Irak-Türkiye-İran resmi sınırlarının üçgenindeki Hecibeg vadisinden başlayıp Hakkari'ye doğru genişleyerek devam eden devrimci harekatın Medya Savunma Alanları'na kattığı bölgelerdeki gerillalar, Türk ordusunun silah bolluğunu anlattı.
Çatışmalara ve eylemelere katılan gerillalarla konuşuyoruz. Söyledikleri bir şey dikkatimi çekiyor. Baran ve Delila isimli iki gerilla, Türk ordusunun gerillalara yönelik “tuhaf” silahlar kullandıkları bilgisini veriyor bize. Ayrıntıları soruyoruz, bu silahların ne tür etkileri olduğunu konuşuyoruz: “Sis bombasına benzer bombalar atıyorlar. Bu bombalardan bir tanesi yakınımızda patladı. Rüzgar olmasına rağmen bembeyaz duman uzun süre hiç dağılmadı. Normalde bu dumanın dağılması gerekirdi. Kusan arkadaşlarımız oldu. Ağzınıza bir anda köpük doluyor. Aniden vücudunuzdaki bütün suyun çekildiğini, ani ve keskin bir susuzluk hissediyorsunuz. Şiddetli bir baş ağrısı oluyor.”
Gerillaların anlatımı, geçen yıl KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın, Amanoslar’da çatışma izi olmadığı halde bir birlikte bulunan bütün gerillaların yaşamını yitirdiği bir olayı değerlendirdiği röportajı aklıma geldi. Karayılan, bu röportajında “Türk ordusunun bayıltıcı özelliği olan kimyasal silahlar kullandığını” kamuoyuna duyurmuştu. Şemdinli harekatında yer alan gerillaların anlatımı bu silahların burada da kullanıldığını kanıtlıyor. Bu olayı köylülere de soruyoruz. Köylüler de Türk ordusunun her türlü silahı kullandığını, çatışmaların başladığı ilk günlerde yaylalarda bulunan bazı köylülerin de benzer anlatımlarının olduğuna dikkat çekiyor.
Tepenin biçimi değişti
Türk ordusunun Şemdinli kırsalına yönelik kullandığı kazan bombalarının, roketlerin, füzelerin, obüs ve havan toplarının haddi hesabı yok. Goman çatışmasında yer alan Rêber isimli gerillanın anlatımlarını dinliyoruz: “Goman’da bulunduğumuz tepelik yüz metre uzunluğunda ve yaklaşık on metre genişliğinde küçük bir tepecikti. Savaş uçakları aynı gün içinde tam yetmiş tane roket ve kazan bombası ile vurdular. Tepenin biçimi değişti. Aynı anda topçu birlikleri de sürekli olarak havan ve obüs topları atıyordu. Ancak aldığımız tedbirler sayesinde hiçbir arkadaşın burnu bile kanamadı…”
Havada patlayan bombalar
Birlikleri dolaşırken, havan topu ve katuşşa füzeleri çok yakınlarımıza vuruyor. Savaş uçaklarının ve İHA’ların sesi hiç eksik olmuyor. Anlaşılan o ki ANKA, BAYRAKTAR, HERON yetmemiş. ABD müdahalesi istenmiş, şimdi Şemdinli kırsalında PREDATÖR’lerin bile imdada yetiştiği söyleniyor. Anlaşılan o ki, o da kar etmiyor gerillaya.
Bazı bombaların havada patlaması ve simsiyah dumanlar çıkarması dikkatimi çekiyor. Yanımdaki gerillaya ‘havanların yerde patlaması gerekmez mi?’ diye soruyorum. “Bunlar havada patlayan türleri. Sahra topu diyorlar bu toplara. Sahrada mevziler üstü açık olduğu için çözüm olarak bulmuşlar bunları…”
Neyi var neyi yok yağdırıyor
Bu bombalar 200/300 metre havada patlıyor. Binlerce demir parçası patlamanın etkisiyle 360 derece etrafa savruluyor. Çöllerde üstü açık mevzilerde savaşıldığı için, çöllerde yapılan bombardımanlarda yaygın olarak kullanılan bu bombalar, şimdi Kürdistan yaylalarında, Şemdinli kırsalında kullanılıyor. Bir de mantar şeklinde patlayan ve oluşturduğu bembeyaz renkli toz bulutu uzun süre dağılmayan bombalar var. Kısacası Türk ordusu elinde neyi var neyi yok, silah yaparak Kürdistan dağlarına yağdırıyor. Dünyanın neresinde bir silah varsa bulmuş buluşturmuş ve gözü dönmüşçesine Kürdistan dağlarında kullanıyor.
Şemdinli'de roller değişti
Savaş bölgesinde bulunduğumuz dönemde ilginç bir olaya daha şahit oluyoruz. Gerillanın ilerleyişi karşısında ne yapacağını bilemeyen ordu güçleri, can havliyle tutundukları karakollara yakın tepelerdeki güçlerini de geri çekiyorlar. 11 Ağustos günü, arazide bulunan Türk ordusuna ait son birliklerin de 15 Ağustos’un yıldönümü yaklaşırken bölgeden çekildiklerine şahit oluyoruz.
Gerilla komutanları gelişmeler hakkında gerilla birliklerini sürekli bilgilendiriyorlar. Gerilla telsizlerinden eylem sesleri yükseliyor. Bütün gerilla birlikleri sürekli hareket halinde ve eylem arayışındalar. Tabir yerinde ise gerilla karakolların etrafında adeta fır dönüyor. Bundan kaynaklı askerler araziye çıkamıyor. Gündüz karakollarda hareket sıfır. Geceleri ise ağır silahlarla etraflarını tarıyorlar. Hakimiyet tamamen gerillada olduğu için Şemdinli’de roller değişmiş. Gerilla hem gece hem gündüz hareket ediyor. Askerler ise ancak gece hareket edebiliyorlar. Bu durum gerillalara büyük bir psikolojik üstünlük sağlamış durumda.
Ya askerlerin amacı ne?
Özel ordunun hiçbir özelliğinin kalmadığını söylüyorlar. “Düşmanın bütün tekniğini, son teknolojiyi kazma ve küreklerle boşa çıkardıklarını” yarı espri yarı ciddi anlatıyorlar. Bir de yaşanan savaşın bir irade savaşı olduğuna dikkat çekiyor Kürt gençleri. Bu irade savaşında ordunun kaybettiğini, gerillanın kararlılığı ve amacına ulaşma azmi karşısında sürekli gerilediğini vurguluyorlar. “Bizim amaçlarımız büyük. Onun için verdiğimiz ve vereceğimiz savaş da büyük oluyor, olacak. Amaçları büyük olmayanlar Kürdistan coğrafyasında yaşayamaz. Ya askerlerin amacı ne? Bu konuda kendilerinin dahi bir fikri yok. Onun için ordu tamamen savunma pozisyonunda. İnisiyatif tamamen bizde” cümleleriyle özetliyor Rêber Gever isimli gerilla.
Evet, gerillaların dört parçadan Kürt gençlerinin yer aldığı Kürdistan ordusu buralarda ne aradığını bile bilmeyen Türk devleti/AKP’nin sözde özel ordusu karşısında büyük bir başarı elde etmiş durumda. Türk ordusu gitgide geriliyor. Gün be gün gerillaların denetimi artıyor.
CİHAN ÖZGÜR / ZAGROS
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder