Bana müjde gibi gelen bir haberle mektubuma başlamak
istiyorum. Dün öğrendim ki, şimdi hapis yattığım Kandıra Hapishanesi'
nin en yaşlı siyasi mahpusuyum. Bunu duyunca, geçim mengenesinde
çırpınan bir yoksul, piyangodan kendisine para çıkınca nasıl sevinirse
bende öyle sevindim.
DEMİR PARMAKLIKLARLA BÖLÜNMÜŞ GÜN IŞIĞI
Bana müjde gibi gelen bir haberle mektubuma başlamak istiyorum. Dün
öğrendim ki, şimdi hapis yattığım Kandıra Hapishanesi' nin en yaşlı
siyasi mahpusuyum. Bunu duyunca, geçim mengenesinde çırpınan bir yoksul,
piyangodan kendisine para çıkınca nasıl sevinirse bende öyle sevindim.
Bu çılgın dedeniz daha çiçeği burnunda genç bir
avukatken, bu düzene muhalif olduğu için babasının yaşındakilerle hapis
yattı. Şimdi ise oğullarının, kızının ve torunlarının yaşındakilerle
yatıyor! Böyle zengin hisli bir yolculuk hayatta acaba kaç kişiye nasip
olmuştur? Başka bir yerde ve başka şartlarda dünyaya gelmiş olsam, kim
bilir nasıl bir hayatım olurdu! Gel gelelim benim bugünkü hayat öyküm,
canım annemin beni ahırda doğurduğu o soğuk güz akşamında yazılmaya
başlamış. Bir gaz lambasının titrek ışığında gözlerimi bir yol ayrımında
açmışım dünyaya. Hayat yolculuğumda ya kasırgalarla boğuşarak çetin bir
yaşam sürdürecektim, ya da dalından kopmuş bir hazan yaprağı gibi
rüzgârla savrulup bir tenhada çürüyerek toprağa karışacaktım.
Bugün hala lağım karışan dere suyunun içildiği yoksul
köyümde, örste dövülerek şekillenen çocukluğum beni terk edip
gittiğinde, bana bir adalet terazisi emanet etti. İşte tüm yaşamımı o
terazi yönlendirdi. Böylece zorbalara karşı mağdurun ve ezilenin yanında
yer almak kaderim oldu. Fırsat kapılarının önümde cömertçe açıldığı
sonraki hayatımda o adalet terazisini kırabilirdim. Ama onunla birlikte
çocukluğumu da öldürmüş olurdum. Çocukluğunu öldürenler kendilerini de
öldürürler.
Milletvekiliyken zenginlik çeşmelerinde kovalarımı
doldurup, içinde hizmetçilerin dört döndüğü saray tipi evlerde bolluk
içinde yaşayabilirdim. Öldüğümde de size yüklü bir servet bırakırdım.
Ama canlarım, ben böyle bir hayatı tercih etmedim. Dünya
zenginliklerinin yanından aldırılmazlıkla geçip gittim. Yoksullar bir
lokma ekmek için hayat boyu didinip dururken, ben zenginliğin çiçekli
bahçelerinde sefa süremezdim.
Liseyi bitirinceye kadar hiç paltom olmadı. Kars' ın
dondurucu kış soğuklarında karlara gömülmüş tek gözlü köhne öğrenci
evimizden okula gidip gelirken içim donardı. O acı günlerin üzerinden
kırk beş yıl geçti. Ama bugünde pek bir şey değişmemiş. Şimdi Kars' ta
yaşadığımız kenar mahallede bir çok ilkokul çocuğu kış günleri hâlâ
paltosuz giderler okula. Bedenleri gibi ruhları da üşüyen o sıska
çocuklar ayazda tir tir titrerken, saray hayatı ateş gibi yakardı beni.
Canlarım,
Dedeniz, çocuklar aç ve çıplakken, üşürken mutlu olacak
kadar zindan kalpli değil. Hayat, içinde gökler dolusu zenginliklerin
fokurdadığı demirden kalelerde geçirilmeyecek kadar kısa ve değerlidir.
Gönül çiçeklerim,
Duydum ki, hapishaneye kapatılış nedenimizi merak
etmektesiniz. Dedeniz " Gençler Ölmesin Ocaklar Sönmesin " dediği için
hapse atıldı. Melek bakışlarınız sakın dehşetle büyümesin! Tarih şahit
olsun ki, gençlerin ölmesine karşı çıkanları – Kürt- Türk, Çerkez...
ayırt etmeden " Terörist" diye hapishanelere atıyorlar. Çünkü on
binlerce gencin hayatını toprağın karanlık bağrına gömen savaşın
bitmesini istemiyorlar. Savaş sürsün ki, onlara çalıp, çırpma ve dolar
milyarderi olma fırsatı doğsun!
Ben işte bu savaş vampirlerine bayrak açtım. Gençlerin
kanı ile dönen iktidar çarkını durduracak ve savaşın önüne geçilecek
etkili sivil itaatsizlik çağrıları yaptım. Bu çağrılarım Humeynici AKP
yönetimini ürküttü.
" Sen, Gandiciliğe soyundun; sivil projelerin AKP
yöneticilerini rahatsız etti. Emre Uslu da hedef gösterince seni
susturmak için hapishaneye attılar" diyenler oluyor.
İtiraf edeyim ki, bu sözleri duyunca kalbim neşe
çığlıkları atıyor. Kravatlı Humeynileri rahatsız etmiş olmak hoşuma
gidiyor. Bir işe yaradığım hissiyle hapishane hayatım daha da anlamlı ve
değerli hale geliyor. Tarih yazılıyor ve ne mutlu ki, dedeniz bu
tarihin bir parçası oluyor. Bu gurur verici duyguyla hapishanede her
yeni güne bir düğün sabahı neşesiyle uyanıyorum.
Sevgili kanaryalarım,
Bu yaşlı dedenizin biraz ukalalık yapmasına izin verin!
Humeynici ekip, benim önerdiğim sivil projelerin halk tarafından
sahiplenilmesi halinde saltanatlarının kumdan kaleler gibi hafif bir
rüzgârda çökeceğini gördü. Tedirginlikleri ve çırpınmaları bundandır.
Mahkemede bu projeleri önüme koyacaklardır. İşte o zaman suçüstü
yakalanacaklar. Asıl gayeleri o zaman gün yüzüne çıkacak. Hapishaneye
kapatılışım böylece yepyeni sivil projelerin tarih sahnesine çıkmasına
hizmet edecek. Ve zorbalığın sırtını yere getirecek sivil itaatsizlikler
gündemleşecek ve gelecek kuşaklara miras kalacak. Sadece bu nedenle de
olsa hapishaneye atılışımı bir ödül olarak kabul ediyorum. Bileklerime
vurdukları kelepçeler onur madalyalarımdır. Özgürlüğe kavuşmak için
bunlara katlanmak gerekiyor. Özgürlük, fırtınalar içindeki karlı dağ
doruklarında aşığının yolunu bekleyen sevgilidir. Aşık, başında ölüm
tacıyla çıkar kendisine sevgiliye götürecek ıstıraplı yolculuğa.
Gönül bahçelerimin sevgili kuşları,
Beni sakın merak etmeyin, çok iyiyim. Dedeniz burada
tarihin koynunda mutludur. Uzağınızda değilim, hep yanınızda ve
yakınınızdayım. Cıvıltılarınız ve saçtığınız ışıklarla donanmış
durumdayım. Elim arada bir, ' acaba arayan var mı?' diye alışkanlıkla
telefonumu arıyor. Telefonumu koyduğum cebimi boş bulunca hapishanede
olduğumu hissediyorum. Fakat dert değil, dedeniz telefonsuzluğa da
alışacak. Zaten onu da biz mahpuslar gibi fişlemişlerdi, gizli gizli
dinleyip duruyorlardı. Onların olsun.
Benim için sakın üzülmeyin, ben halimden memnunum. Burada
geçen her saat, her gün daha güçleniyor, daha derinleşiyorum.
Hapishane, ruhumu paslı zincirlerinden kurtardı, bilincimin altındaki
tüm zehirli kaygılarımı süpürüp çöpe attı.
Son romanlarım TARİHİN ÇARMIHINDA- GÜNEŞ ÜLKESİ ile ŞİRO'
NUN ATEŞİ, edebi yolculuklarına devam ediyor. Nisan' da yayınlamayı
planladığım son romanım Köpekler Cumhuriyeti, bu hapishane seyahatiyle
yarıda kaldı. Artık bilgisayarım olmadığına göre kaldığı yerden kalemle
yazarak devam edeceğim.
Burada nasıl bir hayat geçirdiğimi ilerde uzun uzun yazarım.
Ah, neredeyse unutacaktım. Basın, son aylardaki Kürt
sivil siyasetini " budama operasyonunda" beş bine yakın sivilin
tutuklandığını yazıyor. Ne var ki, Kürt sivil siyasetinin öncüleri
hiçbir şey olmamış gibi, " Anlamı Derin" bir sessizlik içindedir.
Herhangi bir yorum yapmadan bu ibretlik umursamazlığı tarihin hafıza
defterine not olarak düşüyorum.
Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar canlarım.
Size ve tüm sevdiklerime armağan olarak odamın demir
parmaklıkları ile bölünen gün ışığından derlediğim bir demet gökkuşağı
gönderiyorum. Hepinizi dünyalar dolusu sevgimle kucaklıyorum.
Mahmut Alınak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder