21 Ekim 2012 Pazar

ABD’nin ‘Kapasitesi’ ve PKK’nin Yüreği


 
Bugüne kadar sayısız sınır ötesi harekâta son teknoloji ABD istihbarat destekli ve yerel işbirlikçi kesimler eli ile birlikte girerek imza atan Türk devleti, her defasında başarısız olmuş ve PKK gerillalarınca geri püskürtülmüşken, acaba ABD’nin ‘yeni’ diye servis edilen savaş önerisiyle nasıl bir başarı elde edeceğini açıkçası çok merak ediyorum.
 
Şimdi sizlere iki söyleşi ve mülakattan dikkat çekici iki farklı ayrıntıyı sunacağım; Biri, Türk medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya gelen ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, bir diğeri de İsviçre’de Fransızca dilli LeTemps gazetesine mülakat veren KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan.
 
Bildiğiniz üzere dün ABD Büyükelçisi Ricciardone; “PKK ile mücadelede işbirliği konusunda Türkiye’ye, Bin Ladin’i yakalamak için uyguladıkları yöntemi de içeren yeni bir öneri” getirdiklerini söyledi. Ardından, “PKK ve Esad rejimi ortak düşmanımız. Ortak düşmanlara karşı istihbarat paylaşıyoruz”, diyen Ricciardone sorulan bir başka soruya verdiği cevap ile devamla; “Düşmanlarımızın bizim ‘kapasitemizi’ öğrenmesini istemeyiz”, gibi ‘garip’ ve bir o kadar da blöf kokan, kaçan dövüşün itirafı olan bir laf etti.
 
Tam, acaba nedir o ‘kapasite’ demeye kalmadan, PKK cephesinden kapasitenin nasıl olması gerektiği büyük bir yüreklilik ile cevaplandırıldı.
 
Karayılan, Le Temps gazetesinden Boris Mabillard'ın sorularına verdiği yanıtlarda oldukça açık ve ‘kapasitelerinin de bir o kadar geniş ve yürekli’ olduğunu bir dünya devi olduğunu iddia eden blöfçü sömürgeci ABD sistemine ilan etmiş oldu.
 
Karayılan, biz taktik yaklaşımımızı değiştirdik. Önce biz vuruyor, ardından dağılıyorduk. Ordu da bizi takip ederek kayıplar verdiriyordu. Artık kaçmıyoruz. Ordunun güçlü olduğu ve bizi beklediği askeri üslere artık saldırmıyoruz. Türk güçlerinin olmadığı bölgelere giriyor ve gelmelerini bekliyoruz. Aslında, alan işgal ediyoruz ve ordu bizi çıkarmaya geldiğinde bile buraları tutuyoruz, diyerek ABD’nin Türk basın temsilcilerinin sormuş olduğu soruya verdiği cevapta gizlemeye çekindiği ‘kapasiteyi’, Le Tepms gazetesinin sorusuna karşılık sıfır gizlilik ile yüreklice açıklayabiliyor.
 
Karayılan, gazetecinin; Neden bu taktik daha önce de geliştirilmedi? sorusuna karşılık ‘kapasitenin yürekliliğini’ bakın nasıl büyük bir coşkuyla ortaya koyuyor;
 
Biz de aynı soruyu kendimize soruyoruz. Çünkü beklentilerimizin ötesinde etkili oldu. Ordu da şaşırdı. Tüm vuruşlarımızda kazanıyoruz: eğer ordu denetimimizdeki alanlara, örneğin Hakkari kırsal alanlarına, müdahale ederse bizim alanlarımızda, yani bize avantaj sağlayan ve çok iyi tanıdığımız bu dağlarda çatışmak zorunda kalacak. Bir şey yapmazsa, bir bölgeyi ele geçirdik demektir. Bu yolda devam edeceğiz ve hatta silahlı mücadeleyi yoğunlaştıracağız…
 
Bir de Ricciardone’nin bahsettiği; TTP yani Türkçesiyle Taktik Teknik Usuller adını taşıyan, “ileri, tek kolluk ve özel kuvvetlerin ortaklaşa gerçekleştirdikleri operasyon sistemi zaten yıllardır Kürdistan’da ‘süper rambolarla’ en yoğun bir şekilde deneniyor ve başarısız oluyordu. Açıkçası denenmiş bir programı yeniymiş gibi sunması neyi ifade ediyor, diye düşünmeden edemiyor insan. Amaç, kapasiteyi açıklamayıp hedef şaşırtarak PKK’yi tekrar Echelon düşüncesine sevk etmek ve bu yönlü tedbir geliştirmelerini istemek mi, yoksa henüz denenmemiş HAARP Teknolojik laboratuvarında üretilen yeni bir sistemin tereyağından kıl çeker gibi uygulanması düşüncesi mi, bilmiyoruz ama öyle veya böyle olduğunu ileriki günlerde hep beraber göreceğiz.
 
Buradan da anlaşılıyor ki büyük ve sözüm ona süper güç ABD kaçak, sözde bitme aşamasına gelmiş, gücü bitmiş PKK de, açık dövüşüyor. ABD blöfçü iken, PKK de ise söz, eylem oluyor.
 
 

Hiç yorum yok: