9 Ağustos 2011 Salı

ABD’nin Ortadoğu Açmazı: PKK



Şu bir gerçek; ABD’nin Ortadoğu’da dizginleyemediği, kontrolüne alamadığı bir güç varsa oda PKK’dir.

Üzerinde en çok tartışılıp konuşulan konulardan biridir Büyük Ortadoğu Projesi… Dünya siyaset arenasında güncel anlamda yaşanan gelişmelerin çoğu bu projenin ana konseptine bağlı olarak gelişmektedir. Namı diğer Yeni Amerika Yüzyılı Projesi…Amerika eski başkanlarından Jimmy Carter` in ulusal güvenlik danışmanı ve stratejiysen Z. Brzezinski tarafından hazırlanan Büyük Satranç Tahtası kitabında bu proje geniş ayrıntılarıyla ele alınmaktadır.


 
Kulağın tersten tutulması misali, siyaset bilimcileri ve stratejisyenler tarafından en çok karmaşıklaştırılıp anlaşılması güç hale getirilen bu konu özü itibari ile dünyaya hâkim olmak istiyorsan Avrasya`ya hâkim olacaksın, Avrasya`ya hâkim olmak için de Ortadoğu’ya hâkim olacaksın. 

Neden Avrasya? Neden Ortadoğu?

Avrasya bölgesi, Batıda Atlas Okyanusu, Doğu da Kuzey Pasifik Okyanusu, Güney de Hint Okyanusu kuzeyde ise; Kuzey buz denizi ve Articla bölgeleri ile çevrilidir. Dünya fiziki haritasının jeopolitik açıdan en kilit noktalarını kapsıyor.
Bu bölgenin ve aynı zamanda Büyük Satranç Tahtası’nın baş aktörleri: ABD, Rusya, Fransa, Almanya, Çin, Japonya, İran ve Türkiye’dir. Tasarı ve senaryo Amerika merkezli olduğu için başrolünü de ABD oynuyor ( tabi perde arkasın da İsrail ve İngiltere vardır.)

Avrasya, jeopolitik acıdan: dünyanın kalbi, sosyo-etnik açıdan: kültürel mozaikliği ifade ediyor. İktisadi açıdan: dünya ekonomisinin can damarını teşkil eden yer altı-yer üstü zenginlik kaynaklarının merkezi konumundadır.
En derin nüanslara kadar hesaplanarak belirlenmiş bir stratejidir. Bu anlamda Avrasya rast gele seçilmemiştir.

Neden böyle bir stratejiye ihtiyaç duyuldu? 

Tarihsel kronolojide uygarlıksal gelişmeleri ifade eden duraklar vardır. Mitolojiler Dine, Din felsefeye, felsefe de yerini bilime bırakır. Tarihsel kronolojinin düşünce tarihi böyle ilerler. Alta doğru üretim biçimi, iktidar ve genel anlamda sistemlerin tümünü kapsayan gelişmeler bu ana duraklara bağlı olarak kendilerini yenilerler.Sömürgecilik tarihi bu anlamda özgün bir konu olarak ele almak mümkün.

İbn-i Haldun Mukaddime adlı eserinde uygarlıkları insana benzetir. Ve uygarlıkların da çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerinin olduğunu belirtir. Olgunluk ve yaşlılık, yani uygarlıkların yükseliş ve çöküşlerinin iç içe olduğu vurgulanır. Yükseliş süreçlerini idrak edip kendini yenileyen uygarlıklar çöküşün akıbetini yasamadan ömürlerini uzata bilmeyi başarmışlardır.

Günümüzdeki emperyalist sistemler de,  ihtiyarlık süreçlerini yaşamaktadırlar. Değişik dönemlerde yaşanan krizler bunun bir sonucudur. Konumuzla bağlantılı olan yönüne gelecek olursak emperyalist sistemler içteki tıkanıklığı ve çöküşü aşmak için başvurdukları temel yöntem dışa saldırmaktır. İçte ki tepkinin yönünü dışa vererek bir nebze rahatlamaya çalışıp dış saldırıdaki emellerini gerçekleştirmeye çalışırlar.

Avrasya stratejisi böyle bir ihtiyacın ürünü olarak doğar. Bu stratejinin ilk icraatı olarak ta 11 Eylül Saldırısı(11S) oldu. Yakın tarihimizi sarsan bu saldırı ‘ideolojik temelini İsrail, planlamayı İngiltere, saldırıyı da Amerika merkezli paramiliter-taşeron örgütler’ tarafından yapılmıştır.

Bu stratejinin uygulanabilinmesi için bir gerekçe olmalıydı. Protestan rahip Charles Kingsley, ''sırtlarına ağır bir yük sararken rahat dursunlar diye İncil’i ayfon olarak kullandık'' der. İnsanlığın yumuşak karnı olan terörizmi ( bizzat kendileri uygulayarak ) kullandılar. 1. dünya savaşı Sırp Prensinin öldürülmesi gerekçe gösterildi. Pearl Harbour baskını ABD’nin yenilmiş Japonya`ya karşı atom bombasını kullanmasının gerekçesi olmuştu. 11 Eylül saldırısı Ortadoğu’ya saldırmanın gerekçesi yapıldı. Afganistan Taliban’dan temizlenecek Ladin`i saklandığı ininden çıkarılacak, Afgan kadını burgasından kurtarılacak vb. safsatalar…

Şu bir gerçek ki; yakın tarihimiz de gerçekleşen bu saldırı dünya siyaset dengelerini ciddi şekilde sarsmıştır. John Berger ,'Bir Zamanlar Avrupa’ adlı eserinde ''bir daha asla hiç bir hikâye tek bir hikâyeymiş gibi söylenmeyecektir'' diyordu. Dünya da ki bütün siyasal-politik gelişmelerde 11 Eylül öncesinde söylendiği gibi söylenmeyecektir. Dünyanın farklı yerlerinde görülen politik gelişmeler bunu doğrulamaktadır.  

Neden Ortadoğu?

BOP Batı merkezli bir stratejidir. Ortadoğu tarihten günümüze değin muhalif bir duruş sergilemiştir. Avrasya açısından jeo-politik konumu elzemdir. Dinsel, kültürel, siyasal olarak hep Batı karşıtlığını sergileyen bir gelişim çizgisine sahiptir. Aynı zamanda Batının korkulu rüyası olduğu gibi, zenginlik kaynaklarıyla da Batının iştahını kabartmıştır. Bu anlamda Ortadoğu düşürülmesi gereken kalelerin başında gelmektedir.

Kimi fundemantalist, radikal dinci örgütler ve özellikle de Ortadoğu halkları bir direniş mücadelesi içerisinde olsalar bile BOP stratejisi kademe kademe uygulanmaktadır. Uzun vadede ne tur gelişmelere yol açacağı bilinmez. Köklü geleneklere sahip Ortadoğu halkları kolay kolay teslim olmayacaklardır. Ama kısa vadede kimi noksanlıkları olsa da ciddi gelişmeler yaşandığı da bir gerçektir. Avrasya stratejisinin başarısı bu kalenin düşürülmesinden geçiyor. Bunun için farklı tarihlerde ülkeler işgal ediliyor, yönetim değişikliğine gidiliyor, içten içe ülkeler zayıflatılıyor, kurulu rejimlere yon verilip muhtevaları değiştiriliyor. 

BOP stratejisin de PKK’nin yeri?

Kürtler Ortadoğu’nun en kadim halkları arsında geliyor. Ortadoğu’nun zengin etnik yapısı içerisinde eriyip yok olmadan bin yıllardır kendini ayakta tutan ender halklardandır. Köklü kültürel değerleri, varlığını muhafaza etmede önemli bir faktör olmuştur. PKK hareketiyle bu kültürel değerler ete- kemiğe bürünerek, ideolojik ve siyasal bir güç konumuna gelmiştir.

Şu bir gerçek; ABD’nin Ortadoğu’da dizginleyemediği, kontrolüne alamadığı bir güç varsa oda PKK’dir. Kurulu devletlere saldırıyor, illegal örgütlere sızıp kendi çizgisine çekebiliyor. PKK’nın ideolojik, siyasal, kültürel dokusu ve isleyiş tarzı ABD’nin böyle bir yönelimine zemin sunmamaktadır. Kişiyi denetimine alır veya koparabilir. Ama söz konusu hareketin kendisine yaklaşamamaktadır. İstediği şekilde sızıp yön verememektedir. Sosyalist Hareketler içerisinde nev-i şahsına münhasır bir çizgiye sahip. Kendi orijinliği içerisinde doğup gelişen PKK, emperyalist literatürde dünyanın en tehlikeli terörist örgüt konumundadır. Dünya siyasetinde rol sahibi olan her ülkenin gündeminde mutlaka PKK vardır. Tasfiyesine, dokusuna yönelik illa ki politika sahibidirler. PKK üzerinden özelde Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine, genelde de Ortadoğu’ya yönelik stratejiler geliştirirler. Özellikle Türkiye’nin 30 yılı aşkındır böyle zayıf kalması, bağımsız bir iç – diş siyaset yürütememesinin altında bu gerçeklik yatmaktadır. ABD için Ortadoğu da var olan bir devletten daha değerli ve anlamlı olan kendisine yakın duran, kendisinin yönlendirdiği bir PKK gerçekliğidir. Nasıl ki 1. Ve 2. Dünya savaşlarında ülkelerin haritaları çizildiyse, Avrasya stratejisiyle ülkeler haritası yeniden çizilmiştir. Çizilmiş bu yeni haritada federal veya bağımsız bir Kürt devleti bulunmaktadır. Kendi denetiminde, PKK öncülüğünde kurulmuş bir Kürt devleti ABD için Afganistan da ki başarısından (?) Irak’ın devrilmesinden kat be kat daha değerli ve önemlidir. ABD, PKK’nin özelde Kürtler, genelde Ortadoğu’da ki gücünün farkındadır. Kürtler üzerinden yapmak istediği politikaları Talabani ve Barzani üzerinden yapamayacağının bilincindedir. PKK’nin mevcut duruşundan onları tercih etmek zorunda kalıyor. PKK’ye olan öfkesi, saldırganlığı ve dünya kamuoyu önünde ‘terör örgütü’ ilan etmesi bundandır. PKK’ ye yapacağı bir saldırıda başarı sağlayamayacağının bilincinde. Yıllardır askeri, diplomatik, istihbarat alanında verdiği destekle PKK’ye saldırttığı ülkelerinde sonuç alamadığını görüyor. PKK bu durumuyla ABD’nin Ortadoğu da ki en büyük açmazı oluyor. Mevcut durumda ki bu açmaz BOP için en büyük tıkanıklık nedeni olmaktadır. PKK'nin bağımsızlıkçı çizgisinden taviz vermeyeceği kesin. BOP’un uygulayıcıları süre gelen politikalarını ne derece de değiştirecekleri süreç gösterecek. Şairin değişiyle; «  Galiptir bu yolda Mağlup  » Her iki durumda da PKK «  Galiptir bu yolda Galip… » 
Baran Qewm

Hiç yorum yok: