Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK), "Halkların Adalet, Özgürlük
Arayışları ve Mücadeleler" başlıklı Ortadoğu Konferansı başladı.
Boğaziçi Üniversitesi Ayhan Şahenk Salonu'nda gerçekleştirilen
konferansa çok sayıda ülkeden konuşmacı katılıyor. İki gün sürecek
konferansta, Ortadoğu'da değişen durum ve bu değişen dinamiğin yarattığı
sorunlar ve olanaklar tartışılıyor.
Konferansın açılış konuşmasını, HDK Yürütme Kurulu adına Prof. Dr. Fatma Gök yaptı. Gök, Kürtçe, Arapça ve Türkçe salonu selamladı. Fatma Gök, HDK'nin halkların ortak mücadelesini güçlendirmek için kurulduğunu söyledi. Konferansın konusunun halkların mücadele arayışını ortaklaştırmak olduğunu söyleyen Gök, Ortadoğu'da halkların ayaklandığını belirtti. Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin bedenini ateşe vermesiyle halkların isyan kıvılcımının ateşlendiğini belirten Gök, "Ortadoğu'da olduğu gibi kapitalizmin merkezinde yaşayan halklar da emek kesimi de ayakta. HDK olarak bu hareketleri yakından takip ediyor ve destekliyoruz" dedi.
‘KÜRTLER YILLARDIR ACILI AMA COŞKULU BİR TARİH YAZIYOR’
Konuşmasında Suriye'deki Kürtlerin geleceklerini belirleme iradesini yürekten selamladığını belirten Gök, Kürtlerin yıllardır Türkiye'de acılı ama coşkulu bir tarih yazdığını belirtti. Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine de dikkat çeken Gök, "Yüzlerce insan bugün 39. gününe giren açlık grevlerinde. Tutsakların isteklerinin karşılanması için hükümetin adım atması gerekir" diye konuştu. "HDK olarak 'Çatışma değil müzakere' kampanyası başlattık. Bu dilekle tüm bölgede barışın gelmesi, Türkiye toplumunun vicdanının açılmasına vesile olması dileğiyle konferansa başarılar diliyorum" diye konuştu.
'ARAP HALK HAREKETLERİ VE MÜCADELELERİN GELECEĞİ'
Konferansın ilk oturumunda, "Arap Halk Hareketleri ve Mücadelelerin Geleceği" tartışıldı. Ahmet Tonak'ın moderatörlüğünü yaptığı oturuma araştırmacı yazar Foti Benlisoy, Mohamed Waked (Mısır, akademisyen), Hamma Hammami (Tunus İşçi Partisi), Lhoussain Lahnnaoui (Fas, Demokratik Yol Partisi), Sevim Dağdelen (Almanya Sol Parti, parlamenter) konuşmacı olarak katıldı.
'ARAP HALKI KORKU DUVARINI YIKTI'
Fas Demokratik Yol Partsi'nden Lhoussain Lahnnaoui, "Tüm Arap coğrafyasında halklar ayakta ve bu devrimci durum karşısında bizler de hareket halindeyiz" dedi. Yolsuzluklara ve baskılara karşı hakların isyanının emperyalistlerin veya İsrail'in bir müdahalesiyle gerçekleşmediğini belirten Lahnnaoui, bütün bu süreçler halk isyanlarıyla yaşandı" diye konuştu. "Bu devrimci sürecin birkaç sonucu olduğunu" söyleyen Lahnnaoui, "Bu hareketin birinci halkası, öznesi halktır. İkincisi, aydınlar bu süreçte önemli rol oynadı. Bununla birlikte bazı aydınlar emperyalistlerle işbirliğine girdi. Üçüncü olarak bir lider varlığının önemli" dedi.
"Devrim süreçlerinde sınıfsal çatışmaların çok düşük olduğu bir sürece yaşıyoruz" diyen Lahnnaoui, her sürecin kendi özgünlükleri olduğu gerçeğini dikkate alarak, halkın içerisinde politika yapmanın önemine dikkat çekti. ABD ve gerici ülkelerin İslamcı hareketleri halkın içerisinde güçlenmesinin önünü açtığını belirterek, devrimci güçlerin halkın içerisine ulaşamadığını ve iktidarı alamadığını ifade etti. Hala iktidara oynayacak devrimci olanakların olduğunu söyleyen Lahnnaoui, devrimci demokratik güçlerin birleşmesinin önemine dikkat çekti, HDK örneğini verdi.
Fas'ta yaşanan gelişmeleri aktaran Lahnnaoui, Fas halkının 20 Şubat Hareketi olarak adlandırılan hareket başlattığını söyledi. Bu hareketin farklı sınıflardan insanları kapsadığını ifade eden Lahnnaoui, "2007'de başlatılan reforma karşı halk hareketi dağınık bir şekilde devam etti. Bu anlamda 20 Şubat hareketi yeni bir şey değil, öncesi olan bir halk hareketidir" dedi.
Fas'ta sokak hareketlerinin devam ettiğini belirten Lahnnaoui, "Halk, korku duvarını yıktı. Hakları mücadele ederek kazanım elde edeceklerini gördü" diye konuştu. Daha önce muhaliflerin anayasa değişikliği talebi karşılanmazken, halkın sokaklara düşmesiyle birlikte anayasa değişikliğinin gündeme geldiğini söyleyen Lahnnaoui, "Kral, on beş gün içerisinde anayasayı değiştirmek zorunda kaldı" dedi. Lahnnaoui, 27 Nisan'da da daha çok sendikaların öncülük ettiği bir hareketin doğduğunu söyledi. Bu hareketin Mısır ve Tunus'taki deneyimden yola çıkarak işçi hareketinin her şeyi gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen Lahnnaoui, "Başkent Rabat'ta rejim demokratikmiş gibi kendini gösterdi ancak başkent dışındaki yerleşim yerlerinde saldırılar gerçekleştirdi" diye konuştu. Siyasi olarak da Türkiye'deki AKP benzeri bir partiye hükümet kurdurduklarını belirtti. "Kurulan şekli hükümete karşı 20 Şubat hareketi yeniden doğdu, hareketini artırarak sürdürüyor" diyen Lahnnaoui, mücadelelerin süreceğini söyledi.
'TUNUS VE MISIR'I BÜYÜK UMUTLARLA KARŞILADIK'
Alman Sol Parti'den milletvekili Sevim Dağdelen, "Hepimiz Tunus ve Mısır'daki hareketleri büyük umutlarla karşıladık" dedi. Bu ayaklanmaları NATO, BM ve Avrupa Birliği'ne karşı duyulan tepkinin bir sonucu olarak değerlendiren Dağdelen, bu ayaklanmaların ilk ipuçlarının, 2010 Ekimindeki protesto gösterileriyle ortaya çıktığını ifade etti. Umut ve beklentileri fazla olsa da ayaklanmanın sonuçlarının bilançosunun olumsuz olduğunu söyleyen Dağdelen, Mısır, Tunus, Libya'da gerici güçlerin iktidarı ele geçirdiğini belirtti. Yemen ve Bahreyn gibi ülkelerde silah gücüyle halkların eylemlerinin bastırıldığını söyleyen Dağdelen, "Halkların özgürlük mücadeleleri, 'teröre karşı mücadele' adı altında dışarıdan müdahalelerle bastırılmaya çalışılıyor" dedi.
Askeri açıdan klasik anlamda bir savaşla karşı karşıya olmadıklarını, asimetrik olarak adlandırılan bir savaşla karşı karşıya olduklarını söyleyen Dağdelen, "Libya'da, Suriye'de farklı güçler silahlandırılarak, iktidarlar düşürülmeye çalışılıyor" diye konuştu. Dağdelen, ABD'deki seçim durumuna göre Ortadoğu'da müdahalelerin yaşandığına dikkat çekti. Dağdelen, Ortadoğu’nun Balkanlaştırılmak istendiğini belirtti.
Dağdelen, "Başta Ortadoğu olmak üzere ezilen halkların özgürleşmesi için, kapitalist merkezlerin, örneğin Almanya'da halkların da ayaklanması gerekir" diye konuştu.
'HER ŞEY MÜBAREK'İN İSTEDİĞİ GİBİ GİDİYOR'
Mısırlı akademisyen Mohamed Waked, "Mısır'da devrimden sonra yaşanmakta olan bir gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Mısır'a ilk cumhurbaşkanlığı düzeyinde ziyaret Türkiye tarafından gerçekleştirildi. O tarihten itibaren irili ufaklı bir dizi toplantılar yapılıyor. AKP ve Müslüman Kardeşler'in tahakkümü dışında olsa olsa birkaç toplantı yapıldı. Toplantıların büyük bölümü, Mısır'ı ABD'ye yakınlaştırma toplantılarıdır" dedi.
Toplantıların önemli kesiminin iş dünyasını ilgilendirdiğini belirten Waked, "Bu toplantılar hepimizi ilgilendiriyor. Olanaklarımız kısıtlı ancak solun da bu gelişmelere yanıt vermesi gerekiyor" diye konuştu. El Jazire televizyonunun bu süreci destekleyen önemli bir aktör olduğunu belirten Waked, "Bu toplantı, halihazırda bu toplantılar dizisine karşı yapılan ikinci toplantı" diye konuştu. Mısır'da soldan sağa herkesin Türk modelini tartıştığını söyleyen Waked, "Biz tabi ki Türk modelinin ne olduğunu biliyoruz. Ancak halk için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Devrimi yapan bir halk yanıltılıyor" dedi. Filistin 2. İntifadası ile oluşturulan halk hareketinin bugünkü Mübarek rejiminin düşürülmesine yol açtığını belirten Waked, "Mısır devrimi anlatıldığı gibi basit bir süreç değildir" dedi.
Mısır'da ekonomik değişiklikleri, 'diktatör' olarak Mübarek'in gerçekleştiremediğini ancak 'demokratik' seçimle gelmiş Mürsi'nin gerçekleştirebileceğine dikkat çeken Waked, "Her şey tam da Mübarek'in istediği gibi ilerliyor" diye konuştu. Son birkaç ayda kayıt altına alınmış 34 insanın sokakta infaz edildiğini belirten Waked, "Polis, gittikçe Mübarek döneminin polisi olmaya gidiyor. Ancak bu daha fazla devam edemez" dedi.
Mursi yönetiminin Gazze'ye giden tünelleri yıktığını, ABD heyetinin bizzat bu yıkımı denetlediğini vurgulayan Waked, "1929'da kurulan Müslüman Kardeşler'e karşı Tahrir'de ilk kez eylemler gerçekleşti. Bu yeni bir durumdur. Mısır'da çok güçlü bir demokrasi hareketi var. Farklı cepheler, platformlar var. Müslüman Kardeşler kendi içerisinde tartışma yaşıyor" şeklinde konuştu. Yeni bir sol hareketin doğmakta olduğunu belirten Waked, bu hareket içerisinde liberal eğilimlerin de olduğuna dikkat çekti.
'ARAP DEVRİMLERİNDE EMEK HAREKETİ GÖRÜLMÜYOR'
Yazar Foti Benlisoy, "Burada birçok soruya yanıt vermemiz gerekiyor. En önemlisi de, toplumsal halk hareketlerinin doğurduğu devrimci olanakları nasıl değerlendireceğimize yanıt vermemiz gerekiyor. Bu halk hareketlerden nasıl devrimci sonuçlar çıkaracağımızı planlamamız gerekiyor" dedi. Türkiye sol hareketinin Ortadoğu politikalarına müdahale etmede geç kaldığına dikkat çeken Benlisoy, "Tek tek ülkelerle nasıl ilişkilenmek gerektiği sorunu bir yana, uluslararası ölçekli politikaların da doğru anlaşılması gerekiyor" diye konuştu.
Tunus ve Mısır'daki halk hareketlerinde mücadele dinamiklerinin emek taleplerinin görmezden gelindiğini belirten Benlisoy, "Tüm dünyadaki son iki halk hareketlerine bakıldığında, emek ve özgürlük talepli mücadelelerin büyümekte olduğu görülebilir" dedi. Benlisoy, "Tunus'ta bedenini ateşe veren Muhammed Buazizi ile İtalya'da bedenini ateşe veren 57 yaşındaki işsizi aynı kapsamda görmeliyiz. Mısır'da polis şiddetiyle katledilen Halid Sait ile Yunanistan'da polis tarafından öldürülen Aleksis'i birlikte görebilmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Halkların iktisadi taleplerinin görmezden gelindiğini belirten Benlisoy, "Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesini engelleyemedik ama zihinlerde iktidar kurmasına izin vermemeliyiz" şeklinde konuştu. "Kapitalist kriz Suriye ve Mısır'da rejimlerin altını oyuyor. Bu kriz sadece bu ülkelerde ayaklanmaları beslemiyor, aynı zamanda Yunanistan'da, İspanya'da güç biriktiriyor. Geleceksizlik, güvencesizlik, yapısallaşmış işsizlik, karşı dinamikleri harekete geçiriyor" dedi. Benlisoy, emperyalistler arasında da hegemonya krizi bulunduğunu belirtti, "Devrimci sürecin uluslar arası süreçte yarattığı yeni mücadele alanlarını doldurmamız gerekir, yeni çatlaklar oluşturmamız gerekir" dedi.
HAMMAMİ: YAŞANANLAR ARAP DEVRİMİDİR
Tunus İşçi Partisi lideri Hamma Hammami, Tunus ve Arap coğrafyalarındaki halk ayaklanmalarının Siyonist ve emperyalist plan olduğu şeklinde propagandalar yapıldığını söyledi. Halk hareketinin geleceği olmadığı şeklinde söylentiler yayıldığını söyleyen Hammami, "Bunlar, Arap dünyasında yaşanan gerçekleri gözden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Oportünist kimi güçler de eski diktatörün yanında durdular. Bizler, yaşanan bu gelişmeleri devrim olarak tanıyoruz" dedi.
Arap coğrafyasındaki işgalin halkları devrime ittiğini belirten Hammami, "Mısır ve Tunus örneğinde olduğu gibi, kendi iç dinamikleri de halkları ayaklandırdı" diye konuştu. 2008'de başlayan isyanların devrimin ilk nüveleri olduğunu söyleyen Hammami, halkın bu devrimci harekete kitlesel olarak katıldığını, Tunus ve Mısır diktatörlüklerinin varlığının da halk ayaklanmasını tetiklediğini vurguladı. Diktatörlüklerin reform vaatlerini yeterli bulmayan halkın demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, sosyal adalet talepleriyle sokaklara çıktığını söyledi.
Mısır başta olmak üzere devrimlerin sonuna kadar gidemediğini belirten Hammami, iktidarın bir sınıftan başka bir sınıfın eline geçmediğini ifade etti. Hammami, "Mısır ve Tunus'ta çok az da olsa kısmi demokratik hakların kazanıldığını görmek gerekir" dedi. Sendikalar ve kadın örgütlerinin bu devrimci süreçte yer aldıklarını söyleyen Hammami, buna karşı örgütlenme, bilinç eksikliği ve önderlik sorunu nedeniyle devrimin sonuna kadar götürülemediğini söyledi. Bunun, emekçi işçi hareketinin eksikliği olduğunu vurguladı.
Hammami, emperyalist güçlerin bu devrimleri izlemekle kalmadıklarını, "Mısır ve Tunus'ta emperyalistler ılımlı İslamcıları desteklediler. Libya ve Bahreyn'e doğrudan müdahale ettiler. Yemen ve Suriye'de iç savaş yaratmaya çalıştılar" dedi.
Hammami, "Tüm bunlara rağmen devrimci süreç bitmemiştir. Bin Ali'yi devirdik. Bin Ali'den sonra iki hükümet düşürdük. Yeniden sokaklardayız. İşçiler, çiftçiler, işsizler yeniden ayaklandı" diye konuştu. Hammami, "Parlamentoda değil, sokakta haklarımızı savunuyoruz. Dinsel motif altında diriltilmeye çalışılan neoliberal politikaları yıkacağız. Dinci Nahta'nın karşısında liberal bir parti daha oluşturulmaya çalışılıyor. 7 Ekim'de 12 yapının bir arada olduğu yeni bir cephe yarattık. Bu, Tunus'ta şimdilik 3. güç konumundadır. Bin Ali'yi devirdiğimiz gibi, gerici iktidarları da devireceğiz. Gelecek bizden yana" dedi.
HDK'nin Ortadoğu Konferansı, öğleden sonra "Günümüz Bölge Dinamikleri ve Filistin Halkının Mücadelesi" konulu oturumla devam edecek.
ANF
Konferansın açılış konuşmasını, HDK Yürütme Kurulu adına Prof. Dr. Fatma Gök yaptı. Gök, Kürtçe, Arapça ve Türkçe salonu selamladı. Fatma Gök, HDK'nin halkların ortak mücadelesini güçlendirmek için kurulduğunu söyledi. Konferansın konusunun halkların mücadele arayışını ortaklaştırmak olduğunu söyleyen Gök, Ortadoğu'da halkların ayaklandığını belirtti. Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin bedenini ateşe vermesiyle halkların isyan kıvılcımının ateşlendiğini belirten Gök, "Ortadoğu'da olduğu gibi kapitalizmin merkezinde yaşayan halklar da emek kesimi de ayakta. HDK olarak bu hareketleri yakından takip ediyor ve destekliyoruz" dedi.
‘KÜRTLER YILLARDIR ACILI AMA COŞKULU BİR TARİH YAZIYOR’
Konuşmasında Suriye'deki Kürtlerin geleceklerini belirleme iradesini yürekten selamladığını belirten Gök, Kürtlerin yıllardır Türkiye'de acılı ama coşkulu bir tarih yazdığını belirtti. Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine de dikkat çeken Gök, "Yüzlerce insan bugün 39. gününe giren açlık grevlerinde. Tutsakların isteklerinin karşılanması için hükümetin adım atması gerekir" diye konuştu. "HDK olarak 'Çatışma değil müzakere' kampanyası başlattık. Bu dilekle tüm bölgede barışın gelmesi, Türkiye toplumunun vicdanının açılmasına vesile olması dileğiyle konferansa başarılar diliyorum" diye konuştu.
'ARAP HALK HAREKETLERİ VE MÜCADELELERİN GELECEĞİ'
Konferansın ilk oturumunda, "Arap Halk Hareketleri ve Mücadelelerin Geleceği" tartışıldı. Ahmet Tonak'ın moderatörlüğünü yaptığı oturuma araştırmacı yazar Foti Benlisoy, Mohamed Waked (Mısır, akademisyen), Hamma Hammami (Tunus İşçi Partisi), Lhoussain Lahnnaoui (Fas, Demokratik Yol Partisi), Sevim Dağdelen (Almanya Sol Parti, parlamenter) konuşmacı olarak katıldı.
'ARAP HALKI KORKU DUVARINI YIKTI'
Fas Demokratik Yol Partsi'nden Lhoussain Lahnnaoui, "Tüm Arap coğrafyasında halklar ayakta ve bu devrimci durum karşısında bizler de hareket halindeyiz" dedi. Yolsuzluklara ve baskılara karşı hakların isyanının emperyalistlerin veya İsrail'in bir müdahalesiyle gerçekleşmediğini belirten Lahnnaoui, bütün bu süreçler halk isyanlarıyla yaşandı" diye konuştu. "Bu devrimci sürecin birkaç sonucu olduğunu" söyleyen Lahnnaoui, "Bu hareketin birinci halkası, öznesi halktır. İkincisi, aydınlar bu süreçte önemli rol oynadı. Bununla birlikte bazı aydınlar emperyalistlerle işbirliğine girdi. Üçüncü olarak bir lider varlığının önemli" dedi.
"Devrim süreçlerinde sınıfsal çatışmaların çok düşük olduğu bir sürece yaşıyoruz" diyen Lahnnaoui, her sürecin kendi özgünlükleri olduğu gerçeğini dikkate alarak, halkın içerisinde politika yapmanın önemine dikkat çekti. ABD ve gerici ülkelerin İslamcı hareketleri halkın içerisinde güçlenmesinin önünü açtığını belirterek, devrimci güçlerin halkın içerisine ulaşamadığını ve iktidarı alamadığını ifade etti. Hala iktidara oynayacak devrimci olanakların olduğunu söyleyen Lahnnaoui, devrimci demokratik güçlerin birleşmesinin önemine dikkat çekti, HDK örneğini verdi.
Fas'ta yaşanan gelişmeleri aktaran Lahnnaoui, Fas halkının 20 Şubat Hareketi olarak adlandırılan hareket başlattığını söyledi. Bu hareketin farklı sınıflardan insanları kapsadığını ifade eden Lahnnaoui, "2007'de başlatılan reforma karşı halk hareketi dağınık bir şekilde devam etti. Bu anlamda 20 Şubat hareketi yeni bir şey değil, öncesi olan bir halk hareketidir" dedi.
Fas'ta sokak hareketlerinin devam ettiğini belirten Lahnnaoui, "Halk, korku duvarını yıktı. Hakları mücadele ederek kazanım elde edeceklerini gördü" diye konuştu. Daha önce muhaliflerin anayasa değişikliği talebi karşılanmazken, halkın sokaklara düşmesiyle birlikte anayasa değişikliğinin gündeme geldiğini söyleyen Lahnnaoui, "Kral, on beş gün içerisinde anayasayı değiştirmek zorunda kaldı" dedi. Lahnnaoui, 27 Nisan'da da daha çok sendikaların öncülük ettiği bir hareketin doğduğunu söyledi. Bu hareketin Mısır ve Tunus'taki deneyimden yola çıkarak işçi hareketinin her şeyi gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen Lahnnaoui, "Başkent Rabat'ta rejim demokratikmiş gibi kendini gösterdi ancak başkent dışındaki yerleşim yerlerinde saldırılar gerçekleştirdi" diye konuştu. Siyasi olarak da Türkiye'deki AKP benzeri bir partiye hükümet kurdurduklarını belirtti. "Kurulan şekli hükümete karşı 20 Şubat hareketi yeniden doğdu, hareketini artırarak sürdürüyor" diyen Lahnnaoui, mücadelelerin süreceğini söyledi.
'TUNUS VE MISIR'I BÜYÜK UMUTLARLA KARŞILADIK'
Alman Sol Parti'den milletvekili Sevim Dağdelen, "Hepimiz Tunus ve Mısır'daki hareketleri büyük umutlarla karşıladık" dedi. Bu ayaklanmaları NATO, BM ve Avrupa Birliği'ne karşı duyulan tepkinin bir sonucu olarak değerlendiren Dağdelen, bu ayaklanmaların ilk ipuçlarının, 2010 Ekimindeki protesto gösterileriyle ortaya çıktığını ifade etti. Umut ve beklentileri fazla olsa da ayaklanmanın sonuçlarının bilançosunun olumsuz olduğunu söyleyen Dağdelen, Mısır, Tunus, Libya'da gerici güçlerin iktidarı ele geçirdiğini belirtti. Yemen ve Bahreyn gibi ülkelerde silah gücüyle halkların eylemlerinin bastırıldığını söyleyen Dağdelen, "Halkların özgürlük mücadeleleri, 'teröre karşı mücadele' adı altında dışarıdan müdahalelerle bastırılmaya çalışılıyor" dedi.
Askeri açıdan klasik anlamda bir savaşla karşı karşıya olmadıklarını, asimetrik olarak adlandırılan bir savaşla karşı karşıya olduklarını söyleyen Dağdelen, "Libya'da, Suriye'de farklı güçler silahlandırılarak, iktidarlar düşürülmeye çalışılıyor" diye konuştu. Dağdelen, ABD'deki seçim durumuna göre Ortadoğu'da müdahalelerin yaşandığına dikkat çekti. Dağdelen, Ortadoğu’nun Balkanlaştırılmak istendiğini belirtti.
Dağdelen, "Başta Ortadoğu olmak üzere ezilen halkların özgürleşmesi için, kapitalist merkezlerin, örneğin Almanya'da halkların da ayaklanması gerekir" diye konuştu.
'HER ŞEY MÜBAREK'İN İSTEDİĞİ GİBİ GİDİYOR'
Mısırlı akademisyen Mohamed Waked, "Mısır'da devrimden sonra yaşanmakta olan bir gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Mısır'a ilk cumhurbaşkanlığı düzeyinde ziyaret Türkiye tarafından gerçekleştirildi. O tarihten itibaren irili ufaklı bir dizi toplantılar yapılıyor. AKP ve Müslüman Kardeşler'in tahakkümü dışında olsa olsa birkaç toplantı yapıldı. Toplantıların büyük bölümü, Mısır'ı ABD'ye yakınlaştırma toplantılarıdır" dedi.
Toplantıların önemli kesiminin iş dünyasını ilgilendirdiğini belirten Waked, "Bu toplantılar hepimizi ilgilendiriyor. Olanaklarımız kısıtlı ancak solun da bu gelişmelere yanıt vermesi gerekiyor" diye konuştu. El Jazire televizyonunun bu süreci destekleyen önemli bir aktör olduğunu belirten Waked, "Bu toplantı, halihazırda bu toplantılar dizisine karşı yapılan ikinci toplantı" diye konuştu. Mısır'da soldan sağa herkesin Türk modelini tartıştığını söyleyen Waked, "Biz tabi ki Türk modelinin ne olduğunu biliyoruz. Ancak halk için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Devrimi yapan bir halk yanıltılıyor" dedi. Filistin 2. İntifadası ile oluşturulan halk hareketinin bugünkü Mübarek rejiminin düşürülmesine yol açtığını belirten Waked, "Mısır devrimi anlatıldığı gibi basit bir süreç değildir" dedi.
Mısır'da ekonomik değişiklikleri, 'diktatör' olarak Mübarek'in gerçekleştiremediğini ancak 'demokratik' seçimle gelmiş Mürsi'nin gerçekleştirebileceğine dikkat çeken Waked, "Her şey tam da Mübarek'in istediği gibi ilerliyor" diye konuştu. Son birkaç ayda kayıt altına alınmış 34 insanın sokakta infaz edildiğini belirten Waked, "Polis, gittikçe Mübarek döneminin polisi olmaya gidiyor. Ancak bu daha fazla devam edemez" dedi.
Mursi yönetiminin Gazze'ye giden tünelleri yıktığını, ABD heyetinin bizzat bu yıkımı denetlediğini vurgulayan Waked, "1929'da kurulan Müslüman Kardeşler'e karşı Tahrir'de ilk kez eylemler gerçekleşti. Bu yeni bir durumdur. Mısır'da çok güçlü bir demokrasi hareketi var. Farklı cepheler, platformlar var. Müslüman Kardeşler kendi içerisinde tartışma yaşıyor" şeklinde konuştu. Yeni bir sol hareketin doğmakta olduğunu belirten Waked, bu hareket içerisinde liberal eğilimlerin de olduğuna dikkat çekti.
'ARAP DEVRİMLERİNDE EMEK HAREKETİ GÖRÜLMÜYOR'
Yazar Foti Benlisoy, "Burada birçok soruya yanıt vermemiz gerekiyor. En önemlisi de, toplumsal halk hareketlerinin doğurduğu devrimci olanakları nasıl değerlendireceğimize yanıt vermemiz gerekiyor. Bu halk hareketlerden nasıl devrimci sonuçlar çıkaracağımızı planlamamız gerekiyor" dedi. Türkiye sol hareketinin Ortadoğu politikalarına müdahale etmede geç kaldığına dikkat çeken Benlisoy, "Tek tek ülkelerle nasıl ilişkilenmek gerektiği sorunu bir yana, uluslararası ölçekli politikaların da doğru anlaşılması gerekiyor" diye konuştu.
Tunus ve Mısır'daki halk hareketlerinde mücadele dinamiklerinin emek taleplerinin görmezden gelindiğini belirten Benlisoy, "Tüm dünyadaki son iki halk hareketlerine bakıldığında, emek ve özgürlük talepli mücadelelerin büyümekte olduğu görülebilir" dedi. Benlisoy, "Tunus'ta bedenini ateşe veren Muhammed Buazizi ile İtalya'da bedenini ateşe veren 57 yaşındaki işsizi aynı kapsamda görmeliyiz. Mısır'da polis şiddetiyle katledilen Halid Sait ile Yunanistan'da polis tarafından öldürülen Aleksis'i birlikte görebilmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Halkların iktisadi taleplerinin görmezden gelindiğini belirten Benlisoy, "Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesini engelleyemedik ama zihinlerde iktidar kurmasına izin vermemeliyiz" şeklinde konuştu. "Kapitalist kriz Suriye ve Mısır'da rejimlerin altını oyuyor. Bu kriz sadece bu ülkelerde ayaklanmaları beslemiyor, aynı zamanda Yunanistan'da, İspanya'da güç biriktiriyor. Geleceksizlik, güvencesizlik, yapısallaşmış işsizlik, karşı dinamikleri harekete geçiriyor" dedi. Benlisoy, emperyalistler arasında da hegemonya krizi bulunduğunu belirtti, "Devrimci sürecin uluslar arası süreçte yarattığı yeni mücadele alanlarını doldurmamız gerekir, yeni çatlaklar oluşturmamız gerekir" dedi.
HAMMAMİ: YAŞANANLAR ARAP DEVRİMİDİR
Tunus İşçi Partisi lideri Hamma Hammami, Tunus ve Arap coğrafyalarındaki halk ayaklanmalarının Siyonist ve emperyalist plan olduğu şeklinde propagandalar yapıldığını söyledi. Halk hareketinin geleceği olmadığı şeklinde söylentiler yayıldığını söyleyen Hammami, "Bunlar, Arap dünyasında yaşanan gerçekleri gözden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Oportünist kimi güçler de eski diktatörün yanında durdular. Bizler, yaşanan bu gelişmeleri devrim olarak tanıyoruz" dedi.
Arap coğrafyasındaki işgalin halkları devrime ittiğini belirten Hammami, "Mısır ve Tunus örneğinde olduğu gibi, kendi iç dinamikleri de halkları ayaklandırdı" diye konuştu. 2008'de başlayan isyanların devrimin ilk nüveleri olduğunu söyleyen Hammami, halkın bu devrimci harekete kitlesel olarak katıldığını, Tunus ve Mısır diktatörlüklerinin varlığının da halk ayaklanmasını tetiklediğini vurguladı. Diktatörlüklerin reform vaatlerini yeterli bulmayan halkın demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, sosyal adalet talepleriyle sokaklara çıktığını söyledi.
Mısır başta olmak üzere devrimlerin sonuna kadar gidemediğini belirten Hammami, iktidarın bir sınıftan başka bir sınıfın eline geçmediğini ifade etti. Hammami, "Mısır ve Tunus'ta çok az da olsa kısmi demokratik hakların kazanıldığını görmek gerekir" dedi. Sendikalar ve kadın örgütlerinin bu devrimci süreçte yer aldıklarını söyleyen Hammami, buna karşı örgütlenme, bilinç eksikliği ve önderlik sorunu nedeniyle devrimin sonuna kadar götürülemediğini söyledi. Bunun, emekçi işçi hareketinin eksikliği olduğunu vurguladı.
Hammami, emperyalist güçlerin bu devrimleri izlemekle kalmadıklarını, "Mısır ve Tunus'ta emperyalistler ılımlı İslamcıları desteklediler. Libya ve Bahreyn'e doğrudan müdahale ettiler. Yemen ve Suriye'de iç savaş yaratmaya çalıştılar" dedi.
Hammami, "Tüm bunlara rağmen devrimci süreç bitmemiştir. Bin Ali'yi devirdik. Bin Ali'den sonra iki hükümet düşürdük. Yeniden sokaklardayız. İşçiler, çiftçiler, işsizler yeniden ayaklandı" diye konuştu. Hammami, "Parlamentoda değil, sokakta haklarımızı savunuyoruz. Dinsel motif altında diriltilmeye çalışılan neoliberal politikaları yıkacağız. Dinci Nahta'nın karşısında liberal bir parti daha oluşturulmaya çalışılıyor. 7 Ekim'de 12 yapının bir arada olduğu yeni bir cephe yarattık. Bu, Tunus'ta şimdilik 3. güç konumundadır. Bin Ali'yi devirdiğimiz gibi, gerici iktidarları da devireceğiz. Gelecek bizden yana" dedi.
HDK'nin Ortadoğu Konferansı, öğleden sonra "Günümüz Bölge Dinamikleri ve Filistin Halkının Mücadelesi" konulu oturumla devam edecek.
ANF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder