Habertürk yazarı Ece Temelkuran, 35 köylünün hayatını kaybettiği olay
sonrası hükümet ve sivil-askeri bürokrasiden gelen açıklamalara isyan
ettiği yazısıyla sosyal medyada günün en çok konuşulan isimlerinden
oldu.
Yazısında iktidara seslenen Temelkuran sözünü esirgemeden Uludere
sonrası yaşananları eleştiriyor. Ölen köylülerin çoğunun çocuk yaşta
olması ve sigara mazot kaçakçılığı yapmak zorunda oluşunu sorgulayan
Temelkuran hükümete yaptığı çağrıda adeta meydan okudu:
"Biz seni anladık. Sen de şunu anla o zaman: Bizden bu kadar! Kabul
etmiyoruz! Dinlemiyoruz! Sen istediğin kadar emret! Kendi kendine konuş
dur! Biz seni dinlemiyoruz!"
İşte Ece Temelkuran'ın "Emret komutan" başlıklı yazısı:
SİZ ÇOCUKLARI ÖLDÜRÜN BİZ DE "BİR BİLDİKLERİ VARDIR" DİYELİM
Emret komutan! ANLADIK, siz çocukları öldürün biz de "Bir bildikleri
vardır" diye susalım istiyorsunuz. Siz insanları bombalayın, biz onları
sessizce eşeklere yükleyip, götürüp gömelim, bizi öldürürken milyar
dolarlık bombalar kullanın ama cenazelerimizi kendimiz taşıyalım, karlı
tepelerden omzumuzda, yayan aşıralım istiyorsunuz.
SİZ "HÖT" DEYİN BİZ DE EVLERİMİZE DAĞILALIM
Daha taziyemizin çadırı kurulurken, ağıdımızın sesi duyulmadan, biz
daha yasımıza başlamadan siz "Höt!" deyin biz de evlerimize dağılalım,
çekirdeğimizi çitleyip televizyonda oynayanlara bakalım, aptal olalım,
hatta hiç olmayalım, gidip kendi kendimize bir yerde ölelim, ölürken hiç
ses çıkarmayalım, geride sonradan canınızı sıkacak bir iz bırakmayalım
istiyorsunuz.
APTAL OLALIM, SESSİZCE ÖLELİM Kİ CANINIZ SIKILMASIN
Anladık, deprem evlerimizi başımıza yıksın, siz bizi dondurucu
soğukta naylon çadırlara koyun, sonra karşımıza geçip "Sarayda
yaşıyorsunuz ulen!" diye sırıtın, biz başımızı önümüze eğelim, hiç
üşümeyelim, üşürken ölen bebeklerimizin "hiç giyilmemiş pabuçlarını"
ağlamadan satalım, o parayla çekirdek alıp sonra gidip evlerimize
çekirdeğimizi çitleyip, televizyonda oynayanlara bakalım, aptal olalım,
bir gece uykumuzda donarak, sessizce ölelim, daha da başınıza bela
olmayalım, bir mezar taşımız da olmasın ki görünce canınız sıkılmasın
istiyorsunuz.
Anladık, kimsenin kimseden haberi olmasın, kimse kimsenin derdiyle
hemhal olmasın, haber vermeye çalışanlar, memleketine dertlenen
çocuklar, öfkeli hocalar, sendikacılar, hukukçular artık kim varsa
"büyük düşünmenizi" engelleyen, hepsi bundan böyle hapishanede yaşasın,
kalemini, kâğıdını alın, yerine kumanya verin mis gibi, orada hayvanlar
gibi birbirleriyle bile konuşamadan ömürlerini geçirsinler istiyorsunuz.
Biz de bunlarla ilgilenmeyelim, çekirdeğimiz, televizyonumuz, domuzlar
gibi huzurumuzla yaşayalım gidelim, siz canınız hiç sıkılmadan
"projelerinizin" açılış kurdelelerini kesin, hep kurdeleler, alkışlar,
balonlar ve çiğdemler-çekirdekler istiyorsunuz.
ÇEKİRDEĞİMİZİ ALIP BALKON KONUŞMASI MI BEKLEYELİM?
Anladık, siz bir gün öyle bir gün böyle deyin, biriniz başka biriniz
başka söylesin, barış deyin, savaş deyin, sonra yine barış, sonra yine
savaş, arada açılım, kapanım, aklınıza ne gelirse söyleyin, biz her gün
hafızamızı yeniden "tazeleyelim", her sabah sıfır olsun kafamız, ayna
gibi mesela, hiç muhakeme yapmayalım, siz her sabah ne söylerseniz bizim
için ilk söz o olsun, son söz sizinkisi olsun, hep size inanalım,
başkasına hiç kulak asmayalım, siz hep haklı olun, sonra yeniden haklı
çıkın, biz de salak gibi böyle oturup "Aaa tabii bir de balkon konuşması
var, ona bakmak lazım" diyelim, çekirdeğimizi alalım, balkonlarda hep
gözümüz sizi arasın, başka herkese kör olalım, böyle istiyorsunuz.
DERSHANE PARASI İÇİN SINIRDAN SİGARA KAÇIRAN ÇOCUKLAR...
Anladık, siz cambazlar arası kim daha cambaz müsabakası düzenleyin,
istihbarat ve komplo kumkumalıklarıyla bir gün önce ölmüş çocuklarımızın
cenazesini unutturun, hiç özür dilemeyin, aman siz hiç özür dilemeyin,
bizim çocuklar hep sizin çocukların mezesi olsun, ölüsüyle dirisiyle hep
sizin "büyük düşünmelerinize" hizmet etsin, okyanus ötesi-berisi bir
kayıkçı kavgası bizim öfkemizden hep daha mühim olsun, İstanbul'daki iki
kırık dükkân camı bizim çocukların kanını berhava etsin, dershane
parası için sınırdan sigara kaçırmak zorunda kalan çocuklarımız bizim,
ömründe İstanbul'daki o vitrin camlarını hiç görmeden ölen çocuklarımız
hep sizin olsun, tepe tepe kullanın, kullanamayınca öfkelenip böğrümüze
çökün, böğrümüz, bağrımız hep size açık olsun istiyorsunuz.
KENDİ KENDİNE KONUŞ DUR! BİZ SENİ DİNLEMİYORUZ!
Anladık, böyle istiyorsunuz. Bunları iyice belledik. Bellettirdin,
sağolasın! Şimdi aynaya bak komutan! Bu, sensin! Sen böylesin. Sen bu
kadarsın.
Sen de şunu anla ey komutan! Biz de bu memleketin geri kalanıyız. Biz
seni anladık. Sen de şunu anla o zaman: Bizden bu kadar! Kabul
etmiyoruz! Dinlemiyoruz! Sen istediğin kadar emret! Kendi kendine konuş
dur! Biz seni dinlemiyoruz!
Haberturk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder