Son dönemlerde sık sık AKP üzerine yazıyor ve AKP gerçeğini anlamaya ve aydınlatmaya çalışıyoruz. Çünkü AKP gerçeği anlaşılmadan ülkemizde yaşanan siyasi ve askeri olaylar doğru ve yeterli olarak anlaşılamaz ve yorumlanamaz. Yaşananların neden olduğu hep birer soru işareti olarak kalır.
Her şeyden önce, AKP’yi Erbakan önderliğindeki İslami hareketin bir parçası ve devamı olarak değerlendirmek yanlıştır. Evet lider kadrolarının önemli bir bölümü o hareket içinden geliyorlar. Fakat birincisi hepsi onlar değildir, ikincisi ise 28 Şubat 1997 “postmodern darbesi” sonunda ve Erbakan hareketinin tasfiyesi üzerinde varolmuşlardır.
Bu husus çok önemlidir ve doğru anlaşılmayı gerektirir. Yani AKP Erbakan önderliğindeki İslami hareket içinden çıkmıştır, ama o hareketin tasfiyesi temelinde ve hareketi tasfiye eden gücün bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra da egemen siyasette “Merkez, merkez sağ, merkez sol” denen güçleri ve bir kısım milliyetçiyi kendi bünyesinde birleştirmiştir.
Örneğin, Erbakan çizgisi şimdi Saadet Partisi tarafından temsil edilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca bir de Has Parti vardır. Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP liderleri zaten her fırsatta “Kendilerinin Refah Partisi’nin devamı olmadıklarını” tekrarlamaktadırlar.
O halde AKP nedir? AKP’liler kimlerdir? Nasıl ortaya çıkmışlardır? İç ve dış dayanakları kimlerdir? Bunlara ve benzer sorulara doğru cevaplar vermek zorunludur.
Tarihsel olarak şöyle bir benzetme yapabiliriz: Meşrutiyet döneminin İttihat ve Terakki Cemiyeti, Birinci Cumhuriyet döneminin Cumhuriyet Halk Partisi ne idiyse, İkinci Cumhuriyet döneminin (Buna 12 Eylül Cumhuriyeti de diyebiliriz) Adalet ve Kalkınma Partisi de odur. Yani AKP bir devlet partisidir. Cumhuriyet devletinin rakip görüp dıştaladığı İslami Hareketin bir partisi değildir.
AKP’yi yaratan iki güç vardır: Birisi 12 Eylül askeri rejimi, diğeri ABD’nin Ortadoğu çıkarları. AKP de kendisini yaratan bu iki gücün çıkarlarına göre hareket etmektedir. Bu temelde 12 Eylül darbe rejiminin başlattığı Türk-İslam sentezciliğini ideoloji olarak benimsemekte ve ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi temelinde siyaset yapmaktadır.
Bu çerçevede 3 Kasım 2002 seçiminde iktidara getirilirken AKP’nin önüne iki temel görev konmuştur: Birisi Erbakan öncülüğündeki İslami Hareketi tasfiye etmek, diğeri de PKK öncülüğündeki Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek. Bunun dışındaki sol ve sosyalist hareket zaten başta CHP olmak üzere 12 Mart 1971 darbesi, 12 Eylül 1980 darbesi ve Özal’ın ANAP’ının izlediği politikalar sonucunda tasfiye edilmiştir.
Zemini güçlü olan ve 1970’lerin başında hızla kitleselleşerek gelişen sosyalist ve demokratik hareket uzun sürece yayılan baskı ve ezme operasyonları ile tasfiye edildikten sonra, Kürt ve İslami hareketlerin daha kolay ve hızlı tasfiye edilecekleri hesap edilmiştir. AKP işte bu kolaylık üzerinde işe başlamıştır.
AKP’nin temelleri devletin 28 Şubat 1997 operasyonu ile atıldığı için, Erbakan öncülüğündeki İslami Hareketi tasfiye etmek AKP açısından zor olmamıştır. Bir kere hükümet olup iktidar nimetlerini ele geçirince, geçmişte Erbakan etrafında toplanmış birçok çevreyi kendi etrafında hızla toplayabilmiştir. Bunun karşısında Erbakan’ın nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü herkes biliyor!
Sosyalist-demokratik hareket ve İslami Hareket tasfiye edilince, bu sefer geriye tek başına Kürt Hareketi kalmıştır. Bu durumda AKP’nin kaderi ve geleceği PKK’yi tasfiye edip edememeye bağlı hale gelmiştir. Dokuz yıllık AKP iktidarı boyunca da esas olarak yaşanan budur: AKP-PKK çatışması!
AKP dışta ABD’den, içte ise ortasınıf eğilimlerinden aldığı güçle dokuz yıldır PKK’yi tasfiye etmeye çalışmıştır. Zaman zaman şiddetli savaş, zaman zamansa siyasi mücadele halinde yoğunlaşan dokuz yıllık mücadelenin esası budur.
Geriye dönüp dokuz yıla bakıldığında, AKP’nin Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye mücadelesinde üç ana dönem görülmektedir. Zaten iktidarı uluslararası komplo koşullarında devraldığı için, AKP böyle bir mücadeleyi geliştirmekte zorluk çekmemiştir.
İlk dönemi 2002-2004 yılları olarak tanımlayabiliriz. Dönemin ortasında ABD’nin Irak’ı işgali vardır. Bu dönemde ABD ile elele veren AKP, PKK’yi içten bölüp parçalamayı ve bu temelde tasfiye etmeyi esas almıştır. Nitekim o süreçte PKK’den kopanlar AKP argümanlarına öykünmüşler ve kendilerini AKP’nin İslami hareketten kopuşuna benzetmeye çalışmışlardır. Fakat bu çaba PKK’ye biraz zarar verse de tam başarılı olamamıştır. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı’nın deyimiyle “Ancak yarı yarıya başarılı” olmuştur.
AKP’nin Kürt tasfiyeciliğinin ikinci dönemini 2005-2007 yılları olarak değerlendirebiliriz. Bu dönemde bir yandan sahte çözüm sinyalleri verilip PKK pasifize edilmeye çalışılırken, diğer yandan da “70 Kürt milletvekilimiz var” denilerek AKP içinde “Kürt Haması” türü bir oluşum yaratılmaya ve PKK’nin kitle tabanı bu temelde çekilmeye çaba harcanmıştır. Mir Mehmet Dengir Fırat, Abdurrahman Kurt gibi kişilikler öne çıkarılmıştır. Fakat Filistin Haması gibi Kürt Haması’nın da denetimden çıkacağından ve AKP’yi böleceğinden korkulmuş olacak ki, bu yönelimden vazgeçilmiştir. Adı geçen kişiler de böylece etkisizleşmiştir.
Kürt tasfiyeciliğinin üçüncü dönemini Mayıs 2007’deki ünlü “Dolmabahçe görüşmesi” ile başlatabiliriz. Yaşar Büyükanıt-Tayyip Erdoğan görüşmesinden sonra aynı yıl bir de 5 Kasım Bush-Erdoğan görüşmesi olmuştu. Ondan sonra PKK’ye dönük kapsamlı hava saldırıları başlamış, Yaşar Büyükanıt’ın deyimiyle “PKK kampları BBG evleri haline” gelmişti. Ardından da Şubat 2008 Zap operasyonu yapılmıştı. Sonuçta ise PKK daha da güçlenmişti. Şimdi “Yeni strateji” diyerek AKP üç sene önceki yaptığını tekrarlıyor.
2007 sonundan bugüne AKP hükümeti kapsamlı hava ve kara operasyonları yaptı; fakat sonuç alamadı. Üç yılda üç kez “Referandum” denen seçimi yaptı; ama Kürt Hareketi karşısında başarılı olamadı. 14 Nisan 2009’dan bu yana süren kapsamlı siyasi operasyonlar yapıp binlerce siyasetçiyi hapse koydurdu; ancak demokratik Kürt siyasetini zayıflatamadı. Bu süreçte ABD ve AB’nin aktif desteğini aldığı gibi, İran, Suriye ve Irak’la da sıkı ilişki ve ittifak içinde oldu; ama bunlar da sonuç vermedi.
Şimdi AKP hükümeti “Yeni strateji” diyerek aslında eskiyi tekrarlıyor. Sadece kendinden önceki özel savaş hükümetlerinin yaptıklarını değil, aynı zamanda kendi yaptıklarını da tekrarlıyor. Şimdi yeni olan tek şey Kemal Burkay, Ozan Şivan gibi aydın ve sanatçılara dayalı “Alternatif Kürt Hareketi” yaratmaya çalışmasıdır. Güya askeri operasyonlar gerillayı ezecek, siyasi operasyonlar BDP’yi dağıtacak; geriye kalan artıkları da Kemal Burkay toplayıp sisteme dahil edecek! Böylelikle de AKP Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmiş olacak!
“Yeni” denen bu planın başarı şansı acaba ne kadar var? Bırakalım başarıyı da acaba herhangi bir yeniliği var mı?
Belli ki AKP’nin yaptıklarında bir yenilik ve dolayısıyla başarı şansı yoktur. AKP hükümeti tüm özel savaş uygulamalarını ve kendi yaptıklarını tekrarlamaktadır. Bununla da Kürt Hareketi’ni tasfiye etmesi zordur. Bırakalım tasfiye etmeyi de, öyle görünüyor ki bu sürecin sonunda belki AKP olmaz ama devlet PKK ile resmen masaya oturacaktır!..
Adil BAYRAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder