1993
yılının kışında Paris'e yeni gitmiştim. Evsiz ve parasızdım, henüz
Paris metrolarında kaçak çerez satmaya ve kaldırımlarda, Paris polisinin
hiç bir meslek dalına sığdıramadığı poşet vakkumlayan mutfak aletiyle
kimliklere plastik yapmaya başlamamıştım. Bir arkadaş, Türkiyelilere
ait boş bir evin varlığından söz etmişti. Evi buldum, güzel bir evdi.
Kirasının ucuzluğu dikkatimden kaçmadı. İki katlı evin alt katındaki
zili çaldım. Evi kiralamak istediğimi söyledim. Kapıyı açan yaşlı amca,
iki ortak arasında kan döküldüğünü ve evin kiralanamayacağını söyledi.
Boş evin alt katında oturan ortaklar da evi kiraya vermiyorlarmış. Kanlı
bir evde oturulamayacağını anlayıp, geri döndüm.
bildiricihasan@hotmail.com
Fransa Parlamentosu, "Ermeni Soykırımı olmamıştır," demeyi
cezalandıran yasayı onayladı. Kendi vatandaşlarını soykırıma uğratmış
soykırım suçlusu devletin mirasçıları Fransa'ya şimdi kabadayılık
yapıyor. Elçiler çekiyor, ticari sözleşmeleri fesh ediyor, selamı ve
sabahı kesiyor:
"Daha sana çok şey göstereceğiz," diye de geleceğin tehditlerini gönderiyor.
Garip bir psikoloji. Erkeklerini öldürüp, servetlerini yağmalamak,
güzel kız ve gelinlerine el koymakla, insanlık tarihinin en büyük
namusuzluğunu yaptığın halkın çocukları kendi davalarının peşini
bırakmadıkça devlet olarak çıldırıyorsun.
Hem namusuz, hem soykırımcısın.
Birileri gelse Türkün evini, tarlasını,servetini yağmalasa;
erkeklerini öldürüp kadınlarını da koynuna alsa bu namusuzluk olmaz mı?
Eğer bu namusuzluksa; senin, kanlı mirasıyla birlikte devraldığın
devletinin yaptığı da namusuzluktur.
Sağa sola saldırmak, gelip geçene meydan okumak ve üç beş ticari
sözleşmeyi feshederek tarihi soykırım ve namusuzluk suçundan
kurtulamazsın.
Bu durum, herkesin gözü önünde erkeği öldürdükten sonra karısına
tecavüz eden katilin psikolojisine benziyor. Atalarınızın devrettiği bu
psikoloji yöneticisi ve vatandaşıyla herkesi çıldırttı. Sen işlediğin
suçun adını koyan her kişi ve ülkeye böyle rest çekersen, vatandaşın da
işlediği bütün suçları inkar eder. Böylece devlet olarak suçlu ve
inkarcı nesillerin yetişmesine önayak olursun. Böyle nesiller
yetiştirmekle hiç bir sorununu çözemediğin gibi, çözülmesi gereken
sorunların altında boğulur kalırsın.
Kürdü, Türkü ve diğer toplumlarıyla Türkiye, iktidar ve servet
düşkünü alçakların yüzünden yüzyılların suçları altında böyle kıvranmak
zorunda mıdır? Soykırım suçlusu bir devletin suç ve günahlarını ne
zamana kadar taşıyacağız?
Başka devletler tarihsel suçları karşısında diz çökerken aptal mıydı?
Dersim'de de soykırım gerçekleştirdiniz. Babalarını ve amcalarını
öldürdüğünüz küçük kızların nineleşmiş hallerini basın Anadolu'nun köy
ve şehirlerinden topluyor.
Yani sizler, daha çok servet edinmek, daha çok yemek, daha çok maaş
almak, çocuklarınıza daha çok servet bırakmak için soykırım suçlarınıza
ortak olmak zorunda mıyız?
Hayır, bugün Kürt olarak değil, soykırım savunucuları yüzünden tutar bir yanı kalmışsa Türk tarafımla yazıyorum.
Dediğinize göre Türkler çok mertmiş. Türk ulusunun beynini zehirlemek
için bastığınız tarih kitapları öyle yazıyor. Hatta bir Türk dünyaya
bedelmiş... Eğer o kadar mertseniz, yetim bıraktığınız milyonlarca
Ermeni ve Kürt çocuğun hatırına soykırım suçu karşında bir kez diz
çökün.
Ama yalan, hile ve kan üzerine kurulu iktidarınız, korkusundan diz
çökemez. Bu korku, soykırım suçlusu iktidarı kaybetme korkusudur. Öyle
ya, Kürt sorunun çözüldüğü, Toroslarda ve Kürdistan dağarında hayatın
cıvıl cıvıl yeniden yeşerdiği bir zamanda, tarihsel suçlarından arınmış
nesiller sizlerin kanlı ve karanlık iktidarlarınıza ihtiyaç duymayacak.
Korkunuz bundandır. Çağ dayattıkça içinize kapanıp, suçlarınızın üzerine abanacaksınız...
Ama kurtulamayacaksınız...
Fransa'yı boşverin şimdi.
Soykırıma uğrattığınız halkların yetimleri ı ve hesap soran
yurttaşlık yakanıza yapışmış... Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz, onu
söyleyin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder