AKP Genel Seçimleri milliyetçi-İslamcı çizgide sürdürmesine karşın %50 oy almıştı. Seçimin diğer galibi de AKP’yi bölgesinde yenen BDP idi. PKK’nin Silvan baskınından (12 şehit’ten) sonra “Ramazan ayını bekleyin!” dedi Başbakan. Bu, uygulayacağı şiddetin yanında BDP, DTK ve bazı STK’ları tutukla(t)ma anlamına da geliyordu. Murat Karayılan’ın devlet televizyonları ve ajanslarında İran’a yakalandığı haberi bir iki gün flaş haber olarak verildi. Normal değildi. ABD’nin organizasyonluğunda sağlanan Irak, Türkiye ve İran işbirliğiyle İran’ın Kandil’i ele geçirme operasyonu devredeydi. Kürt Sorunu karşısında (iki düşman) İran’la ABD dahi bir araya geliyordu. Bu da normal değildi. Kürt Federe Bölgesi’nin kendi topraklarını İran’a karşı korumaması da tuhaftı. Ama tuhaf olmayan bir durum vardı, o da “savaş” iki tarafça da yöntem olarak seçilmişti.
Olaylar Başbakanın konuşmasının dozunu artırmak zorunda bıraktı. “Ramazan’a hürmeten duruyoruz. Bıçak kemiğe dayandı. Bölücü terörle aralarına mesafe koymayanlar (BDP’yi kastediyor) da bedelini ödeyecekler. Açık söylüyorum, faturası ağır olacak.(14 Ağustos)” “Bu cinayet şebekesi (PKK) bertaraf edilecek. Meşruiyet çizgisine gelmek isteyenler (BDP’yi kastediyor) şimdiden pozisyon alsınlar!(16 Ağustos)” Ve nihayet Hakkari-Çukurca’da (17 Ağustos 2011) 8 asker şehit edildi. Bir korucu da öldürülmüştü. Başbakan’ın artık sevap-günah çizgisi kalmadı: “Ramazan’a hürmet kalmadı! Bundan sonra konuşulmaz, uygulanır!” Günlerce Türk uçakları PKK’nin kamplarını bombalamaya başladı. Ve bu arada Türk savaş uçakları Kandil’i vurayım derken biri altı aylık bebek olmak üzere dördü çocuk yedi günahsız kişiyi yolculuk yaptıkları otomobillerinde vurdu. Ölürken anne bebeğine sarılmıştı. Hani biz birilerine bebek katili filan diyorduk ya, işte o unvanı da elde ettik! Bu yazımı yazdığım anda bile Diyarbakır semalarını savaş uçakları yırtıyordu.
Başbakan 18 Ağustos’ta toplanan MGK’ye savaş konseptini kabul ettirdi. OHAL’e rahmet okutacak bir savaş planından söz ediliyor: Kırsalda operasyonlar (Özel Harekât Polis Timleri’yle Jandarma Özel Harekât Birlikleri) yoğunlaştırılacak ve özellikle Hakkari ve Şırnak’ta özel(!) operasyonlar yapılacak, sivil toplum örgütleri susturulacak. Adı konmasa da “Süper Vali” uygulamasına geçilecek.(Bazı korucular uzun bir zamandır Bölge’de kontra görevi yapıyorlar.) Başbakan’a akıl veren akil(?!) yazarlar vardı: Hükümetin, Sri Lanka’nın Tamil’e saldırısını örnek almasını öğütlüyorlardı. Ülkede zaten yer yer “linç” girişimleri yaşanıyor(du). Polis arabuluculuk dahi yapmıyor(du). Olanları benimsemek doğru olamazdı.
Başbakan Kürtlere “terör örgütü üyeleri” gözüyle bakamaz! Özel savaş birliklerinden medet umuyor: Onu bu konuda pohpohlayanların medyadan kazandıkları parayı merak ediyorum! Sık sık görüştükleri Öcalan’a tecrit uygulamaya başladılar, avukatlarıyla görüşemez oldu. AKP’nin yapmayı planladığı yeni anayasada Kürt sorunu çözümünde 12 Eylül Anayasası’nı aşacak bir niyeti yok. Başbakan’a yağ çeken gazete(ci)ler ona dostluk ettiklerini sanmasınlar. Taraf ve Emre Uslu, Hakkari’ye niye bu kadar düşman? Polis kökenli Uslu’ya göre PKK Hakkari’de “İkna Odaları” kurmuş. [Demek ki Hakkari’de AKP’nin oy almama nedeni bu olmalı(!)] Bayramdan sonra olacaklara (devlet terörüne) bahane yaratmaya çalışıyor Emre Uslu. Çoğu kez doğruları yazan Ahmet Altan bu seviyedeki kimi yazarlarının sihirbazlığına yol vermemesi gerekir(di). Sen “büyük” bir yazarsın Ahmet Altan, senin böyle kışkırtıcı tipli yazarlara ihtiyacın mı var? Neden gazeten (Taraf) AKP taraftarı durumunda, neden objektif yayıncılık yapmıyor? Oysa ben sırf seni okumak için Taraf’ı alıyorum.
1990’lara benzer bir konsept hazırlanıyor. 90’lar tekrarlanabilecek mi? Kürtler, Türkler buna müsaade edecek mi? %50 oy’(un)a mı güveniyorsun? İktidar niyetli gözüküyor: Kontra faaliyetleri, maskeli baskınlar, Jitem’in yaptığı gibi gerilla kıyafetleriyle köyleri basıp öldürmeler? PKK’nin de karşısına her çıkanı öldürmesi mümkün mü? Yine aydınlar, gazeteciler, yazarlar, işadamları kaçırılıp öldürülecek mi? “Ölüm Listeleri” hazırlanacak mı? Ya “Tutuklanacaklar Listeleri”? Yeni Mehmet Ağarlara, İbrahim Şahinlere, Korkut Ekenlere iş düşecek mi? Mehmet Ağarlara yüklü paralar vererek isimlerini listeden sildiren Kürt zenginlerin olduğunu gazetelerde okuduk. Bir eski özel harekâtçı her şeyi itiraf ediyor. Devlet (Hükümet) bu kadar çıldıracak mı? AKP bir savaş hükümetine dönüşmüş durumdadır. TSK’yı eline geçirmiş, Ergenekon’u Yeşil’e boyamış bir yönetim olarak-ne yazık ki!-savaştan beslenen bir iktidar biçimine dönüşmüş(tür). Eskiye dönüp bir baksın AKP, Mehmet Ağar nerede şimdi? Tansu Çiller nerede? İbrahim Şahin nerede? DYP diye bir siyasi parti (ve oyu) kaldı mı?
Olaylar Başbakanın konuşmasının dozunu artırmak zorunda bıraktı. “Ramazan’a hürmeten duruyoruz. Bıçak kemiğe dayandı. Bölücü terörle aralarına mesafe koymayanlar (BDP’yi kastediyor) da bedelini ödeyecekler. Açık söylüyorum, faturası ağır olacak.(14 Ağustos)” “Bu cinayet şebekesi (PKK) bertaraf edilecek. Meşruiyet çizgisine gelmek isteyenler (BDP’yi kastediyor) şimdiden pozisyon alsınlar!(16 Ağustos)” Ve nihayet Hakkari-Çukurca’da (17 Ağustos 2011) 8 asker şehit edildi. Bir korucu da öldürülmüştü. Başbakan’ın artık sevap-günah çizgisi kalmadı: “Ramazan’a hürmet kalmadı! Bundan sonra konuşulmaz, uygulanır!” Günlerce Türk uçakları PKK’nin kamplarını bombalamaya başladı. Ve bu arada Türk savaş uçakları Kandil’i vurayım derken biri altı aylık bebek olmak üzere dördü çocuk yedi günahsız kişiyi yolculuk yaptıkları otomobillerinde vurdu. Ölürken anne bebeğine sarılmıştı. Hani biz birilerine bebek katili filan diyorduk ya, işte o unvanı da elde ettik! Bu yazımı yazdığım anda bile Diyarbakır semalarını savaş uçakları yırtıyordu.
Başbakan 18 Ağustos’ta toplanan MGK’ye savaş konseptini kabul ettirdi. OHAL’e rahmet okutacak bir savaş planından söz ediliyor: Kırsalda operasyonlar (Özel Harekât Polis Timleri’yle Jandarma Özel Harekât Birlikleri) yoğunlaştırılacak ve özellikle Hakkari ve Şırnak’ta özel(!) operasyonlar yapılacak, sivil toplum örgütleri susturulacak. Adı konmasa da “Süper Vali” uygulamasına geçilecek.(Bazı korucular uzun bir zamandır Bölge’de kontra görevi yapıyorlar.) Başbakan’a akıl veren akil(?!) yazarlar vardı: Hükümetin, Sri Lanka’nın Tamil’e saldırısını örnek almasını öğütlüyorlardı. Ülkede zaten yer yer “linç” girişimleri yaşanıyor(du). Polis arabuluculuk dahi yapmıyor(du). Olanları benimsemek doğru olamazdı.
Başbakan Kürtlere “terör örgütü üyeleri” gözüyle bakamaz! Özel savaş birliklerinden medet umuyor: Onu bu konuda pohpohlayanların medyadan kazandıkları parayı merak ediyorum! Sık sık görüştükleri Öcalan’a tecrit uygulamaya başladılar, avukatlarıyla görüşemez oldu. AKP’nin yapmayı planladığı yeni anayasada Kürt sorunu çözümünde 12 Eylül Anayasası’nı aşacak bir niyeti yok. Başbakan’a yağ çeken gazete(ci)ler ona dostluk ettiklerini sanmasınlar. Taraf ve Emre Uslu, Hakkari’ye niye bu kadar düşman? Polis kökenli Uslu’ya göre PKK Hakkari’de “İkna Odaları” kurmuş. [Demek ki Hakkari’de AKP’nin oy almama nedeni bu olmalı(!)] Bayramdan sonra olacaklara (devlet terörüne) bahane yaratmaya çalışıyor Emre Uslu. Çoğu kez doğruları yazan Ahmet Altan bu seviyedeki kimi yazarlarının sihirbazlığına yol vermemesi gerekir(di). Sen “büyük” bir yazarsın Ahmet Altan, senin böyle kışkırtıcı tipli yazarlara ihtiyacın mı var? Neden gazeten (Taraf) AKP taraftarı durumunda, neden objektif yayıncılık yapmıyor? Oysa ben sırf seni okumak için Taraf’ı alıyorum.
1990’lara benzer bir konsept hazırlanıyor. 90’lar tekrarlanabilecek mi? Kürtler, Türkler buna müsaade edecek mi? %50 oy’(un)a mı güveniyorsun? İktidar niyetli gözüküyor: Kontra faaliyetleri, maskeli baskınlar, Jitem’in yaptığı gibi gerilla kıyafetleriyle köyleri basıp öldürmeler? PKK’nin de karşısına her çıkanı öldürmesi mümkün mü? Yine aydınlar, gazeteciler, yazarlar, işadamları kaçırılıp öldürülecek mi? “Ölüm Listeleri” hazırlanacak mı? Ya “Tutuklanacaklar Listeleri”? Yeni Mehmet Ağarlara, İbrahim Şahinlere, Korkut Ekenlere iş düşecek mi? Mehmet Ağarlara yüklü paralar vererek isimlerini listeden sildiren Kürt zenginlerin olduğunu gazetelerde okuduk. Bir eski özel harekâtçı her şeyi itiraf ediyor. Devlet (Hükümet) bu kadar çıldıracak mı? AKP bir savaş hükümetine dönüşmüş durumdadır. TSK’yı eline geçirmiş, Ergenekon’u Yeşil’e boyamış bir yönetim olarak-ne yazık ki!-savaştan beslenen bir iktidar biçimine dönüşmüş(tür). Eskiye dönüp bir baksın AKP, Mehmet Ağar nerede şimdi? Tansu Çiller nerede? İbrahim Şahin nerede? DYP diye bir siyasi parti (ve oyu) kaldı mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder