İstifalar, Genelkurmay’ın
çöküşünü ve İslamcı Hareketin etkinliğini ortaya koymaktadır. Uzun bir
süredir iktidar gücünü korumak için ciddi bir savaş veren generaller çok
büyük bir darbe aldılar. Küresel sermayenin ihtiyaçlarına yanıt vermek
yerine, cumhuriyetten bu yana korudukları oligarşik yapılarını korumak
için uzun süre direnç gösterdiler. Sürekli geri adım atarak uzlaşma
havası içerisinde İslamcı iktidara uyum göstermeye çalıştılar.
Böylelikle denge politikası izleyerek bir süre iktidara ortak olma taktiğini uygulamaya koyan generaller, hem içte hem de uluslar arası alanda bekledikleri desteği alamadılar. Bütün darbelerde ABD’nin olurunu alan Genelkurmay, uluslar arası güç dengelerinin değişmesinden sonra ikinci plana itildi. Küresel sermayenin desteği bölgesel ilişkilerde taşeron olarak kullanılan AKP’ye yönlendirildi. Kendilerinin güçlü olduğunu düşünen generallerin, aslında bir güç olmadıkları anlaşıldı. Hazırladıkları darbe planları içinde boğuldular.
İslamcı iktidar da, generallerle doğrudan çatışma yerine, onlarla uzlaşarak adım adım ilerleme ve devletin diğer kurumlarındaki etkinliğini pekiştirerek ilerlediler. Geçen yıl yapılan Anayasa referandumu ile iktidardaki stratejik dengeyi kendi lehine çevirdiği gibi aynı zamanda generallerin yargılanmasına ilişkin çıkarttığı yasalarla Genelkurmaya ağır bir darbe indirdi. Generallerin iktidar gücü önemli oranda kırıldı. Rejimin temel dinamiği olan cemaat yargı, emniyet ve istihbarat merkezlerine ele geçirdikten sonra, genelkurmaya yönelik saldırılarını çok ciddi oranda yoğunlaştırdı. Bugün ordudaki generallerin yaklaşık olarak yüzde 30’u cezaevinde bulunmaktadır.
Geçen yıl Askeri Şura’nın başlamasından bir gün önce çok sayıda general tutuklandı ve ciddi bir krize yol açtı. Aynı yöntem şimdi denendi. Yüksek Askeri Şura’ya birkaç gün kala; Ege Kuvvet Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, Korgeneral Mehmet Eröz, Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Fuat Selvi, Ziya İlker Göktaş, Hulusi Gülbahar, Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer, Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tuğamiral Alaettin Sevim, Orhan Güçlü, Mehmet Bülent Sarıkahya, Murat Uslıkılıç, Meryem Kurşun, Hasan Ataman Yıldırım, Cem Şimşek, Altunay Şahin, Fatih Koca, Recai Alkan olmak üzere toplam 22 general hakkında tutuklanma kararı çıkartıldı.
Küresel İslamcı Cemaat, Genelkurmay içerisindeki dengeleri beklenenden çok daha hızlı bir şekilde kendi lehine çevirmiş gibi görünüyor. Onların planları daha çok 2015 ve 2017 üzerine kuruluydu. Ancak mevcut dengeler çok kısa sürede değişti. Birkaç gün önceki Jandarma Genel Komutanı ve artık şimdiki Genel Kurmay Başkanı olan Nejdet Özel: İmamın cemaatine yakınlığıyla bilinir ve aynı zamanda cumhurbaşkanı Gül ile yakın bir ilişki içindedir. Sistemin dengelerinde üçlü kuvvet rol oynar: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı. Şimdi bunların üçü de tam uyum içinde olup cemaatin imamına bağlı görünüyorlar. Bu üçlüyü tamamlayan Anayasa, Yargıtay, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, MGK Genel Sekreterliği, YÖK, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi stratejik kurumlar da cemaatin etki alanında olduklarını artık herkes biliyor.
Peki, bunun politik anlamı nedir: Kemalist rejimin tarihsel olarak miadını doldurduğunu ve Küresel sistemin ihtiyaçların yanıt veren bir İslami rejimin bütün koşulları oluşturulmuş bulunuyor. Yani iktidardan rejime doğru giden sürecin halkaları önem oranda tamamlanmış oluyor.
Generallerin iktidarına son verilerek, rejimleşme sürecinin iki önemli halkası kaldı. Birincisi Anayasa, İkincisi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı veya Başkanlık-Yarı başkanlık sistemidir.
AKP iktidarıyla Kemalist generaller arasındaki en büyük uzlaşı Kürt Sorunundaydı. Sistemin stratejik yönelimleri bakımından önemli bir rol oynayan Kürt sorunundaki yönelimlerde de bir değişiklik oldu.
Generallerin etkisini hızla kıran AKP, kendi silahlı gücünü kurmaya başladı Kürtlerin tasfiyesinde aktif rol üstlenen ve savaşın birinci gücü haline gelen cemaat, kendi Ergenekon’unu ve Kontrgerilla Gücünü oluşturdu. Kürtlerle yürütülecek savaşta ordunun devre dışı bırakılması bilinçli politik tercih olarak ön plana çıktı.
Cemaatin basındaki sözcüsü Hüseyin Gülerce’nin yazdıkları bu bakımdan çok açık bir mesaj veriyor: “Terörle ilk defa, ‘Büyük Türkiye’ye yaraşır bir mücadele verilecek. Devletin gücünü zaafa uğratanlar devre dışı kalınca, sivil iradenin kontrolündeki polisin, jandarmanın, özel askerî birliklerin ahenkli çalışmalarıyla neler yapılacağını dost düşman herkes görecek…” Jandarma’nın komutanı bugün Genelkurmay Başkanı olması sanırım sözü edilen ‘ahenkli’ çalışmanın kendisidir.
Generaller hem iktidar gücünü hem de toplum karşısındaki prestijlerini önemli oranda kaybettiler. Ancak son hamleleri bitmiş değil. Cemaat, ordunun bütününü ele geçirmek için en az 7-8 yıla ihtiyacı var. Şuan atanacak Kuvvet Komutanları bakımından da ciddi sorun yaşadıkları kesin.
Cemaatin generallerinin çok önemli bir kesimi daha çok tuğgeneral düzeyindeler. Generallerin yüzde 30’nun tutuklanmasının bir başka nedeni de, Cemaatin Generallerinin önünü açmaya yönelik bir politikadır.
Kürt coğrafyasında koşullandırılmış ve özel olarak eğitilmiş olan 2. Ordu Komutalığına, Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmış olan Orgeneral Servet Yörük getirildi. Darbe dosyalarında ismi geçen Yörük, Erdoğan ile ilişkilerinin iyi olduğu söyleniyor ve ilginç olan da bugüne kadar hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kuvvet Komutanı olması veya Genelkurmay’da etkili bir göreve gelmesi muhtemel isimlerden biridir.
Ancak İslamcı iktidar için sorun olan generallerin birçoğu zorunlu olarak komuta kademesine geleceklerdir. Örneğin Kara Kuvvetleri Komutanlığına en yakın isim bugünkü 1. Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu’dur. Ergenekon’un bir numaralısı olarak bilinen eski Genelkurmaya Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun yeğenidir.
Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Necdet Özel’in yerine Jandarma Komutanlığı için en güçlü aday ise Org. Aslan Güner’dir. Güner, Ancak Abdullah Gül'ün Güner ile bir sorunu var.
Böylelikle denge politikası izleyerek bir süre iktidara ortak olma taktiğini uygulamaya koyan generaller, hem içte hem de uluslar arası alanda bekledikleri desteği alamadılar. Bütün darbelerde ABD’nin olurunu alan Genelkurmay, uluslar arası güç dengelerinin değişmesinden sonra ikinci plana itildi. Küresel sermayenin desteği bölgesel ilişkilerde taşeron olarak kullanılan AKP’ye yönlendirildi. Kendilerinin güçlü olduğunu düşünen generallerin, aslında bir güç olmadıkları anlaşıldı. Hazırladıkları darbe planları içinde boğuldular.
İslamcı iktidar da, generallerle doğrudan çatışma yerine, onlarla uzlaşarak adım adım ilerleme ve devletin diğer kurumlarındaki etkinliğini pekiştirerek ilerlediler. Geçen yıl yapılan Anayasa referandumu ile iktidardaki stratejik dengeyi kendi lehine çevirdiği gibi aynı zamanda generallerin yargılanmasına ilişkin çıkarttığı yasalarla Genelkurmaya ağır bir darbe indirdi. Generallerin iktidar gücü önemli oranda kırıldı. Rejimin temel dinamiği olan cemaat yargı, emniyet ve istihbarat merkezlerine ele geçirdikten sonra, genelkurmaya yönelik saldırılarını çok ciddi oranda yoğunlaştırdı. Bugün ordudaki generallerin yaklaşık olarak yüzde 30’u cezaevinde bulunmaktadır.
Geçen yıl Askeri Şura’nın başlamasından bir gün önce çok sayıda general tutuklandı ve ciddi bir krize yol açtı. Aynı yöntem şimdi denendi. Yüksek Askeri Şura’ya birkaç gün kala; Ege Kuvvet Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, Korgeneral Mehmet Eröz, Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Fuat Selvi, Ziya İlker Göktaş, Hulusi Gülbahar, Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer, Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tuğamiral Alaettin Sevim, Orhan Güçlü, Mehmet Bülent Sarıkahya, Murat Uslıkılıç, Meryem Kurşun, Hasan Ataman Yıldırım, Cem Şimşek, Altunay Şahin, Fatih Koca, Recai Alkan olmak üzere toplam 22 general hakkında tutuklanma kararı çıkartıldı.
Küresel İslamcı Cemaat, Genelkurmay içerisindeki dengeleri beklenenden çok daha hızlı bir şekilde kendi lehine çevirmiş gibi görünüyor. Onların planları daha çok 2015 ve 2017 üzerine kuruluydu. Ancak mevcut dengeler çok kısa sürede değişti. Birkaç gün önceki Jandarma Genel Komutanı ve artık şimdiki Genel Kurmay Başkanı olan Nejdet Özel: İmamın cemaatine yakınlığıyla bilinir ve aynı zamanda cumhurbaşkanı Gül ile yakın bir ilişki içindedir. Sistemin dengelerinde üçlü kuvvet rol oynar: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı. Şimdi bunların üçü de tam uyum içinde olup cemaatin imamına bağlı görünüyorlar. Bu üçlüyü tamamlayan Anayasa, Yargıtay, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, MGK Genel Sekreterliği, YÖK, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi stratejik kurumlar da cemaatin etki alanında olduklarını artık herkes biliyor.
Peki, bunun politik anlamı nedir: Kemalist rejimin tarihsel olarak miadını doldurduğunu ve Küresel sistemin ihtiyaçların yanıt veren bir İslami rejimin bütün koşulları oluşturulmuş bulunuyor. Yani iktidardan rejime doğru giden sürecin halkaları önem oranda tamamlanmış oluyor.
Generallerin iktidarına son verilerek, rejimleşme sürecinin iki önemli halkası kaldı. Birincisi Anayasa, İkincisi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı veya Başkanlık-Yarı başkanlık sistemidir.
AKP iktidarıyla Kemalist generaller arasındaki en büyük uzlaşı Kürt Sorunundaydı. Sistemin stratejik yönelimleri bakımından önemli bir rol oynayan Kürt sorunundaki yönelimlerde de bir değişiklik oldu.
Generallerin etkisini hızla kıran AKP, kendi silahlı gücünü kurmaya başladı Kürtlerin tasfiyesinde aktif rol üstlenen ve savaşın birinci gücü haline gelen cemaat, kendi Ergenekon’unu ve Kontrgerilla Gücünü oluşturdu. Kürtlerle yürütülecek savaşta ordunun devre dışı bırakılması bilinçli politik tercih olarak ön plana çıktı.
Cemaatin basındaki sözcüsü Hüseyin Gülerce’nin yazdıkları bu bakımdan çok açık bir mesaj veriyor: “Terörle ilk defa, ‘Büyük Türkiye’ye yaraşır bir mücadele verilecek. Devletin gücünü zaafa uğratanlar devre dışı kalınca, sivil iradenin kontrolündeki polisin, jandarmanın, özel askerî birliklerin ahenkli çalışmalarıyla neler yapılacağını dost düşman herkes görecek…” Jandarma’nın komutanı bugün Genelkurmay Başkanı olması sanırım sözü edilen ‘ahenkli’ çalışmanın kendisidir.
Generaller hem iktidar gücünü hem de toplum karşısındaki prestijlerini önemli oranda kaybettiler. Ancak son hamleleri bitmiş değil. Cemaat, ordunun bütününü ele geçirmek için en az 7-8 yıla ihtiyacı var. Şuan atanacak Kuvvet Komutanları bakımından da ciddi sorun yaşadıkları kesin.
Cemaatin generallerinin çok önemli bir kesimi daha çok tuğgeneral düzeyindeler. Generallerin yüzde 30’nun tutuklanmasının bir başka nedeni de, Cemaatin Generallerinin önünü açmaya yönelik bir politikadır.
Kürt coğrafyasında koşullandırılmış ve özel olarak eğitilmiş olan 2. Ordu Komutalığına, Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmış olan Orgeneral Servet Yörük getirildi. Darbe dosyalarında ismi geçen Yörük, Erdoğan ile ilişkilerinin iyi olduğu söyleniyor ve ilginç olan da bugüne kadar hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kuvvet Komutanı olması veya Genelkurmay’da etkili bir göreve gelmesi muhtemel isimlerden biridir.
Ancak İslamcı iktidar için sorun olan generallerin birçoğu zorunlu olarak komuta kademesine geleceklerdir. Örneğin Kara Kuvvetleri Komutanlığına en yakın isim bugünkü 1. Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu’dur. Ergenekon’un bir numaralısı olarak bilinen eski Genelkurmaya Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun yeğenidir.
Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Necdet Özel’in yerine Jandarma Komutanlığı için en güçlü aday ise Org. Aslan Güner’dir. Güner, Ancak Abdullah Gül'ün Güner ile bir sorunu var.
Cumhurbaşkanı olmasının ardından havaalanında Hayrunnisa Gül ile
tokalaşmamak için kırmızı halının öte yanına kaçmasıyla gündeme
gelmişti.
Bir başka isim de Ergenekon’da adı duyulan Org. Bekir Kalyoncu'nun da bir ordu komutanlığına atanması olasılığı yüksek.
Ergenekon'un Erzincan yapılanmasında adı geçen Orgeneral Saldıray Berk, geçen yıl, hükümetle Genelkurmay arasında en çok tartışılan isimdi. Bu yıl çok büyük bir olasılıklı emekli olacağı düşünülen Berk’in durumu, mevcut dengeler içinde yeniden tartışma konusu olabilir.
Bir başka isim de Ergenekon’da adı duyulan Org. Bekir Kalyoncu'nun da bir ordu komutanlığına atanması olasılığı yüksek.
Ergenekon'un Erzincan yapılanmasında adı geçen Orgeneral Saldıray Berk, geçen yıl, hükümetle Genelkurmay arasında en çok tartışılan isimdi. Bu yıl çok büyük bir olasılıklı emekli olacağı düşünülen Berk’in durumu, mevcut dengeler içinde yeniden tartışma konusu olabilir.
Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanı’nın istifası, ordu iç dengelerini çok ciddi oranda etkilemekle birlikte, daha birkaç yıl, komuta kademesini geleneksel çizgiye bağlı olanlar elinde bulunduracaklardır.
Ancak cemaatin rejimi ele geçirme stratejisi önemli oranda başarılı oldu. Artık Genelkurmay’ın yeniden yapılandırılması kaçınılmazdır. Özellikle Milli Savunma Bakanlığına bağlanması süreci için ciddi adımlar atılacaktır.
Genelkurmayın gösterdiği direnç bir süre devam etse de, küresel sistemin ihtiyaçlarına göre kendisini yeniden dizayn etmek zorunda kalacaktır.
(Aktüel bakış)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder