Ve tüm denklemlerin sonuna doğru geldik. 18 yıldır devlet PKK’ye, ateşkes için aracıları dilenci gibi gönderiyordu.
Yıllarca ateşkes, “devlet içinde çözümü istemeyenler var, onların elini zayıflatıp çözüm isteyenlerin elini güçlendirelim” şeklinde istendi. Sanırsam bu; ikili devlet oyunu ya da iki devlet oyunuydu. Oysa ortada ne iki devlet ne de ikili devlet vardı.
Kemalizm bu oyunla 85 yıl boyunca kendi dallarını devrimcilere budatmayı başardı. Yani tüm farklılıkları “devlet içinde bizim gibi düşünmeyenler var, elimizi güçlendirin” şeklinde aldattı.
Kimdir bu farklı düşünenler?
Kemalistler, İslamcılar, liberaller, sosyalistler...
Peki, çözüm isteyenler kimler?
Kemalistler, İslamcılar, liberaller, sosyalistler...
Aslında bu; dönemsel, dönüşümsel, birinin çözümcül diğerinin ölümcül oyunuydu.
Devletin şahin-güvercin oyunu aslında Kürt hareketinin siyasallaşmasıyla başlayan bir oyun değildir. Devlet tam aksine kendi içinde başardığı oyunu karşıtına da uygulamak istiyor. Yıllarca bir bütün olarak önce hem PKK hem Kürt halkı inkâr edildi sonra “PKK farklı Kürt halkı farklı” oyununa başladı bu başarılmayınca kendi türevleri aracılığıyla (bazı Kürtlere) “PKK ve gerillayı kabul ediyoruz ama PKK yönetimi ve Öcalan farklı amaçlar peşinde kabul edilir değil” şeklinde oldu.
Tüm ideolojilerin Kemalizm suyunda boğulduğu gerçeği Atatürk’ün “mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır” sözüyle özetlenebilir. Aslında AKP dönemindeki açıkça yapılan sözüm ona müzakereler bu sözün özüne benzemektedir. Güya Öcalan farklı Kandil farklıymış.
Tüm bunlar tutmayınca tekrar tecrit tekrar ölüm...
Kürtler bu oyunlara hiçbir düzeyde kanmadılar, kanmayacaklarda. AKP projesi devleti güçlendirme projesidir. Zaten karşısında yıllarca savaşılan devletin ve devlet ideolojisinin her türlü farklılığın üzerinde güç olma durumudur. Devletin güçlenmesi sorunun ta kendisidir. Kurdistan ve Türkiye, devleti ve devlet kurumlarını tek elden daha da güçlendirmek en büyük savaş ilanıydı zaten. Aslında yıllarca oynanan oyunda devlet gücü olarak sadece asker işaret ediliyordu. Şimdi ise bu kurumun kendiside AKP’nin eline geçince devletin asıl gücünün maskesi düştü.
Asıl olan muhataplık ve aracı hikâyesi de komplodan sonra bitmiş oldu: Devlet bu aşamadan sonra her türlü imkâna rağmen doğrudan muhatap alınması yerine halen daha Kürt siyasetçilerini devreye koyması çözüm arayışının kendisinden değil, çözüm arayışı oyalamasıyla farklı çevreleri ateşkese meze etme durumuydu.
Devletin her türlü kurumunu, memurunu ordulaştıran AKP, bu kurumsallaşmanın zirvesine çıkınca savaşmasında ne yapsın?
Öyle ki şimdilerde tehdit edip yapamadığı hiç bir şey yoktur. Hedefi halindeki Kürt siyasi hareketi ve kurumları zaten AKP’nin tüm ordularının saldırısına uğradı. CHP Bloğa karşı güya radikalleştirildi. Faşizmin başkumandanı olması konusunda CHP, MHP ve AKP Erdoğan’da uzlaştı. Her ne kadar Kılıçdaroğlu barış ve diyalogtan bahsetse de bu ona verilen rolle ilgilidir. Eski Gladyo ve derin güçlere Baykal uygundu; yeni Gladyo ve derin güçlere Kılıçdaroğlu’nun uyumu söz konusu.
Çözümsüz her gün her saniye Kürtlerin aleyhine işliyor. Bu şekilde hem devlet kurumları daha da kurumsallaşıyor hem de öteden beri asimilasyonla hiçleştirme kurumları devam ettikçe asimilasyon gittikçe yeni boyut kazanarak bir halkı eritiyor. Bu durum zaman açısından Kürtleri ne pahasına olursa olsun Kürdistan’ı inşa etmekten başka bir şans bırakmıyor.
AKP’nin istediği bu sürüncemenin devam etmesidir. Asıl olan PKK’nin ya da devletin savaş ilan ettiği değil Kürt Hareketinin bu sürüncemeyi ret ederek pratik uygulamalara geçişi ve bunun karşısındaki devletin tepkisidir. Ortadoğu’nun bu kadar kaynadığı bir yerde AKP ve devlet ne sorunu çözmek istiyor ne de savaşın sürmesini istiyor. Buna rağmen Ortadoğu’da rol alınır mı?
Dünya’nın yeniden dizayn oluşunda Kürt Özgürlük Hareketi Lozan sonrası durumdan çok farklıdır. Böylece Suriye ve İran’da olası bir değişimde aktif rolle sahiptir. Öyle Kürt serhildanlarını bir ilde sürdür diğerinde kaldır dönemi bitmiştir. PKK hareketi Kürdistan’ın dört parçasında ve dünyanın her tarafında düzenli bir örgütlenmesi ve yenilmez bir gerilla gücü vardır. Bu yüzdende bu oyunun sonu gelmiştir. Devlet tekelden yönetilirken PKK hareketi tüm gücüyle hangi yöntemle olursa olsun çözüme kilitlenmiştir.
Erdoğan’ın meclisten aldığı yetkiyle bundan sonra faşizm kumandanı olarak devletin tüm kurumlarını ordulaştırarak savaşmaktan başka şansı kalmamıştır. Neyse ki faşist kumandanın hazırladığı elli bin kişilik orduya karşı Özgürlük Hareketi fiilen de olsa eylemsizlik pozisyonunu bozdu.
Bakalım artık kendi televizyonlarının da söylediği gibi günlerce dağı taşı bombalayan savaş uçakları sonuç almasa bile hükümete ve ülkesine moral getirebilecek mi?
Ozan Erdem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder