Yine kritik aşama, yine tarih uzatmalar, yine Türk gazetecilerinin Kandil ziyaretleri, Türk köşe yazarlarına yönelik övgüler, siyaset oyunları… Yine opersyonlar; alınıp verilen sözler, tutuklu milletvekilleri falan… Türk sömürge rejimini yenileme ve son Kürt isyanını bastırma provaları içinde bir tımarhane olan Türk meclisine girmek için zorlanan koşullar, görüşmeler, atıp tutmalar, verip veriştirmeler, uyduruk çözüm arayışları… Kürt ve Kürdistan sorunu bu değil. Kürt ve Kürdistan sorununu Türk devletinin onaylayacağı veya onaylamak zorunda kalacağı 30-40 siyasetçinin seçilmesi olarak algılayanları özgürlük, adalet ve Kürdistan diye inleyen milyonların hayal kırıklığı bekliyor.
Çünkü bugün için tartışılan hiçbir şey ve atılan adımlar, baskı ve
zulüm altında inleyen milyonlarca Kürt kitlesinin yaşamında en ufak bir
değişikli yaratmıyor.
Sömürgeci Türk sistemi, simge olaylar ve simge unsurlar yaratarak Kürt
ve Kürdistan sorunun seyrini çarpıtıyor. Doğrusu bu işi iyi beceriyor.
Tutukla, hapise at, ceza ver, siyaseten yasakla… Kürt halkının bütün
direniş enerjisini bu yolda kullan… Daha sonra bu uygulamaları
kaldırmayı Kürt sorunun çözümü olarak yuttur!
KCK, PKK ve Öcalan’ın sorunları Türk devletiyle tartışmalarında bir
sorun yok. PKK’nin silahlı güçlerinin dağdan indirilmesi konusunun sık
sık dile getirilmesinde de bir sorun yok. PKK ve Başkan Öcalan’ın Türk
devletiyle bazı konularda uzalaşma aramalarını da sorun yapmamak
gerekiyor.
Çünkü sorunun aslı, çözüm tartışmalarının ve girişimlerinin başladığı
noktada ortaya çıkıyor. Türk devletinin bütün kurum ve kuruluşlarını
muhafaza ederek girişilecek çözüm teşebbüslerinde, teşebbüsten hemen
sonra Kürt kitlelerinin yaşayacağı hayal kırıklığını giderecek herhangi
bir kurum ve kuruluş da bulunmuyor.
Çözüm tartışmaları yamuk başlamışsa, kandırma üzerine kuruluysa
sonuçlar da yamuk ilerler ve yamukluk, siz buna potluk diyin, elbise
üste giyildikten kısa bir süre sonra ortaya çıkar.
Türk devletinin Kürt sorununu çözme kapasitesi yoktur. Türk devleti ya
isyan bastırır ya da çözülür. 100 yıldır bu topraklarda Rumlara,
Ermenilere, Asuri-Süryanilere, Kürtlere ve solculara vurmuş bir
devletin, kadrolarını ve halkını da bu vuruşa göre biçimlendirmiş bir
devletin çözüm kapasitesi nedir?
Yarattığı halk, içinde olduğu felsefe ve bu felsefe doğrultusunda
oluşturduğu asker ve sivil bürokrasi sorunların çözümüne engeldir.
Kapasitesi ve felsefesi berbattır. Hile ve yalan üzerine kuruludur.
Antları, yeminleri, şifreleri, sınavları, kitapları ırkçılık, yalancılık
ve ayrımcılık üzerine kuruludur. Türk sistemi kol, bacak ve beyniyle
hastadır.
Sokakların, köylerin ve şehirlerin isimleri bile sorunludur, sahtedir.
Tasfiye edilen Kemalist-serseri unsurların yerini sivil ve asker İmam’ın Ordusu almıştır.
İşçilik, memurluk, bekçilik, polislik, kaymakamlık ve valilik ve
askerlik alanları dinci ve muhafzakar Türklük tarafından fethedilmiştir.
Kürt halkına ve onun kimlik ve kişilik isteyen sıradan insanlarına bu
düzen içinde yer yoktur, yer bırakılmamıştır.
Dört yılda bir tartışılan baskı, zulüm ve yoksulluk altında inleyen
milyonların hayatındaki değişiklikler değil, onların oylarıyla kaç
belediye başkanlığı ve milletvekilliği alındığıdır.
Güvenliği İmam’ın Ordusu tarafından alınan; işçi, memur ve bürokrasi
alanları dinci ve muhafazakar Türklük tarafından paylaşılmış şimdiki
devlet Kürt sorunun çözümüne her zamankinden daha uzaktır.
Ben böyle yazdığımda, bizden dinsel ayet türü hazır çözüm reçeteleri bekleyen arkadaşlarımız, peki ne olacak diye soruyor.
Doğrusu, Irak, İran ve Suriye’de çevre temizliği yapıldıktan sonra
insanlığa yük haline gelmiş Türk devletinin mevcut haliyle
bırakılacağını hiç düşünmedim. Devletlerin ömrü de insanlar gibidir.
Doğar, genç olur, orta yaşları yaşar, vakti geldiğinde söner…
Bir zamanların süper gücü Sovyetler Birliği’nin dağılacağına kaçımız
inanıyorduk? Onlar da güya açıklık ve yeniden yapılanma çalışmalarına
girmişler, Sovyetler Birliği’ni kurtarabileceklerini düşünmüşlerdi. Kürt
sorununun gerçek çözümünde ortada mevcut halli bir Türk devletinin
kalmayacağını herkes biliyor. Onun için oyalayabildikleri kadar
oyalıyorlar.
Türk siyesetine bulaşmış ve onun kap ve kalıbına girmiş Kürt
siyasetlerinden de pek umutlu değilim. Herkes uzatmaları oynuyor. Lastik
gibi, uzatabildiğin kadar uzat ve arkadan gelenlere devret sorunu…
Bizim için sorunun çözümü bellidir. Çözüm girişimlerinin niteliğini,
milletvekilliğini meslek haline getirmiş 20-30 Kürdün seçilmesi değil,
halkın sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yaşamındaki ilerlemeler
belirler.
İşkence yapamayan, top atışlarıyla günü ve geceleri karşılayamayan,
devriye çıkaramayan, her fırsatta öldüremeyen, biber gazı sıkamayan ve
tutuklayamayan bir Türk devleti Kürdistan’da ölüdür.
Sorunun şimdiki ele alış biçimi bir yanılsamadır. Yanılgılar büyüktür.
Kürt sorununun büyüklüğü uyduruk çözümler gündeme sokulduğu zaman daha
iyi anlaşılacaktır…
Türk devleti ya bu isyanı bastıracak ya da dağılacaktır.
Bunun böyle olduğu çözüm denen zehir acılığındaki şerbeti bir güzel içtiğimizde daha iyi anlaşılacaktır.
21. Yüzyılda Kürtlerin yeni bir Türk devletine ihtiyacı yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder