7 Temmuz 2011 Perşembe

Kaos Aralığındaki AKP ve 15 Temmuz


Türkiye'deki siyasi kriz derinleşerek devam ediyor.

Krize rağmen AKP hiçbir şey olmamış gibi Meclis Başkanı'nı seçti.


Hükümet listesini Çankaya'ya sundu. Sanki Türkiye'de herşey normalmiş gibi süreç işletilmek isteniyor.


Oysa kriz sadece siyasetle ilgili değil. Yargıdan spora, Kürdistan ve Türkiye'de çatışmaların daha fazla yaygınlaşmasına kadar etki ediyor.


Ankara, daha doğrusu AKP iktidarı krizden çıkma yanlısı değil. Aksine krizi daha da derinleştiren açıklamalar ve üsluplar öne çıkıyor.  


Meclis'teki sayısal çoğunluğuna güvenen ve MHP'yi de kendisine yedekleyen Tayyip Erdoğan her istediği lafı söyleyebilme hakkını kendisinde görüyor. AKP'liler ise CHP içinde bölünme yaratıp, BDP'yi ve diğer blok millevekillerinin "boykot" tutumunu ise basitleştirme amacı güdüyor.


Siyasal krizin sınırları Meclis'i aşıp toplumun diğer alanlarına da taşıyor. Daha da taşacak gibi...


Evet, AKP böyle devam ettirip süreci sulandırmayı hedefliyor.


15 Temmuz'a kadar çözüm bulması, krizi derinleştirmeden bitirmesi beklenen AKP'nin kurmayları arsızlık yaparak hiçbir sorunu çözmeden Meclis'i tatil edip ekime kadar oyalama politikası sürdürecekler. İşte en tehlikeli nokta burası.  


AKP yaşanan siyasal krizi dar olarak ele alıyor. Krizi sadece tutuklu milletvekilleri için yemin etmeyen CHP, boykot eden BDP olayı olarak tanımlamak aslında gündem saptırmaktır.


Çünkü 12 Haziran seçimlerinde belirlenen 15 Haziran tarihi vardı.


Kürt meselesinde önemli bir tarih olarak belirlenmişti. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Haziran'da avukatları ile yaptığı görüşmelerde parlamentonun çözüm zemini olabileceğini işaret etmişti. Ama yaşanan kriz ve AKP çoğunluğu böylesi bir yaklaşım göstermedi. Kriz durumu Meclis dışına taşmış durumunda.


Çatışmalar ve operasyonlardaki artış ile paralel can kayıplarında da artış var. AKP sessiz. Tayyip Erdoğan bütün bunları görmezlikten geliyor. "15 Temmuz'a kadar Meclis'e gelmezlerse vekillikleri düşer", ama 15 haziran'dan sonra 15 Temmuz tarihini işaret eden Öcalan; çözüm için somut bir gelişme olmalı demişti. Oyalama ve gündem saptırma ile Kürt sorununda çözümsüzlüğü sürdürmenin Türkiye'yi felakete götüreceğini görmek istemeyen Tayyip Erdoğan bu kaostan yararlanma peşinde.


Erdoğan bu kaosla istediği gibi süreci götürebileceğini sanıyor. Başkanlık sistemi için seçimlerden istediği sonucu alamayan Erdoğan; bu krizle siyasal hamle yapıp Anayasa'yı ve Meclis'i istediği gibi biçimlendirmenin taktiklerini yapıyor. Ama durum Kürdistan'dan bakılınca hiç de öyle kolay görünmüyor. Krizi perdelemek için futboldaki şike soruşturmalarını yeni gündeme almak, yasama yılı tatilini kullanarak mevcut durumu soğutmak Kürdistan ve Türkiye'yi yangın yerine çevirebilir.


PKK'nin 30 yıllık merkezi yayın organı Serxwebun gazetesindeki seçim sonuçları ve Kürt sorununda olasılıklar bölümünde "Sürecin gidişatını AKP'nin atacağı adımlar ve geliştireceği politikalar belirleyecektir" deniliyor.


Yani AKP çözüm yanlısı olmaz ve sorunun  çözümü için somut adımlar atmazsa önceki dönemleri aşan bir şiddet ve kriz dalgası gelişecektir. Değerlendirmelerde öne çıkan noktalar bunlar.  


AKP'nin kaostan ve boşluktan yararlanma dönemi bitmiş. 2002 ve 2007 seçimleri döneminde böyle AKP artık bu kaos ve boşlukları yaratan devlet gücüdür. Kriz AKP'nin dışında gelişmedi. Bizzat AKP'nin merkezde olduğu krizdir. Bu kriz Ankara'daki cumhuriyet Türkiyesi Meclisi'nin iflasına gidebilir. Çünkü siyasal meşruiyet, hukuk skandalları ile dizayn edilmek istenen politika alanı manasız ve çözümsüz bir alan haline dönüşmektedir.

Hiç yorum yok: