3 Eylül 2011 Cumartesi

Kimin İslamı?

Sinan Şahin Aram Yayınları'ndan çıkan "Kimin İslamı?" adlı kitabıyla peygamberlerin mücadelesine, iktidarcı-karşı İslamcı güçlerin tarihsel kökenine inerek Kültürel İslam'a değiniyor.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile Yeşil Kuşak projelerini detaylı bir şekilde anlatan Şahin, toplumsallığın temel dinamiklerinden biri olan İslam'ın iktidar unsuru haline gelmesiyle yarattığı sonuçları gözler önüne seriyor.

"Paradigmasal Değişimde Kuantum" adlı kitabından sonra, tarihsel-toplumsal araştırma ve incelemelere devam eden Sinan Şahin, peygamberlerin mücadelesine, iktidarcı karşı İslamcı güçlerin tarihsel kökeni ile kurtuluş teolojilerine ışık tutarak "Kimin İslamı?" ile yeniden okuyucuların karşısına çıktı. Aram Yayınları'ndan çıkan kitabına neden "dincilik sorusu?" ile başlayan Sinan Şahin, mitolojik çağlardan bu yana egemen güçlerin insanı esas alarak kendi insanlığını yaratmış olduğu alanlarda tutsak etmeye çalıştığını belirtiyor. Şahin, tespitini var oluşun sürekliliği için gerçekleştirilen cinsel eylemin endüstri tarafından ne hale getirildiğini; insanın maddi, manevi dünya ile kurduğu ruhsal, imgesel bağın dışa vurumu olan sanatın bugün insanlığı nasıl yerlerde süründüren bir manipülasyona dönüştüğü gerçeğini geniş örneklerle açıyor.

'İlk kimlik ile animizm'

İnsanın ilk kimliğinin inanç sahasında elde ettiğini dile getiren Şahin, tezini "animizm"den (canlı doğa) örnekler ile derinine açarak kuantum fiziğinin "gözlenen-gözlemci" ikileminden "ilkel insan"ın, kendi öz duyuş ve dileyişini çevresindeki dünyada etki gösteren kuvvetlere yükleyerek bu dünyadaki ruhların kendisine iyilik yapması için canlı doğaya taptığını belirtiyor. Bu örnekle Şahin, söz konusu dönemin günümüzün aksine insanın doğa güçlerine karşı bir direniş ya da tahakküm içerisine girmediğini, doğaya iyi davranarak ondan da iyilik beklendiğini kaydediyor.

Canlı doğaya tapmanın neticesinde putların oluştuğunu belirten Şahin, kitabında her klan için putun bir kimlik haline geldiğini anlatarak insanlığın aidiyetlik duygusu hissetmesi durumunu çözümlüyor. "Sürü'den ayrılanı kurt kapar" sözü ile toplumsallığı geniş ve çarpıcı örnekler aracılığıyla anlatan Şahin, toplumsallığın kök hücrelerinin oluşum tarihi ile inanç tarihini kesiştirerek ortak paydada buluşturuyor.

Marksizm'e 'metafizik' eleştirisi

Descartes'in insanı "Bir saatin dişlisi" olarak tanımlayıp robot gibi ele alıp pozitivist yaklaşım ile toplumsallık-inanç ikilemine olan yaklaşımını eleştiren Şahin, Marksizm'in metafiziği red edip tamamıyla devlet tekeline bırakarak yaşamın ideolojik düzenlenişini egemen güçlere devrettiğini dile getiriyor. Kapitalist modernite ile beraber ulus-devletin "tanrının yeryüzüne inmiş hali" olarak şekillendiğini dile getiren Şahin, inancın salt manevi dünyayı ilgilendiren bir durum olmaktan öte, ekonomik-siyasal-sosyal-kültürel veya bir bütün olarak ele alınması gerekliliği üzerinde duruyor.

'Peygambersel çıkışlar'

Peygambersel çıkışlar üzerinde duran Şahin, ilk peygamber Hz. Âdem üzerinden "bilgi ağacının meyvesi" örneklemesi ile egemenlerin insanlarla olan ilişkisini çarpıcı bir dile ile ele alıyor. Şahin, Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed'in toplumların zihniyetlerinin gücüne dayanarak fikirlerini inşa etmeye çalıştığı noktasında durarak peygamberlerin öz yaşamını detaylı ve farklı bir pencereden devrimci çizgide değerlendiriyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, Hz. Muhammed ile ilgili tespitlerine değinen Şahin, Hz. Muhammed'in devrimci ve ahlaki toplumu din ile kurma çabasına değiniyor. Peygamberlik geleneğini demokratik komünal değerlerin tarihi bağlamında bir sistem karşıtı mücadele olarak ele alan Şahin, tek tanrılı dinlerin bir ürünü olan feodal dönemi ise "olgunlaşmış kölelik" olarak anlatıyor.

'Gerçek Müslümanlık Hz. Muhammed'in ölümüyle sonra ermiştir'

Devletçi sistemi değerlendiren Şahin, bu sistemin üç sacayağının olduğunu dile getirerek bunları "Toplumun parçalanmasının meşrulaştırılması, toplum-doğa ilişkisinin iktidar eksenli ele alınması ve erkek-kadın özgür birlikteliğinin yok edilerek cinsiyetçiliğin inşa edilmesi" olarak nitelendiriyor. Devletleşmenin tohumlarının atıldığı Sümerlerden de dem vuran Şahin, panteonları anlatarak devletli gelenek ile özne-nesne yer değişimini gözler önüne seriyor. İslam-karşı İslam tezi ile iktidarcı güçlerin İslam'ın fethine yönelik tarihsel girişimleri üzerinde duran Şahin, Hz. Muhammed'in vekili konumunda olup toplum nazarında sevilen ve kutsal sayılan halifelerden üçünün neden eceli ile değil de öldürüldüğü sorusunu sorarak taht-iktidar mücadelesine ışık tutuyor. Öcalan'ın "Gerçek Müslümanlık Hz. Muhammed'in ölümüyle sonra ermiştir" söylemine atıfta bulunan Şahin, İslamiyet'in Hz. Muhammed ölümünden hemen sonra günümüze kadar gelen süreçte nasıl bir baskı ve sömürü aracı gerçeği haline geldiğini detaylı bir şekilde anlatıyor. Şahin, karşı İslam'ın anlaşılması için durumu kökeninden ele alarak okuyucuya sunuyor. Yer yer İslam'ın iktidarın yani Muaviye'nin eline geçişini örneklerle anlatan Şahin, Muaviye'nin halife olması ile yepyeni bir dönemin açıldığını belirtiyor.

'Osmanlı'dan TC'ye İslam'

Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne İslam'ı irdeleyen Şahin, Türk boylarını 1071'de Anadolu'ya girişinden ve İslam'la tanışmasından ele alıp günümüz Diyanet İşleri'ni Şeyh-ül İslam'a benzetiyor. Nakşilik-Fethullahçılık-Nurculuk ya da Hizbullahçılığı açan Şahin, bunların NATO ile bağlantısını gündemine alıyor. Günümüzde NATO'nun yeni düşman tanımı ile Yavuz Sultan Selim süreci arasındaki benzerlikler üzerinde duran Şahin, AKP-Gülen misyonunu derinlemesine inceliyor. Kitabında siyasal İslam'ın Türkiye'de yürürlüğe girişinin tüm yönlerini ele alan Şahin, Ergenekon davaları ile Fethullah Gülen'in emniyetten sonra askeriyeyi de kontrol altına almak isteyişini yorumluyor. M. Kemal Atatürk'ün Şeyh-ül İslam'ın yönelimlerini hesap ederek TBMM'nin açılışını 22 Nisan yerine 23 Nisan Cuma gününe alışını ve açılışta "Saltanat ve Hilafetten kurtuluş amacıyla görev yapmak için kurulacak olan Meclis'i Allah'ın lütfüyle Cuma namazından sonra açacağız" söylemini anımsatıyor.

'Mahirler ve Denizler katledildi, Tayyipler ve Fethullahların önü açıldı'

Soğuk savaş süreci ile beraber Türkiye'nin ABD ile ortak hareket etmeye başladığını belirten Şahin, ABD eksenli Truman siyasal planı, Marshall ekonomik doktrini ve NATO askeri savunma konseptini derinlemesine açıyor. 68 Kuşağı'nın Türkiye'yi demokratik ve sosyalist bir ülke konumuna getirmesi durumu karşısında önlem alan ABD'nin o yıllarda siyasal İslam'ın temellerini attığını dile getiren Şahin, Mahirler ile Denizler'in katledilmesi ile beraber Tayyipler ile Fethullahlar'ın önünün açıldığına vurgu yapıyor.

'Yeşil Kuşak projesi'

Yaşananları Yeşil Kuşak projesi olarak yorumlayan Şahin, bu politikanın 1974'te Erbakan-Ecevit hükümeti ile pratikleştiğinin altını çiziyor. 11 Eylül saldırıları ile başlayan Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) 50 İslam ülkesinde nasıl yaşamsallaştırılmak istenildiğini açan Şahin, Fethullah Gülen'i ise "Dedesinin sarığı üzerine Amerikan kepi takan vaiz" olarak tanımlıyor. Gülen Cemaatini de "Truva atı" olarak betimleyen Şahin, cemaat ile AKP'yi batıdan İslam dünyasına sokulmaya çalışılan ve kapitalist moderniteyi Ortadoğu'ya yaymak üzere görevlendirilen ılımlı-kontrolü "İslamcılar" olarak belirtiyor.

'Devletle buluşan siyasal İslam hak, adalet vicdan ve ahlakı yok ediyor'

Şahin, kitabının son bölümünde Kürt özgürlük hareketine karşı Diyanet+Hizbullah+Fethullah+özel ordu kuşatması derinlemesine detaylandırarak bölgedeki temel sorunları ise maddeler halinde açıklıyor. Siyasal dincilik ile PKK Lideri Öcalan ve Kürt mücadelesinin tasfiye edilmek istendiği üzerinde duran Şahin, siyasal İslam'ın devlet ile buluşarak İslam'ın kültürel değerleri olan hak, adalet, vicdan ve ahlakı yok ettiğini, toplumsallığı dağıttığını dile getirerek kitabını sonlandırıyor.

DİHA

Hiç yorum yok: