mücadelesi ile ilgili her gelişmeye karşı ulu orta konuşması TİB faaliyetleri için emir ve talimat niteliğindedir.
HPG ile her çatışma sonrası “bölücü teröre tepki” bahanesiyle başlatılan ulusal paranoya saldırıları egemen ulus ve devlet şovenizminin tipik biçimlerine dönüşmüştür. Türkiye çapında militarizm, milliyetçilik ve şovenizm pompalanarak bir “linç ortamları” yaratılmıştır.
PKK’nin çatışmasızlık kararına rağmen savaş çığırtkanlığının yükselmesine seyirci kalan AKP iktidarı, ordu ile mutabakat halinde psikolojik savaşı, fiili savaşın hizmetine sokmuştur.
Psikolojik Harekat ve özel savaş yöntemleri çok yönlü bir iştir ve asıl örgütlenme devlet içinde Genelkurmay bünyesinde bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı ile koordineli bir şekilde yürütülmektedir.
Okullarda öğrencilere her sabah okutulan “Ulusal And”dan lig maçlarına, kitle toplantılarında söylenen “İstiklal Marşı”ndan asker uğurlamalarına vb. kadar her şey toplumu yönlendirmek için yapılan psikolojik faaliyetlerdir.
Psikolojik Harekat potansiyel kitlelerin, “yıkıcı, bölücü, milli birlik ve beraberliği zedeleyici her türlü haber, bilgi ve mesajlara karşı eğitilerek muhtemel saldırılara karşı hazır hale getirilmesidir.”
Psikolojik Harekat belgelerinde faaliyetin esas amacı “Atatürkçü, doğru, dürüst, imanlı, bayrağına, vatanına, devletine saygılı insan yetiştirmek” şeklinde tanımlanmıştır.
“Toplumdan bağımsız bir varlıkmış” gibi lanse edilen devletin “kendini koruma refleksi”, özellikle siyasal ve toplumsal mücadelenin yükselen seyrine göre kendini gösteriyor. Gizli ya da açık şekilde yapılan müdahaleler her dönemde “ulusal bir görev” gibi algılanıyor.
Kökeni İttihat ve Terakki dönemine kadar giden bu düşünme tarzı, cumhuriyet tarihi boyunca askeri ve bürokratik elit tarafından devletin ve toplumun yukarıdan aşağıya doğru denetlenmesi şeklinde kendini göstermiştir.
Bu anlayış, aynı zamanda toplumun eğitilmeye ve yönlendirilmeye muhtaç olduğu şeklinde bir algılamaya da yol açmıştır.
“Soğuk Savaş” döneminde NATO ve ABD ile ilişkiler sürecinde başlayan ve günümüze kadar gelişerek devam eden “Psikolojik Harekat” uygulamaları, esas olarak emperyalizm ve oligarşi çıkarlarına göre “toplumu eğitme ve yönlendirme” faaliyetleridir.
“Psikolojik Harekat”ın tipik uygulama biçimleri, bir kentte veya bir bölgede gelişmekte olan ulusal ve sınıfsal mücadelelere karşı bir refleksin, devletin gizli güçleri tarafından organize edilmesi ve bazı “sivil” güçlerin katılımının sağlanmasıdır.
Bu, bazen Genelkurmay Başkanı’nın, bazen Cumhurbaşkanı’nın, bazen de Başbakan’ın “ulusal duyarlılık”, “milli hassasiyet” gibi kavramlarla yaptıkları “çağrılarla” başlatılmakta, pratik uygulamaları da devletin en yetkili ve etkili yöneticileri tarafından (Vali, Kaymakam, Garnizon Komutanı vb.) sürdürülmektedir.
Medya ise, bu çağrıların çığırtkanlığını yaparak kamuoyunu yönlendirmektedir. Gazete ve televizyonların her asker ölümünü “Hain saldırı” olarak vermesi, ırkçı ve şoven kitlenin harekete geçirilmesine yardımcı olmaktadır.
Bu bağlamda medyada Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Milli Güvenlik Akademisi’nde eğitilmiş olan çok sayıda “kurmay gazeteci” bulunmaktadır.
9 Kasım 1983’te, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulan Psikolojik Harekat Dairesi, AB’ye uyum sürecinde 2003 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesine alınarak İçişleri Bakanlığı Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı (TİB) adını almıştır.
MGK’deki Psikolojik Harekat Dairesi’nin tüm görevlerini üstlenen TİB, PKK faaliyetlerine karşı 60 maddeden oluşan “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı” hazırlamıştır. 6 Mart 2006’da İçişleri Bakanı’nın koordinasyonunda, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Dışişleri, Sağlık, Milli Eğitim bakanlıkları ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) katıldığı toplantılardan sonra yürürlüğe girmiştir.
Her ilde bir Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı (TİB) kurularak Psikolojik Harekat faaliyetleri bütün illerde koordineli olarak yapılmaya başlanmıştır.
Bu plan doğrultusunda “Psikolojik Savaş” yöntemlerine göre yapılan çok yönlü ideolojik, siyasal, toplumsal, etnik, kültürel ve dinsel uygulamalar 2007 yılı başından beri AKP iktidarı tarafından etkili bir şekilde yürütülmektedir.
Bu faaliyetin siyasal ve toplumsal planda yönlendirilmesi işi Başbakan Erdoğan tarafından yapılmaktadır. Erdoğan’ın Kürt özgürlük mücadelesi ile ilgili her gelişmeye karşı ulu orta konuşması TİB faaliyetleri için emir ve talimat niteliğindedir.
HPG ile her çatışma sonrası “bölücü teröre tepki” bahanesiyle başlatılan ulusal paranoya saldırıları egemen ulus ve devlet şovenizminin tipik biçimlerine dönüşmüştür. Türkiye çapında militarizm, milliyetçilik ve şovenizm pompalanarak bir “linç ortamları” yaratılmıştır.
PKK’nin çatışmasızlık kararına rağmen savaş çığırtkanlığının yükselmesine seyirci kalan AKP iktidarı, ordu ile mutabakat halinde psikolojik savaşı, fiili savaşın hizmetine sokmuştur.
Psikolojik Harekat ve özel savaş yöntemleri çok yönlü bir iştir ve asıl örgütlenme devlet içinde Genelkurmay bünyesinde bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı ile koordineli bir şekilde yürütülmektedir.
Okullarda öğrencilere her sabah okutulan “Ulusal And”dan lig maçlarına, kitle toplantılarında söylenen “İstiklal Marşı”ndan asker uğurlamalarına vb. kadar her şey toplumu yönlendirmek için yapılan psikolojik faaliyetlerdir.
Psikolojik Harekat potansiyel kitlelerin, “yıkıcı, bölücü, milli birlik ve beraberliği zedeleyici her türlü haber, bilgi ve mesajlara karşı eğitilerek muhtemel saldırılara karşı hazır hale getirilmesidir.”
Psikolojik Harekat belgelerinde faaliyetin esas amacı “Atatürkçü, doğru, dürüst, imanlı, bayrağına, vatanına, devletine saygılı insan yetiştirmek” şeklinde tanımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder