‘’Kaleme aldıkları ilkeler bildirgesinde hedeflerini ‘ilişki yoksunu, tekleştirilmiş bir yaşamdan kolektif, daha insani bir yaşama ulaşmak’ olarak ifade ediyorlar.’’ |
Almanca bir deyime göre „tehlikede ve büyük darlıkta ortayol ölümü getirir (In Gefahr und größter Not bringt der Mittelweg den Tod).“ 1980’li yılların başında Almanya’da bir grup bu deyimi yaşam felsefesi olarak kabul eder. Kapital, iktidar, sömürü, cinsiyetçilik, eşitsizlik ve yabancılaşma gibi kavramların belirlediği hayatlarında farkındalığın yetmediğini, farkındalığın alternatifi de gerektirdiği noktasından hareketle oldukça cesur bir adım atarlar. Amaçları; kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin, cinsler arası eşitsizliğin, toplumsal hiyerarşilerin ve doğa sömürüsünün aşıldığı yeni bir yaşam konseptini uygulamaya geçirmek. Her biri yıllardan beri siyasal partilerde, örgütlerde, derneklerde ve inisiyatiflerde bu alternatif yaşamın savunuculuğunu yapmış, ancak savunduklarını var olan düzen içinde hayata geçirememiş. Öncelikle sistemin değiştirilmesi gerektiğini savunanlar da varmış. Ama makro düzeyde sistemin değişebilmesi için adacıkların yaratılması gerektiği görüşüne sahip olanlar, 1983’te Kassel’e yakın Niederkaufungen kasabasında yeni bir yaşamın nüvelerini atarlar. Biz de okurlarımız için, bir süreden beri Kürtlerin gündeminde yer alan komünalizmin bu örneğini yerinde izledik.
Niederkaufungen Komünü, bu proje etrafında biraraya gelen ve yıllarca inşa edilecek yaşamın ilkelerini oluşturmak için tartışmalar yürüten 16 kişilik bir grup tarafından kuruldu. Mal varlıklarını birleştiren bu grup, 1983’te Kassel’den 10 kilometre uzaktaki Niederkaufungen’de boş bir binayı ve etrafındaki arsayı satın alır. Kaleme aldıkları ilkeler bildirgesinde hedeflerini „ilişki yoksunu, tekleştirilmiş bir yaşamdan kolektif, daha insani bir yaşama ulaşmak“şeklinde ifade eden gruba, ilk sene 14 kişi katılır. Böylece başından itibaren farklı alanlar inşa etmek için yeterli bir sayıya sahip olan komün her yılla birlikte biraz daha büyüdü. Bugün ise, 60’ı yetişkin olmak üzere toplam 80 kişi komünde yaşıyor.
Alt Ekonomisi
Komünün en temel ilkelerinden biri, „ortak ekonomi“ ilkesidir. Bu nokta oldukça önemlidir, zira antikapitalist projeler genelde ekonomi ayağında tıkanabiliyor. Var olan bir sistem içinde farklı bir ekonominin geliştirilmesi mümkün mü? Mümkün olduğunu gördük.
6 bin metrekarelik alanlı komünde yaşayan yetişkinlerin hepsi komünde çalışıyor. Çocuklu yetişkinler günde 4 saat, diğerleri 8 saat çalışıyor. Ama yanlış anlaşılmasın; örneğin bir marangoz her gün 8 saat boyunca atölyede çalışmak zorunda değil. Çünkü komüncüler ‘emek’ kavramına farklı bir anlam katıp, düşünsel emeği veya çocuk bakımını da aynı kategoride değerlendiriyor. Yani üretim sadece maddi alanla sınırlı olmayıp, her türlü üretimi kapsıyor. Dolayısıyla örneğin günde iki saat çocuk bakımını yapan biri, 4 saat atölyede ve 2 saat da farklı bir alanda üretime katılıp, 8 saatini tamamlayabilir. Tabii komün bu konuda statik olmayıp, tek tek kimin kaç saat çalıştığını kontrol etmiyor. Ama ilke bu şekildedir. Hatta tersi durumlar bile çıkabiliyor. Gün boyu bizimle ilgilenip, sorularımızı yanıtlayan Claus Brechmann komünde oldukça protestan bir çalışma ahlakını içselleştirmiş insanların da bulunduğuna dikkat çekti. Aklıma hemen Max Weber’in ‘Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlak’ eseri geliyor. Weber’e göre, modern Kapitalizm’deki kar kültürünün temelinde, Protestanlığın bir kolu niteliğindeki Calvinizm’deki çilecilik var. Yani, her türlü zevkin günah görüldüğü Calvinizm’de maddi zenginlik tanrının lütfunu elde etmenin temel yolu olarak değerlendirildiğinden, bu inançtaki insanlar için çalışmak ve para kazanmak bir araç olmaktan çıkıp amaç haline gelir.
Gelir Getiren İş Alanları
Claus Brechmann protestan çalışma ahlakı kavramını ortaya atarken tabii farklı bir şey anlatmaya çalışıyor. Komünde yaşayan bazı insanların üretmediği zaman kendini boş hissettiğini, çalışmadığında sanki ‘suç’ işliyormuş gibi bir hisse kapıldığını söyledi. Bu konuda da değişimin yaşandığını, insanların sürekli çalışma gibi bir zorunluluklarının olmadığını öğrenmek zorunda olduğunu vurguladı.
Komünün kendini finanse edebilmesi için değişik iş alanları yaratıldı. Maddi kazanç sağlayan bir marangozhane ve bir çilingir atölyesi var. Ayrıca bir inşaat şirketi var. Burada hem komünün kendi ihtiyaçları gideriliyor, hem de ‘dışarıda’ iş yapılıyor. Yine komünün 2 kilometre uzağındaki çiftlikte hayvancılık ve tarımla uğraşılıyor. Tarım ekolojik standartlar temelinde yapılıyor. Tarımdan elde edilen ürünler ile hem komünün ihtiyaçları gideriliyor, hem yakınlardaki pazarlarda açılan standlarda ve komünde bulunan dükkanda bu ürünler satışa sunuluyor. Yine genleriyle oynanmamış tohumluk ve meyve suyu üretilip satılıyor.
Bunun dışında komün alanında bir kreş bulunuyor. Komünde kalmayan aileler de çocuklarını kreşe gönderiyor. Yine yaşlılar için bakım merkezi açılmış. Komünde henüz bakıma ihtiyaç duyan yaşlılar bulunmadığından, bu merkez de dışarıya dönük çalışan bir sosyal proje olup, komün kasasına kazanç sağlıyor. Kiraya verilen bir seminer binası ve catering servisi var. Ayrıca çeşitli danışmanlık hizmetleri de sunuluyor. Bütün bu alanlardan komünün gelirleri sağlanıyor.
Maaş Yok, Ortak Kasa Var
Komünde yaşayan bütün yetişkinler üretime dahil oldukları halde kendilerini bildiğimiz anlamda ‘işçi’ olarak görmüyor. Bunun birden fazla sebebi var. Dışarıdan kimsenin çalışmadığı, üretimin tamamen komün sakinleri tarafından gerçekleştirildiği Niederkaufungen’de kimse maaş almıyor. Konuyla ilgili bilgi veren Claus Brechmann, kapitalist sistemde ücretlendirmenin eşit olmadığını, fiziki olarak çok daha ağır koşullar altında çalışan bir işçi ile büyük bir şirkette çalışan bir menajerin aldığı maaş arasında uçurum kadar fark olduğunu vurguluyor. Çalışan insanın bu şekilde emeğine yabancılaştığını da belirten Brechmann, emeğin komünde eşitlendirildiğini söylüyor. Peki komünde kimse maaş almıyorsa cepler sürekli olarak boş mu kalıyor? Hayır, ortak bir kasa var. Komünde elde edilen bütün gelirler bu ortak kasada toplanıyor, giderler de buradan karşılanıyor. Ve bütün komüncülerin bu ortak kasaya erişim hakkı da eşit.
Ortak kasa idare ofisinde bulunuyor. Tabii ki komünün sahip olduğu paranın tümü burada değil, büyük kısmı hesapta duruyor. Kasa sürekli açık, ancak odada görevli olmadığında kapı kilitleniyor. Kasanın yanında bir liste bulunuyor. Komüncüler kasadan para aldıklarında, isimlerini, miktarı ve paranın ne için alındığını not ediyor. 150 Euro’yu geçen bireysel harcamalar için ayrı bir liste tutuluyor. Yine komün için yapılacak ve 1500 Euro’yu geçen harcamaların önceden salı akşamları yapılan genel kurul toplantılarında onaylanması gerekiyor. Kişi başı harcamaları sorduğumuzda, şaşırtıcı bir rakamla karşılaştık. Geçen sene komünde yaşayan yetişkinlerin ortalama aylık gideri 880 Euro imiş. Buna konaklanma, yeme-içme, sigorta, benzin gibi her türlü masraf dahil. Yani komünde kişi başı masraf ayda 900 Euro’nun altında kalıyor. Ayrıca komünde gelirin giderlerin üstünde olduğunu da öğreniyoruz.
Şef-İşçi İlişkisi Yok
Bir diğer nokta ise, komündeki çalışma alanların hiçbirinde bir şefin veya sorumlunun bulunmaması. Zaten üretim araçları da özel olmayıp, bütün komüne ait. Kolektif çalışma ilkesi esas alındığından, bütün birimler ortak kararlar verip uygular. Belli bir özerkliğe de sahip olan birimler siparişlerin kabul edileceğine, işlere ne kadar zaman ayırılacağına vs. birlikte kararlaştırıyor. Zira kardan ziyade genelde sayıları 10’un altında olan birimlerde çalışma koşullarının iyi olması hedefleniyor. Örneğin büyük kar getirecek bir iş teklifi eğer çalışma koşullarının ağırlaşmasını, herkesin çok daha fazla çalışmasını beraberinde getirecekse, o teklif reddedilebilir.
Herkes gibi vergiye tabii olan komünün kendine ait emeklilik sigorta sistemi var. Yani her ay her yetişkin için belli bir miktar kenara konuluyor ve bu şekilde tedbir alınıyor. Bunun nedenlerini sorduğumuzda Steffi Welke, devletin emeklilik fonlarına destek sunmak istemediklerini söyledi: „Bu emeklilik fonları ile sermaye piyasasında ticaret yapılıyor ve buna katkı sunmak istemiyoruz. Paramızı yatırırken yaşlandığımızda parasız kalmanın önüne geçiyoruz, ama bunu sosyopolitik açıdan savunulabilir bir biçimde yapmak istiyoruz.“
Karar Mekanizmaları
Peki 80 kişinin birarada yaşadığı bir komünde kararlar nasıl alınır? Bu hususta ayrıntılı bir sistem oluşturulmuş. Her salı akşamı komün toplantısı gerçekleştiriliyor. Bütün komün halkının katıldığı, oturma düzeninin sıralar halinde değil de yuvarlak daire şeklinde olduğu bu toplantının ilk bölümünde herkesi ilgilendiren önemli konularda bilgilendirme yapılır, tartışmalar yürütülür. İkinci bölümde ise küçük gruplar toplanıp, belli konularda tartışmalar yürütür ve karar tasarıları geliştirir. Claus Brechmann, bu konudaki sistemlerini anlatırken, bizi komün salonuna götürüyor. Bu salonda yemekler yenilir, kahve molası verilir ve bir de alınacak kararlar hakkında bilgi alınır. Büyük bir duvar panosunun üzerinde çok sayıda tutanak, karar tasarısı, karar vs. bulunuyor. Brechmann bu bilgileri veriyor: „Kararlarımız küçük gruplarda hazırlanır. Bu gruplar genelde 3 hafta üstüste toplanıp, tartışma yürütürler. Ardından bir karar tasarısını hazırlarlar. Bu tasarı şeffaf ve anlaşılır bir şekilde panoya asılır ve 2 hafta boyunca asılı kalır. Bu 2 haftalık süre içinde herkes bunu okur. Farklı bir düşüncesi olan yazılı bir şekilde görüşünü tasarının altına yazabilir. Eğer sözkonusu görüş, o tasarının değiştirilmesi yönündeyse, o zaman görüşün sahibi gruba dahil olup, tartışmalara katılır. Konu yeniden tartışılır ve grupta bulunan herkesin kabul edebileceği bir tasarı oluşturulur.“ Yani itirazı olan varsa gruba dahil olur. Ve itiraz kalmayıncaya kadar da sözkonusu tasarı üzerinde çalışılır. Herkes çıkacak kararı yüzde yüz benimsemeyebilir, ama herkesin sözkonusu kararla yaşayabilmesi esas alınıyor.
Çoğunluk Değil Uzlaşma İlkesi Geçerli
Çoğunluk kararları almayan komünde uzlaşma ilkesi geçerlidir. Dolayısyla oylamalar da yapılmıyor. Claus bu noktayı şu şekilde açıklıyor: „Karar tasarısı ya panoya asılır ya da toplantıda okunur. İtirazı olan yoksa, o zaman tasarı kabul edilmiş oluyor. Bütün durumlarda veto olanağı da var. Ancak bizdeki veto bilinen anlamıyla bir blokajdan çok, bir konunun daha fazla tartışılması yönündeki istemi ifade eder.“ Görüldüğü gibi Komün Niederkaufungen’de tartışma kültürü önemli düzeyde yazılı bir şekilde gerçekleşiyor. Karar tasarılarını hazırlayan gruplar tutanak tutup, bunları da panoya asıyor. Herhangi bir öneride bulunmak isteyen kişi veya gruplar da bunları önceden yazılı olarak panoya asıyor. Böylece herkes panodan gelişmeleri takip edebilirken, tartışmalara fazladan zaman da harcanmamış oluyor.
Komünde Yaşam
Niederkaufungen’de temel prensiplerden bir tanesi de, ataerkil ve çekirdek aile yapılarının eleştirel bir şekilde sorgulanıp aşılmaya çalışılmasıdır. Bunun için özellikle klasik aile formülünün dışında yaşam konseptleri arandı. Komünde hem çocuklu aileler, hem çocuksuz çiftler, hem de bekarlar yaşıyor. Fakat çocuklu aileler komüne ait konutlarda tek başlarına kalmıyor, komün halkının yüzde 95’i birlikte oturuyor. Yani diyelim 2 çocuklu bir aile birkaç yetişkinle evi paylaşıyor. Bu durumda ‘evin reisi’ diye bir şey olmadığı gibi, dar aile ilişkileri de belli oranda aşılabiliyor.
Dolayısıyla aile eleştirisi komünde önemli bir yer tutuyor. Bunda, en küçük sosyal birim olmasıyla birlikte, özellikle ataerkil sistemin her gün yeniden üretildiği yerin aile olduğu yöndeki görüş etkili olmuş. Bu modelde - kaba hatlarıyla - çalışarak para getiren erkek ‘evin reisi’, üretim olarak kabul görmeyen ev işlerini yürüten kadın ‘çocuk yetiştiren’, çocuklarsa daha küçük yaştan itibaren biçilen rolleri özümseyip, bu işleyişe tabi olurlar.
Peki Niederkaufungen Komünü bu roller sistemini nasıl aşmaya çalışıyor? Öncelikle ortak kasa büyük rol oynuyor. Maaş olmadığı için ve üretime katılan herkes eşit koşullarda kasaya erişim hakkına sahip olduğundan, maddiyata dayalı bir baskı aracı oluşamıyor. İkinci bir husus da, ev işleri. Ev temizliğinden, o evde yaşayan herkes sorumlu olduğu gibi, yemeklerin ortak yapılması önem arz ediyor. Yani mutfak komünün ortak bir alanını teşkil ediyor. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeği mutfakta çalışanlar tarafından hazırlanıp, yemekler birlikte yeniliyor. Çamaşırlar bile bir yerde yıkanıp, asılıyor. Yani bu durumda ortak evlere kalan işler asgariye düşürülmüş oluyor. Dolayısıyla bu sistemde hiçbir kadın ‘ev kadını’ rolüne düşemeyeceği gibi, hiçbir erkek de ‘reislik’ taslayamıyor.
Yarın: Kolektif yaşamda birey ve cinsler arası ilişkiler
HAZIRLAYAN: MERAL ÇİÇEK/FOTOĞRAFLAR: DENİZ BİLGİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder