Okyanus öte yakasında ABD’nin kucağında yani hemen yanı başında Fetullah
biz Kürtler için: “altlarını üstlerine getir, birliklerini boz,
evlerine ateş sal, köklerini kurut ve işlerini bitir” diyor.
Ne
ilginçtir ki Fetullah Kürtler için köklerinin kazınması ve kurutulmaları
için fetvasını verir vermez de Türkiye’nin ve Kürdistan’ın çeşitli
illerinde Yeşil Türki Faşist devletin polisleri ve valileri harekete
geçtiler.
Tuhaf gelebilir ama Fetullah ve ona bağlı Yeşil Türki
Faşistler Kürt halkını yok etmeye asimile etmeye katletmeye dönük
fetvasını verirken bile korkunç derecede ikiyüzlü ve çarpıtmalara
başvurmadan edemiyorlar.
Örneğin, Saidi Nursi’nin Kürtlerin
ulusal kurtuluş savaşında Türklerin yanında yer alınmasını ve daha sonra
da Türkiye cumhuriyeti devletiyle birlikte kalınmasına ilişkin
söylediklerine atfen:
“Bediüzzaman Hazretleri, maruz kaldığı
zulümlere rağmen hiç kimseyi zerre kadar incitmemiş, "intikamımı alın"
dememiş; hatta kendisine o teklifte bulunanlara şöyle cevap vermiştir:
"Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet'in bayraktarlığını yapmıştır.
Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir. Böyle bir milletin
torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslüman'ız, onlarla kardeşiz, kardeşi
kardeşle çarpıştıramayız. Bu şer'an caiz değildir. Kılıç, haricî düşmana
karşı çekilir. Dâhilde kılıç kullanılmaz" dediğini söylüyor Fetullah.
Yani Saidi Nursi Türklerin öncelikli olarak Müslüman olmalarından
kaynaklı Türklerle savaşılmamasını söylemiş. Ve birde Türklerle
asırlardır birlikte yaşanıldığı için kardeşlikten söz etmiş. Ve
kardeşler arasında da kavganın olmaması gerektiğini dile getirmiş.
Evet,
Fethullah Saidi Nursi'nin bu sözlerine yer verirken kendilerinin
ABD’nin kucağında himayesinde Kürtlere soykırım fetvası verirken
Kürtlerin Müslüman olduklarını unutuyor. Yine bin yıllardır birlikte
yaşanıldığı için kardeş olduklarını da unutuyor. Bu bağlamda sıra ABD
emperyalizminin kucağında Kürtlere dönük soykırım emrini verirken Saidi
Nursi’yi de unutuyor.
Özcesi Fetullah ve onun askerleşmiş cemaati
sivil toplumculuğu cemaatçiliği unutarak ve bir köşeye bırakarak
askerliğe soyunuyor. Bundandır ki askerlere, hükümetlere ve devlete:
“Ayıptır bu, otuz senedir bir avuç şakinin hakkından gelemiyorsun
Çoklarının dediği gibi, mensup olduğumuz Birleşmiş Milletler ve NATO
içinde önemli güce, kuvvete ve mekanize birliklere sahip sayılı
devletlerden biriyiz” diyerek bunları da Kürt soykırımına çağırıyor. Ve
boşuna: “altlarını üstlerine getir, birliklerini boz, evlerine ateş sal,
köklerini kurut ve işlerini bitir” demiyor.
Yukarıda Kürtler
için verilen ölüm fetvasını ve Kürtlerin kökünün kazınmasının emrini
daha iyi anlamak için son zamanlarda Fetullah valilerin birkaç tanesinin
söylediklerine bakmak yeterli olacaktır.
Diyarbakır’daki vali taş
atan çocukların ailelerine ağır ceza verecek, eğer Kürtler yani ıslah
olmazlarsa bu kez bu çocukları Kürt ailelerinden alarak Fetullah
Hoca’nın Sevgi evlerine zoraki alacaklarmış. Ardından da Kürt
çocuklarını kendi ailelerine karşı kendi halkına karşı eğiterek birer
keklik yapacaklar. Eskiden bunlara devşirme derlerdi. Yine kimi yerde
bunlara yeni çeri denir. Başka yerlerde bu tiplere Mangurt denir.
Kürtlerde ise bu tiplere tırşıkçı denir.
Evet, Fetullah ve onun
askerileşmiş cemaati Kürtleri tırşıkçılaştırmak için harekete geçmiştir.
Ve şimdi Adana’daki valinin, Diyarbakır’daki valinin ve de Batman’da
valinin söyledikleri ve pratiğe geçirdikleriyle Fetullah’ın:
“Keşke,
o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi
fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve
oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi
bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona
göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa
bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik
de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler; hem mesleklerini icra
etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine
girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle
kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları
gönderebilseydik. Keşke evleri teker teker gezip toplumun dertlerini
dinleyen ve güvenin teminatı olan emniyet memurları gönderebilseydik”
sözlerini daha iyi anlıyoruz.
Evet, adım adım Kürdistan’da
hortlatılacak olan Fetullah faşizminin ayak sesleri duyuluyor. Bu
faşizmin adı Yeşil Türki Faşizmdir.
Bu yeni türden hilelerle dolu
olan, oldukça sinsi, arkadan ve de doğrudan Kürtleri hedef alan bu Yeşil
Türki Faşizme karşı topyekûn karşı durma temelinde ülkemizde def
edelim. Kökümüzü kurutmaya gelen bu valileri, emniyet müdürlerini,
polisleri ve de güvenlikçi olmuş vaizcileri ülkemizde barındırmayalım.
Ya Fetullah ve cemaati Kürtlerden bu soykırımcı sözlerinden dolayı özür
dileyecek ya da Kürdistan’da bulundukları her yerde meşru hedef
olacaklardır.
Kasım Engin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder