1 Mayıs 2008 tarihinde Türk savaş uçakları PJAK’ın üstlendiği noktalara
uçak saldırıları gerçekleştirmişti. Yapılan bu saldırıda basın-yayın
çalışmalarını yürüten altı PJAK mensubu yaşamını kaybetmişti. Bu
saldırının en dikkat çekici yanı ise; Türkiye, İran ve ABD’nin PJAK
karşısında bir araya gelmiş olmalarıydı.
2008 yılında gerçekleşen
bu saldırıda İran İstihbarat sağlamış, ABD İnsansız uçaklarıyla keşif
yapmış ve Türk Uçakları da ABD yapısı güdümlü bombaları PJAK üstlerine
yağdırmıştı. Aradan üç yıl geçti, bu Kürt karşıtı ittifak yeniden
devrede.
PJAK ve İran arasında
çatışmalar yaşanmaya devam ederken gerek ABD gerekse de savaş bölgesine
yakın bir alanda konumlanan YNK’den hiçbir ses çıkmamaktadır. Oysa YNK,
PKK ve PJAK ile yaptığı görüşmelerde İran’la çatışmanın yaşandığı
bölgeyi sürekli gündemde tutmuştu. ABD’de sözde İran’ın askeri
hareketliliğini kontrol altında tutma bahanesi altında neredeyse günün
24 saatinde bölgede insansız keşif uçaklarını havada tutuyordu.
Türk devletinin İran’ın gerçekleştirdiği bu saldırıdaki yeri çok nettir. Türkiye ile İran yaptığı Kürt karşıtı anlaşma ile ortak saldırı ve hareket kararı aldılar. Doğu Kürdistan ve Kuzey Kürdistan sınırlarının kesiştiği Dambat, Maku vb. gibi yerleşim anlarında ortak askeri harekâtlarda gerçekleştirdiler. Hacı Ümran ve Zele arasında kalan sınır hattında gerçekleşen saldırıda da Türk subayları fiilen yer almaktadırlar. Ancak anlaşılacağı gibi bu saldırı sadece İran-Türk ortak harekâtı olmakla sınırlı değil. ABD’de üçüncü bir ortak olarak bu saldırının içerisinde kendisi için bir konum belirledi.
Halen sürmekte olan bu çatışmalar ne kadar sürer ve hangi boyutlara ulaşır bu konuda şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Ancak İran saldırılarına devam eder ve kendini bu konumda tutarsa çatışmaların daha geniş bir alana yayılacağını ve boyut kazanacağını söylemek abartı olmaz. En son Serdeşt’te yaşanan çatışmada bunu göstermektedir.
İran neden böyle
bir saldırıya gerek duydu? Bu saldırı gerçekten İran’ın çıkarına mı?
Bunlar mutlaka cevaplanması gereken sorular olma özelliği
taşımaktadır.
İran,
Suriye ve Libya ile aynı statü içerisinde ele alınan ülkeler arasında
yer almakta olsa da ABD tarafından biraz daha sert kabuklu ceviz
muamelesi gören bir devlet konumundadır. Suriye ve Libya kuşatmasından
sonra ise bu şekilde sert kabuklu bir ceviz olma özelliğinden de
çıkarılmak istenilmektedir. Libya ve Suriye konusunda ABD ile anlaşan
Türkiye İran konusunda da bir anlaşmaya varmıştır. Bu anlamda Türkiye
ABD tarafından da bir misyon sahibi kılınmıştır ve Libya ve Suriye karşı
olduğu gibi İran’a karşı da kullanılacaktır. Bundan hiçbir kimse de
kuşku duymamalıdır.
İran giderek kuşatılma altına alınmaya başlandığı
ve sıranın hızla kendisine geldiği bir süreçte PJAK’a saldırıya
geçmiştir. Bu gerçeklik İran’ın neden PJAK’a saldırarak işgal harekâtı
başlattığı ve bu saldırının İran’ın yararına mı olduğu sorularına da bir
cevap teşkil etmektedir.
İran’ın hangi gerekçeyle olursa bugüne
kadar yapmış olduğu askeri saldırıların haklı bir gerekçesi olamaz.
Bunlar kesinlikle mahkûm edilmesi ve karşı durulması gereken
saldırılardır. Son gerçekleşen saldırılar ise bunlarında ötesinde
geçmişte yaşananlardan da daha tehlikelidir. Bu sadece Kürtler içinde
değildir. Başta İran halkı olmak üzere orta doğu içinde bir tehlikedir.
İran’ın
PJAK özgülünde Kürtlere karşı başlattığı bu saldırının, ABD’nin ve
Türkiye’nin İran’ı içerisine çekmeye çalıştıkları girdap olduğuna dair
de hiçbir kuşku yok. O kadar açık ve net. Şaşırtıcı olan İran
yönetiminin bunları yaparken hala ABD ve Siyonizm karşıtlığı söylemleri
kullanmak istemesi…
Başta İran olmak üzere Müslüman topluluklar
içerisinde gerçekten kendisini ABD ve Siyonizm karşıtı görenler, öyle
olduklarının propagandasını yapanlar İran yönetiminin bu Kürt karşıtı
politika ve işgale dönüşen saldırganlık karşısında sessiz kalmamalıdır.
Cemal Şerik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder