Kesinlikle
açığa çıkan bir gerçek vardır. O da Kürt halkı özgürleşmeden
Türkiye'nin demokratikleşmeyeceği ve gerçek demokrasiye
kavuşamayacağıdır.
Hareketimiz daha başından itibaren Alevi toplumunun baskı altında olduğunu, Alevi toplumu üzerindeki baskıların kaldırılması gerektiğini, herkesin inancını özgürce yaşaması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu konudaki yaklaşımını daha baştan itibaren göstermiştir. Yine Alevilerin kimliğinin demokratik karakteri, özgürlükçü karakteri üzerinde de her zaman değerlendirmeler yapılmıştır. Öte yandan Türkiye'nin demokratikleşmesi ve bütün toplulukların özgürleşmesi mücadelesini de yürüten hareketimiz başta Alevi Kürtler olmak üzere tüm Alevilerin sempatiyle baktığı bir hareket olmuştur. Türkiye'deki faşist baskı rejimini geriletmek ve Türkiye'yi demokratikleştirmek mücadelesi aynı zamanda Alevilerin özgürleştirme mücadelesi olarak yürütülmüştür ve Alevi Kürtler de böyle anlamıştır. Bu nedenle PKK'nin kuruluşundan itibaren Alevi Kürt gençleri PKK içinde yoğun bir biçimde yer almışlardır. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin her alanında büyük emekleri ve çabaları vardır. Mazlum Doğandan, Kazım Kulu’ya, Gülnaz Karataş’tan Zeynep Kınacı’ya, Cafer Demirel, Şexo Dirlik gibi binlerle ifade edilen Kürt gençleri PKK içinde yerlerini almışlardır.
Kürt Halk Önderi de çözümlemelerinde her zaman Aleviliğe büyük bir değer vermiştir. Alevi kültürünün komünal demokratik değerlerini, ahlaki-politik karakterini her zaman yüceltmiştir. Alevi kişiliğinin özgürlükçü direnişçi karakterine sürekli vurgu yapmıştır. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi Dersim isyanını en önemli Kürt direnişlerinden biri olarak ele almıştır. Dersim direnişinin öncesinden Koçgiri hareketi vardır. O da bir Kürt direnişidir. Bütün bu direnişler Kürt Özgürlük Hareketi'nin direnişçi mücadelesini mayalayan tarihsel temeller olarak ele alınmıştır, değerlendirilmiştir. Hz.Hüseyin’in Kerbela’daki direnişi de Kürt Özgürlük Hareketi'nin miras aldığı direniş olarak görülmüştür. Kürt Özgürlük Hareketi sadece bu karakterdeki Alevilerin özgürlük ve demokrasi içinde yaşaması gerektiği konusunu vurgulamakla yetinmemiştir, 1992 yılında Alevilerin özgün örgütlenmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunmuş ve 1993’ten itibaren de Kürdistan Aleviler Birliği’nin örgütlendirilmesini teşvik etmiş ve desteklemiştir.
Aleviler ezilen bir topluluk olduğundan farklı kimliğinden kaynaklanan sorunlarını gündeme taşırma açısından ayrı örgütlenmesinin doğru olduğu düşünülmüştür. Aynı yaklaşımı Êzidi Kürtler için de ortaya koymuştur. Nasıl ki emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin özgün örgütlenmeleri savunuluyorsa, en az onlar kadar Alevilerin özgün örgütlenmesi gerektiği düşüncesi ortaya konulmuştur. Bu çerçevede 1990’lı yılların başında Kürdistan Aleviler Birliği de Êzidiler Birliği de kurulmuştur. Kürt Özgürlük Hareketi, bir toplum ancak kendi toplumunun tarihini, kültürünü, özgürlük ve demokrasi sorunlarını en iyi biçimde öğrenirse özgürlük ve demokrasi mücadelesine daha büyük katkı sunacağını düşünmektedir. Aleviler ve Êzidiler Birliği baştan itibaren PKK'nin herhangi bir diğer cephe örgütü ya da bir kadın örgütü gibi, gençlik örgütü gibi de ele alınmamıştır, daha özgün ele alınmıştır. Alevilerin, Alevi Kürtlerin bu örgütlenmeler içinde yer almasını teşvik etmiştir. Hatta ilgisiz kalanlar eleştirilmiş, Özgürlük Hareketi’ne sempati duyan, mücadeleye destek veren bütün Alevilerin Kürdistan Aleviler Birliği içinde yer alması istenmiştir.
Kürdistan Aleviler Birliği kuruluşundan bir süre sonra Zülfikar dergisi çıkarmıştır. Bu dergi çıktığı andan itibaren PKK'nin yayın organı olan Serxwebun’dan sonra en fazla satan dergi olmuştur. Bu dergide Alevilik kültürü ve Alevilik bilinci verilmiştir. Alevilik tanıtılmaya çalışılmıştır. Böylelikle Alevilerin kendilerini ve değerlerini daha iyi tanıması sağlanmaya çalışılmıştır. Gerçekten de bu dergi önemli bir etkide de bulunmuştur. Kuşkusuz Alevi Kürtler hem Alevilik bilincini edinecektir hem de Kürtlüğünü bilerek özgürlük mücadelesinde yer alacaktır. Zülfikar dergisinin logosunda yazıldığı gibi “aslını inkar eden haramzadedir”. Alevilerde en önemli bir söz, aslını inkar eden haramzadedir sözüdür. Nasıl ki Aleviler Aleviliğini inkar etmeyecekse Kürtlüğünü de inkar etmeyecektir. Aleviliğini inkar ettiğinde nasıl ki haramzade olursa, Kürtlüğünü inkar ettiğinde de haramzade olunacaktır. Böyle bir yaklaşımla Kürdistan Aleviler Birliği örgütlendirilmiştir.
Kürdistan Aleviler birliğinin örgütlendirilmesi, Alevilerin Alevilik bilincini geliştirmek için yapılmıştır. Siz sadece Kürtsünüz, Alevili kimliğiniz tali gibidir bir yaklaşım içine olunmamıştır. Aksine Êzidilerin Êzidi bilincine, Alevilerin Alevi bilincine kavuşmasını istemiştir. Özellikle de ezilen inançların, ezilen toplulukların kendi kimliğine varması istenmiştir. Bu aynı zamanda bütün demokratlar ve devrimciler için tarihsel bir borçtur. Nasıl ki şimdi kadına pozitif ayrımcılık yapılıyorsa, yapılması gerekiyorsa ezilen inançların da pozitif ayırımcılığa tabii tutulması lazımdır. Onların kendi kimliklerini, kültürlerini bilmeleri, yaşamaları gerekir. Hakim inançlar, hakim mezhepler, hakim diller zaten örgütlüdürler. Bu konuda fazla sorunlar yoktur. Ancak Aleviler, Êzidiler tarih içinde kendi kimlikleriyle ibadetlerini yapma sorunları yaşamışlardır. Bu açıdan da Alevilerin, Êzidilerin kendilerini örgütlemesi için Kürt Özgürlük Hareketi her zaman destek sunmuştur.
Şunu belirtmek gerekir ki, Kürt özgürlük mücadelesi yürüttüğü büyük çabalarla 1990’lı yıllarda Avrupa’da Alevi Kürtlerin çoğunluğunu örgütlenme içine çekmiştir. Hatta 1990’lı yılların başında Avrupa’daki örgütlenmenin esas tabanın büyük çoğunluğu Maraş, Malatya, Dersim başta olmak üzere Alevi Kürtlerdir. Alevi Kürtlerin Kürt Özgürlük Hareketi'ne verdiği maddi, manevi destek ve savaşçı katılımı çok fazladır. Bunu Türk devleti görmüştür. Türk devleti Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevileri kazandığını ve önemli destek aldığını görerek Alevilere karşı yeni bir politika yürütme ihtiyacı duymuştur. Türk devletini bu yeni tutumu yönelten kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketi'nin bir başarısıdır. Tabii ki sadece Kürt Özgürlük Hareketi değil, daha önce Türkiye'deki sol demokrat ve devrimci hareketler de Alevilerin sorunlarına karşı belirli bir duyarlılık göstermişlerdir. 1990’lı yıllardan itibaren Avrupa ve Türkiye'de özgün Alevi örgütlenmeleri geliştirilmeye başlanmıştır.
Kuşkusuz Özal zamanında İzettin Doğan eliyle Alevilerin örgütlendirilip demokrasi güçlerinden ve Kürt Özgürlük Hareketinden uzaklaştırmaya çalıştırılması ayrı değerlendirilmesi gereken bir kondur. İzettin Doğan’ın Cem vakfının bizzat devletin derinlikleri tarafından örgütlendirildiği, bu yönüyle bir devlet örgütlenmesi olduğunu söylemek gerekmektedir. Türk devleti, Kürt özgürlük mücadelesinin gelişmesi sonucu 1990’lı yıllardan itibaren Alevilere daha bir yumuşak yaklaşım göstermeye başlamıştır. Avrupa ve Türkiye'de Alevi Kürtlere Kürt Özgürlük Hareketi’nden uzaklaştırmak için Alevi örgütlenmelerinin önünü açmıştır. Ya da aleviler Türkiye devletinin eski politikalarından farklı olarak daha yumuşak politika izlemelerinden yararlanarak örgütlenmelere gitmişlerdir. Biz bunları belirtirken yanlış anlamaya meydan vermek istemiyoruz. Kürdistan Aleviler Birliği dışındaki Alevi örgütlenmelerinin devlet tarafından örgütlendirildiği ve devletin uzantısı olduğu biçiminde bir değerlendirme içinde değiliz. Bunu derken İzettin Doğan’ın Cem vakfını bunların dışında tutuyorum. İzettin Doğan’ın Cem vakfı kesinlikle devlet etkisinde, devlet desteğiyle kurulmuş, Alevileri hem Kürt Özgürlük Hareketi’nden hem demokrasi güçlerinden koparmak isteyen, hatta adım adım Sünniliğe götürmek isteyen bir örgütlenme olduğu açıktır.
Biz Alevilerin ayrı, özgün örgütlenmelerine karşı değiliz. Kaldı ki ilk özgün Alevi örgütlenmesini teşvik eden ve destek veren Kürt Özgürlük Hareketi’dir. Dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerin özgürlük ve demokratik haklarını savunmakta ve bu yönlü özgün örgütlenmelerin de Alevilerin demokratik haklarını kazanması ve özgürlüğe kavuşmaları açısından önemli etkileri olacağını söylemektedir. Alevilerin Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer almaları, özgün örgütlenmelerine engel değildir. Böylece kendi inançsal, kültürel değerlerini canlandırıp yaşatabilirler. İnançlarının gerektirdiği ibadetleri de özgürcü yapmalıdırlar. Ancak böyle kişiliklerini bulabilirler, kimliklerini bulabilirler. Gerçek özgürlükçü ve demokratik toplum ve kişilikler böyle ortaya çıkar. Kendi kimliğinin bütünlüklü olarak farkına varmayan, kendi kimliğinin ve toplumunun özgürlük ve demokrasi birikimini ortaya çıkaramayan, kendi üzerindeki baskılara karşı mücadele edemeyen bir toplumun iyi özgürlükçü, iyi demokrat olması, iyi özgürlük ve demokrasi mücadelesi veremsi düşünülemez.
Biz, Aleviler tek bir politik tutum içinde olmalı iddiası ve anlayışında değiliz. Ama tabii ki Aleviler örgütlü toplum olmalıdırlar. Kürt aleviler de örgütlenmelidir. Bu nedenle Kürdistan Aleviler Birliği örgütlendirilmiştir. Aleviler tek bir örgütlenme içinde yer alsın yaklaşımında da değiliz. Kürt Aleviler de diğer Aleviler de özgün örgütlenme içinde olmalıdırlar. Bütün Alevi örgütlenmeleri arasında ilişki de olmalıdır. Kürt Alevi örgütlenmeleriyle Türk Alevi örgütlenmeleri, yine Alevi Bektaşi örgütlenmeleri birbirleriyle ilişki ve dayanışma içinde olmaları doğru olandır. Çünkü Alevi Kürtlerin Kürdistan Aleviler Birliğinin acil etnik ve ulusal sorunları da vardır. Ama Alevilikle ilgili konular söz konusu olduğunda Türk Alevileriyle de ortaklaşacakları yanları var. Bu bakımdan güçlerini birleştirebilirler, dayanışma içinde olabilirler, bunlar kesinlikle yanlış şeyler değildir. Alevilerin kendi Alevi tarihlerini, kültürlerini öğrenmelerini, bunları kendi toplumlarına, çocuklarına taşırmaları, yaşatmaları, öğretmeleri yanlış bir şey değildir; yapılması gerekendir. Bunları yapmak diğer demokrasi ve özgürlük sorunlarından uzaklaşma, sadece Alevi sorunları üzerinde durup Alevicilik yapmak olarak ele alınmamalıdır. Nasıl ki Kürtlerin kendi özgürlük ve demokrasisi için mücadele etmeleri, bu konuda hassa olmaları birilerinin dillendirdiği gibi dar bir Kürtçülük olarak değerlendirilemezse, Alevilerin de kendi kimliklerinin, inançlarını özgürce yaşamaları için hassas olmaları ve mücadele etmeleri Alevicilik değildir.
Alevicilik nedir? Ulusal kimliği var, Kürt’tür ama “ben Aleviyim, başka şey bilemem” diyerek Kürtlüğünü inkar etmektir. Aleviyim, benim haklarım ve hukukum var, ama başkalarının hakları ve hukukları beni ilgilendirmez demek Aleviciliktir. Ben Aleviyim ve başkalarının haksızlığa uğraması, demokrasi mücadelesi, Kürtlerin özgürlük mücadelesi beni ilgilendirmez demek Aleviciliktir. Bunu yapanlar aslında en başta da Alevilere haksızlık etmektedirler, Aleviliğe ihanet etmektedirler. Alevilik bütün insanlığın özgürlüğünü ve eşitliğini ister. Bütün insanların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele verir. Tabii ki kendi kimliğinin, kültürünün özgürleşmesi için de mücadele verir. Alevi Kürtler tabii ki Kürt toplumunun etnik, kültürel değerlerine de sahiplenecektir. Ama Alevilik değerlerine de sahiplenirler. Alevi Türklerin böyle iki yönlü sorumluluk duymaları ne kadar doğalsa, Alevi Kürtlerin de hem inançsal kimlikleri konusunda hem ulusal etnik kimlikleri konusunda sorumluluk duymaları doğaldır.
Türkiye'deki Aleviler nasıl ki Türkiye'nin toplumsal sorunlarıyla ilgileniyorlarsa Kürt Aleviler de etnik kimliklerinden dolayı ezildikleri ve sorumlu yaşadıkları için Kürt özgürlük mücadelesi içinde yer alacaklardır. Bundan daha doğal ve doğru bir şey olamaz. Alevi Kürtlerin kendi ulusal kimlikleri, kültürleriyle, dilleriyle ilgilenmemesi aslında Aleviliğe de ihanet etmektir. Kendi ulusal kimliğine sahiplenmeyen aslında Alevilik kimliğine de güçlü biçimde sahiplenmez. Alevi kimliğine güçlü biçimde sahiplenemeyen de ulusal kimliğine güçlü biçimde sahiplenemez. Bu açıdan Alevilerin kendi özgün örgütlenmelerini gerçekleştirmede fayda var. Ama bu inançsal bir kimliktir, bir parti gibi ele alınamaz. Sivil toplum örgütleri gibi özgün Alevi örgütlenmeleri biçiminde ele alınması gerekiyor. Yoksa İslamiyet’in siyasete alet edilmesi, Yahudiliğin siyasete alet edilmesi, Hıristiyanlığın siyasete alet edilmesi gibi bir duruma Alevilerin de düşmesi olur. Aleviler devlet dışı toplumdur, iktidar dışı toplumdur. Alevilik gerçekten inançlar içinde belki de siyasete bulaşmamış, siyasi dincilik yapmamış, siyasal İslam gibi, siyasal Hıristiyanlık gibi, siyasal Yahudilik gibi inancına siyaset bulaştırmamış bir toplumdur. Bu bakımdan Aleviler devlet dışı ve siyasete inancını bulaştırmamış toplum olarak özgün örgütlenmelerini inançlarını siyasal dincilikten uzak bir biçimde yaşamaları önemlidir. Kuşkusuz Alevilerin hakları ve özgürlükleri açısından demokratik siyasal mücadele içinde yer alacaklardır.
Bu çerçevede tabii ki aleviler de siyasetle ilgilenecektir. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü temelinde Alevilerin ve tüm etnik ve dinsel toplulukların demokratik hakları ve özgürlüklerini kazanması için demokratik siyasete güç vereceklerdir. Bu çerçevede farklı partilere de sempati duyup içinde yer alabilirler. Kürdistan'daki Aleviler BDP'ye ilgi duyabilir ya da Hak-Par’a ilgi duyabilir, başka bir partinin programını benimseyebilir. Eğer Aleviliğin özgürlüğünü savunuyorsa, Alevilerin özgürlüğüyle etnik özgürlüğünü birlikte düşünüyorsa farklı partilere de sempati duyabilir. Ancak Alevi örgütlenmelerini bir sivil toplum örgütü gibi, kendi inançlarını örgütleme gibi ele almaları ve örgütlemeleri gerekir. Örgütlü olmaları ve kendilerine yapılacakları haksızlığa karşı çıkmaları gerekir. Böyle yaparlarsa o zaman bütün demokrasi güçleri içinde daha etkili olabilirler. Kürt Özgürlük Hareketi içinde daha etkili özgürlük ve demokrasi mücadelesi verebilirler. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi de Alevilerin sorunlarını dile getirebilirse, onları savunabilirse gerçek anlamda Özgürlük Hareketi olabilir; Kürtlerin haklarını gerçek anlamda tutarlı savunabilir. Bu yönüyle hem kendi özgün örgütlenmelerini yapabilirler hem de Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer alabilirler. Türkiye'de de kim Türk Alevilerin inançlarından gelen demokratik hakları ve özgürlüklerini iyi savunuyorsa o siyasi partiler içinde yer alabilirler. Ama kendi özgün Alevi örgütlenmelerini koruyabilirler. Bu ikisi birbirini dıştalayan yaklaşımlar değildir.
Alevi örgütlenmeleri yaklaşımımız kesinlikle böyledir. Ancak Alevi Kürtler aynı zamanda kendi kimlik sorunları nedeniyle de örgütsüz kalmamalılar, kendi ulusal kimliklerini savunan, özgünlüklerini savunan örgütler, partiler içinde de yerlerini almalıdırlar. Etnik kimlik sorunlarımızla ilgileniriz, ezilmiş inanç kimlikleri bizi ilgilendirmez demek ne kadar yanlışsa, biz inanç kimliğimiz içinde örgütlenmede yer aldık, bu nedenle etnik kimliğimiz ile ilgili örgütlenmede yer almaya gerek yoktur yaklaşımları da en az onun kadar yanlıştır. İkisi için de örgütlenme şarttır. İki konuda da haklarını iyi savunmak için örgütlenmelerini geliştirmesi gerekir.
Kürt Halk Önderi’yle yapılan görüşmede Dersim’de Ferhat Tunç’un kaybetmesi konusunda “Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerle yeterince ilgilenmiyor, bu nedenle bazı oy kayıpları olmuştur” biçiminde değerlendirme yapıldığında “ne demek, kendileri isteyecek, kendileri mücadelelerini verecek” yanıtını vermiştir. Yani özgün örgütlenerek mücadele etmeleri en doğal haklarıdır. Tabii ki PKK'nin bir Alevi görüşü vardır, demokratikleşme görüşü vardır, özgürlük görüşü vardır. PKK bu görüşlerini savunurken Kürt Alevilerin özgün örgütlenmesinin özgürlük ve demokrasi mücadelesine büyük katkı sunacağını düşünmektedir. Bu nedenle bizzat Kürdistan aleviler birliğinin örgütlenmesini isteyen de Kürt Halk Önderidir. Hatta birçok arkadaşa “siz de Alevisiniz, gidip Alevileri örgütleyeceksiniz, örgütsüz bir Alevi bırakmayacaksınız, Kürdistan Aleviler birliğinin içinde hepsini örgütleyeceksiniz hem özgürlük mücadelesinin içine çekeceksiniz hem de özgün örgütlenmeleri içine alacaksınız. Orada kendi kültürlerinin, kimliklerinin bilincine varacaklar. Kendi kimliklerinin bilincine vardıklarında özgürlük mücadelesinde daha iyi yer alırlar; böyle bir örgütlenme ve doğru bilinçlenme içinde olurlarsa devletin, başka güçlerin oyunlarına da gelmezler; hem kendi etnik sorunları konusunda hem de inanç sorunları konusunda haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarlar; bu temelde sorunlarını çözmeye çalışırlar” demiştir.
Öte yandan Aleviler kendilerine yönelik saldırılara karşı ancak örgütlü karşı koyabilirler. Yine inançlarına yanlış yaklaşımları ancak örgütlü olarak giderebilirler. Örgütlü Alevi toplumu kendi Alevi inanç kimliğini en iyi biçimde savunabilir, koruyabilir, yaşatabilir ve geleceğe taşıyabilir. Böylelikle özgürlük ve demokrasi bilinci daha da derinleşir, gelişir. Özelikle de Aleviler çok fazla ezildikleri için, inançları üzerindeki baskıyı derinliğine hissettiklerinde ve bunu ortadan kaldırmak için mücadele verdiklerinde özgürlük ve demokrasi bilinci daha da gelişir, daha da derinleşir.
Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerin sorunların çözümü için bütün taleplerini desteklemektedir. Alevi kimliği tanınmalıdır. Alevi kimliğinin kendini özgün örgütlemesine müsaade edilmelidir. Sünniliğin bir mezhebi haline getirilme çabalarına kesinlikle son verilmelidir. Alevilerin Cemlerinin bir ibadet olduğunu görüp saygı göstermeleri gerekiyor. Alevilerin Cem evlerinde ya da evlerde Cem yapmaları özgür olmalıdır. Alevilerin zaten eskiden Cem evi yoktu, her ev Cem eviydi. Dolayısıyla Cem evlerinde ibadet yapacakları gibi herhangi bir Alevi evinde de Cem yapabilirler. Bunlar kesinlikle özgür olmalıdır. Geçmişte tekkelerin, zaviyelerin kapatılmasıyla Alevilerin de ibadet yapmaları, yani Cem yapmaları yasaklanmıştır. Cemler yasak olmuştur. Bir taraftan önyargıların Sünni toplumda Alevi düşmanlığı ortaya çıkarması nedeniyle, diğer taraftan da devletten Cemlerini gizlemişlerdir.
Aleviler Türkiye'de diyanet işlerinin kaldırılmasını istemektedir. Bu talebi biz de doğru görmekteyiz. Devlet doğrudan inançlarla ilgilenmemelidir. Sünni toplum kendisini örgütler din işlerini yerine getirir, Aleviler kendisini örgütler kendi din işlerini yürütür. Devlet ve dinin tamamen ayrışması lazım. Devletin dine karışmaması, dine müdahale etmemesi lazım. Dini yönlendirmemesi lazım. İslam dini şöyle olacak, Alevi inancı şöyle olacak, Êzidiler böyle olacak, Hıristiyanlar şöyle olacak dememesi lazım. Bütün dinsel örgütlenmeler -buna Sünni, Şafi ve Şii Müslümanlar ve Hıristiyanlar dahil- kendilerini devlet dışında örgütlemelidir. Aleviler de eskiden olduğu gibi devlet dışı toplum olarak kalarak inançlarını yaşatmalı ve ibadetlerini sürdürmelidirler. Toplumlar kendilerini örgütleyecek bu gücü bulabilirler. Devletin inançların kendini özgür örgütlemesini gözetme dışında herhangi bir müdahalesi olmamalıdır. İmamlara maaş, dedelere maaş bunlar kesinlikle kabul edilemez. Çünkü kimin parası alınırsa onun düdüğü çalınır. Devlet maaş verirse ortaya devletin imamları ve dedeleri çıkar.
Özellikle de Alevilerin devletçi olması kendi kimliklerine ihanettir. Belki İslamiyet’te devletçi zihniyet gelişmiştir. Kısa sürede devletle bütünleşmeler yaşanarak İslamiyet’e ihanet edilmiştir. Ama Aleviler yakın zamana kadar devletle bütünleşmemişlerdir; devlet dışı toplum olarak siyasal dincilikten uzak, siyasal Alevicilikten uzak kendi kültürlerini, inançlarını özünden uzaklaşmadan yaşamışlardır. Nasıl ki siyasal İslamcılık yanlışsa, siyasal Alevicilik de yanlıştır, siyasal Hıristiyanlık da yanlıştır.
Alevi toplumunun bütün taleplerini kayıtsız, koşulsuz desteklemekteyiz. Aleviler Cem evlerinin tanınmasını, Diyanet işlerinin kaldırılmasını, Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını, Madımak’ın müze olmasını istiyorlar. Bunlar çok makul ve kabul edilebilir isteklerdir. Aleviler kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle yaşamalıdırlar. Bu açıdan herkes Alevileri olduğu gibi kabul etmelidir. Hiç kimse Alevilere bir elbise biçmemelidir. Kuşkusuz inançsal özgürlüklerin de tek sınırı başka inançlara saygılı olmak ve onları tahrik etmemektir. Birbirini kışkırtmama dışında, birbirini tahrik etmeme dışında, birbirine saygılı olma dışında bütün özgürlükler tanınacaktır. Kuşkusuz tahrik ve kışkırtma derken keyfi değerlendirmelerden söz etmiyoruz. Sadece başka inançların ibadetlerini engelleme ya da hakaret etme gibi durumlardan söz ediyoruz.
Aleviler özgürce kendini ifade edecektir. Hiç kimse Aleviliğinden dolayı hor görülmeyecektir. Kültürlerini de özgürce yaşatacaklardır. Alevi kültürünün tanınması ve yaygınlaştırılması için basını da olur, akademileri de olur. Kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle örgütleyeceklerdir ve kesinlikle pozitif ayırımcılık yapılacaktır. Aleviler üzerindeki önyargıların kaldırılması için bizzat bütün siyasal partilerin sorumluluk alması gerekiyor. Alevilere yapılan haksızlığa karşı çıkılması gerekiyor. Alevilere karşı tarihte yapılan bütün haksızlıkların özeleştirisinin verilmesi gerekiyor. Sünni toplumu içinde de alevi düşmanlığı gelişmiştir. Sünni din adamlarının ve kanaat önderlerinin Alevilere karşı yanlış bir yaklaşım gösterildiği konusunda toplumu eğitmeleri gerekiyor. Hatta geçmişte taşınan önyargılar ve yapılan yanlışlıklardan dolayı özeleştirisel bir yaklaşım gerekiyor.
İnançlar farklı olabilir. Nitekim Hıristiyanlık da, Yahudilik de Budizm de farklı dinlerdir. Alevilik de kendine özgü farklı bir inançtır. Herkesin inancı kendisine değerlidir. Dolayısıyla Aleviliği Sünnileştirme, Sünni İslamiyet’in bir mezhebi haline getirme gibi yaklaşımlar da doğru değildir. Kendilerini ¬nasıl hissediyorlarsa öyle tanımlarlar. İbadetlerini de istedikleri gibi yaparlar. Kimse Alevilere camiye, kiliseye ya da Hac’a gidin diyemez. Alevilerde çok etkili bir Hüseyin kültü vardır. Ali’ye inançları farklıdır. Ancak Hüseyin’e ve Ali’ye yaklaşımları bir Hanifi İslam’ın, bir Şafi İslam’ın bir Şia İslam’ın yaklaşımından farklıdır. Bunu da herkesin saygıyla karşılaması gerekir. Ali’ye, Hüseyin’e nasıl bakıyorsak Aleviler de öyle baksın denilemez.
Özcesi Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevilere yönelik politikası dün de doğruydu, bugün de doğrudur. Hiçbir zmaan yanlış bir yaklaşım içinde olmamıştır. Hiç kimse Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevilere yanlış yaklaştığını söyleyemez, iddia edemez. Ancak pratik politikada yetersizlikten söz edilebilir. Alevilerin demokratik hak ve özgürlükleri, inanç özgürlükleri şimdiye kadar dillendirilmiştir. Anlaşılıyor ki Alevilikle ilgili bir sorun olduğunda daha fazla görüşünü belirtmesi, sözünü ve düşüncesini ortaya koyması gerekiyor.
Kuşkusuz esas çözüm de Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Türkiye demokratikleşmeden ne Kürtlerin güvencesi vardır, ne Alevilerin güvencesi vardır, ne Êzidilerin, ne Süryanilerin güvencesi vardır. Tek başına Aleviler özgürleşemez Türkiye'de. Tek başına Kürtler özgürleşemez, tek başına Süryaniler özgürleşemez. Çünkü Türkiye'nin esas kimliği Türklüktür, Sünniliktir. Eğer demokratikleşirse o zaman bütün kimliklere eşit mesafede olur, bütün inançlara eşit mesafede olur. Biz buna Demokratik Ulus çözümü diyoruz. Demokratik Ulus içinde bütün kimlikler horlanmadan, inançlar birbirini horlamadan, etnik kimlikler birbirini horlamadan özgürce, kardeşçe yaşar. Biz tüm sorunların çözümünü Demokratik Ulus yaklaşımı çerçevesinde Türkiye'nin demokratikleşmesinde görüyoruz.
Kesinlikle açığa çıkan bir gerçek vardır. O da Kürt halkı özgürleşmeden Türkiye'nin demokratikleşmeyeceği ve gerçek demokrasiye kavuşamayacağıdır. Dolayısıyla Kürt sorunu anayasal demokratik bir çözüme kavuşmadan Aleviler de gerçek anlamda özgürlüğe kavuşamayacaklardır. Gerçek anlamda demokrasinin olmadığı Türkiye'de de Alevilere Cem vakfı gibi ya da AKP gibi bir şekil vermeye, bir kalıp verilmeye çalışılacaktır. Bu açıdan Alevilerin dün olduğu gibi bugün de bütün demokrasi güçleriyle, özgürlük güçleriyle birlikte olması gerekiyor, onlarla yan yana olması gerekiyor.
Kürt özgürlük mücadelesi bugün Türkiye'deki demokrasi dinamiğinin en önemli gücüdür. Bu açıdan Alevilerin yeri Kürt özgürlük mücadelesinin yanıdır. Zaten Alevi Kürtler Kürt özgürlük mücadelesi içinde önemli düzeyde yer almaktadır. Son seçimde oluşan Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku Alevilerin de içinde yer alması gereken siyasal bir platformdur. Türk Alevilerinin yeri de esasa olarak burasıdır. Kuşkusuz bir daha vurgulamalıyız ki Alevilerin bu tür siyasal örgütlenmeler ve hareketler içinde yer almaları özgün örgütlenmeler yapmaları önünde engel değildir. Aksine kendi özgün örgütlenmelerini geliştirdikçe bulundukları demokrasi platformuna, siyasal örgütlere, demokratik örgütlere daha fazla hizmet edeceklerdir.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu ile 2 Temmuz Sivas Katliamı Yıldönümü İçin Yapılan Röportaj
- Alevilerin tarihsel olarak
yaşadığı katliamlar, kimliklerine ve inançlarına dönük saldırılar
karşısında kendilerini nasıl örgütlemeleri gerekir? Hareket olarak Alevi
toplumunun sorunlarına dönük çözüm yaklaşımınız nedir?
Hareketimiz daha başından itibaren Alevi toplumunun baskı altında olduğunu, Alevi toplumu üzerindeki baskıların kaldırılması gerektiğini, herkesin inancını özgürce yaşaması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu konudaki yaklaşımını daha baştan itibaren göstermiştir. Yine Alevilerin kimliğinin demokratik karakteri, özgürlükçü karakteri üzerinde de her zaman değerlendirmeler yapılmıştır. Öte yandan Türkiye'nin demokratikleşmesi ve bütün toplulukların özgürleşmesi mücadelesini de yürüten hareketimiz başta Alevi Kürtler olmak üzere tüm Alevilerin sempatiyle baktığı bir hareket olmuştur. Türkiye'deki faşist baskı rejimini geriletmek ve Türkiye'yi demokratikleştirmek mücadelesi aynı zamanda Alevilerin özgürleştirme mücadelesi olarak yürütülmüştür ve Alevi Kürtler de böyle anlamıştır. Bu nedenle PKK'nin kuruluşundan itibaren Alevi Kürt gençleri PKK içinde yoğun bir biçimde yer almışlardır. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin her alanında büyük emekleri ve çabaları vardır. Mazlum Doğandan, Kazım Kulu’ya, Gülnaz Karataş’tan Zeynep Kınacı’ya, Cafer Demirel, Şexo Dirlik gibi binlerle ifade edilen Kürt gençleri PKK içinde yerlerini almışlardır.
Kürt Halk Önderi de çözümlemelerinde her zaman Aleviliğe büyük bir değer vermiştir. Alevi kültürünün komünal demokratik değerlerini, ahlaki-politik karakterini her zaman yüceltmiştir. Alevi kişiliğinin özgürlükçü direnişçi karakterine sürekli vurgu yapmıştır. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi Dersim isyanını en önemli Kürt direnişlerinden biri olarak ele almıştır. Dersim direnişinin öncesinden Koçgiri hareketi vardır. O da bir Kürt direnişidir. Bütün bu direnişler Kürt Özgürlük Hareketi'nin direnişçi mücadelesini mayalayan tarihsel temeller olarak ele alınmıştır, değerlendirilmiştir. Hz.Hüseyin’in Kerbela’daki direnişi de Kürt Özgürlük Hareketi'nin miras aldığı direniş olarak görülmüştür. Kürt Özgürlük Hareketi sadece bu karakterdeki Alevilerin özgürlük ve demokrasi içinde yaşaması gerektiği konusunu vurgulamakla yetinmemiştir, 1992 yılında Alevilerin özgün örgütlenmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunmuş ve 1993’ten itibaren de Kürdistan Aleviler Birliği’nin örgütlendirilmesini teşvik etmiş ve desteklemiştir.
Aleviler ezilen bir topluluk olduğundan farklı kimliğinden kaynaklanan sorunlarını gündeme taşırma açısından ayrı örgütlenmesinin doğru olduğu düşünülmüştür. Aynı yaklaşımı Êzidi Kürtler için de ortaya koymuştur. Nasıl ki emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin özgün örgütlenmeleri savunuluyorsa, en az onlar kadar Alevilerin özgün örgütlenmesi gerektiği düşüncesi ortaya konulmuştur. Bu çerçevede 1990’lı yılların başında Kürdistan Aleviler Birliği de Êzidiler Birliği de kurulmuştur. Kürt Özgürlük Hareketi, bir toplum ancak kendi toplumunun tarihini, kültürünü, özgürlük ve demokrasi sorunlarını en iyi biçimde öğrenirse özgürlük ve demokrasi mücadelesine daha büyük katkı sunacağını düşünmektedir. Aleviler ve Êzidiler Birliği baştan itibaren PKK'nin herhangi bir diğer cephe örgütü ya da bir kadın örgütü gibi, gençlik örgütü gibi de ele alınmamıştır, daha özgün ele alınmıştır. Alevilerin, Alevi Kürtlerin bu örgütlenmeler içinde yer almasını teşvik etmiştir. Hatta ilgisiz kalanlar eleştirilmiş, Özgürlük Hareketi’ne sempati duyan, mücadeleye destek veren bütün Alevilerin Kürdistan Aleviler Birliği içinde yer alması istenmiştir.
Kürdistan Aleviler Birliği kuruluşundan bir süre sonra Zülfikar dergisi çıkarmıştır. Bu dergi çıktığı andan itibaren PKK'nin yayın organı olan Serxwebun’dan sonra en fazla satan dergi olmuştur. Bu dergide Alevilik kültürü ve Alevilik bilinci verilmiştir. Alevilik tanıtılmaya çalışılmıştır. Böylelikle Alevilerin kendilerini ve değerlerini daha iyi tanıması sağlanmaya çalışılmıştır. Gerçekten de bu dergi önemli bir etkide de bulunmuştur. Kuşkusuz Alevi Kürtler hem Alevilik bilincini edinecektir hem de Kürtlüğünü bilerek özgürlük mücadelesinde yer alacaktır. Zülfikar dergisinin logosunda yazıldığı gibi “aslını inkar eden haramzadedir”. Alevilerde en önemli bir söz, aslını inkar eden haramzadedir sözüdür. Nasıl ki Aleviler Aleviliğini inkar etmeyecekse Kürtlüğünü de inkar etmeyecektir. Aleviliğini inkar ettiğinde nasıl ki haramzade olursa, Kürtlüğünü inkar ettiğinde de haramzade olunacaktır. Böyle bir yaklaşımla Kürdistan Aleviler Birliği örgütlendirilmiştir.
Kürdistan Aleviler birliğinin örgütlendirilmesi, Alevilerin Alevilik bilincini geliştirmek için yapılmıştır. Siz sadece Kürtsünüz, Alevili kimliğiniz tali gibidir bir yaklaşım içine olunmamıştır. Aksine Êzidilerin Êzidi bilincine, Alevilerin Alevi bilincine kavuşmasını istemiştir. Özellikle de ezilen inançların, ezilen toplulukların kendi kimliğine varması istenmiştir. Bu aynı zamanda bütün demokratlar ve devrimciler için tarihsel bir borçtur. Nasıl ki şimdi kadına pozitif ayrımcılık yapılıyorsa, yapılması gerekiyorsa ezilen inançların da pozitif ayırımcılığa tabii tutulması lazımdır. Onların kendi kimliklerini, kültürlerini bilmeleri, yaşamaları gerekir. Hakim inançlar, hakim mezhepler, hakim diller zaten örgütlüdürler. Bu konuda fazla sorunlar yoktur. Ancak Aleviler, Êzidiler tarih içinde kendi kimlikleriyle ibadetlerini yapma sorunları yaşamışlardır. Bu açıdan da Alevilerin, Êzidilerin kendilerini örgütlemesi için Kürt Özgürlük Hareketi her zaman destek sunmuştur.
Şunu belirtmek gerekir ki, Kürt özgürlük mücadelesi yürüttüğü büyük çabalarla 1990’lı yıllarda Avrupa’da Alevi Kürtlerin çoğunluğunu örgütlenme içine çekmiştir. Hatta 1990’lı yılların başında Avrupa’daki örgütlenmenin esas tabanın büyük çoğunluğu Maraş, Malatya, Dersim başta olmak üzere Alevi Kürtlerdir. Alevi Kürtlerin Kürt Özgürlük Hareketi'ne verdiği maddi, manevi destek ve savaşçı katılımı çok fazladır. Bunu Türk devleti görmüştür. Türk devleti Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevileri kazandığını ve önemli destek aldığını görerek Alevilere karşı yeni bir politika yürütme ihtiyacı duymuştur. Türk devletini bu yeni tutumu yönelten kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketi'nin bir başarısıdır. Tabii ki sadece Kürt Özgürlük Hareketi değil, daha önce Türkiye'deki sol demokrat ve devrimci hareketler de Alevilerin sorunlarına karşı belirli bir duyarlılık göstermişlerdir. 1990’lı yıllardan itibaren Avrupa ve Türkiye'de özgün Alevi örgütlenmeleri geliştirilmeye başlanmıştır.
Kuşkusuz Özal zamanında İzettin Doğan eliyle Alevilerin örgütlendirilip demokrasi güçlerinden ve Kürt Özgürlük Hareketinden uzaklaştırmaya çalıştırılması ayrı değerlendirilmesi gereken bir kondur. İzettin Doğan’ın Cem vakfının bizzat devletin derinlikleri tarafından örgütlendirildiği, bu yönüyle bir devlet örgütlenmesi olduğunu söylemek gerekmektedir. Türk devleti, Kürt özgürlük mücadelesinin gelişmesi sonucu 1990’lı yıllardan itibaren Alevilere daha bir yumuşak yaklaşım göstermeye başlamıştır. Avrupa ve Türkiye'de Alevi Kürtlere Kürt Özgürlük Hareketi’nden uzaklaştırmak için Alevi örgütlenmelerinin önünü açmıştır. Ya da aleviler Türkiye devletinin eski politikalarından farklı olarak daha yumuşak politika izlemelerinden yararlanarak örgütlenmelere gitmişlerdir. Biz bunları belirtirken yanlış anlamaya meydan vermek istemiyoruz. Kürdistan Aleviler Birliği dışındaki Alevi örgütlenmelerinin devlet tarafından örgütlendirildiği ve devletin uzantısı olduğu biçiminde bir değerlendirme içinde değiliz. Bunu derken İzettin Doğan’ın Cem vakfını bunların dışında tutuyorum. İzettin Doğan’ın Cem vakfı kesinlikle devlet etkisinde, devlet desteğiyle kurulmuş, Alevileri hem Kürt Özgürlük Hareketi’nden hem demokrasi güçlerinden koparmak isteyen, hatta adım adım Sünniliğe götürmek isteyen bir örgütlenme olduğu açıktır.
Biz Alevilerin ayrı, özgün örgütlenmelerine karşı değiliz. Kaldı ki ilk özgün Alevi örgütlenmesini teşvik eden ve destek veren Kürt Özgürlük Hareketi’dir. Dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerin özgürlük ve demokratik haklarını savunmakta ve bu yönlü özgün örgütlenmelerin de Alevilerin demokratik haklarını kazanması ve özgürlüğe kavuşmaları açısından önemli etkileri olacağını söylemektedir. Alevilerin Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer almaları, özgün örgütlenmelerine engel değildir. Böylece kendi inançsal, kültürel değerlerini canlandırıp yaşatabilirler. İnançlarının gerektirdiği ibadetleri de özgürcü yapmalıdırlar. Ancak böyle kişiliklerini bulabilirler, kimliklerini bulabilirler. Gerçek özgürlükçü ve demokratik toplum ve kişilikler böyle ortaya çıkar. Kendi kimliğinin bütünlüklü olarak farkına varmayan, kendi kimliğinin ve toplumunun özgürlük ve demokrasi birikimini ortaya çıkaramayan, kendi üzerindeki baskılara karşı mücadele edemeyen bir toplumun iyi özgürlükçü, iyi demokrat olması, iyi özgürlük ve demokrasi mücadelesi veremsi düşünülemez.
Biz, Aleviler tek bir politik tutum içinde olmalı iddiası ve anlayışında değiliz. Ama tabii ki Aleviler örgütlü toplum olmalıdırlar. Kürt aleviler de örgütlenmelidir. Bu nedenle Kürdistan Aleviler Birliği örgütlendirilmiştir. Aleviler tek bir örgütlenme içinde yer alsın yaklaşımında da değiliz. Kürt Aleviler de diğer Aleviler de özgün örgütlenme içinde olmalıdırlar. Bütün Alevi örgütlenmeleri arasında ilişki de olmalıdır. Kürt Alevi örgütlenmeleriyle Türk Alevi örgütlenmeleri, yine Alevi Bektaşi örgütlenmeleri birbirleriyle ilişki ve dayanışma içinde olmaları doğru olandır. Çünkü Alevi Kürtlerin Kürdistan Aleviler Birliğinin acil etnik ve ulusal sorunları da vardır. Ama Alevilikle ilgili konular söz konusu olduğunda Türk Alevileriyle de ortaklaşacakları yanları var. Bu bakımdan güçlerini birleştirebilirler, dayanışma içinde olabilirler, bunlar kesinlikle yanlış şeyler değildir. Alevilerin kendi Alevi tarihlerini, kültürlerini öğrenmelerini, bunları kendi toplumlarına, çocuklarına taşırmaları, yaşatmaları, öğretmeleri yanlış bir şey değildir; yapılması gerekendir. Bunları yapmak diğer demokrasi ve özgürlük sorunlarından uzaklaşma, sadece Alevi sorunları üzerinde durup Alevicilik yapmak olarak ele alınmamalıdır. Nasıl ki Kürtlerin kendi özgürlük ve demokrasisi için mücadele etmeleri, bu konuda hassa olmaları birilerinin dillendirdiği gibi dar bir Kürtçülük olarak değerlendirilemezse, Alevilerin de kendi kimliklerinin, inançlarını özgürce yaşamaları için hassas olmaları ve mücadele etmeleri Alevicilik değildir.
Alevicilik nedir? Ulusal kimliği var, Kürt’tür ama “ben Aleviyim, başka şey bilemem” diyerek Kürtlüğünü inkar etmektir. Aleviyim, benim haklarım ve hukukum var, ama başkalarının hakları ve hukukları beni ilgilendirmez demek Aleviciliktir. Ben Aleviyim ve başkalarının haksızlığa uğraması, demokrasi mücadelesi, Kürtlerin özgürlük mücadelesi beni ilgilendirmez demek Aleviciliktir. Bunu yapanlar aslında en başta da Alevilere haksızlık etmektedirler, Aleviliğe ihanet etmektedirler. Alevilik bütün insanlığın özgürlüğünü ve eşitliğini ister. Bütün insanların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele verir. Tabii ki kendi kimliğinin, kültürünün özgürleşmesi için de mücadele verir. Alevi Kürtler tabii ki Kürt toplumunun etnik, kültürel değerlerine de sahiplenecektir. Ama Alevilik değerlerine de sahiplenirler. Alevi Türklerin böyle iki yönlü sorumluluk duymaları ne kadar doğalsa, Alevi Kürtlerin de hem inançsal kimlikleri konusunda hem ulusal etnik kimlikleri konusunda sorumluluk duymaları doğaldır.
Türkiye'deki Aleviler nasıl ki Türkiye'nin toplumsal sorunlarıyla ilgileniyorlarsa Kürt Aleviler de etnik kimliklerinden dolayı ezildikleri ve sorumlu yaşadıkları için Kürt özgürlük mücadelesi içinde yer alacaklardır. Bundan daha doğal ve doğru bir şey olamaz. Alevi Kürtlerin kendi ulusal kimlikleri, kültürleriyle, dilleriyle ilgilenmemesi aslında Aleviliğe de ihanet etmektir. Kendi ulusal kimliğine sahiplenmeyen aslında Alevilik kimliğine de güçlü biçimde sahiplenmez. Alevi kimliğine güçlü biçimde sahiplenemeyen de ulusal kimliğine güçlü biçimde sahiplenemez. Bu açıdan Alevilerin kendi özgün örgütlenmelerini gerçekleştirmede fayda var. Ama bu inançsal bir kimliktir, bir parti gibi ele alınamaz. Sivil toplum örgütleri gibi özgün Alevi örgütlenmeleri biçiminde ele alınması gerekiyor. Yoksa İslamiyet’in siyasete alet edilmesi, Yahudiliğin siyasete alet edilmesi, Hıristiyanlığın siyasete alet edilmesi gibi bir duruma Alevilerin de düşmesi olur. Aleviler devlet dışı toplumdur, iktidar dışı toplumdur. Alevilik gerçekten inançlar içinde belki de siyasete bulaşmamış, siyasi dincilik yapmamış, siyasal İslam gibi, siyasal Hıristiyanlık gibi, siyasal Yahudilik gibi inancına siyaset bulaştırmamış bir toplumdur. Bu bakımdan Aleviler devlet dışı ve siyasete inancını bulaştırmamış toplum olarak özgün örgütlenmelerini inançlarını siyasal dincilikten uzak bir biçimde yaşamaları önemlidir. Kuşkusuz Alevilerin hakları ve özgürlükleri açısından demokratik siyasal mücadele içinde yer alacaklardır.
Bu çerçevede tabii ki aleviler de siyasetle ilgilenecektir. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü temelinde Alevilerin ve tüm etnik ve dinsel toplulukların demokratik hakları ve özgürlüklerini kazanması için demokratik siyasete güç vereceklerdir. Bu çerçevede farklı partilere de sempati duyup içinde yer alabilirler. Kürdistan'daki Aleviler BDP'ye ilgi duyabilir ya da Hak-Par’a ilgi duyabilir, başka bir partinin programını benimseyebilir. Eğer Aleviliğin özgürlüğünü savunuyorsa, Alevilerin özgürlüğüyle etnik özgürlüğünü birlikte düşünüyorsa farklı partilere de sempati duyabilir. Ancak Alevi örgütlenmelerini bir sivil toplum örgütü gibi, kendi inançlarını örgütleme gibi ele almaları ve örgütlemeleri gerekir. Örgütlü olmaları ve kendilerine yapılacakları haksızlığa karşı çıkmaları gerekir. Böyle yaparlarsa o zaman bütün demokrasi güçleri içinde daha etkili olabilirler. Kürt Özgürlük Hareketi içinde daha etkili özgürlük ve demokrasi mücadelesi verebilirler. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi de Alevilerin sorunlarını dile getirebilirse, onları savunabilirse gerçek anlamda Özgürlük Hareketi olabilir; Kürtlerin haklarını gerçek anlamda tutarlı savunabilir. Bu yönüyle hem kendi özgün örgütlenmelerini yapabilirler hem de Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer alabilirler. Türkiye'de de kim Türk Alevilerin inançlarından gelen demokratik hakları ve özgürlüklerini iyi savunuyorsa o siyasi partiler içinde yer alabilirler. Ama kendi özgün Alevi örgütlenmelerini koruyabilirler. Bu ikisi birbirini dıştalayan yaklaşımlar değildir.
Alevi örgütlenmeleri yaklaşımımız kesinlikle böyledir. Ancak Alevi Kürtler aynı zamanda kendi kimlik sorunları nedeniyle de örgütsüz kalmamalılar, kendi ulusal kimliklerini savunan, özgünlüklerini savunan örgütler, partiler içinde de yerlerini almalıdırlar. Etnik kimlik sorunlarımızla ilgileniriz, ezilmiş inanç kimlikleri bizi ilgilendirmez demek ne kadar yanlışsa, biz inanç kimliğimiz içinde örgütlenmede yer aldık, bu nedenle etnik kimliğimiz ile ilgili örgütlenmede yer almaya gerek yoktur yaklaşımları da en az onun kadar yanlıştır. İkisi için de örgütlenme şarttır. İki konuda da haklarını iyi savunmak için örgütlenmelerini geliştirmesi gerekir.
Kürt Halk Önderi’yle yapılan görüşmede Dersim’de Ferhat Tunç’un kaybetmesi konusunda “Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerle yeterince ilgilenmiyor, bu nedenle bazı oy kayıpları olmuştur” biçiminde değerlendirme yapıldığında “ne demek, kendileri isteyecek, kendileri mücadelelerini verecek” yanıtını vermiştir. Yani özgün örgütlenerek mücadele etmeleri en doğal haklarıdır. Tabii ki PKK'nin bir Alevi görüşü vardır, demokratikleşme görüşü vardır, özgürlük görüşü vardır. PKK bu görüşlerini savunurken Kürt Alevilerin özgün örgütlenmesinin özgürlük ve demokrasi mücadelesine büyük katkı sunacağını düşünmektedir. Bu nedenle bizzat Kürdistan aleviler birliğinin örgütlenmesini isteyen de Kürt Halk Önderidir. Hatta birçok arkadaşa “siz de Alevisiniz, gidip Alevileri örgütleyeceksiniz, örgütsüz bir Alevi bırakmayacaksınız, Kürdistan Aleviler birliğinin içinde hepsini örgütleyeceksiniz hem özgürlük mücadelesinin içine çekeceksiniz hem de özgün örgütlenmeleri içine alacaksınız. Orada kendi kültürlerinin, kimliklerinin bilincine varacaklar. Kendi kimliklerinin bilincine vardıklarında özgürlük mücadelesinde daha iyi yer alırlar; böyle bir örgütlenme ve doğru bilinçlenme içinde olurlarsa devletin, başka güçlerin oyunlarına da gelmezler; hem kendi etnik sorunları konusunda hem de inanç sorunları konusunda haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarlar; bu temelde sorunlarını çözmeye çalışırlar” demiştir.
Öte yandan Aleviler kendilerine yönelik saldırılara karşı ancak örgütlü karşı koyabilirler. Yine inançlarına yanlış yaklaşımları ancak örgütlü olarak giderebilirler. Örgütlü Alevi toplumu kendi Alevi inanç kimliğini en iyi biçimde savunabilir, koruyabilir, yaşatabilir ve geleceğe taşıyabilir. Böylelikle özgürlük ve demokrasi bilinci daha da derinleşir, gelişir. Özelikle de Aleviler çok fazla ezildikleri için, inançları üzerindeki baskıyı derinliğine hissettiklerinde ve bunu ortadan kaldırmak için mücadele verdiklerinde özgürlük ve demokrasi bilinci daha da gelişir, daha da derinleşir.
Kürt Özgürlük Hareketi Alevilerin sorunların çözümü için bütün taleplerini desteklemektedir. Alevi kimliği tanınmalıdır. Alevi kimliğinin kendini özgün örgütlemesine müsaade edilmelidir. Sünniliğin bir mezhebi haline getirilme çabalarına kesinlikle son verilmelidir. Alevilerin Cemlerinin bir ibadet olduğunu görüp saygı göstermeleri gerekiyor. Alevilerin Cem evlerinde ya da evlerde Cem yapmaları özgür olmalıdır. Alevilerin zaten eskiden Cem evi yoktu, her ev Cem eviydi. Dolayısıyla Cem evlerinde ibadet yapacakları gibi herhangi bir Alevi evinde de Cem yapabilirler. Bunlar kesinlikle özgür olmalıdır. Geçmişte tekkelerin, zaviyelerin kapatılmasıyla Alevilerin de ibadet yapmaları, yani Cem yapmaları yasaklanmıştır. Cemler yasak olmuştur. Bir taraftan önyargıların Sünni toplumda Alevi düşmanlığı ortaya çıkarması nedeniyle, diğer taraftan da devletten Cemlerini gizlemişlerdir.
Aleviler Türkiye'de diyanet işlerinin kaldırılmasını istemektedir. Bu talebi biz de doğru görmekteyiz. Devlet doğrudan inançlarla ilgilenmemelidir. Sünni toplum kendisini örgütler din işlerini yerine getirir, Aleviler kendisini örgütler kendi din işlerini yürütür. Devlet ve dinin tamamen ayrışması lazım. Devletin dine karışmaması, dine müdahale etmemesi lazım. Dini yönlendirmemesi lazım. İslam dini şöyle olacak, Alevi inancı şöyle olacak, Êzidiler böyle olacak, Hıristiyanlar şöyle olacak dememesi lazım. Bütün dinsel örgütlenmeler -buna Sünni, Şafi ve Şii Müslümanlar ve Hıristiyanlar dahil- kendilerini devlet dışında örgütlemelidir. Aleviler de eskiden olduğu gibi devlet dışı toplum olarak kalarak inançlarını yaşatmalı ve ibadetlerini sürdürmelidirler. Toplumlar kendilerini örgütleyecek bu gücü bulabilirler. Devletin inançların kendini özgür örgütlemesini gözetme dışında herhangi bir müdahalesi olmamalıdır. İmamlara maaş, dedelere maaş bunlar kesinlikle kabul edilemez. Çünkü kimin parası alınırsa onun düdüğü çalınır. Devlet maaş verirse ortaya devletin imamları ve dedeleri çıkar.
Özellikle de Alevilerin devletçi olması kendi kimliklerine ihanettir. Belki İslamiyet’te devletçi zihniyet gelişmiştir. Kısa sürede devletle bütünleşmeler yaşanarak İslamiyet’e ihanet edilmiştir. Ama Aleviler yakın zamana kadar devletle bütünleşmemişlerdir; devlet dışı toplum olarak siyasal dincilikten uzak, siyasal Alevicilikten uzak kendi kültürlerini, inançlarını özünden uzaklaşmadan yaşamışlardır. Nasıl ki siyasal İslamcılık yanlışsa, siyasal Alevicilik de yanlıştır, siyasal Hıristiyanlık da yanlıştır.
Alevi toplumunun bütün taleplerini kayıtsız, koşulsuz desteklemekteyiz. Aleviler Cem evlerinin tanınmasını, Diyanet işlerinin kaldırılmasını, Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını, Madımak’ın müze olmasını istiyorlar. Bunlar çok makul ve kabul edilebilir isteklerdir. Aleviler kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle yaşamalıdırlar. Bu açıdan herkes Alevileri olduğu gibi kabul etmelidir. Hiç kimse Alevilere bir elbise biçmemelidir. Kuşkusuz inançsal özgürlüklerin de tek sınırı başka inançlara saygılı olmak ve onları tahrik etmemektir. Birbirini kışkırtmama dışında, birbirini tahrik etmeme dışında, birbirine saygılı olma dışında bütün özgürlükler tanınacaktır. Kuşkusuz tahrik ve kışkırtma derken keyfi değerlendirmelerden söz etmiyoruz. Sadece başka inançların ibadetlerini engelleme ya da hakaret etme gibi durumlardan söz ediyoruz.
Aleviler özgürce kendini ifade edecektir. Hiç kimse Aleviliğinden dolayı hor görülmeyecektir. Kültürlerini de özgürce yaşatacaklardır. Alevi kültürünün tanınması ve yaygınlaştırılması için basını da olur, akademileri de olur. Kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle örgütleyeceklerdir ve kesinlikle pozitif ayırımcılık yapılacaktır. Aleviler üzerindeki önyargıların kaldırılması için bizzat bütün siyasal partilerin sorumluluk alması gerekiyor. Alevilere yapılan haksızlığa karşı çıkılması gerekiyor. Alevilere karşı tarihte yapılan bütün haksızlıkların özeleştirisinin verilmesi gerekiyor. Sünni toplumu içinde de alevi düşmanlığı gelişmiştir. Sünni din adamlarının ve kanaat önderlerinin Alevilere karşı yanlış bir yaklaşım gösterildiği konusunda toplumu eğitmeleri gerekiyor. Hatta geçmişte taşınan önyargılar ve yapılan yanlışlıklardan dolayı özeleştirisel bir yaklaşım gerekiyor.
İnançlar farklı olabilir. Nitekim Hıristiyanlık da, Yahudilik de Budizm de farklı dinlerdir. Alevilik de kendine özgü farklı bir inançtır. Herkesin inancı kendisine değerlidir. Dolayısıyla Aleviliği Sünnileştirme, Sünni İslamiyet’in bir mezhebi haline getirme gibi yaklaşımlar da doğru değildir. Kendilerini ¬nasıl hissediyorlarsa öyle tanımlarlar. İbadetlerini de istedikleri gibi yaparlar. Kimse Alevilere camiye, kiliseye ya da Hac’a gidin diyemez. Alevilerde çok etkili bir Hüseyin kültü vardır. Ali’ye inançları farklıdır. Ancak Hüseyin’e ve Ali’ye yaklaşımları bir Hanifi İslam’ın, bir Şafi İslam’ın bir Şia İslam’ın yaklaşımından farklıdır. Bunu da herkesin saygıyla karşılaması gerekir. Ali’ye, Hüseyin’e nasıl bakıyorsak Aleviler de öyle baksın denilemez.
Özcesi Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevilere yönelik politikası dün de doğruydu, bugün de doğrudur. Hiçbir zmaan yanlış bir yaklaşım içinde olmamıştır. Hiç kimse Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevilere yanlış yaklaştığını söyleyemez, iddia edemez. Ancak pratik politikada yetersizlikten söz edilebilir. Alevilerin demokratik hak ve özgürlükleri, inanç özgürlükleri şimdiye kadar dillendirilmiştir. Anlaşılıyor ki Alevilikle ilgili bir sorun olduğunda daha fazla görüşünü belirtmesi, sözünü ve düşüncesini ortaya koyması gerekiyor.
Kuşkusuz esas çözüm de Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Türkiye demokratikleşmeden ne Kürtlerin güvencesi vardır, ne Alevilerin güvencesi vardır, ne Êzidilerin, ne Süryanilerin güvencesi vardır. Tek başına Aleviler özgürleşemez Türkiye'de. Tek başına Kürtler özgürleşemez, tek başına Süryaniler özgürleşemez. Çünkü Türkiye'nin esas kimliği Türklüktür, Sünniliktir. Eğer demokratikleşirse o zaman bütün kimliklere eşit mesafede olur, bütün inançlara eşit mesafede olur. Biz buna Demokratik Ulus çözümü diyoruz. Demokratik Ulus içinde bütün kimlikler horlanmadan, inançlar birbirini horlamadan, etnik kimlikler birbirini horlamadan özgürce, kardeşçe yaşar. Biz tüm sorunların çözümünü Demokratik Ulus yaklaşımı çerçevesinde Türkiye'nin demokratikleşmesinde görüyoruz.
Kesinlikle açığa çıkan bir gerçek vardır. O da Kürt halkı özgürleşmeden Türkiye'nin demokratikleşmeyeceği ve gerçek demokrasiye kavuşamayacağıdır. Dolayısıyla Kürt sorunu anayasal demokratik bir çözüme kavuşmadan Aleviler de gerçek anlamda özgürlüğe kavuşamayacaklardır. Gerçek anlamda demokrasinin olmadığı Türkiye'de de Alevilere Cem vakfı gibi ya da AKP gibi bir şekil vermeye, bir kalıp verilmeye çalışılacaktır. Bu açıdan Alevilerin dün olduğu gibi bugün de bütün demokrasi güçleriyle, özgürlük güçleriyle birlikte olması gerekiyor, onlarla yan yana olması gerekiyor.
Kürt özgürlük mücadelesi bugün Türkiye'deki demokrasi dinamiğinin en önemli gücüdür. Bu açıdan Alevilerin yeri Kürt özgürlük mücadelesinin yanıdır. Zaten Alevi Kürtler Kürt özgürlük mücadelesi içinde önemli düzeyde yer almaktadır. Son seçimde oluşan Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku Alevilerin de içinde yer alması gereken siyasal bir platformdur. Türk Alevilerinin yeri de esasa olarak burasıdır. Kuşkusuz bir daha vurgulamalıyız ki Alevilerin bu tür siyasal örgütlenmeler ve hareketler içinde yer almaları özgün örgütlenmeler yapmaları önünde engel değildir. Aksine kendi özgün örgütlenmelerini geliştirdikçe bulundukları demokrasi platformuna, siyasal örgütlere, demokratik örgütlere daha fazla hizmet edeceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder