24 Aralık 2011 Cumartesi

Soykırım Kabadayılığı

erdogan cok_kizgin1993 yılının kışında Paris'e yeni gitmiştim. Evsiz ve parasızdım, henüz Paris metrolarında kaçak çerez satmaya ve kaldırımlarda, Paris polisinin hiç bir meslek dalına sığdıramadığı poşet vakkumlayan mutfak aletiyle kimliklere plastik yapmaya başlamamıştım.  Bir arkadaş, Türkiyelilere ait boş bir evin varlığından söz etmişti. Evi buldum, güzel bir evdi. Kirasının ucuzluğu dikkatimden kaçmadı. İki katlı evin alt katındaki zili çaldım. Evi kiralamak istediğimi söyledim. Kapıyı açan yaşlı amca, iki ortak arasında kan döküldüğünü ve evin kiralanamayacağını söyledi. Boş evin alt katında oturan ortaklar da evi kiraya vermiyorlarmış. Kanlı bir evde oturulamayacağını anlayıp, geri döndüm.

Fransa Parlamentosu, "Ermeni Soykırımı olmamıştır," demeyi cezalandıran yasayı onayladı. Kendi vatandaşlarını soykırıma uğratmış soykırım suçlusu devletin mirasçıları Fransa'ya şimdi kabadayılık yapıyor. Elçiler çekiyor, ticari sözleşmeleri fesh ediyor, selamı ve sabahı kesiyor:

"Daha sana çok şey göstereceğiz," diye de geleceğin tehditlerini gönderiyor.

Garip bir psikoloji. Erkeklerini öldürüp, servetlerini yağmalamak, güzel kız ve gelinlerine el koymakla, insanlık tarihinin en büyük namusuzluğunu yaptığın halkın çocukları kendi davalarının peşini bırakmadıkça devlet olarak çıldırıyorsun.

Hem namusuz, hem soykırımcısın.

Birileri gelse Türkün evini, tarlasını,servetini yağmalasa;  erkeklerini öldürüp kadınlarını da koynuna alsa bu namusuzluk olmaz mı? Eğer bu namusuzluksa; senin, kanlı mirasıyla birlikte devraldığın devletinin yaptığı da namusuzluktur.

Sağa sola saldırmak, gelip geçene meydan okumak ve üç beş ticari sözleşmeyi feshederek tarihi soykırım ve namusuzluk suçundan kurtulamazsın.

Bu durum, herkesin gözü önünde erkeği öldürdükten sonra karısına tecavüz eden katilin psikolojisine benziyor. Atalarınızın devrettiği bu psikoloji yöneticisi ve vatandaşıyla herkesi çıldırttı. Sen işlediğin suçun adını koyan her kişi ve ülkeye böyle rest çekersen, vatandaşın da işlediği bütün suçları inkar eder. Böylece devlet olarak suçlu ve inkarcı nesillerin yetişmesine önayak olursun. Böyle nesiller yetiştirmekle hiç bir sorununu çözemediğin gibi, çözülmesi gereken sorunların altında boğulur kalırsın.

Kürdü, Türkü ve diğer toplumlarıyla Türkiye, iktidar ve servet düşkünü alçakların yüzünden yüzyılların suçları altında böyle kıvranmak zorunda mıdır? Soykırım suçlusu bir devletin suç ve günahlarını ne zamana kadar taşıyacağız?

Başka devletler tarihsel suçları karşısında diz çökerken aptal mıydı?

Dersim'de de soykırım gerçekleştirdiniz. Babalarını ve amcalarını öldürdüğünüz küçük kızların nineleşmiş hallerini basın Anadolu'nun köy ve şehirlerinden topluyor.

Yani sizler, daha çok servet edinmek, daha çok yemek, daha çok maaş almak, çocuklarınıza daha çok servet bırakmak için soykırım suçlarınıza ortak olmak zorunda mıyız?

Hayır, bugün Kürt olarak değil, soykırım savunucuları yüzünden tutar bir yanı kalmışsa Türk tarafımla yazıyorum.

Dediğinize göre Türkler çok mertmiş. Türk ulusunun beynini zehirlemek için bastığınız tarih kitapları öyle yazıyor. Hatta bir Türk dünyaya bedelmiş... Eğer o kadar mertseniz, yetim bıraktığınız milyonlarca Ermeni ve Kürt çocuğun hatırına soykırım suçu karşında bir kez diz çökün.

Ama yalan, hile ve kan üzerine kurulu iktidarınız, korkusundan diz çökemez. Bu korku, soykırım suçlusu iktidarı kaybetme korkusudur. Öyle ya, Kürt sorunun çözüldüğü, Toroslarda ve Kürdistan dağarında hayatın cıvıl cıvıl yeniden yeşerdiği bir zamanda, tarihsel suçlarından arınmış nesiller sizlerin kanlı ve karanlık iktidarlarınıza ihtiyaç duymayacak.

Korkunuz bundandır. Çağ dayattıkça içinize kapanıp, suçlarınızın üzerine abanacaksınız...
Ama kurtulamayacaksınız...
Fransa'yı boşverin şimdi.

Soykırıma uğrattığınız halkların yetimleri ı ve hesap soran yurttaşlık yakanıza yapışmış... Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz, onu söyleyin...

bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: