Erdoğan’ın ustalık dönemi hükümeti kıdem tazminatlarını güvenceye
alma maskesi ile patronların işçileri tek tek, toplu işten atabilmesinin
önündeki son engeli ortadan kaldırıyor
İşçilerin kazanılmış haklarının son kalesi olan kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya yönelik; benim bildiğim 45 yıllık saldırı operasyonlarının sonuncusu, Erdoğan iktidarlarının ustalık dönemi hükümetinin programında. Kıdem tazminatlarını güvenceye alma maskesi ile gündeme getirilen operasyon, kıdem tazminatı haklarının gasp edilmesinin ötesinde, işçi için sınırlı geçerli iş güvencesinin, işten atıldıktan sonra işsiz kalacağı aylar yıllar için yaşamsal değeri olan bir gelir güvencelerinin... tümden ellerinden alınması anlamını taşıyor. Özünde yeni ucuz işçi çalıştırma adına işçi sirkülasyonu, ücreti-kıdemi yükselen işçileri tek tek, toplu işten atabilmenin önündeki son engeli ortadan kaldırmış oluyor. İktidar için işçi adına yaratılmış yeni bir büyük fonun daha kullanılması olanağını yaratması cabası.
Askeri-sivil iktidar fark etmeden, 1980 yılından bu yana gündeme gelen, serbest piyasaların önünü açma gerekçeli projelerle, 1961 Anayasası, 1963 yasaları ile işçilerin kazanmış oldukları, başta sendikal, tüm yasal anlamlı hakları bir bir ellerinden alındı... Türkiye, kayıt dışı ekonominin, ucuz emek sömürüsünün patladığı, işçilerin giderek daha boyutlu sosyal damping içerikli, ücret, çalışma, yaşam koşullarının geriye püskürtüldüğü bir düzene geçirildi. Sigortalı çalıştırılanların yarısına varan bir oranda sendikalaşmış, sendikal hakları, toplu pazarlık düzenini kullanabilen işçiler düzenini yakalamış bir Türkiye’de, o günlerden bu günlere, askeri darbe dönemlerinden daha ağır olarak, Özal ve Erdoğan iktidarlarındaki olumsuz oransal büyümeler dikkat çekici; kayıt dışı çalıştırılan işçi sayıları ve oranları, kayıtlı yasal çalıştırılanların üstüne çıktı. İşsiz sayısı patladı. Sendikalı çalışanlar 3 milyon sigortalıda, yarı yarıya bir oranda 1.5 milyonu sendikalı iken şimdilerde milyonlarca sigortalı içinden birkaç yüz binler sendikalıya, tümden erimeye doğru düştü.
Sigortalı, kayıtlı ekonomide çalıştırılanların ücret ortalamaları çoğunluk yüzde ile asgari ücret düzeyine çekildi. Yetmedi özellikle Erdoğan hükümetlerinde gelen yeni yasa değişiklikleri ile çalışan büyük çoğunluk için asgari yasal hakların söz konusu olamadığı, angarya çalıştırmanın önünü açan esnek çalışma düzeni yerleştirildi.İşçilerin kazanılmış haklarından bir tek kıdem tazminatı hakkı, çoğunluk için fiilen geçerli olamasa da yasal düzenleme olarak korunabildi...
İşçilerin kazanılmış haklarının son kalesi olan kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya yönelik; benim bildiğim 45 yıllık saldırı operasyonlarının sonuncusu, Erdoğan iktidarlarının ustalık dönemi hükümetinin programında. Kıdem tazminatlarını güvenceye alma maskesi ile gündeme getirilen operasyon, kıdem tazminatı haklarının gasp edilmesinin ötesinde, işçi için sınırlı geçerli iş güvencesinin, işten atıldıktan sonra işsiz kalacağı aylar yıllar için yaşamsal değeri olan bir gelir güvencelerinin... tümden ellerinden alınması anlamını taşıyor. Özünde yeni ucuz işçi çalıştırma adına işçi sirkülasyonu, ücreti-kıdemi yükselen işçileri tek tek, toplu işten atabilmenin önündeki son engeli ortadan kaldırmış oluyor. İktidar için işçi adına yaratılmış yeni bir büyük fonun daha kullanılması olanağını yaratması cabası.
Askeri-sivil iktidar fark etmeden, 1980 yılından bu yana gündeme gelen, serbest piyasaların önünü açma gerekçeli projelerle, 1961 Anayasası, 1963 yasaları ile işçilerin kazanmış oldukları, başta sendikal, tüm yasal anlamlı hakları bir bir ellerinden alındı... Türkiye, kayıt dışı ekonominin, ucuz emek sömürüsünün patladığı, işçilerin giderek daha boyutlu sosyal damping içerikli, ücret, çalışma, yaşam koşullarının geriye püskürtüldüğü bir düzene geçirildi. Sigortalı çalıştırılanların yarısına varan bir oranda sendikalaşmış, sendikal hakları, toplu pazarlık düzenini kullanabilen işçiler düzenini yakalamış bir Türkiye’de, o günlerden bu günlere, askeri darbe dönemlerinden daha ağır olarak, Özal ve Erdoğan iktidarlarındaki olumsuz oransal büyümeler dikkat çekici; kayıt dışı çalıştırılan işçi sayıları ve oranları, kayıtlı yasal çalıştırılanların üstüne çıktı. İşsiz sayısı patladı. Sendikalı çalışanlar 3 milyon sigortalıda, yarı yarıya bir oranda 1.5 milyonu sendikalı iken şimdilerde milyonlarca sigortalı içinden birkaç yüz binler sendikalıya, tümden erimeye doğru düştü.
Sigortalı, kayıtlı ekonomide çalıştırılanların ücret ortalamaları çoğunluk yüzde ile asgari ücret düzeyine çekildi. Yetmedi özellikle Erdoğan hükümetlerinde gelen yeni yasa değişiklikleri ile çalışan büyük çoğunluk için asgari yasal hakların söz konusu olamadığı, angarya çalıştırmanın önünü açan esnek çalışma düzeni yerleştirildi.İşçilerin kazanılmış haklarından bir tek kıdem tazminatı hakkı, çoğunluk için fiilen geçerli olamasa da yasal düzenleme olarak korunabildi...
Doğrusu kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmak işveren cephesinin 45 yılı bulan öncelikli hedeflerinden. Ancak işçi sendikaları, işçiler, bir tek bu hakkı korumaya yönelik çok güçlü bir direniş refleksi ile yıllardır siyasi iktidarların da desteğinde gündeme gelen yasa değişikliklerine karşı durabildiler... İşverenlerin, siyasileri yanlarına alarak, bu 45 yıllık ataklarında, kendilerine dönük gerekçelerinde, hiç değişmeyen, kimi haklılık payı yadsınamıyacak gerekçeler hep aynı kaldı... Ekonomik sıkıntı yaşayan, küçülmek zorunda olan, kimileri resmen iflas ettirilen işletmelerin kıdem tazminatlarını ödeyememelerinin sonuçta işçileri de mağdur ettiği. Kıdem tazminatı yükü kaygısı ile kayıtlı işçi çalıştırmama eğilimlerinin arttığı gibi. Zaten Türkiye’deki çalıştırma istatistikleri bu olumsuz gelişmeleri çok çarpıcı sergilemekte. Kıdem tazminatı ile gerekçelendirme ise gerçeklerle çok ağır çelişmekte...
Demokrasilerde öncelik işçilerin sendikal, yasal çalışma haklarının, çalışma koşullarının bütününün geliştirilmesinde. Kıdem tazminatı benzeri haklar bizdeki gibi değil. Çünkü işçilerin sendikalaşma, toplu pazarlık düzenlerinden yararlanma hakları ve oranları çok yüksek. Çünkü iş yasalarının, çalışma koşullarının güvenceleri çok olumlu. Çünkü işçi çalıştırma kültürü, gerçeklerinde bizdekinin benzeri kıdemli, yüksek ücretliyi, sendikalıyı çıkararak aynı işçileri sigortasız, ağır koşullarda ucuz emek olarak çalıştırma düzeni yok. Dünyada işçi sirkülasyonu oranları en yüksek ülkelerin başını çekiyoruz. Sonuç olarak işçilerin kıdemleri ile ücretleri en düşük, en olumsuz koşullarda çalıştırma rekorları bizde..
Hal böyle olunca, işverenler için sürekli kıdemli işçiyi atıp ucuz işçi çalıştırabilmede kıdem tazminatları, toplu ödemeler baş belası. İşçiler, sendikalarının yaşam pratiğinde kıdem tazminatlarını, başa ülkelerde geçerli olan pek çok yaşamsal hakkın da yerine koyup, bu son hak kaleleri için fazlası ile duyarlı olmalarının nedeni bu.. Çünkü bizde işten atılma, gerçek ekonomik zorunluluk, iflasa bağlı olmadığından, hele de işçinin sorumluluğu ile doğrudan ilişkilendirilmediğinden, tek tek sürekli ya da toplu işçi çıkarmalarda bazen kıdem tazminatı yükü işveren için caydırıcı olabiliyor. İşten atıldığında da, işçinin eline geçen tek para olarak, işsiz kaldığı aylar yılların yaşam kaynağı olarak görülüyor... AKP’nin projesi ise çoğunluk işçi için kıdem tazminatını bile güvenceye almadan, bu yalanla bu son kaleyi yıkmayı hedefliyor. Bakalım ‘ustanın’ iktidarı bu son kaleyi de kolayca yıkacak mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder