9 Ağustos 2011 Salı

Haluk Gerger: "Kürtler Kazanacak"

İran’ın hem korkudan hem de Ortadoğu’daki kargaşada kendisine bir alan açmaya çalıştığı için Kürtlere saldırdığını belirten Haluk Gerger, bölgesel ve emperyal güçlerin dahil olduğu bu oyunda kazananın Kürtler olacağını söyledi.

İran’ı Kürtlere saldırtan birinci gerekçenin korku olduğunu dile getiren Gerger, ikinci nedenin ise „bulanık suda avlama“ hesabından kaynaklandığı görüşünde. Baskıcı rejimlere karşı halk isyanlarının bir biri ardına yaşandığı Ortadoğu’da, İran’ın da bu kargaşa içerisinde kendine bir alan açmaya çalıştığını belirten Gerger, Suriye, Filistin, Hizbullah ve Hamas ile ilişkileri bakımından bir hinterlanda sahip olan İran’ın bu ortam içerisinde kendini güvence altına almaya dönük bir plan olduğunu ifade etti. Gerger, İran’ın iç muhalefeti baskı altına almak suretiyle, karşıtlarına karşı hinterlandını oluşturmaya yönelik bu planının aslında hiç de akılcı olmadığını da kaydetti.

‘İran Kürdistan’ı engel  görüyor’

 
Irak’ın güneyinde mezhepsel olarak Şiiliği kullanarak kendisine belli bir etkinlik alanı yaratabilen İran’ın bütün hinterlandına ulaşmak konusunda Güney’i bunun önünde bir set olarak gördüğü için saldırıya giriştiğini vurgulayan Gerger, bu politikayı şu sözlerle yorumladı: „İran, Kürt meselesinin alevlenmesiyle kendine bir Suriye, Türkiye ve Irak hattı da oluşturuyor. Suriye ve İran, ‘Ben Kürtlerle savaşırken, bir taraftan güç harcıyorum ama bir taraftan da güç topluyorum. Çünkü doğal müttefikim olan rejimler kaçınılmaz olarak benimle aynı safa düşecekler’ diye düşünüyor. Hakikaten de böyle. Nitekim Türkiye’nin yeni Kürt siyaseti ile İran’ın bu yeni saldırısının ne kadar örtüştüğünü görüyoruz. Dolayısıyla bu örtüşme de onların nezdinde, o bulanık suda yeni bir gerici hat, saflaşma oluşturuyor.“

‘Türkiye’nin rolü Truva atı’

 
Bugün Türkiye’ye verilen rolün aslında ABD’nin dahi başından beri istediği rol olan „Truva atı“ olduğunu belirten Gerger, bu rolü de „Yani bölgeyi doğrudan kuşatmadan, bölgeye sızan, dini, tarihsel, kültürel ilişkileri, ekonomik ve coğrafi yakınlığı kullanarak bölge içinde, bölgenin bir parçası olarak Batının stratejik değerlerini ve çıkarlarını temsilcisi olması“ olarak tanımladı. Gerger, yaşanan değişimin „Tetikçilikten Truva atına bir geçiş süreci“ olduğunu söyledi. 

 
‘Acaba Kürtleri avlayabilir miyim?’

 
İran’ın giriştiği „bulanık suda balık avlama“ çabasının Türkiye’de de „Acaba ben de Kürtleri avlayabilir miyim“ şeklinde karşılık bulduğunu dile getiren Gerger, „Ama bir korkusu da var. ‘Ava giderken avlanır mıyım’ diye. Bu yeni strateji değişikliği saldırı planlaması buna dönük. İran, can havliyle iç muhalefeti bastırırken, Türkiye de bir yandan işbirliği yaparak onların altını oyuyor. Ama öte taraftan da onların anti-Kürt gücünden yaralanmaya kalkıyor. Bu Şark kurnazlığı, oryantal tüccarlık Türk egemen sisteminin genlerinde var“ dedi. 

 
„Kaybedilmiş bir davanın restorasyonudur bunlar. Batı müdahale edebilir, kendisine dost yeni bir rejim yaratabilir. Ama 2 şey olmazsa olmazdır Batı için. Birincisi bu bölge pazar, enerji, ekonomi vs. olarak uluslararası kapitalizme eklemlenmelidir. Bu aynı zamanda mutlaka sosyal, ideolojik ve kültürel eklemlenmeyi yani çürümeyi de beraberinde getirmelidir. İkincisi, bunun politik ve stratejik ayağı mutlaka İsrail’e boyun eğmek, ABD’ye dost olarak ortaya çıkmak zorundadır“ diyen Gerger, bu iki temel amaca hizmet edecek yeni müttefikler bulunsa da yeni sorunlar ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğundan yana.

 ‘Kürtler kendi küllerinden doğdu’

 
Gerger, emperyalist küresel güçler ve dikta rejimleri tepişirken, Kürtlerin eziliyor gibi görünebilmesine rağmen, tarihsel olarak kazandığının üzerinde de önemli durdu. Bu noktada Türkiye örneğini veren Gerger, „Türkiye Kürdistan’ında imha ve inkâr diye adlandırılan on yıllardır devam eden bir muazzam şiddet dalgası ile karşı karşıyayız. Daha yedi yaşında ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ dedirtilerek manevi, moral soykırımına uğratılan çocuklar, kirli savaşta öldürülen binlerce genç, hayatları karartılan binlerce aile. Ama ne oluyor. Kürt kimliği, aydınlanması ve bilinci arttı. Kürt sorunu yokken, devletin bütün kademelerinin kabul ettiği bir sorun ortaya çıktı. Acaba 70-80 senelik korkunç şiddet ortamında kim kaybetti, kim kazandı. İlk suni bakışta anlaşılacak Kürtlerin kaybettiğidir ama buradan kendi küllerinden doğan bir bilinç, aydınlanma ve Kürt ulusu var. Buna karşı her anlamda iktidarsızlaşmış, tüm kurumları çürümüş, kendi insanlığını yitirmiş bir Türk kimliği ve devleti var. Kim kazandı, kim kaybetti“ yorumunda bulundu. 

 
Gerger, yine „Olası bir müdahalede Türkiye’de neler olacağı“ konusunda ise açık konuşuyor. „Şiddet ve baskıyı yeniden derinleştirmesi ve yüceltmenin bildiğimiz haliyle Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunun başlangıcı“ olacağını dile getiren Gerger, Kürtlerin uzattığı barış elinin tutularak yeni bir inşa sürecinin başlatılmaması halinde Türkiye’nin intihara sürükleyeceğini kaydetti. İçerisinde bulunacak coğrafyanın çöküşü anlamına gelecek olan bu hataya düşmemek için de kimsenin „Bulanık suda balık avlanmaya kalkmaması“ gerektiğini belirten Gerger, bunun için de mevcut bataklığın bölge halklarınca geliştirilecek elbirliği ile kurutulması gerektiğini ifade etti.


ÖMER ÇELİK-FERHAT ÇELİK

Hiç yorum yok: