2 Ağustos 2011 Salı

İran Saldırılarının Perde Arkası

 
İran'ın Kandil'e yönelik saldırıları sürerken KDP ve YNK'nin operasyon konusundaki sessizliklerinin üzerindeki sis perdesi aralanmaya başladı.
İran, Kandil'den PJAK ve PKK'yi sökerek bu bölgenin denetimini YNK ve KDP'ye vermeyi vaat etti. Kürt yönetimi ise operasyonlara ses çıkarmayacaklarını, hatta istihbarat desteği sağlayabilecekleri taahhüdünde bulundu. Bu çerçevede Federal Kürdistan Hükümetinin bilgisi ve onayı dahilinde, İçişleri Bakanı Kerim Sincari'nin başkanlık ettiği ve hükümetin Tahran temsilcisi Nazım Ömer'in yer aldığı heyet İran devletiyle bir anlaşma yaptı.

ORTAK OPERSYON ÖNERİSİ

Anlaşma 28 Ocak 2011 tarihinde Piranşehir'de gerçekleşti. Görüşmenin ana gündemi PKK ve PJAK'ın etkisizleştirilerek Güney Kürdistan'dan çıkarılması ve bu boşalacak bölgeye Güneyli güçlerin yerleştirilmesiydi.

Görüşmede İran tarafı PKK ve PJAK'ın bulunduğu alanları “temizleyerek” buranın kontrolünü Güneyli güçlere vereceklerini ifade ederek ortak operasyon önerisinde bulundu. İran devleti bu planın, Neçirvan Barzani döneminde yapılan bir güvenlik anlaşmasına dayandığını da belirterek Güneyli güçleri baskı altında tuttu.

Buna karşılık Kerim Sincari, İran'ın PKK-PJAK hakimiyet bölgelerine saldırı halinde sessiz kalacakları taahhüdünde bulundu. Sincari kendilerine konum belirleme işlevi gören GPS cihazları verilmesi durumunda PKK ve PJAK kamplarının yerlerinin tespit edilmesinde yardımcı olabileceklerini söyledi.

Bu görüşmeye İran heyetine, İran-Federal Kürt Hükümeti ilişkilerinden sorumlu Muhammedi isimli şahıs başkanlık etti. İran heyetinde Firuzende Haci ve Serdar Muhammedi isimli iki karargah komutanı ve Batı Azerbeycan bakanlık sorumlusu da yer aldı.

SALİH ANLAŞMAYI İMZALADI

Nazım Ömer bu antlaşma metnini bölge hükümeti başkanı Berhem Salih'e de gönderdi. Berhem Salih de bu belgeyi imzalayarak yürürlüğe girmesinin yolunu açtı.

Irak devletinin toprakları içindeki büyük bir bölge İran tarafından bombalanırken, bir çok köy de saldırı sonucu tahrip oldu, siviller öldü ve bir iç göç de yaşandı. Buna rağmen Irak merkezi hükümeti, Kürdistan Federe Hükümeti ve ABD, sanki böyle bir saldırı olmamış gibi davrandılar.

Siyasi gözlemciler "sessiz kalma"nın da onay anlamına geldiğini belirtirken, bu onayın sessiz onayın ötesinde, bir antlaşmaya dayandığı ortaya çıktı.

ANKARA ANLAŞMADAN HABERDAR

Saldırı öncesinde Türk ordusunun da sınır boyunda büyük bir yığınak yapması, İran pastarları arasında Türk ordu mensuplarının yer alması ve bunlardan bir kısmının öldürülmesi, Türkiye'nin de Tahran'daki anlaşmadan haberdar olduğu, bu saldırının aktif ortaklığını yaptığını göstermektedir.

Saldırının ilk haftasında Güney Kürdistanlı güçlerin İran operasyonu karşısındaki sessizlikleri dikkat çekiciydi. Oysa bu saldırılar, Kürtler arası yakınlaşma ve ulusal kongre tartışmalarının gelişme kaydettiği bir süreçte gerçekleşti. Güney Kürdistan halkının saldırılara karşı tepki göstermesi üzerine, bölge hükümeti de İran'a yönelik gecikmeli ve zayıf bir kınama yaptı.

İŞBİRLİĞİ SÜRÜYOR KUŞKUSU

Bu görüşmenin yapıldığı tarihten sonra Güney hükümeti ile İran arasında ne gibi görüşmeler yapıldığına dair net bir bilgi yok. Ancak İran'ın Kandil, Xinere ve Xakurke'ye yönelik olarak başlattığı saldırının ilk gününden itibaren Güney yönetiminin net bir tutum içine girmemesi İran ile Güneyli güçler arasında işbirliğinin devam ettiği yönündeki kuşkuları ciddi bir şekilde arttırıyor.

12 BİN PEŞMERGE KANDİL’İN GÜNEYİNE YIĞILDI

Güneyli güçler çatışmanın başladığı günden bu yana Kandil'in güneyindeki alanlara 12 binden fazla peşmergeyi yığmış durumda. Güneyli partiler bu yığınağı sınır güvenliği gerekçesi açıklasa da, İran devleti ile ortak politikalar oluşturulması ihtimali Güney Kürdistan halkında endişeye yol açıyor.



Hiç yorum yok: