12 Haziran 2011 genel seçimleri önceki seçimlerden biraz farklı. 12 Haziran seçimleri için hazırlanan listeler seçim sonuçları kadar tartışılıyor. Partilerin seçimlere yüklediği anlam ve hedefledikleri ise, seçim listeleri ile kendisini fazlasıyla dışa vuruyor. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Mart 2004’de yerel seçimler, Temmuz 2007’de genel seçimler, Mart 2009’da yerel seçimler yapıldı. AKP, bütün bu seçimlerden birinci parti olarak çıktı. AKP, 2002 seçimlerini iktidarı için çıraklık dönemi olarak tanımlıyor. AKP’nin “çıraklık dönemi” olarak tanımladığı “2002/2007” yılları arasında Türkiye hiçbir temel sorununu çözemedi. AKP bu dönemde temel sorunları çözmek yerine “düşünmezseniz sorun yoktur!” yaklaşımı sergiledi.
AKP’nin “kalfalık dönemi” olarak tanımladığı 2007-2011 yılları ise, Türkiye’nin temel sorunlarının daha da karmaşık bir hal almasını beraberinde getirdi. Çünkü “Demokratikleşme, Kürtler, Aleviler ve liberaller” başlığı altında AKP önceki seçimlerde pragmatik siyaset yöntemi ile seçime girdi. Ancak ne Türkiye toplumu “demokratikleşti”, ne Kürtler kendi hak ve özgürlüklerine kavuştu, ne de Aleviler inanç özgürlüğünü yaşadılar. AKP iktidarı Türkiye’yi de bölgenin hatta dünyanın en tartışmalı politikalarının sahibi haline getirdi. Kişiliksiz, ikiyüzlü ve günübirlik söylemlerle çıkar siyasetini dış politikada da sürdüren AKP, önceki seçimlerde devlete yerleşmeyi ve iktidarını korumayı esas aldı. Erdoğan, “AKP 2002’de çıraklık, 2007’de kalfalık dönemini yaşadı. 2011’de de ustalık dönemini yaşayacak” diyerek 12 Haziran seçimleri sonrasında izleyeceği politikayı da bütün açıklığı ile ortaya koymaya çalıştı. Dolayısıyla AKP 2011 seçimleri için hazırladığı liste şunu gösteriyor. AKP’nin Kürt meselesi, demokratikleşme vb konularda önceki dönem izlediği “çürütme, belirsizleştirme, erteleme, anlamsızlaştırma” yöntemini bu seçimlerle tamamen devlet politikası haline getirme çabasında olacak. Dolayısıyla AKP devletleşecek, devlet AKP’lileşecek. İktidar blokları arasındaki ayrımlar ise daha da keskinleşip, gergin bir hat üzerinden sorunların tartışması gerçekleşecek.
CHP ve MHP açısından 12 Haziran seçimleri bir belirsizlik taşıyor. MHP’nin değişmeden seçime girmesi ile CHP’nin “değişme” iddiası ile MHP’lileşerek kendini seçime hazırlaması Meclis’te oluşacak tablonun gerilimli yanlarını gösteriyor. CHP’nin sadece görünen statükonun fotoğrafını değiştirerek orjinal statükocuları bünyesine aldı. Dolayısıyla birkaç Kürt ve Alevi sıfatlı isimlerle seçime girmesi oluşabilecek sonuçları fazlasıyla görmemizi sağlayabilir. CHP ve MHP ortaya koyduğu aday listeleri ile öz olarak şunu söylüyor: “Kürt meselesi İstanbul’dan çözülür, Aleviler sadece isim olarak var olur. Sorunlar sadece biçimsel çözülür!”
Ve, bağımsız adaylar bloğu. Sınırlı imkanlar, yasal engeller, devlet baskısı nedeni ile istenilen hazırlıkla seçime giremeyen BDP, sosyalist blok, Aleviler ve emek hareketinin bir araya gelerek oluşturduğu liste ise, Türkiye’nin reel politik yapısını yansıtıyor. AKP, MHP, CHP üst siyaset sınıfı üzerinden toplumsal temsiliyeti sergilemek isterken, demokratik ulus bloğunun bağımsız adayları toplumun daha gerçek dinamikleri üzerinden bir temsil sağlamaya çalışıyor. Bazı yetersizlikleri olsa da, bağımsız adayların listesi Meclis içinde “gerçek meclis” oluşturuyor.
Partilerin 12 Haziran seçimlerine hazırlıkları ve oluşturdukları listeler yakından incelendiğinde ortaya çıkan sonuçlar böyle özetlenebilir. Eğer partiler önceki dönemdeki yaklaşımlarını değiştirmezlerse, 13 Haziran’daki tablo da sorunların gerçek çözümü yerine yine erteleme, çelişki ve çatışmayı beraberinde getirme potansiyeli taşır.
AKP’nin “kalfalık dönemi” olarak tanımladığı 2007-2011 yılları ise, Türkiye’nin temel sorunlarının daha da karmaşık bir hal almasını beraberinde getirdi. Çünkü “Demokratikleşme, Kürtler, Aleviler ve liberaller” başlığı altında AKP önceki seçimlerde pragmatik siyaset yöntemi ile seçime girdi. Ancak ne Türkiye toplumu “demokratikleşti”, ne Kürtler kendi hak ve özgürlüklerine kavuştu, ne de Aleviler inanç özgürlüğünü yaşadılar. AKP iktidarı Türkiye’yi de bölgenin hatta dünyanın en tartışmalı politikalarının sahibi haline getirdi. Kişiliksiz, ikiyüzlü ve günübirlik söylemlerle çıkar siyasetini dış politikada da sürdüren AKP, önceki seçimlerde devlete yerleşmeyi ve iktidarını korumayı esas aldı. Erdoğan, “AKP 2002’de çıraklık, 2007’de kalfalık dönemini yaşadı. 2011’de de ustalık dönemini yaşayacak” diyerek 12 Haziran seçimleri sonrasında izleyeceği politikayı da bütün açıklığı ile ortaya koymaya çalıştı. Dolayısıyla AKP 2011 seçimleri için hazırladığı liste şunu gösteriyor. AKP’nin Kürt meselesi, demokratikleşme vb konularda önceki dönem izlediği “çürütme, belirsizleştirme, erteleme, anlamsızlaştırma” yöntemini bu seçimlerle tamamen devlet politikası haline getirme çabasında olacak. Dolayısıyla AKP devletleşecek, devlet AKP’lileşecek. İktidar blokları arasındaki ayrımlar ise daha da keskinleşip, gergin bir hat üzerinden sorunların tartışması gerçekleşecek.
CHP ve MHP açısından 12 Haziran seçimleri bir belirsizlik taşıyor. MHP’nin değişmeden seçime girmesi ile CHP’nin “değişme” iddiası ile MHP’lileşerek kendini seçime hazırlaması Meclis’te oluşacak tablonun gerilimli yanlarını gösteriyor. CHP’nin sadece görünen statükonun fotoğrafını değiştirerek orjinal statükocuları bünyesine aldı. Dolayısıyla birkaç Kürt ve Alevi sıfatlı isimlerle seçime girmesi oluşabilecek sonuçları fazlasıyla görmemizi sağlayabilir. CHP ve MHP ortaya koyduğu aday listeleri ile öz olarak şunu söylüyor: “Kürt meselesi İstanbul’dan çözülür, Aleviler sadece isim olarak var olur. Sorunlar sadece biçimsel çözülür!”
Ve, bağımsız adaylar bloğu. Sınırlı imkanlar, yasal engeller, devlet baskısı nedeni ile istenilen hazırlıkla seçime giremeyen BDP, sosyalist blok, Aleviler ve emek hareketinin bir araya gelerek oluşturduğu liste ise, Türkiye’nin reel politik yapısını yansıtıyor. AKP, MHP, CHP üst siyaset sınıfı üzerinden toplumsal temsiliyeti sergilemek isterken, demokratik ulus bloğunun bağımsız adayları toplumun daha gerçek dinamikleri üzerinden bir temsil sağlamaya çalışıyor. Bazı yetersizlikleri olsa da, bağımsız adayların listesi Meclis içinde “gerçek meclis” oluşturuyor.
Partilerin 12 Haziran seçimlerine hazırlıkları ve oluşturdukları listeler yakından incelendiğinde ortaya çıkan sonuçlar böyle özetlenebilir. Eğer partiler önceki dönemdeki yaklaşımlarını değiştirmezlerse, 13 Haziran’daki tablo da sorunların gerçek çözümü yerine yine erteleme, çelişki ve çatışmayı beraberinde getirme potansiyeli taşır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder