Türkiye’de Yeşil Türkî Faşizm Kürtlere karşı giderek çok ileri
düzeyde bir soykırım politikası uyguluyor. Tarihte bildiğimiz,
okuduğumuz, duyduğumuz soykırımların aksine yeşil Türkî faşizm çok
sinsice, plan dahilinde belirledikleri bir yol haritasıyla, uzun vadeye
yayılmış bu soykırımı tüm insanlığın gözlerinin içine baka baka
uyguluyorlar. Ve bu insanlık suçunu işlerken de geçmişte işlenmiş olan
soykırım girişimlerini, katliamları ve bilumum bu minvalde ele alınacak
olan insanlık suçlarını eleştirerek, hatta kendince gündemleştirerek
karşı çıkıyorlar. Böyle olunca bir tarafta günümüzde, daha doğru
yaşadığımız an’da soykırım işlerken geçmişte yaşanmış olan insanlık
trajedilerine güya sahiplenerek ne kadar hümanist ve ne kadar demokrat
olduklarını söylemiş ve göstermiş oluyorlar.
Evet, Yeşil Türkî Faşizm tam gaz Kürtlere karşı bir soykırım
uyguluyor. Bu soykırımı uygularken ilk elden yaptığı ve uygulamaya
koyduğu asimilasyondur. Yani eritmedir. Kendi özünde çıkartarak kendine
benzetmektir.
Kürt halk Önderliği asimilasyon hakkında şöyle der; “Asimilasyon
kavramı uygarlık toplumlarında iktidar ve sermaye tekellerinin kölelik
statüsü altına aldıkları toplumsal grupların üzerine uyguladıkları ve
kendi eki, uzantısı durumuna indirgemek için tek taraflı ilişki ve
eylemini ifade eder.
Asimilasyonda esas olan iktidar ve sömürü mekanizmasına en az
maliyetle köle oluşturmaktır. Asimile edilen grubun öz kimliği ve
direnci dağıtılıp kırılarak hakim elit içinde hizmetlerine en uygun
kölelerin derlendiği konuma düşülür. Burada asimile edilen köleye düşen
temel işlev efendisine mutlak benzeşme, eki, uzantısı olma uğruna her
tür çabayı göstererek kendini kanıtlamak ve böylelikle sistemde kendine yer yapmaktır.”
Dediğimiz gibi Yeşil Türkî Faşistler soykırımı Kürt halkına karşı asimilasyonla at başı götürmektedirler.
Nedir soykırım ya da jenosit:
“Asimilasyon yöntemleriyle üstesinden gelinemeyen halkın,
azınlıkların, her türlü farklı din, mezhep, etnik grupların fiziki ve
kültürel olarak tamamen tasfiyesini amaçlar. Fiziki soykırım yöntemi
genellikle hakim elit kültürüne, ulus-devlet kültürüne göre üstün
konumda olan kültürel gruplara uygulanır. Bunun tipik örneği Yahudi
kültürüne ve halkına uygulanan jenositlerdir. Tarih boyunca Yahudiler
hem maddi hem manevi kültür alanında en güçlü kesimleri oluşturduğundan
karşıt kültürlerin fiziki darbe ve imhalarına maruz kalıp sık sık pogrom
denilen soykırımlara da uğratılmışlardır.
İkinci soykırım yöntemi olan kültürel soykırım denemeleri ise
daha çok hakim elit ve ulus-devlet kültürüne göre zayıf ve gelişmemiş
durumda bulunan halk, etnik ve inanç gruplarının üzerinde uygulanır.
Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde
tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü
toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye
çalışılır. Fiziki imhaya göre daha sancılı ve uzun sürece yayılmış bir
soykırım türüdür” diyor Kürt Halk Önderliği.
Yeşil Türkî faşistler bugün Kürdistan’da sadece asimilasyona dayalı
olarak bir soykırımı uygulamaya koymuyorlar. 21. Yüzyılda çağ
atladıklarını söyleyen bu Yeşil Türkî Faşistlerin marifetiyle halen
mahkemelerde insanlar Kürtçe konuşuyorlar diye yargılamalık
olabiliyorlar. Yine 21. Yüzyılın parlayan güneşi olduklarını iddia eden
bu zatlar halen Kürtlerin anadillerinde eğitim görme hakkı için “asla
olamaz” diyorlar. Yine Kürtlerin kendilerini yönetebilme haklarına
“katiyen hayır” diyorlar.
Evet, 21. Yüzyılda yaşıyoruz ancak Kürtlere sistematik olarak Kunta
Kintalara 200 yıl önce uygulananlar halen uygulanıyor ve bu anti insani
durum reva da görülüyor.
Yukarıda kültürel soykırımda: “Temel mekanizma olarak
hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya
amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların
cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır” deniliyordu.
Evet, 21. Yüzyılda Kürtlere yapılan tam da budur. Kürtleri eritmek,
kendilerine benzetmek, olmazsa kendisi olmaktan çıkartılarak başka
birisi yapılması için sistematik olarak özel bir çalışmanın yürütüldüğü
her geçen gün daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Eskilerde Kızılelmacı
İttihatçı ya da Kemalist Türkî Faşistler bu kendi olmaktan çıkarmayı çok
açık ve kabaca yaparlardı. Bunu yaparlarken Kürt denen bir şeyin
olmadığını söylerlerdi. Hatta kart kurt teorileri vardı. Özünde Türk
olupta kendi gerçekliğini unutan bu insanlara ders verilmesi gerektiğini
söylerlerdi. Ve doğrusu bunu yaparlarken yaptıklarını gizlemezlerdi.
Çünkü Kürt demek zaten isimsiz olmaktı. Tarihsiz olmaktı. Kimliksiz
olmaktı. Evet, Kızılelmacı Türkî Faşistler asimilasyonu da, soykırımı da
harbi yaparlardı, aleni yaparlardı halk deyimiyle “mertçe” yaparlardı.
Ve biz Kürtler bu faşizmi bilirdik. Buna göre de kendimizi
konumlandırırdık. Ya direnişi seçerdik ya da devletin ajanı olmayı. Ya
direnişçi ya da ihanetçi, hain olmayı.
Şimdiler de Yeşil Türkî Faşistler bu asimilasyonu ve soykırımı; bir,
dini yani İslami kisve adı altında saklıyorlar. (Bu başka bir makalenin
konusudur.)
İki, Kürtleri tanıdıkların söyleyerek, kardeşlik adı altında yapıyorlar. Haklarınızı tanıyoruz diyerek yapıyorlar.
Ve bir de dört, hukuk yani yargının yoluyla yapıyorlar.
Örneğin: Adana valisi Molotof atmayı silah kapsamına alacağını söyledi ve Molotof bomba kapsamına alındı.
Batman valisi trene taş atan çocukların ailelerini trene bindirerek çocuklara taş attıracak.
Diyarbakır valisi ise taş atan çocukların önce ailelerine yüklü
parasal ceza verecek, eğer bir değişiklik olmazsa çocukları ailelerden
yani Kürt ailelerden alarak Fetullah’ın Sevgi evlerine verecek.
Tabii daha önce Akepe’li olan Rize belediye başkanının “herkesin
kendisine ikinci bir Kürt kadını getirmesi” cümleleri kamuoyuna
yansımıştı.
Birkaç gün önce Mir Dengir Fırat’ın TRT-6’da Kürtçe çocuk
programlarının yasak olduğunu söylediğini de Neşel Düzel’le yaptığı
röportajda öğrendik.
Yukarıda sıralanan bu birkaç olaydan yola çıksak bile Yeşil Türkî
Faşistlerin tam gaz Kürt halkını, onların gençlerini, çocuklarını
eritmek ve adım adım kültürel olarak da soykırımda geçirerek tam da Kürt
halk önderliğinin belirttiği “varlıklarını sona erdirme” politikasının ne kadar insanlık dışı yöntemlerle pratikleştiğini rahat görebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder