5 Eylül 2012 Çarşamba

AKP Devleti Savaşı Kaybetti; PKK, Zaferini İlan Ediyor!

Otuz yıldır devam eden düşük yoğunluklu savaş, birkaç aydır orta ve hatta içinde olduğumuz günlerde yüksek bir seyirde sürüyor. Türk devleti bazı taktiksel dönem pratiklerinin dışında her zaman PKK’ye karşı yüksek düzeyde bir savaş yürütmüş ve her gelen hükümeti eliyle Kürt halk gerçekliğini tanıyıcı adımlar atacağına ve sorunlaştırılan gerçekliğe çözüm olacağına o habire çözüm yöntemini, PKK’yi tasfiye etmeyle bulmaya çalışıyor. Bir yandan emekli olan generaller ve diğer yandan genelkurmay başkanlığıyla birlikte AKP hükümetinin açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, PKK’nin düşük yoğunluklu bir savaş yürüttüğü ve aksine TSK’nın da oldukça yüksek – yeni dönem strateji etrafında inkârdan çok imhaya dönük- savaş ve politikaları yürüttükleri ortaya çıkıyor. Yani bu sonuç bir yerde, resmi ağızlar tarafından da teyit edilmiş oluyor.
En son 2009 yılında KCK başkanlık konseyinin açıklamalarına bakacak olursak; “ biz henüz gücümüzün %5’lik bir kısmını devreye koymuş bulunuyoruz. TC’nin hem siyasal cephe hem de askeri cephede bu kadar yoğunluklu olarak üzerimize gelmesine karşılık bizde eğer gücümüzü % 50’ye çıkartır ve saldırırsak düşünün bu savaş, daha on yıllar boyunca devam eder” diyerek aslında bir yerde gelinen sürecin ipuçlarını veriyordu.
Türk ırk devletinin tüm yönelimlerini boşa çıkaran PKK hareketi gelinen süreçte, BDP tabanından da çıkıp diğer partilere oy veren Kürtlere de bir ışık ve kurtarıcı oldu. Bu temelde Kürt halkının kurtarıcı olarak görüp benimsediği PKK hareketi ideolojik, gerilla öfke ve intikamın dili ile birlikte barış savaşçısı ve bir yılı aşkın süredir üzerindeki tecrit ile Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’ında direnişiyle Kürt halkı, moral değerlerini hep üst düzeyde tutmuş ve en zor şartlar altında dahi psikolojisini daha bir çelikleştirmiştir.
Türk devletinin hem toplu gerilla ve hem de halk katliamlarında tabloların en acılı olanıyla karşılaşan Kürt halkı, özgürlük hareketine daima güvenmiş ve destek olarak da yılmadan arkalarında olduğu mesajını her daim vermiştir. Bu tablo AKP devleti ve Ordusunun moralini bozduğu gibi düzenli savaş halinden çıkıp kimyasallara başvuracak kadar acze sokan ve intihara varabilecek operasyonel pratikler ve açıklamalara sebebiyet verdirmiştir.
Bunun yanı sıra Gerilla savunma halindeyken bile gelen saldırıları püskürtüyor, baskın yaptığında da neredeyse kayıp vermeden üstlenme alanlarına dönerek psikolojik üstünlüğü de ellerinde tutabiliyorlar.
AKP devleti ve Türk ordusunun bu savaşı kazanamayacağının ve aslında büyük ölçüde kaybettiklerinin en önemli göstergelerinden biri de, sürekli üç beş ‘çapulcu’ dedikleri özgürlük savaşçıları olan gerillalara karşı yüzbinlerce asker, polis, korucu, özel paralı ordu göndererek başarısız kalması ve üstüne üstlük hem yaptığı operasyon ve hem de gerillanın devrimci harekâtları sırasında kaptırdığı silahlarıdır. Silah askerin namusudur denilerek tugayda, alayda veya herhangi bir askeri kurumda kaybolan en küçük bir tabanca bile komple bir birliğin sürülmesi ve soruşturmalık olmasıyla sonuçlanıyorken, gerilla her çatışma sonrası mutlaka onlarca silah ve mühimmata el koyabiliyor.
Dün Bêşebab’ta düzenlenen devrimci harekât sonrası ele geçirilen askeri mühimmatı hepiniz Nûce TV ekranlarından izlemişsinizdir. Görüntülerde dikkat çekici olan en önemli ayrıntı, “kurşunlarla HPG” yazılmasıydı. Bu görüntü AKP devleti, TSK ve askerlerin aklını almakla kalkmıyor, Ortadoğu nezdinde de Türk devletinin düzenbazlığını hükümetin sahtekârlık, riyakârlık ve yalancılığını ortaya net bir biçimde seriyor. Bir yerde ortaya çıkan sonuç, özgürlük savaşçılarının değil kendilerinin “üç-beş- çapulcu olduğu gerçeğidir.
Sayın Selahattin Demirtaş’ın, “400 km gerillanın denetiminde” açıklaması sonrası kopartılan kıyametler, ardından Demirtaş’ı teyit edici bir seyir izledi. Öyle ki bütün Kürdistan ve Türkiye’nin karşısında canlı yayında Erdoğan tarafından bile TV’de yapılan bir ‘söyleşi’ ile gerillanın bu denetimi, itiraf edildi.
Tüm bu çaresizlik örnekleri de gösteriyor ki AKP Hükümeti kesin ve net düşüşünü yaşıyor. Aslında AKP’nin düşüşünü de bir yana bırakacak olursak ben eğer Türk devleti böyle giderse çok çok birkaç yıla kalmaz, bir Libya, Mısır, Ürdün, Irak ve Suriye gibi olabileceğini dahi iddia ediyorum. Bir yerde sürecin bu şekilde devam etmesi Türkiye’nin Suriye ve İran’dan önce çökmesi anlamına da gelebilir. Erdoğan zihniyetine bakacak olursak o bir Osmanlı hülyasında ve üst düzey faşist profiliyle orta yerde duruyor. Belki Suriye ve İran demokratikleşebilir ama ben bu zihniyetle –ki değişebileceğini de sanmıyorum- Türkiye’nin demokratikleşeceğine hiç ama hiç ihtimal vermiyorum.
Son olarak, Türk devletinin gelmiş olduğu nokta ve çöküşünü Erdoğan bizlere sunuyor ve diyor ki; “Bizi tuzağa düşüremezler”…  Yazık! Erdoğan kucakta olanın tuzaklara düşme ihtimalini de görmek istemiyor olacak ki böyle bir söz sarf ediyor.
Erdoğan’ın, BDP çevresinin açıklamaları ve en son gerillanın Şemzînan, Çelê ve Gever alan denetimi sonrası Bêşebab devrimci harekâtı ile beraber, medyaya yansıyan açıklamasına bakılırsa kendi oluşturdukları AKP devletiyle birlikte TC, mutlak bir çöküş sürecindedir. Bir ülkenin başbakanı ki “ bizi tuzağa düşüremezler” diye açıklama yapıyor ve çaresizliklerinin ne düzeyde olduğunu kamuoyuna ilan ediyor.
Savaş hala sürüyor ve gerilla, gücünün henüz tamamını kullanmış değil, hatta diyebilirim ki gücünün sadece %30’unu kullanıyor. Erdoğan’ın “tuzağa düşmeyiz” dediği şey bir yerde de; “ bu moral bozukluğu ve psikolojik sarsıntıyla, ben ne senin üzerine gelebilirim ne de bu süreçte Roboskî katliamı gibi katliamlar yapabilirim” demek oluyor.
Bir Devlet ve Ordu’su için her şeyden çok moral gerekiyor. Yoksa bir milyon askerin, en son teknolojik silahın ve istihbaratın olsa da sen hele hele işgal ettiğin Kürdistan coğrafyasında böylesine bir gerilla gücü karşısında bu kayıp ve moralsizliklerinle başarılı olamaz, ya yeni bir hükümet ile yoluna devam edersin ya da devletin bir devrim ile bu defa en hakikatlisinden halk tarafından ele geçirilir.
Çöküşte olan AKP ile birlikte Türk devletinin ta kendisidir, diyor ve mevcut süreçte tüm moral ve psikolojik üstünlüğün PKK ve Kürt halkında olduğunu belirterek Kürt ve Kürdistan’ın özgürlüğüne sayılı günler kaldığının müjdesini bu sonuçlara bakarak kendime, rahatlıkla verebiliyorum. Türk devleti savaşı kaybetti ve PKK, önümüzdeki aylarda zaferini ilan edecek.
 
04.09.2012
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok: