"Eskiden solcuydu şimdi multi-milyarder." Özellikle 80 darbesinden sonra
gerek Türkiye'de gerek Avrupa'da ekonomiye el atan ve bunda da epey
mesafe kat eden kesimler için kullanılan bir tespit.
Ama benzer bir söylemi yurtsever kesim için söylemek pek alışıldık değil. Örneğin, "adam yurtsever ama malıda götürüyor," ya da "Eskiden PKK'liydi, ama şimdi paraya para demiyor" diye işaret edilebilecek orta ve büyük ölçekli bir sermaye kesimi yok.
Genel anlamda yurtsever hareketin içinde, yakınında bir dönem bulunmuş veya hâlâ bulunan birey veya gurupların, sonradan belli bir sermayeye ulaşmaları bunun üzerinden bir kurumsal yapısal birim oluşturmaları, bu özellikleriyle toplumsal tabanın üzerinde etkide bulunacak bir yapı mevcut değil.
Onu bir yana bırakalım. Halbuki Kürt hareketinin kendi içinde birçok iktisadi kuruluş var ve bu kurumlar, maddi malların tüketicisi olduğu gibi, eğitim, organizasyon ve yönetim babında da önemli bir fonksiyona sahip. Bunların iktisadi çerçevesi dikkaten kaçmamalı.
Daha da ötesi özellikle medya alanında TV'ler, gazeteler, web sayfaları, ajanslar habire artıyor. Kapitalist sistemin içinde ekonomik yaptırımlar yanı sıra siyasi ve diplomatik baskılar karşısında da ayakta durabildiklerine göre iktisadi deyimle önemli bir rekabet gücüne sahip oldukları söylenebilir. Kültür ve sanat kuruluşları hatta doğrudan hizmet ve iktisadi üretim faaliyeti içinde olan birimler de az değil.
Bütün birimlerde personel, yeme-içme, barınma, seyahat giderleri sözkonusu. Yine araç donanım, bina gibi fiziki varlıklar ve bunlar için gerekli yatırımlar var.
Ama hiçbir birimde işçi-işveren, ücret-kâr, mesleki hiyerarşi ya da kariyer ve pozisyon olayı yok. Bazen varmış gibi gözüken ögeler ya bir takım formaliteler, ya da bir takım zorunluluklar gereğidir.
Belki söylenebilir, hatta söyleniyor da; "bunda ne var canım, hepsi siyasi amaçlarla kurulmuş. Örgütsel ve politik nedenlerle işleyen bir mekanizmadır, sürmektedir."
Belki öyle, ancak, kuruluş amacı ne olursa olsun aynı zamanda bir iktisadi model ya da yeni bir işletme organizasyon biçimi bu süreçle birlikte oluşuyor. Şekilleniyor.
Bu kurumlarda çalışan bir medya mensubunun bu birimi tercih nedeni politik ve ideolojik olabilir. Ama bulunduğu alan yaptığı iş itibariyle haber yazmasını, kamera kullanmasını bilmek zorunda. Bu işin gereği itibariyle kurum dışındaki dünya ile iletişime geçmek zorunda. Okumak, araştırmak ve yeni veriler ortaya çıkarmak zorunda.
İşte tüm bu süreçler bir eğitim, bir finansman gerektiriyor. Yanı sıra tecrübe ve birikim gerekiyor. İşte bunların işleyiş mekanizmasının sırrı burada önem arz ediyor. Üniversite ve akademik eğitim almadan kamera kullanımından, montaja; haber yapımından sunuculuğa dek birçok işi aynı anda yapan kapitalist sistemdeki medya mensuplarından daha fonksiyonel bir birey tipi yetişmektedir.
Avrupa'da, Türkiye'de Kürdistan'ın çeşitli bölgelerinde yani hem kapitalizmin tüm kurallarıyla işlediği mekanda, hem savaşların çatışmaların olduğu mekanda bu mekanizma üstelik her yerde bütün baskılara rağmen tıkır tıkır işliyor.
Bu olay siyasi nedenlerden ayrı kendi ekseni içinde irdelenmeli. Buradan soyutlama yoluyla yeni modeller çıkabilir. Hatta farklı bir ontoloji ve buna dayalı yeni bir epistemik çalışmaya ihtiyaç var.
Yukarıdaki örneklere dönersek. Bu hareket birey yaratmıyor. Bu çok önemle üzerinde durulması gereken bir konu. Ondan dolayı PKK'den ayrılan ya da yurtsever harekete yakın olan kesimin bireysel olarak zenginliği çok da rastlanan bir durum değil.
Çünki fedakarlıkla tanımlanan bir yaklaşım var. Ama aslında fedakarlık değil. Herkes her sistemde bir yerlere gelebilmek için birşeylerden fedakarlık ediyor. Burdaki fedakarlıktan kast edilen bireysel çıkar ve egolardan feragat etmektir. O zaman bir birey kollektif işleyen bir mekanizmada yer bulabiliyor, kimlik kazanabiliyor. Bir kültürel şekillenmeye giriyor. Ayrıldığı anda da mesleki özellikler edinmiş olmasına rağmen bireyci mekanizma içinde kendini ifade edecek hiyerarşik anlayış ve bireysel ego arayışlarından mahrumdur. Dolayısıyla sermaye dünyası içinde tutunamıyor. Bu amaçlı fedakarlık ve gayret ve de bunun iktisadi getirisi, ruhsal bir tatmin sağlamıyor. Yani tam da paranın ve onun şaşasının işleyemediği an sözkonusu.
Haliyle ne sovyetlerde, ne eski sol kültürde ortaya çıkan milyarderleri burada görmek pek mümkün olmayacak. Buna karşılık devletsiz de olsa yeryüzünde farklı işleyen işletmeler var ve olacak. Uzaklara gitmeye gerek yok. Kendimize bakmamız yeterli. Bu konuda söylenecek çok şey var. Ama sayfa sınırlı. Fakat tartışmanın kapısını aralamak gerek.
Ama benzer bir söylemi yurtsever kesim için söylemek pek alışıldık değil. Örneğin, "adam yurtsever ama malıda götürüyor," ya da "Eskiden PKK'liydi, ama şimdi paraya para demiyor" diye işaret edilebilecek orta ve büyük ölçekli bir sermaye kesimi yok.
Genel anlamda yurtsever hareketin içinde, yakınında bir dönem bulunmuş veya hâlâ bulunan birey veya gurupların, sonradan belli bir sermayeye ulaşmaları bunun üzerinden bir kurumsal yapısal birim oluşturmaları, bu özellikleriyle toplumsal tabanın üzerinde etkide bulunacak bir yapı mevcut değil.
Onu bir yana bırakalım. Halbuki Kürt hareketinin kendi içinde birçok iktisadi kuruluş var ve bu kurumlar, maddi malların tüketicisi olduğu gibi, eğitim, organizasyon ve yönetim babında da önemli bir fonksiyona sahip. Bunların iktisadi çerçevesi dikkaten kaçmamalı.
Daha da ötesi özellikle medya alanında TV'ler, gazeteler, web sayfaları, ajanslar habire artıyor. Kapitalist sistemin içinde ekonomik yaptırımlar yanı sıra siyasi ve diplomatik baskılar karşısında da ayakta durabildiklerine göre iktisadi deyimle önemli bir rekabet gücüne sahip oldukları söylenebilir. Kültür ve sanat kuruluşları hatta doğrudan hizmet ve iktisadi üretim faaliyeti içinde olan birimler de az değil.
Bütün birimlerde personel, yeme-içme, barınma, seyahat giderleri sözkonusu. Yine araç donanım, bina gibi fiziki varlıklar ve bunlar için gerekli yatırımlar var.
Ama hiçbir birimde işçi-işveren, ücret-kâr, mesleki hiyerarşi ya da kariyer ve pozisyon olayı yok. Bazen varmış gibi gözüken ögeler ya bir takım formaliteler, ya da bir takım zorunluluklar gereğidir.
Belki söylenebilir, hatta söyleniyor da; "bunda ne var canım, hepsi siyasi amaçlarla kurulmuş. Örgütsel ve politik nedenlerle işleyen bir mekanizmadır, sürmektedir."
Belki öyle, ancak, kuruluş amacı ne olursa olsun aynı zamanda bir iktisadi model ya da yeni bir işletme organizasyon biçimi bu süreçle birlikte oluşuyor. Şekilleniyor.
Bu kurumlarda çalışan bir medya mensubunun bu birimi tercih nedeni politik ve ideolojik olabilir. Ama bulunduğu alan yaptığı iş itibariyle haber yazmasını, kamera kullanmasını bilmek zorunda. Bu işin gereği itibariyle kurum dışındaki dünya ile iletişime geçmek zorunda. Okumak, araştırmak ve yeni veriler ortaya çıkarmak zorunda.
İşte tüm bu süreçler bir eğitim, bir finansman gerektiriyor. Yanı sıra tecrübe ve birikim gerekiyor. İşte bunların işleyiş mekanizmasının sırrı burada önem arz ediyor. Üniversite ve akademik eğitim almadan kamera kullanımından, montaja; haber yapımından sunuculuğa dek birçok işi aynı anda yapan kapitalist sistemdeki medya mensuplarından daha fonksiyonel bir birey tipi yetişmektedir.
Avrupa'da, Türkiye'de Kürdistan'ın çeşitli bölgelerinde yani hem kapitalizmin tüm kurallarıyla işlediği mekanda, hem savaşların çatışmaların olduğu mekanda bu mekanizma üstelik her yerde bütün baskılara rağmen tıkır tıkır işliyor.
Bu olay siyasi nedenlerden ayrı kendi ekseni içinde irdelenmeli. Buradan soyutlama yoluyla yeni modeller çıkabilir. Hatta farklı bir ontoloji ve buna dayalı yeni bir epistemik çalışmaya ihtiyaç var.
Yukarıdaki örneklere dönersek. Bu hareket birey yaratmıyor. Bu çok önemle üzerinde durulması gereken bir konu. Ondan dolayı PKK'den ayrılan ya da yurtsever harekete yakın olan kesimin bireysel olarak zenginliği çok da rastlanan bir durum değil.
Çünki fedakarlıkla tanımlanan bir yaklaşım var. Ama aslında fedakarlık değil. Herkes her sistemde bir yerlere gelebilmek için birşeylerden fedakarlık ediyor. Burdaki fedakarlıktan kast edilen bireysel çıkar ve egolardan feragat etmektir. O zaman bir birey kollektif işleyen bir mekanizmada yer bulabiliyor, kimlik kazanabiliyor. Bir kültürel şekillenmeye giriyor. Ayrıldığı anda da mesleki özellikler edinmiş olmasına rağmen bireyci mekanizma içinde kendini ifade edecek hiyerarşik anlayış ve bireysel ego arayışlarından mahrumdur. Dolayısıyla sermaye dünyası içinde tutunamıyor. Bu amaçlı fedakarlık ve gayret ve de bunun iktisadi getirisi, ruhsal bir tatmin sağlamıyor. Yani tam da paranın ve onun şaşasının işleyemediği an sözkonusu.
Haliyle ne sovyetlerde, ne eski sol kültürde ortaya çıkan milyarderleri burada görmek pek mümkün olmayacak. Buna karşılık devletsiz de olsa yeryüzünde farklı işleyen işletmeler var ve olacak. Uzaklara gitmeye gerek yok. Kendimize bakmamız yeterli. Bu konuda söylenecek çok şey var. Ama sayfa sınırlı. Fakat tartışmanın kapısını aralamak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder