9 Eylül 2012 Pazar

Salih Müslim: AKP'nin Osmanlı Entrikaları Tutmaz

Abdurrahman GÖK / Qamişlo - Diha

Suriye’deki Yüksek Kürt Konseyi Üyesi Salih Müslim, son dönemlerde Türkiye’nin Kürt bölgesinde yapmaya çalıştığı provokasyonları değerlendirdi: Türkiye Osmanlı padişahlarının entrikalarına başvuruyor

PADİŞAHLARIN YÖNTEMLERİ KULLANILIYOR

Biz Suriye’de artık muhalefetle anlaşmışız. Demokratik Özerklik talebimizi kabul ediyorlar. Muhalefet bunu kabul ediyor, siz niye itiraz ediyorsunuz? Niye Osmanlı padişahlarının entrikalarına başvuruyorsunuz? Suriye Ulusal Konseyi’ni çağırıyor, ilk şart olarak ‘Kürtleri tanımayacaksın’ diyor.

YAKALADIK TÖVBE ETTİLER BIRAKTIK

Türkiye Kürt bölgesinde ajanlarını kullanarak provokasyon yapmaya çalışıyor. Bunların isimlerini de biliyoruz. Türkiye’de oturan Selah Bedrettin’i biliyoruz. Kirli ilişkileri var, özel savaş dairesine bağlı. Bunun gibi çok sayıda kişi gönderildi. Yakaladık, tövbe ettiler bıraktık.”


Türkiye Osmanlı padişahlarının entrikalarına başvuruyor


Yüksek Kürt Konseyi Üyesi ve Partiya Yekîtiya Demokratîk (PYD) Eşbaşkanı Salih Muslîm, Suriye’de yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden ayaklanmayı ve Kürt bölgelerinde Kürtlerin yönetimi ellerine alarak Demokratik Özerklik temelinde kendi kendilerini yönetmelerini DİHA’ya değerlendirdi. Muslim, “Gerçek muhalefet biz oluyoruz. Arap partileri ile birçok demokratik çevre ile Ulusal Koordinasyon Heyeti kurduk. Bizim politikamız yöntemde değişiktir. Şu an muhalif olarak yansıtılanlar Şam’da bir iktidar savaşı veriyor. Ancak biz Kürtler varlık savaşı veriyoruz. Anayasal haklarımızın kabul edilmesi temelinde bir mücadele veriyoruz. Demokratik haklar meselesidir meselemiz ve kimliğimizle, rengimizle serhildana başladık. Devrime bu şekilde katıldık ve bunu korumaya çalıştık” dedi.


Öncelikle Suriye’de yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden ayaklanmayı ve Kürtlerin bu süreçteki durumunu kısaca anlatabilir misiniz?

 
Biz Suriye’de artık muhalefetle anlaşmışız. Demokratik Özerklik talebimizi kabul ediyorlar. Muhalefet bunu kabul ediyor zaten, siz niye itiraz ediyorsunuz? Niye Osmanlı padişahlarının entrikalarına başvuruyorsunuz? Suriye Ulusal Konseyi’ni çağırıyor ilk şart olarak Kürtleri tanımayacaksın diyor. Ulusal Koordinasyon Heyeti’ni çağırmış ilk şart olarak ‘Kürtleri tanımayacaksın’ diyor. Niye bu kadar diretiyorsunuz düşmanlıkta
- Suriye’deki süreç bir yıl 6 ayını geride bıraktı. Bizim baştan beri bir stratejimiz vardı. TEV-DEM, PYD ve Kürt partileri olarak bir stratejimiz vardı. Her şeyden önce halkı örgütlemekti birinci amacımız. Örgütlü bir halk bizim için iradeli bir halktır. İstediği her şeyi yapabilir. İşte bu iradeye dayanarak biz baştan beri başka yollarla, yöntemlerle serhildanımızı devam ettirdik. Suriye halk devriminin bir parçası olarak biz bu temelde yolumuza devam ettik. Yine koordinasyonlarla, diğer güçlerle ilişkilenmelerimiz oldu. Devrimin barışçıl yollarla olması gerektiğini, kendimizi savunma dışında silaha sarılmaması gerektiğini söyledik. Biz bunu Kürt bölgelerinde başardık; ama diğer güçler başaramadı. Tabii rejimin de istediği tam olarak buydu. En yıkıcı silahlarını böylece kullanma fırsatı bulacaktı. Ve bugün Arap bölgelerinde olan da budur. Yani rejim ağır silahları kullanma konusunda amacına ulaştı. Ancak Kürt bölgelerinde biz başardık. Yani halkımızın örgütlenmesi, bizim uyarılarımız ve çalışmalarımız sonuç verdi. Bu temelde gözle görülür, elle tutulur bir şeyler oldu. Halkımız da şimdi bir bütün olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelerin büyük bölümünde yönetimi eline almış kendi kendini yönetiyor.

Burada ilk ayaklanma başladığında ciddi manipülatif haberler yapılıyordu. Kürtlerin Esed rejimini desteklediği yönünde yayınlar yapılıyordu. Bu şekilde Kürtler yalnızlaştırılmak mı isteniyordu?


- Doğrudur, bu yapılmaya çalışıldı. Ancak bugün gerçek muhalefet biz oluyoruz. Arap partileri ile birçok demokratik çevre ile Ulusal Koordinasyon Heyeti kurduk. Bizim politikamız yöntemde değişiktir. Şu an muhalif olarak yansıtılanlar Şam’da bir iktidar savaşı veriyor. Ancak biz Kürtler varlık savaşı veriyoruz. Anayasal haklarımızın kabul edilmesi temelinde bir mücadele veriyoruz. Demokratik haklar meselesidir meselemiz ve kimliğimizle, rengimizle serhildana başladık. Devrime bu şekilde katıldık ve bunu korumaya çalıştık.


Nasıl?


- Şimdi Kürtler tarih boyunca hep başkalarının askeri olmuştur. Osmanlılarda Kürtler Yemen’de öldürülmüştür Osmanlı askeri olarak, Abbasilerde Ebu Müslimi Horasani ta Hindistan’a kadar gitti. Kürt tarihinde Kürtler hep başkalarının askeriydi. Şimdi biz bu tecrübeye dayanarak, yine Kürtlerin tarih boyunca kalkıştıkları isyanlar ve bu isyanlardan aldıkları sonuçlardan ders çıkararak başkalarının askeri olmama kararı aldık. Bir şey yapmak istiyorsak rengimizle, taleplerimizle, kimliğimizle yapmak istedik ve bu temelde bu devrime katıldık.


Yani bugün Şam’da, Halep’te savaşanlar -ki bunlar muhalifler olarak yansıtılıyorlar- iktidar mücadelesi verdikleri için mi birlikte hareket etmediniz?


- Bunlar muhalif değil, yani şimdi silahlı gruplar Özgür Suriye Ordusu diyorlar bunlara. Bunlar yekvücut değil, çok başlılar. Şimdi Kürt bölgelerine yakın olanlar örneğin Kobani ve Afrin’de Özgür Suriye Ordusu ile halkın ilişkileri oluyor. Bunlar bizleri Suriye devriminin bir parçası olarak görüyorlar ve Kürtlerin haklarını kabul ediyorlar. Türkiye’de eğitilenler ve desteklenenler ise başka. Şimdi Antakya’da oturanlar başka. Onlar ‘Kürtler bizim düşmanımızdır’ diyorlar. Düşmanlık besliyorlar. Yani biz gerçek Özgür Suriye Ordusu ile anlaşabiliriz, anlaşıyoruz. Bazı güçler var Türkiye, Suudi Arabistan, Katar tarafından destekleniyor. Zaten bunlar Kürtleri kabullenmiyor. Kürtlerin varlığını kabullenmiyor, demokratik haklarını kabul etmiyorlar. Onun için bunlara söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz düşman olmadan onlar bize düşmanlık besliyorlardı. Onları biz Özgür Suriye Ordusu olarak görmüyoruz. Gerçek direnen Suriye halkı, örgütleri ve sol demokratik örgütleri ile birlikteyiz. Beraber Ulusal Koordinasyon Heyeti’nde çalışıyoruz.


Kürt partileri ile birlik kurmanız yeni bir şeymiş gibi gösteriliyor. Bu bir yıllık süreç mi yoksa?


- Bizim birlik çabamız ta 2004 Qamişlo ayaklanmasından sonra başladı. Biz hiçbir zaman diğer partilerle ilişkimizi kesmedik, küçük olsun büyük olsun hiçbir parti ile ilişkimizi kesmedik. Bazı partiler ‘siz Apocusunuz, düşünceniz de felsefeniz de Apocu felsefesidir. Sizi ABD ve kimi Avrupa ülkeleri terörist olarak görüyor. Size yaklaşırsak bizi de terörist olarak görürler. Onun için size yaklaşmıyoruz’ diyorlardı. Bir kesim ‘siz rejimin düşmanısınız’ diyordu. Rejim de biliyorsunuz 1998’den beri baskının dozajını arttırdı. Bize hep düşmanlık, baskı uyguluyordu. Tek bir elemanımız dahi rejimin zulmünden kurtulamadı. İşkencehanelerden geçirildi. Şehitlerimiz oldu. Onun için ‘rejime düşmansınız, biz size yaklaşırsak rejim bizi düşman görecek’ diyordu. Başka bir kesim de ‘sizin halk tabanınız geniş, size yaklaşırsak sizin içinizde eririz. Bir şeyimiz kalmaz’ diyorlardı. Bu nedenlerle bu kesimler ihtiyatlı yaklaşıyorlardı. Birlik çerçevesini kabul etmiyorlardı. Bu son zamanlarda artık Suriye devrimi ile birlikte artık bıçak kemiğe dayanınca Kürtlerin artık birlik olması gerekiyordu. Bunun için Hewler’de Batı Kürdistan Halk Meclisi ile Suriye Kürt Ulusal Meclisi arasında 11 Temmuz’da bir anlaşma imzalandı. Biz bunu bir Kürt birliği olarak algılıyoruz, gerçekten de öyle. Bütün partiler bir arada. Bu birleşimi destekledi. Ki 29 Temmuz’da bir milyondan fazla insan sokaklara çıkarak bunu desteklediğini haykırdı. Bu da birliğe bir onay oldu. Şimdi beraber çalışıyoruz.


Birliği oluşturduktan sonra sizlere karşı yaklaşımda bir değişim oldu mu?


- Büyük destek gördük. O zaman Güney Kürdistan’daydık. PDK, YNK, KCK, BDP, Doğu Kürdistan’da, Güney’deki bütün partiler, Komünist Partisi, İslami Yekgurtî Partisi de desteklerini dile getirdi. Varoluşumuzu destekleyecekleri sözü verdiler.


Peki dış güçler, Avrupa ülkeleri birliğinize nasıl yaklaşıyor?


- Tabii Kürt dostları, demokratik hakları savunanların tamamı sevindi. Bize destek çıkıyorlar. Ancak Kürtlerin birliğini istemeyen taraflar da var. Onlar da biraz sürprizle karşıladılar. Türk yönetimi bunu pek beğenmedi. Biz zaten bekliyorduk bu oyunları; ancak Türkiye’nin etkisi ile bazı Avrupa ülkeleri de bize karşı mesafeli durdu. Ama daha bir ay 10 günlük bir süre geçti. Bazı şeyler için daha erken. Kendimizi kabul ettirme süreci başlamış. Çalışmalarımız devam ediyor. Komiteler, alt komiteler oluşturuyoruz. Halk da iyice örgütlendikten sonra artık komiteler de görevlerini yerine getirerek çalışmalarından verim alacak. Dış ilişkiler komitemizin görevi tabi bizleri dış güçlere anlatmaktır. Sistemimizi tanıtmaktır ve destek kazanmaktır. Bunu da başaracağız.


Türkiye’de neredeyse Kürtlerin yaşadığı her yerde Suriye Kürtlerinin direnişi selamlandı. Bu buradaki halkı nasıl etkiliyor, bunu nasıl buluyorsunuz?


- Biz bunları görünce duygusal bir durum ortaya çıkıyor. Kardeşlerimizi yanımızda görünce gururlanıyoruz. İleride çok şey olacak zaten. Sınırın 2 tarafındaki halk akrabadır. Bazı aileler sınırların çizilmesi ile parçalanmıştır. Oradaki coşkuya ve selamlamalara değer biçiyoruz. Manevi olarak bize müthiş güç veriyor. Diğer 3 parçadaki Kürtlerin sürekli yanımızda olacağını biliyoruz.


Son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?


- Kürt halkına ve bizleri bugüne kadar yalnız bırakmayan tüm çevrelere teşekkür ediyoruz. Bizi desteklemelerinden çok mutluyuz. Değer biçiyoruz yapılanlara. Onların umutlarını kırmayacağız. Batı Kürdistan’daki hareketimiz özgürlük hareketinin bir parçasıdır. Bir parçada Kürt halkının özgür olması, kendi kendini yönetmesi, Kürdistan’ın bütünü için bir kazanımdır. Bu zihniyetle biz hareket ediyoruz. Bu desteğin sürmesini bekliyoruz. Özellikle medya ve siyasal alanda çalışmalarımız devam edecek. Birlik olmuşuz. Artık biz PYD veya TEVDEM yalnız değiliz. Batı Kürdistan’da bütün Kürtler birleşmiştir.



Türk istihbaratına çalışanları isim isim biliyoruz


Devlet güçlerini Qamişlo’dan gönderme gücünüz var diyorlar ancak buna rağmen geri kalan güçleri zor kullanarak çıkarmıyorsunuz anladığım kadarıyla...

 
Türkiye’de oturan Selah Bedrettin’i biliyoruz. Çok kirli ilişkiler içerisinde özel savaş dairesine bağlı. Zaten iki ay önce bir talimat da Türk Dişişleri Bakanı’ndan Hewler Konsolosluğu’na gönderilmiş ve bu talimatta Selah Bedrettin’in adı geçiyordu. Kürtlere karşı nasıl çalışacağına yer verilmişti. Yine Selahattin Bilal diye biri var, o da Avrupa’da oturuyor. Kirli ilişkileri var. Ara ara Türkiye’ye gidiyor, temaslarda bulunuyor. Bunların ilişkilerini biliyoruz
- Evet doğrudur. Ancak Qamişlo üzerine hassasiyetlerimiz vardır. Burada devlet yandaşı Araplar var ve silahlılar bunlar. Biz burada bir şeyler yaparsak korkumuz Kürt-Arap savaşına dönmesidir. Böyle bir şeyin olmasını istemiyoruz. Devlet güçleri zaten halka yüklenmiyor. Gördünüz işte 25 genci askere götürmek istediler, bizimkiler, halk hemen sokağa çıktı ve alınan gençlere karşı Esad'ın polis ve güvenlik güçlerini gözaltına aldı.

Girkê Legê ve Amudê de de olmuştu sanırım...


- Evet. Bunlar askere gidecek gençlerdir. 19 yaşını doldurmuşlardır, onun için yakalanmışlar. Tabi asker ihtiyacını gidermeye çalışıyorlar ama halk bunu kabul etmiyor, bizler bunu kabul etmiyoruz.


Hâlâ sizlere karşı bir karalama kampanyası yürütülüyor, bunu neye bağlıyorsunuz?


- Bunlar aslında Türkiye merkezli oluyor. Bu grupları biliyoruz. Bunlar özel savaş dairesinin yürüttüğü işler. Türkiye destekli güçler ve Türk istihbaratı daha önce de Esad güçleri ile birlikte hareket ederek Kürtlere karşı uygulanan katliamlarda yer almıştı. Tabii Esad ile sorunlu olmadıklarında bu adamları buraya Kürtlere karşı yerleştirdiler. Şimdi de bu adamlarını devreye koyuyorlar. Eskiden rejime dayanarak bize karşı iktidarla birlikte savaşıyorlardı. Şimdi de iktidarla kavgalı oldukları için yetiştirdikleri grupları bize karşı kullanıyorlar. Ki bunlar zaten biliniyor. Türkiye tarafından kullanıldıklarını, isimlerini de biliyoruz. Kişisel olarak da tanıyoruz bunları. Bunlar para ve silah desteği alarak Kürtler arasında birliğin oluşmaması için uğraşıyorlar. En azından dışa karşı ‘Kürtler birlik değil’ algısı yaratmak istiyorlar.


Bunlar Suriye Kürtleri mi?


- Evet, bunlar Suriye Kürtleridir. Başkaları tarafından kullanılıyorlar. Türkiye’de oturan Selah Bedrettin onu zaten hep söylüyoruz. Çok kirli ilişkiler içerisinde özel savaş dairesine bağlı. Zaten iki ay önce bir talimat da Türk Dişişleri Bakanı’ndan Hewler Konsolosluğu’na gönderilmiş ve bu talimatta Selah Bedrettin’in adı da geçiyordu. Kürtlere karşı nasıl çalışacağına yer verilmişti. Yine Selahattin Bilal diye biri var, o da Avrupa’da oturuyor. Onun da kirli ilişkileri var. Ara ara Türkiye’ye gidiyor, temaslarda bulunuyor. Bunların ilişkilerini biliyoruz. Bu kirli ilişkileri bırakırlarsa onlar için de bizler için de daha iyi olur. Kürt halkı artık her şeyi biliyor, eskisi gibi değil. Onun için bizim Kürtlerin bu oyunlara, Osmanlı entrikalarına gelmemesi gerekiyor.


Bunlar dışında Türkiye’den gönderilen ve sizin tespit ettiğiniz güçler var mı?


- Var, çok var. Eğitilerek istihbarat çalışmaları için gönderilenler oluyor; bunları yakalıyorlar sivil asayiş güçleri ve sorgularını yapıyorlar. Gerçekler ortaya çıkarıldıktan sonra bu kişiler tövbe edip bırakılıyor.


Sınırların durumu ne peki?


- Sınırlar halkın sivil asayiş güçleri ve Yekîneyên Parastina Gel (YPG) güçleri tarafından korunuyor. Biri sivil güçtür diğeri de askeri güçtür. YPG herhangi siyasal bir güce, bir partiye bağlı değil. Bağımsız askeri bir güçtür. Ancak Kürt Yüksek Konseyi’nin işleyişine karşı saygılı olduklarını ve kararlarını uygulayacaklarını belirtiyorlar. Ve uyguluyorlar.

 
Elinizi bölgemize niye sokuyorsunuz!

Türkiye ile doğrudan ya da dolaylı olarak bir diyalogunuz var mı?

- Maalesef resmiyette bir şey olmadı. Türk halkı ile yüzlerce senedir beraber yaşamışız. Türk halkına karşı bir kin beslemiyoruz. Ama Türk yöneticilerin kafasında bir Kürt fobisi var ve hastalık durumuna gelmiştir. Sen kuzeydeki Kürtler ile bir kavga içindesin, onbinlerce can yitirilmiş bugüne kadar. Siz zaten oradaki soruna bir çare bulmuyorsunuz. Orada bir çözüme yanaşmıyorsunuz. Bizlerden ne istiyorsunuz peki. Elinizi dirseğe kadar bizim bölgemize niye sokuyorsunuz. Buradaki rejimle daha önce anlaştınız ve işkencelerle arkadaşlarımızı katlettiniz. Niye peki? Biz size ne yaptık ki böyle yapıyorsunuz. İkincisi de demokratik devrim oluyor; halk neredeyse özgürlüğüne kavuşacak, demokratik bir yönetim gelecek. Biz Suriye’de artık muhalefetle anlaşmışız. Bizim haklarımızı kabulleniyorlar. Anayasal çerçevede kimliğimizi ve Demokratik Özerklik talebimizi kabul ediyorlar. Demokratik Özerklik projemiz yeni bir proje değil 2007’den beri bu proje üzerinde çalışıyoruz. Muhalefet bunu kabul ediyor zaten, siz niye itiraz ediyorsunuz? Niye kalkıp Kürt birliğinden, Yüksek Konsey’den rahatsız oluyorsunuz. Niye Osmanlı padişahlarının entrikalarına yeniden başvuruyorsunuz? Artık Türk halkının da bunu görmesi lazım. Suriye Ulusal Konseyi’ni çağırıyor ilk şart olarak Kürtleri tanımayacaksın diyor. Ulusal Koordinasyon Heyeti’ni çağırmış ilk şart olarak ‘Kürtleri tanımayacaksın’ diyor. Niye bu kadar diretiyorsunuz düşmanlıkta. Bunu anlamak için başbaşa oturup konuşalım. Kürt sorununu Şam’da çözmek istiyoruz Ankara’da değil. Siz Kuzey’deki Kürtlerle Ankara’da nasıl çözmek istiyorsanız sorununuzu, biz de Şam’da çözmek istiyoruz. Niye engel oluyorsunuz. Konuşmak isterlerse biz varız. Çekinmiyoruz. Bunları kabullenmiyorlar. İleri sürdükleri bütün bahaneler gerçek dışıdır. Kendi halkımız bizi destekliyor bunu biliyorlar.

Hiç yorum yok: