Türk devletinin Roboski’de gerçekleştirdiği katliamın planlı gerçekleştirilmiş bir katliam olduğunun açığa çıktığını belirten KCK, Öcalan üzerindeki tecrit ve izolasyona yasal kılıf bulma girişimlerini, “Barış yollarını tıkatan, savaşı tetikleyen girişim” olarak tanımladı. KCK, 2012 yılının AKP’nin savaş ve katliam politikalarına karşı topyekûn direniş yılı olacağını vurguladı.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, yeni yıl vesilesiyle bir açıklama yaptı. 2011 yılının son günlerinde Roboski’de gerçekleştirilen katliamın bilinçli planlı bir katliam olduğunun açığa çıktığı kaydedilen açıklamada, katliama ilgili Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet yetkililerinin yapmış oldukları açıklamaları “Ölülerimiz ve halkımıza karşı büyük bir saygısızlık” olarak tanımladı.
AKP’nin 2012 yılı boyunca katliam ve soykırım politikalarını sürdüreceğini açıkça ortaya koyduğunu, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve izolasyona yasal kılıf bulma çabası içerisine girildiği belirtilen açıklamada, “Önder Apo’nun tecridine ilişkin alınacak olan her karar, barış yollarını tıkatan, savaşı tetikleyen bir karar olacaktır” dendi.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı açıklaması şöyle:
‘ROBOSKİ KATLİAMI SİNDİRME AMAÇLI BİLİNÇLİ PLANLI GELİŞTİRİLMİŞ BİR KATLİAMDIR’
“2011 yılını büyük bir direnişle tamamlayan Kürdistan halkı, yeni yılı AKP’nin topyekûn savaş stratejisi temelinde gerçekleşen Roboskî Katliamı’nın üzüntüsü ve buna karşı “Ulusal Varlığını Koruma, Özgürlüğünü Sağlama Direnişi”yle karşılamaktadır. Bu katliamın Botan halkımız şahsında Kürdistan toplumunu sindirme ve teslim alma amacıyla bilinçli, planlı ve emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilmiş bir katliam olduğu kesinleşmiştir. Roboski katliamına karşı Kürdistan halkının tüm parçalarda ve yurtdışında göstermiş olduğu protesto ve hesap sorma kararlılığı, halkımızın, olduğu her yerde artık ulusal birlik ve ulusal diriliş ruhuyla hareket ettiğini ve bu tür sömürgeci katliamlara asla fırsat vermeyeceğini, ulusal-demokratik değerlerini sonuna kadar koruyacağını ortaya koymuştur.
‘PROTESTOLAR YETMEZ, HESAP SORMA SERHİLDANLARI GELİŞTİRİLMELİ’
Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin, Roboskî Katliamı’yla şehit edilen çoğu çocuk yaşta olan ve ekmek parası için yollara düşmüş emekçi-yoksul insanlarımıza bu düzeyde sahip çıkması çok değerli ve takdire şayan bir tutumdur. Fakat artık sadece bu tür katliamları protesto etmek, katliamlarda şehit düşenlere sahip çıkmak, katliamların durdurulmasına yetmemektedir. Halkımız ve demokrasi güçlerinin tarihi görkemli hesap sorma serhıldanları geliştikçe ancak sömürgeci TC rejiminin katliamlarının önü alınabilecektir.
ÖCALAN’A TECRİDİNE YASAL KILIF UYDURMA ÇABALARI
AKP devleti bir taraftan katliam ve soykırım politikalarını kapsamlı bir biçimde Kürdistan’da sürdürürken, öbür taraftan ulusal ve uluslararası yasaları çiğneyerek Kürt Halk Önderliği’ne karşı sürdürdüğü ağırlaştırılmış tecrit ve psikolojik işkence uygulamasına açıkça yasal kılıf bulma çabası içerisine girmiş bulunmaktadır. Bu, tehlikeli olduğu kadar, AKP’nin 2012 yılı boyunca katliam ve soykırım politikalarını da sürdüreceğini açıkça ortaya koyan bir tutum olmaktadır. Kürt Halk Önderliği’ne karşı sömürgeci yasalarla tecrit ve izolasyonu, Kürdistan’da ise 30 yıldır geliştirdiği, ahlaksız ve kirli savaşı daha da süreklileştirme anlamına gelmektedir. Önder Apo’nun tecridine ilişkin alınacak olan her karar, barış yollarını tıkatan, savaşı tetikleyen bir karar olacaktır. Başbakan’ın yaptığı yeni yıl konuşmasın da, AKP’nin süreci böyle ele aldığını ve savaşın derinleşeceğini açıkça ortaya koymuştur.
‘ÖLÜLERİMİZ VE HALKIMIZA KARŞI BÜYÜK SAYGISIZLIK’
Çoğu çocuk yaşta 35 Kürt gencinin katledildiği Roboskî olayıyla ilgili bir buçuk gün geçtikten sonra Başbakan ve Bakanların yaptıkları açıklamalar, ölülerimize ve halkımıza karşı büyük bir saygısızlık içermektedir. “Kasıt yok, eğer hata varsa gerekenler yapılacaktır” tutumu, katliamın üstlenilmesi ve bundan sonra da bu tür olayların devam edeceği anlamına gelmektedir. Zaten AKP’nin bir sözcüsü “terör olmasaydı bu olaylar olmazdı” demekle her türlü vicdani ve insani değerlerden ne kadar yoksun olduğunu ve Roboski gibi katliamların bundan sonra da devam edebileceğini açıkça ortaya koymuştur. Hükümetin başı ve genel olarak AKP’nin gösterdiği tutum, halkımıza, demokrasi güçlerine ve insanlık onuruna karşı hem derin bir saygısızlık hem de resmen bir meydan okuma anlamına gelmektedir.
KATLİAM KOPUŞ’U GÖZLER ÖNÜNE SERMİŞTİR’
AKP hükümetinin gerek Roboskî Katliamı’nda taşıdığı sorumluluk ve sergilediği tutum, gerekse de Van depreminde halkımıza karşı geliştirdiği tutum, bu devletle Kürt halkının kopuşu yaşadığını ve bu devletin Kürt halkının bir devleti olmadığı gerçeğini tüm çıplaklığıyla bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türk devletinin Kürt halkını sahiplenme değil; bastırma, teslim alma, katletme ile ayırımcı ve düşmanca bir zihniyete sahip olduğunu çarpıcı bir biçimde sergilemiştir. 35 sivil genç insanımız hunharca ve alçakça devlet terörü ile katledilmiş olmasına rağmen, Türk devletinin bu insanlarımızın ailelerinden özür dilememesi tüm Kürt halkını insan yerine koymamasından başka bir şey değildir. Suriye, Libya ve diğer Arap devletlerine karşı demokrasi havarisi kesilen TC, Suriye’deki olaylar karşısında “biz Suriye halkının katledilmesine göz yummayız” deyip, Suriye'ye işgal ve müdahale niyetlerini ortaya koyarken, Kürdistan halkını yok sayan, dağlarını-taşlarını her gün bombalamakla yetinmeyip, toplu katliamlar gerçekleştiren ikiyüzlülüğünü nasıl gizleyebilecektir.
‘DİYARBAKIR’DA 2 KÜRT GENCİ HUNHARCA KATLEDİLDİ’
Kürdistan halkı, TC’nin bu ikiyüzlü ve katliamcı uygulamalarını ve kendisine dayatılan onursuzluğu asla ve hiçbir biçimde kabul etmeyecektir. Tarihten gelen kahramanlığını daha örgütlü ve kararlı bir biçimde geliştirerek, zulmün ve zorbalığın hesabını tek tek soracaktır. Roboski katliamıyla yetinmeyen AKP devleti, dün sabah saatlerinde Amed-Peyas-Huzurevleri’nde 2 Kürt gencini daha hunharca katletmiştir. Kürdistan halkının Roboskî katliamına karşı gerçekleştirdiği protesto ve görkemli eylemlere öncülük eden Amed halkına açık ki, bir misilleme yapılmıştır. Katledilen iki gencin konumu ve durumu ne olursa olsun, silahsız bir biçimde ele geçirilmiş, işkence edilmiş, zulüm uygulanmış ve infaz edilmişlerdir. Bu iki Kürdistan gencinin devletin faşist terörüyle katledilmiş olması, haksızlığa karşı sokağa çıkan halkımızı bastırma harekâtının bir parçası olarak gerçekleşmiştir. Roboskî Katliamı ardından Amed’de 2 Kürt gencinin katledilmesiyle verilmek istenen mesaj “ileri gitmeyin, ileri giderseniz hepinizi katlederiz” mesajıdır. Zaten Roboskî Katliamı sonrasında AKP adına konuşan Hüseyin Çelik denilen kişi, “BDP insanları sokağa çağırırsa, başka acıların da yaşanmasına neden olacaktır” diyerek bundan sonra da ne yapacaklarına ilişkin tutumlarını açıkça ortaya koymuştu. Demek istedikleri “Sizi öldürdük ama ses çıkarmayacaksınız; boyun eğmek zorundasınız, ölülerinize yas da tutmayacaksınız”. Hem Roboskî’de hem de Amed’deki katliam devlet terörüyle bilinçli yapılan katliamlar olmasına rağmen, AKP alçakça inkâr etmekte ve farklı kılıflar uydurarak sorumluluktan kurtulmak istemektedir.
Geçmişten beri Kürdistan’da katliam yapan ve suç işleyen hiç kimseden hesap sorulmamıştır. Yakın tarihimizde Kürdistan’da yüzlerce katliam yapan Ergenekoncular bu suçlarından dolayı yargılanmamış ve hesap sorulmamıştır. AKP hükümeti Kürdistan’da işlenen suçların üstünü özenle ve utanmazca örtmeye kalkışmaktadır. Çünkü kendisi de aynı sömürgeci çizgiyi yürüterek Kürdistan’da katliam siyasetiyle sonuç alma peşindedir. Bu nedenle Kürt Halk Önderliği’ne psikolojik işkence, Kürt siyasetine soykırım, Kürt halkına da faşist baskı, zulüm ve katliam dayatılmaktadır.
‘DİRENİŞ HER YERDE VE HER FIRSATTA GELİŞTİRİLMELİDİR’
İnsan haklarından yana, evrensel hukuk ve adaletten yana tüm ulusal ve uluslararası çevreler ile yurtsever Kürdistan halkı açıkça dayatılan bu katliamcı, soykırımcı, sömürgeci politikayı kabul edemez, etmemelidir. Zulme ve zorbalığa karşı direnişin bir onur ve insanlık görevi olduğunu bilerek, direnişini her yerde ve her fırsatta daha da geliştirmelidir.
Yurtsever Kürdistan halkına karşı dayatılan teslimiyeti ve onursuzluğu kabul etmek, insanlıktan çıkmaktan başka bir şey değildir. Her şeyden önce insanlığımıza sahip çıkmak, haysiyetli ve şerefli bir halk olduğumuzu herkese göstermek için yapılan bu katliam ve haksızlığı kabul edemeyiz.
‘AKP’NİN KATLİAM SİYASETİNE DUR DEMELİYİZ’
Türk devleti bilinçli ve planlı bir biçimde geliştirilen ve yaşları 12 ila 28 arasında değişen gencecik insanlarımızı katletmiş olmasından dolayı açıkça özür dilemeli, bu katliama karar verenler ve uygulayanlar açığa çıkarılarak hesap sorulmalıdır. Amed’de yapılan infazın gerçeği açığa çıkarılmalı, insanlık dışı devlet terörüyle yapılmış bu katliamın hesabı sorulmalıdır. Bunlar yapılmadığı müddetçe sömürgeci katliam politikası devam edecek, AKP hükümeti Kürdistan’da çeşitli gerekçelerle bu tür katliamları her zaman yapacaktır. Bu katliamların önüne geçmek için, gencecik insanlarımızın ölmemesi için, halk olarak bize dayatılan şerefsizliği ve onursuzluğu kabul etmemek için, bu topraklarda eşit-özgür bir yaşam için AKP’nin bu katliamcı siyasetine dur demeliyiz.
‘SERHİLDAN KESİNTİSİZ SÜRDÜRÜLMELİDİR’
Bunun için 4 günden bu yana halkımızın başlattığı serhıldan hareketi durdurulmamalı, halkımızın haklı talepleri yerine getirilip özgürlüğümüz gerçekleşinceye kadar kesintisiz olarak sürdürülmelidir. Halk olarak; sonuç alıncaya kadar sürekli serhıldan içinde olunarak şehitlerimize, değerlerimize ve onurumuza sahip çıkmayı bilmeliyiz. Tarihin bu önemli döneminde halkımıza dayatılan köleliği ve onursuzluğu kabul etmemenin tek yolu vardır; o da haksızlığı hiçbir biçimde kabul etmemek, diğer mücadele biçimleriyle birlikte toplumsal örgütlenmeyi geliştirmek, eylem içinde olmak, direnerek eylemselliği geliştirmek ve direnişle kazanmaktır. Bunun için bütün yurtseverler, demokratik kurum ve kuruluşlar, Kürt halkının bütün dostları, Kürdistan kadını ve Kürdistan gençliği bu tarihsel süreçte 2012 yılını eylem ve örgütlenme içinde serhıldan hareketini yükselterek karşılamalıdır. Yiğit Kürdistan gençliği, fedakârlık ve fedai ruhuyla dolu mücadele geleneğine yakışır şekilde serhıldanlara öncülük rolünü yerine getirmeli ve sömürgeci zulümden mutlaka hesap sormalıdır. Kürdistan’daki katliamların durdurulması, eşit-özgür bir yaşamın kurulması ve Demokratik Türkiye’nin geliştirilmesi ancak haksızlığa boyun eğmeyen, katliamlara karşı çıkan, insanca yaşamı hedefleyen görkemli direnişlerle mümkün olacaktır.
‘2012 YILI TOPYEKÜN BİR DİRENİŞ YILI OLACAKTIR’
Kürdistan halkı 2011 yılını direniş ve serhildanla kapatırken, 2012 yılını büyük bir direniş ruhuyla karşılamaktadır. Bu durum, AKP’nin topyekûn saldırısına karşı 2012 yılının topyekûn bir direniş yılı olacağını şimdiden göstermektedir. Bu temelde yeni yılda özgürlük ve demokrasi mücadelesinde tüm halkımıza ve demokrasi güçlerine üstün başarılar diliyor, tüm güçleri AKP devletinin zulmüne ve katliamlarına karşı direnmeye, serhıldan hareketini yükselterek sürdürmeye çağırıyoruz.”
ANF/Behdinan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder