5 Eylül 2012 Çarşamba

Erdoğan İçeride Kaybettiğini Dışarıda Arıyor


GÜNAY ASLAN

Türkiye ve Kürdistan kanlı bir süreçten geçiyor.

Kim, ne kadar farkında bilemiyorum ama, her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği kanlı gidişat, Türkiye ve Kürdistan’ı yangın yerine çevirecek olan topyekün savaşın sinyallerini veriyor.


Öteki veriler bir yana yalnızca TSK ve HPG’nin açıkladığı Ağustos ayı savaş bilançoları bile tek başına durumun vehametini anlatmaya yetiyor.


Türk ordusu son bir ayda 350 gerillanın, HPG ise 403 asker ve polisin öldürüldüğünü söylüyor.


Rakamların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı bir yana, 30 yıllık savaş sürecinde iki taraf da ilk defa, ‘sınır içideki’ çatışmalarla ilgili olarak bu denli yüksek kayıp rakamları telaffuz ediyor.


Gerçi, Türk ordusunun açıkladığı bilançoya ordunun ve hükümetin kendisi bile inanmıyor ama, sorun bu değil; Sorun, açıklanan bir aylık bilançonun savaşın gidişatı ve sonuçları hakkında hiçbir fikri olmayan birini dahi dehşet içinde bırakacak kadar (753) yüksek olmasıdır.


AKP Hükümeti’nin tepe tepe kullandığı kişiliksiz egemen medya durumunun vehametini gizlemeye çalışıyor ve aşağılık manipülasyonlarına devam ediyor. Fakat, gerçekleri halktan saklamanın ve kanlı çatışmaları daha fazla uzatmanın bundan sonra gideceği tek yer topyekün savaş; dolayısıyla da ‘milli boğazlaşma’dır.


Şayet Türk devletinin arzusu buysa; ‘toplu katliam‘ için uygun fırsat kolluyor, İsrail-İran savaşını bu amaçla bekliyor ve Ankara’da önceki gün ağırladığı CIA Başkanı Petraus‘la bunu konuşuyorsa, çözüm için; iki halkın eşitlik ve özgürlük temelinde birarada kardeşçe yaşaması için yapacak bir şey kalmamış demektir.


Bu durumda Kürt halkı dişini tırnağına takacak direnmeye devam edecektir. Tarihte olduğu gibi; Piran’da, Ağrı’da ve Dersim’de yaşandığı gibi yeni bir tedip ve tenkil harekatına geçit vermeyecektir.


Türkiye’de devlet içinde ve dışındaki bazı çevreler yeni bir soykırım için hevesleniyor ve bu amaçla ırkçı nefreti körüklüyor olabilirler ancak, devir değişmiştir! Kürtleri eskiden olduğu gibi tepelemek artık kolay değildir.


Kürt halkı her biri bir cihan parçası olan oğulları ve kızlarının canları pahasına özgürleşme yolunda elde ettiği mevzilerden hiçbir şart altında vazgeçmeyecektir. Kürtleri yeniden karanlığa gömmek mümkün değildir; bu kimsenin harcı ve haddi de değildir.


Kürt ulusalcılığının yükselişe geçtiği, genç- yaşlı- çocuk, kadın ve erkek her yaştan ve her toplumsal gruptan Kürtlerin insanca yaşama tutkusu ve özgürlük aşkıyla ölümüne direndiği, Kürt meselesinin de bölgesel ve küresel bir mesele haline geldiği günümüzde ‘etnik temizlik‘ yapmaya yeltenmek akıl karı değildir.


Böyle bir girişim astarı yüzünden pahalı bir sonuç verecektir.


Türk devleti ve AKP Hükümeti Kürt mücadelesini bastırmak amacıyla uğursuz planlar yapıyor, kafalarına çuval geçiren generalle kirli pazarlıklara girişiyor ve halklarımızı adım adım felakete doğru sürüklüyor ama, bu Kürtlerden çok Türkiye’nin felaketi anlamına gelecektir.


Öte yandan CIA Başkanı Petraus’un Ankara ziyaretinin yaklaşan İran savaşıyla ilgili olduğu, çuvalcı generalin İsrail-Türkiye barışını sağlamak amacıyla Türkiye’ye gittiği bilinmektedir.


Suriye politikası çöken AKP şimdi de İran kartını oynamak istemektedir. İran savaşına destek karşılığında ise Kürtleri masaya sürmektedir.


Erdoğan, Suriye ile kaybettiğini İran’la geri almayı düşünmektedir!


Erdoğan, PKK ile MİT arasında Oslo’da yapılan görüşmeler sonrasında hazırlanan mutabakat metnini Suriye olayları patlak verince askıya almış, Amerika’nın kendisini kesin olarak destekleyeceğini hesap ettiği için de bodoslama savaşa dalmıştı.


PKK ve lideri Öcalan’ın uyarılarına da kulak asmamış ve böylece tarihi barış fırsatını kaçırmıştı.


Ne var ki işler Suriye’de üstlendiği taşeron rolüne aşırı güvenen Erdoğan ve partisinin beklediği şekilde gitmedi.


Süreç AKP’ye değil, PKK’ye hizmet etti.


Bu yüzden aradan bir yıl geçmeden tasfiye edilmesi planlanan PKK, AKP’yi tasfiyenin eşiğine getirdi.


AKP artık ayakta durmakta zorlanıyor. Erdoğan’ın da kimyası bozulmuşa benziyor.


Erdoğan ve kurmayları şimdi oturmuş bir yandan kara kara düşünüyor, diğer yandan da PKK karşısında kaybettiği mevzileri yakınlaşan İran savaşıyla geri almanın hesaplarını yapıyorlar.


Bu yüzden başlarına çuval geçiren Amerika’yla ve Mavi Marmara'da kafalarına kurşun sıkan İsrail’le yeni anlaşmalar yapmanın peşinde koşuyorlar! 


Erdoğan Kürdistan’da kaybettiğini Suriye’de aramış, bulamamıştı! Şimdi İran’da arıyor.


Onun bu durumu Nasrettin Hoca’nın anahtar fıkrasını andırıyor.


Hazinesinin anahtarını evinin bodrumunda kaybeden Nasrettin Hoca, anahtarı orada değil, sokakta aramaya başlamış, komşusunun neden içeride aramadığı sorusuna da, ‘içeride kaybettim ama, içerisi karanlık, dışarısıysa aydınlık; bu yüzden dışarıda arıyorum‘ karşılığını vermiş.


Ne var ki Erdoğan için dışarısı içerisinden de karanlık.


Anahtar içeride duruyor ama, Türkiye’nin başbakanı içeriyi aydınlatmak yerine dışarıda anahtar aramaya devam ediyor.


Devam ettiği içindir ki her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği kanlı gidişat topyekün savaşın sinyalini veriyor...

Hiç yorum yok: