Kürdistan’daki savaş derinleşerek tüm yaşam alanlarına yayılıyor.
Türkçü-islamcı ideolojinin inkar ve asimilasyon politikaları, Kürtlerin
bilinci ve mücadelesiyle açık bir yenilgiye uğratılınca, bu kez Kürtlüğü
inkar etmeden, İslamcı Türkçülük ile, AKP-Gülen koalisyonu yeni bir
saldırı başlattı. Artık enseden tek kurşun yerine, Kürtlere ötanazi
yaptırılmaya çalışılıyor. Bilindiği gibi ötanazide “özne” ölümü kendi
rızasıyla kabul eder. Bu yeni savaş planında tüm direnen özgür Kürtler
düşmandır. Direnme ve mücadele inancı kalmamışlarla, ruhunu ve
vicdanını pazara çıkaranlar ise “iyi ve makul Kürt”tür.
İşte böyle bir iklimde, AKP – Gülen hükümeti her alanda saldırıyor. Kürt halkının mücadele ve eylem potansiyeli taşıyan her bireyi, her topluluk veya kurum hedeftir. Bu çerçevede BDP’li belediyelerin hizmetlerine yönelik saldırılar da başladı. Erdoğan’ın 29 Mart seçimlerinde Kürdistan’da aldığı büyük yenilgi, Fetullah Gülen’in başarısız kalan dershanecilik sızmaları bir dayanışma ihtiyacı doğurdu. Önceki gün kapatılan Siirt ve Batman Eğitim destek evleri bu “dayanışma”nın bir parçasıydı.
BDP’li belediyelerin, bir eğitim projesi olarak geliştirdiği “Eğitim Destek Evleri” neden açıldıktan beş altı yıl sonra kapatılıyor?
BDP’li belediyeler, yoksul ve dar gelirli ailelerin çocuklarına destek amacıyla, bir çok il ve ilçede eğitim destek evleri açtı. Valilik ve Kaymakamlıklar belediyenin bu hizmeti konusunda başından itibaren bilgilendirilmişti.
Başta Bağlar, Kayapınar, Suriçi, Batman ve Siirt belediyeleri olmak üzere, bir çok belediyeye bağlı eğitim destek evleri, altı yıldan beri orta ve lise çağındaki öğrencilere hizmet veriyor. Okul müfredatına paralel olarak matematik, fen bilgisi, coğrafya, tarih ve edebiyat derslerinin verildiği bu evlerde, orta dereceli okullara ve üniversitelere hazırlık yapılıyor. Ayrıca bu eğitim evlerinde stranç, bilgisayar, resim gibi kurslar da veriliyor. Yerel yönetimler ve belediye hizmetleri mevzuatına uygun, denetime açık bu eğitim destek hizmetleri, kısa sürede öğrencilerin ve ailelerin beğenisini ve taktirini kazanınca hızla yaygınlaştı. BDP’li belediyelere ailelerin başvuruları arttı. Bu eğitimlere devam eden öğrencilerin, orta öğrenim ve üniversite sınavlarında başarılı olmaları, bu hizmetin yaygınlaşmasına yol açtı.
Bu tablodan aileler ve öğrenciler memnundu ama Kürdistan’ı diyanet, eğitim, kültür ve ticaret kurumları ile işgale çalışan Fetullah Gülen oldukça rahatsızdı. Çünkü Belediye Eğitim Destek Evleri, Mehmetçik-Gülen eğitim projesini çökertti. Kürdistan’daki Mehmetçik dershaneleri ve Gülen Cemaati dershanelerinin alanı daraldı. Bu daralmayı yaratan doğrudan BDP’li belediyelerin eğitim hizmetleriydi. Bu nedenle önceki gün, Siirt ve Batman Belediyesi eğitim destek evleri devlet tarafindan kapatıldı. Ancak bu kapatmanın gerisinde Fetullah Gülen ve cemaatinin bulunduğu kesin. Çünkü Belediye eğitim destek evleri gelişip büyüdükçe Fetullah Gülen’in dershaneleri küçüldü, daraldı ve etkisini kaybetti.
Kürt öğrencileri asimile ederek, tamamen Türk-islam ideolojisinin hizmetine sokma amacı taşıyan Fetullah Gülen, bu amacını 1 Kasım tarihinde yaptığı ve kamuoyuna yansıyan konuşmasında açıkça ilan etmişti. (Fethullah Gülen, www.herkul.org sitesinden yaptığı açıklama, 1 Kasım 2011)
Gülen ABD’de, Pensilvanya’daki şatosunda, direnen Kürtlerin zorla, kötekle, gerekirse imha edilerek, evleri yakılarak etkisiz kılınması gerektiğini, ordunun bu kadar desteğe rağmen hala bu sorunu çözememesinin anlaşılamadığını belirtiyordu. Gülen kendi projesini de şöyle açıklıyordu:
“Keşke, o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler; hem mesleklerini icra etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları gönderebilseydik… Otuz sene değil, on sene evvel bile ülkeyi idare edenlerin aklı bu işe erseydi ve bunlar bugüne kadar gerektiği ölçüde yapılabilseydi, bugün o problemler kökünden kurutulamasa da en aza indirilmiş olacaktı.”
İçlerinde Kürt kökenli siyasetçi ve yazarların da bulunduğu yalaka bir kesim, bu konuşmaları çok olumlu bularak “Gülen’in Kürt Açılımı” diye yutturmaya çalışsa da, Kürt halkı bunun bir savaş konuşması olduğunun bilincinde. Fetullah Gülen ve şurekası direnen, özgürlük isteyen Kürtlere savaş ilan etmiş ve bu savaşı yürütmektedir. Fetullah Gülen, devletin otuz yıldır yürüttüğü silahlı mücadelede yenildiğini açıkça itiraf ediyor. Kürdistan’daki kimlik ve kültür kırımının, bu kez farklı yöntemlerle, resmi ve gönüllü devlet personelince yürütülmesini öneriyor. Bir süre önce önerilen “devlet kadrosu melle” fikri de bu projenin bir parçası. Sağlık memurundan imamına, doktorundan öğretmenine kadar, Kürdistan’da devletin resmi memurlarının hem mesleklerini icra etmelerini, hem çocukları ve ailelerini Türk-İslam ideolojisi için ajanlaştırmalarının çok isabetli olacağını belirtiyor. Gülen’e göre bu öylesine ulvi bir görevdir ki, bu görevler gönüllü yapılmalı, bu görevlere talip olanların Kürdistan’a gitme kararı yetmeyecek, “oraya gidenler orada ölüp oraya gömülmeyi göze almalıdır”.
ABD’nin himayesinde, imparatora kayıtsız koşulsuz biat ederken başkalarına ölmeyi önerecek kadar imanlı(!) ve cesur(!). Lakin kan şekeri yükseldiği için daha fazlasını yapamayan bir fani…
Fetullah Gülen, Kürdistan’a giriş projesini çok önemsiyor. Dershaneciliğin bu yolda çok önemli bir araç olduğuna inanıyor. “Biz dershaneciliği destekleyeceğiz… Bir dökeceksin bin gelecek” diyor. Machiavelli Gülen’in konuştuklarını, yaptıklarını duysa sevinçten çıldırır, “İşte sözünü ettiğim prensim bu” derdi. Çünkü Gülen için, Kürdistan’ın işgali ve Kürtlerin inkarı yolunda her şey mübah. Kürtleri kastederek “…altını üstüne getir, ocağına ateş düşür, kökünü kurut” diye tanrıya yalvarmıştı. Başka bir konuşmasında da diyorki, “Gerekirse mahkemelerin altını üstüne getireceksin, avukatları da kiralayacaksın hakimi de”. Görüyorsunuz mübarek hem dünyevi hem uhrevi çalışıyor(!). (http://www.youtube.com/watch?v=PbN3HSRCz9M&feature=related)
Belediye eğitim destek evlerinin kapatılması ile Fetullah Gülen’in önü açılmak isteniyor. Peki açılır mı? Göreceğiz. Ancak Fetullah Gülen, Gül, Arınç, Erdoğan, Yalçın Akdoğan, Ahmet Altan, Orhan Miroğlu, Bejan matur, Kemal Burkay, Muhsin Kızılkaya ve diğerleri her şeyin para ile alınıp satılmadığını görecekler ve öğrenecekler.
İşte böyle bir iklimde, AKP – Gülen hükümeti her alanda saldırıyor. Kürt halkının mücadele ve eylem potansiyeli taşıyan her bireyi, her topluluk veya kurum hedeftir. Bu çerçevede BDP’li belediyelerin hizmetlerine yönelik saldırılar da başladı. Erdoğan’ın 29 Mart seçimlerinde Kürdistan’da aldığı büyük yenilgi, Fetullah Gülen’in başarısız kalan dershanecilik sızmaları bir dayanışma ihtiyacı doğurdu. Önceki gün kapatılan Siirt ve Batman Eğitim destek evleri bu “dayanışma”nın bir parçasıydı.
BDP’li belediyelerin, bir eğitim projesi olarak geliştirdiği “Eğitim Destek Evleri” neden açıldıktan beş altı yıl sonra kapatılıyor?
BDP’li belediyeler, yoksul ve dar gelirli ailelerin çocuklarına destek amacıyla, bir çok il ve ilçede eğitim destek evleri açtı. Valilik ve Kaymakamlıklar belediyenin bu hizmeti konusunda başından itibaren bilgilendirilmişti.
Başta Bağlar, Kayapınar, Suriçi, Batman ve Siirt belediyeleri olmak üzere, bir çok belediyeye bağlı eğitim destek evleri, altı yıldan beri orta ve lise çağındaki öğrencilere hizmet veriyor. Okul müfredatına paralel olarak matematik, fen bilgisi, coğrafya, tarih ve edebiyat derslerinin verildiği bu evlerde, orta dereceli okullara ve üniversitelere hazırlık yapılıyor. Ayrıca bu eğitim evlerinde stranç, bilgisayar, resim gibi kurslar da veriliyor. Yerel yönetimler ve belediye hizmetleri mevzuatına uygun, denetime açık bu eğitim destek hizmetleri, kısa sürede öğrencilerin ve ailelerin beğenisini ve taktirini kazanınca hızla yaygınlaştı. BDP’li belediyelere ailelerin başvuruları arttı. Bu eğitimlere devam eden öğrencilerin, orta öğrenim ve üniversite sınavlarında başarılı olmaları, bu hizmetin yaygınlaşmasına yol açtı.
Bu tablodan aileler ve öğrenciler memnundu ama Kürdistan’ı diyanet, eğitim, kültür ve ticaret kurumları ile işgale çalışan Fetullah Gülen oldukça rahatsızdı. Çünkü Belediye Eğitim Destek Evleri, Mehmetçik-Gülen eğitim projesini çökertti. Kürdistan’daki Mehmetçik dershaneleri ve Gülen Cemaati dershanelerinin alanı daraldı. Bu daralmayı yaratan doğrudan BDP’li belediyelerin eğitim hizmetleriydi. Bu nedenle önceki gün, Siirt ve Batman Belediyesi eğitim destek evleri devlet tarafindan kapatıldı. Ancak bu kapatmanın gerisinde Fetullah Gülen ve cemaatinin bulunduğu kesin. Çünkü Belediye eğitim destek evleri gelişip büyüdükçe Fetullah Gülen’in dershaneleri küçüldü, daraldı ve etkisini kaybetti.
Kürt öğrencileri asimile ederek, tamamen Türk-islam ideolojisinin hizmetine sokma amacı taşıyan Fetullah Gülen, bu amacını 1 Kasım tarihinde yaptığı ve kamuoyuna yansıyan konuşmasında açıkça ilan etmişti. (Fethullah Gülen, www.herkul.org sitesinden yaptığı açıklama, 1 Kasım 2011)
Gülen ABD’de, Pensilvanya’daki şatosunda, direnen Kürtlerin zorla, kötekle, gerekirse imha edilerek, evleri yakılarak etkisiz kılınması gerektiğini, ordunun bu kadar desteğe rağmen hala bu sorunu çözememesinin anlaşılamadığını belirtiyordu. Gülen kendi projesini de şöyle açıklıyordu:
“Keşke, o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler; hem mesleklerini icra etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları gönderebilseydik… Otuz sene değil, on sene evvel bile ülkeyi idare edenlerin aklı bu işe erseydi ve bunlar bugüne kadar gerektiği ölçüde yapılabilseydi, bugün o problemler kökünden kurutulamasa da en aza indirilmiş olacaktı.”
İçlerinde Kürt kökenli siyasetçi ve yazarların da bulunduğu yalaka bir kesim, bu konuşmaları çok olumlu bularak “Gülen’in Kürt Açılımı” diye yutturmaya çalışsa da, Kürt halkı bunun bir savaş konuşması olduğunun bilincinde. Fetullah Gülen ve şurekası direnen, özgürlük isteyen Kürtlere savaş ilan etmiş ve bu savaşı yürütmektedir. Fetullah Gülen, devletin otuz yıldır yürüttüğü silahlı mücadelede yenildiğini açıkça itiraf ediyor. Kürdistan’daki kimlik ve kültür kırımının, bu kez farklı yöntemlerle, resmi ve gönüllü devlet personelince yürütülmesini öneriyor. Bir süre önce önerilen “devlet kadrosu melle” fikri de bu projenin bir parçası. Sağlık memurundan imamına, doktorundan öğretmenine kadar, Kürdistan’da devletin resmi memurlarının hem mesleklerini icra etmelerini, hem çocukları ve ailelerini Türk-İslam ideolojisi için ajanlaştırmalarının çok isabetli olacağını belirtiyor. Gülen’e göre bu öylesine ulvi bir görevdir ki, bu görevler gönüllü yapılmalı, bu görevlere talip olanların Kürdistan’a gitme kararı yetmeyecek, “oraya gidenler orada ölüp oraya gömülmeyi göze almalıdır”.
ABD’nin himayesinde, imparatora kayıtsız koşulsuz biat ederken başkalarına ölmeyi önerecek kadar imanlı(!) ve cesur(!). Lakin kan şekeri yükseldiği için daha fazlasını yapamayan bir fani…
Fetullah Gülen, Kürdistan’a giriş projesini çok önemsiyor. Dershaneciliğin bu yolda çok önemli bir araç olduğuna inanıyor. “Biz dershaneciliği destekleyeceğiz… Bir dökeceksin bin gelecek” diyor. Machiavelli Gülen’in konuştuklarını, yaptıklarını duysa sevinçten çıldırır, “İşte sözünü ettiğim prensim bu” derdi. Çünkü Gülen için, Kürdistan’ın işgali ve Kürtlerin inkarı yolunda her şey mübah. Kürtleri kastederek “…altını üstüne getir, ocağına ateş düşür, kökünü kurut” diye tanrıya yalvarmıştı. Başka bir konuşmasında da diyorki, “Gerekirse mahkemelerin altını üstüne getireceksin, avukatları da kiralayacaksın hakimi de”. Görüyorsunuz mübarek hem dünyevi hem uhrevi çalışıyor(!). (http://www.youtube.com/watch?v=PbN3HSRCz9M&feature=related)
Belediye eğitim destek evlerinin kapatılması ile Fetullah Gülen’in önü açılmak isteniyor. Peki açılır mı? Göreceğiz. Ancak Fetullah Gülen, Gül, Arınç, Erdoğan, Yalçın Akdoğan, Ahmet Altan, Orhan Miroğlu, Bejan matur, Kemal Burkay, Muhsin Kızılkaya ve diğerleri her şeyin para ile alınıp satılmadığını görecekler ve öğrenecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder