21 Ekim 2012 Pazar

Sallantıdaki Türkiye

On yıldır Türkiye siyaset sahnesinde siyasal bir karışıklığa şahit olmadık. Ama 2014 itibariyle, içerde ve yanı başında devam eden karmaşa yeni partilerin ortaya çıkışına ve hatta belki de AKP’nin çözülmesine yol açabilir

Yarı-özerk Suriye Kürtlerinin sahneye çıkmasıyla yeni bir dış basınç daha eklendi. Ayrıca Erbil ve Bağdat arasındaki süreğen politik sorunlar, Kürtlerin Irak’tan muhtemel kopuşuna işaret ediyor. Türkiye’nin Kürtleri Suriye’deki olaylardan etkilenecek, Irak parçalanırsa daha da fazla etkilenecekler. Irak’ta ayrışma kolay olmayacak ve muhtemelen de kanlı olacak. Bu durumda, ne Türklerin ne de Amerikalıların Kürtleri kurtarmak için askeri olarak harekete geçeceğine inanmak kolay olur. Kürt meselesi nedeniyle Erdoğan sanki sallantıdaymış gibi görünüyor ve PKK ile başa çıkma yönündeki çabaları çılgınca ve kifayetsiz bir manzara oluşturuyor. Erdoğan ayrıca pek çok Kürt vekili PKK destekçileri diye meclisten atmaya odaklanmış görünüyor ki, bu bir uzlaşma önlemi olmaktan çok uzak. Erdoğan can yakıyor ve seleflerinden pek çoğu gibi Türk milliyetçiliğine başvuruyor ve ülkenin milliyetçi partisinden destek görüyor.


İç politika

Bu çalkantı süresince, Erdoğan Türkiye’nin anayasasını başkanlık sistemine geçecek biçimde değiştirmeye karar vermiş görünüyordu. Yeni anayasa, 1980 askeri darbesinin Türkiye’ye bıraktığının yerine geçirilmek üzere tasarlanıyor. Bu politik sorun Türkiye’yi sürekli meşgul ediyor ve hem iç hem de dış politikayı etkiliyor; çünkü Erdoğan, başkanlık özlemleri üzerinde kötü etkide bulunabilecek bütün unsurları bertaraf etmek istiyor. Çoğu Türk, Erdoğan’ın bu çabasından en sonunda vazgeçeceğini düşünüyor.

Politik gerilimler yükseliyor ve çoğunlukla Erdoğan’a yöneliyor. Hoşnutsuzluklar giderek çoğalıyor, ki bunlar sadece Erdoğan’ın Suriye politikası ile sınırlı kalmayıp onun devam eden otoriteryanizmini, eleştiriye karşı tahammülsüzlüğünü ve yurtsever bir örtü altında medyaya karşı yürüttüğü savaşı da kapsıyor.


Ek olarak, Türkiye’de giderek tırmandığı görülen İslami pratikler, okul sisteminde daha fazla çocuğun dini okullara yönlendirilebilmesini sağlayan değişiklik ve Erdoğan’ın ahlaki konulardaki artan kişisel müdahalelerine ilişkin kaygılar devam ediyor. Kimi zaman tâli iç meseleleri kullanıyor; mesela dikkatleri diğer ciddi sorunlardan uzaklaştırmak için, sezaryeni ve kürtajı yasaklama açıklamaları bunun örnekleriydi.


Politik muhalefet hala güçsüz ve Erdoğan’ın karizmasına ya da politik cesaretine meydan okuyacak bir rakip yok. Ancak destekçileri arasında dahi kaygılar çoğalıyor. Önde gelen AKP’li politikacılar AKP tüzüğündeki üç dönem kuralıyla sınırlandırılmış durumdalar ve Erdoğan kuralları değiştirmediği takdirde, bu durum pek çok mutsuz üst düzey insan yaratacaktır. Bununla beraber, Suriye ve Kürt sorunları yakın zamanda bir felakete yol açmazsa, Erdoğan istediği gibi bir anayasa değişikliği için gerekli desteği koruyabilir. Ama eğer ki (yavaşlayan ama görece iyi dayanan) ekonomi düşüşe geçerse, heveslerini kursağında bırakabilecek büyük bir belayla karşı karşıya olacaktır.


Gidişat nereye?

Türkiye hala Erdoğan’ın ülkesi. Dev bir heykel gibi ona hükmediyor ve hataları ne olursa olsun kişisel popülaritesini koruyor. Muhalefet partileri için onu yaralamak güç. Geçen yıl mide kanserini aldırdığında (kolon kanseri ameliyatını kastediyor; çevirenin notu), Türk hükümeti iki hafta boyunca neredeyse felç olmuştu. AKP’nin, mevcut büyük otağında onsuz hayatta kalabileceğini görmek zor.

Gelecek her zamankinden daha bulutlu. Suriye savaşı daha uzun sürerse ve belki savaş bittikten sonra daha karmaşık bir hal alırsa, politika sahnesi daha da kötüleşecek. Erdoğan’ın Ortadoğu’yu değiştirmeye dönük emelleri gerilediyse de ortadan kalkmış değil. Din, dünya perspektifiyle bütünleşik kalmaya devam ediyor; Olimpiyatların Müslüman bir ülkede düzenlenmesini istiyor. Ancak Ortadoğu’nun, yükselen mezhepçiliği ile daha büyük bir sorunu olabilir. Erdoğan son derece hiddetli bir biçimde, Suriye savaşının etkileri ile ve Irak’ın (Erdoğan’ın ülkesindekiler de dahil) bütün Kürtler üzerinde yaratacağı muhtemel kırılmayla başa çıkmaya çalışıyor.


Erdoğan, aynı zamanda Batı’yla temaslarında muazzam bir deneyim biriktirdi ve şu anda iktidara geldiğindekine göre çok daha donanımlı bir perspektife sahip. Hala bir NATO destekçisi olmayı sürdürüyor ve Batı’yla daha yakın ilişkiler kurma yönünde hareket etti. Onunla Obama arasındaki kişisel ilişki kusursuz. Ancak, Erdoğan’ın da politik olarak işine gelen anti-Amerikancılık Türkiye’de hala güçlü bir politik kuvvet. Erdoğan adanmış biri ancak gerçeklerden kopmuş değil. Ve Kürt sorunu bütün tezahürleriyle, Erdoğan’ın Aşil topuğuna dönüşebilir.


On yıldır Türkiye siyaset sahnesinde siyasal bir karışıklığa şahit olmadık. Bugün ise kimi filizlenmeler var. Bir politik değişim öngörmek zor, özellikle de Erdoğan’ın hakimiyeti dikkate alındığında; ve ona karşı bahse girmek ahmaklık olur. Ama 2014 itibariyle, içerde ve yanı başında devam eden karmaşa yeni partilerin ortaya çıkışına ve hatta belki de AKP’nin çözülmesine yol açabilir. Bu arada, Türkiye önemli, dinamik ve sonu gelmez sürprizlerle dolu bir yer olmayı sürdürüyor.


Morton Abramowitz

[National İnterest’teki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir]

Hiç yorum yok: