Dünyada onlarca ülke, büyüklükleri ve küçüklüklerine göre değişik yönetim biçimleri geliştirerek halk, ulus, ülke birlikteliğini sağlamak için çabalamıştır. Bu çabalarda kaygıların giderilmesi, yönetimin, ülke iradesinin kolaylaştırılması kadar dil, din, coğrafik farklılıklar da belirleyici olmuştur. Birçok ülke bu yollara başvurmuştur. Kendilerini yöneten bölgeler, bölgesel geliri içe harcadıkları için, merkezi devlete ihtiyaç duymadan gelişme kaydediyor. Bu durumun, merkezi devletin yükünü hafiflettiği gibi, birlikte yaşamayı güçlendirdiğini, dayanışma ruhunu geliştirdiğini söyleyebiliriz.
Ülkelerin koşullarına göre farklılık gösteren yönetim biçimlerinin başlıcaları; il, bölgesel yönetim, özerklik, konfederasyon, federasyon, eyalet sistemleri biçimindedir. Kimi federal bölgeler bile kendi içinde özerklik hakkı tanıyarak hem birlikte yaşamayı kolaylaştırıyor, hem de yönetim yükünü hafifletiyor. Hangi sistem olursa olsun bu sistem kendi kendini yönetme, öz iradesiyle ortak yaşamaya evet demektedir. Dışsal dayatmanın olmadığı ama yasalarca belirlenen, dış yasaların iç yasalarla uyumlulaşması esastır. Temel şart ve koşul budur. Merkezi yasalar, bölgesel yasaları gözetip korurken, bölgesel yasalar merkezi yasaların uyumluluğuna dayanarak öz yönetimde merkezi yasaları çiğnemez. Yani yasalar yine yasalarla sınırlandırılır. Ne merkez bölgeyi ne de bölge merkezi yadsır.
Kendi yasanı kendin koy
Türkiye’de Demokratik Özerklik üzerinde yürütülen tartışmalarda kimi bilinçli saptırmalardan medet uman üniterci, faşist kesimler her halükarda buna karşı çıkmaktadırlar. Soruna bölücülük diyerek en kolay ve kestirmeci yolu seçen teorisyen vandalistler, katı merkeziyetçi devleti savunmakla asıl bölücülüğü yapmaktadırlar. Bağımsızlık dışındaki hiçbir yönetim biçiminin “bölücü”lük olarak değerlendirilemeyeceğinin onlarca, yüzlerce örneği var. Bizim için asıl olan ise Demokratik Özerkliktir.
Özerklik, Yaderklik karşıtı bir kavramdır. Yaderklik dışarıdan gelen yasa ya da buyruğa göre davranma, başkalarınca konulan yasalara bağlılığı ifadelendirir. Özerklik ise, Yaderklik karşıtı olan ve toplumbilim dilinde, kendi yasasını kendi koyan, başkasının buyruğu, uydusu altında olmayan, kendi kendini yönetmeden türetilmiştir.
I. Kant, töre biliminde Us’un egemenliğini dile getirir. Kant kesin söylemini “Kendi yasanı kendin koy” formülüyle dile getirmiştir. Kant’a göre akıllı insan kendi kendisinin ereğidir. Bu savıyla insana açıkça özerk ol diyor. Bunun için de iradenin özgür olması, erkin başına buyruk olması gerekir. Kant’a göre töresellik kişisel özerkliktir. Ona göre bu töresel buyrukları insan kendine rağmen vermelidir, hiçbir etki altında kalmadan vermelidir.
Felsefesi bir anlam atfedilen bu sözler, topluluğun kendi kendini yönetme güç ve yetkisini de belirtir, öyle de yorumlanır. Yunanca Autos (kendi) ve Nomas deyiminde türetilmiş olan “Kendi yasanı kendin koy” mantığı özerkliği ifade etmektedir. Özerklik ülkelerin koşullarına göre dar ya da geniş inisiyatif kazanır.
Dünya örnekleri
Özerk yönetimler bölgesel olduğu kadar yerel yönetimlere dayalı özerkliklerde de yerel parlamentoya sahiptir. Birçok ülkede yerel (belediye) yönetimler geniş özerkliğe sahiptir. Bu, kolluk kuvvetlerini de içine aldığı gibi temelde sağlık, eğitim tamamen yerel yönetimlerin yetki alanındadır. Türkiye’de de yerel yönetimler var, ama bunlar son derece dar alana hapsedilmiş, merkezi devletin insafına terk edilmiştir. Merkezi devlet belediyeyi daraltarak “Devlet Babanın” gücü gölgesinde yaşamaya mahkum etmiştir. Devletçi toplum anlayışının en bariz örneğinin göstergesi Türkiye’dedir. Bu anlayıştan kaynaklıdır ki, Demokratik Özerkliği üniter devletin bölünmesi olarak algılıyorlar. Halbuki o kendilerine örnek aldıkları Avrupa ülkelerinin birçoğunda, Afrika ve Asya ülkelerinin birçoğunda özerklikler söz konusu olmasına rağmen bölünmüyor, parçalanmıyor. Tam tersine bütünlük oluşturuyor.
İtalya
İtalya, 20 yerel yönetim bölgesine ayrılmış, kendi içinde bağımsız ve bu bölgeler içinde beşine özel bir özerklik statüsü tanınarak idare edilir. Bölgelerin yönetim birim ve organları halk tarafından seçilir, yerel yasalarla yönetmelikler çıkarma yetkisine sahip bölge meclisi, meclisin kendi üyeleri arasından oluşturduğu yürütmeyle görevli bölge komitesi ve komitenin başkanıdır. Olağan bölge meclisleri yasaların öngördüğü doğrultuda tarım, ormancılık ve kendi planlaması gibi yerlerde yasa çıkarabilir. Özel bölgelere daha geniş yasama yetkisi tanınmıştır. Ekonomik bakımdan özerk olan bölgelerin mülk edinme, belirli gelir ve vergi toplama yetkisi de vardır. Bürokraside kastlaşmayı önlemek için de bölgelerin idareyle ilgili işleri belediye ve il düzeyinde yürütülür. Bölgelerin çıkardığı yasalar Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabidir; uygun görmediği yasaları geçersiz kılabilir. Hükümet tarafından atanan bölge yöneticisinin başında bulunduğu devlet denetim komisyonu bölgedeki idari işlemleri denetler.
En küçük yerel yönetim birimi olan belediyelerde de belediye meclisi, belediye komitesi ve belediye başkanı bulunur. Kolluk kuvvetleri belediyeye bağlıdır, kendisi kurar bunu. Yerel vergi koyabilme hakkına da sahiptir. Yine sağlık, toplu taşımacılık, kanalizasyon, aydınlanma gibi hizmetlerle de sorumludur. Denetim tamamen belediyelere aittir, valilerin denetimi bulunmamaktadır. Belediyeler ile bölgeler arasında bir ara birim olan illerin örgütlenmesi de benzer yapı gösterir. Bölge yöneticileri bölgelerde, valilerde il ve belediyelerde merkezi yönetimi temsil eder. Yerel yönetim sorumluları da belirli alanlarda merkezi yönetime ilişkin görevleri yerine getirir.
Hollanda
Hollanda hem ekonomik hem de kültürel anlamda gelişkin ve zengin olmasına rağmen, yerel yönetimler oldukça güçlü ve etkilidir. Her belediye doğrudan seçimle belirlenir ve üye sayısı belediyenin nüfusuna göre 7-45 arasında değişebilen meclisle yönetilir. Belediyenin yetki alanlarına giren konularda tam bir özerkliği vardır. Yine Hollanda kendisine bağlı ve özerk olan Hollanda Antilerinde yürütme yetkisi Hollanda hükümdarı adına bu hükümdarın görevlendirdiği vali tarafından icra edilir. Vali kendisine yardımcı olma gayesiyle bir bakanlar kurulu atar. Merkezi hükümet iç işlerinde tam anlamıyla özerktir. H. Angilleri 1954’te içişlerinde tam bağımsız olarak gönüllülüğe dayanarak Hollanda’ya katılır. 1970-80’de Antilerin tam bağımsızlığını savunan bir hareket gelişir (Aruba). Bu hareket sonuçta 1986 yılında on yıllık bir geçiş süreci neticesinde tam bağımsız olmak ve bu süre içinde yalnızca savunma, dış işleri konusunda Hollanda’ya bağımlı kalmak üzere Antilerden ayrılmasına rağmen birlikte yaşadılar.
Finlandiya
Dünyanın bir diğer ucunda yer alan Finlandiya dahi biri özerk olmak üzere 12 ile bölünerek yönetilmektedir. Bu illerin her biri vali tarafından yönetilir. İller kentsel ya da kırsal olabilen bucaklara ayrılır. Dört yıllık süreler için seçilen bucak konseyleri sağlık, eğitim, sosyal hizmetler konularında sorumludurlar. Finlandiya’ya bağlı Alanda adaları, kültürel ve ekonomik ilişkiler nedeniyle İsveç’e katılmak istiyordu. Finlandiya, İsveç’e katılmamaları için Özerklik hakkını tanıdı. Soruna yol açan bu durum İngiltere’nin Milletler Cemiyetine başvurmasıyla Finlandiya sorunun kendi “münhasır yetkisine” girdiği iddiasına rağmen M.C. üç hukukçudan oluşan bir komisyon kurar. Komisyon adaların halkına özerklik konusunda garanti verilmesi konusuyla Finlandiya’nın egemenliğinin tanınmasını cemiyete tavsiye etti. Hükümet 1920’de bir yasayla adalara özerklik tanıyarak, kendi eyalet parlamentosu kurma hakkı tanıdı, Uluslararası Cenevre Konferansı’ndan sonra 1921’de yapılan anlaşmayla Adaların tarafsızlık statüsü bir grup devletin garantisi altına alınır ve bu garanti 1947 Paris anlaşmasıyla da yenilendi. Fin Parlamentosu statüyü 1951’de onayladı.
Danimarka
Danimarka’ya bağlı Faroe adalarında da durum aynı. 1906’da özerk yönetim partisi kurularak mücadele etti. Bu mücadele sonucu 1912’de okul ve kiliselerde kullanılmasına izin verilen Faroe dili 1938’de öğretmenin istemesi koşuluyla eğitimdeki tek dil durumuna geldi. 2. Dünya Savaşında Danimarka’nın Almanlar tarafından işgaliyle, Ada Britanya’nın denetimine girdi. Bu özerklik talebinin güncelleşmesini sağladı. Yapılan oylama sonucu halk bağımsızlıktan yana oy kullandı. Fakat 1946’daki Lagting seçimlerinde bu sonuç tersine dönünce Kopenhag da görüşmeler başlar. Görüşmeler 1948’den sonra Danimarka’ya bağlı kalma şartıyla eşit statü kazandı.
İngiltere
İngiltere ile Arjantin arasında savaşa sahne olmuş ve halende sorun olarak devam eden Falkland Adaları da, özerk İngiliz sömürgesi olmasına rağmen Anayasanın Demokratik ve bağımsız olarak tanıdığı ada, Birleşik krallığın atadığı valiyle yönetilir.
İzlanda
İzlanda 23 ile 20’den fazla bağımsız kent ve kasabaya ayrılmış yerel yönetim birliğidir. Kasabalar ve iller seçimle işbaşına gelmiş meclislerce yönetilir. Yerel yönetimler bölgenin eğitim, sağlık, sosyal işlerle bire bir sorumlu ve yetkisindedir.
Fransa
Türkiye’nin sık sık ulus-devlet olarak dem vurduğu Fransa’da dahi durum çok farklı. Yönetim birimi olarak il, bucak, deniz aşırı topraklar olarak yönetilen Fransa’da dört deniz aşırı ili de kapsamak üzere en önemli yönetim birimi altı yılda bir seçilen Canton temsilcilerinin oluşturduğu genel meclislerdir. Vali merkezi hükümetin temsilcisi ve genel meclisin yürütme görevlisidir. Vali yardımcısı illerin bölündüğü ilçelerin başında bulunur. En küçük idari birim olan bucaklar altı yılda bir seçilen en az dokuz üyeli belediye meclislerince yönetilir. Meclis hükümete karşı da sorumlu olan belediye başkanı seçer. Deniz aşırı topraklar ize özerktir.
Fransız Polinzyası, Fransız Parlamentosuna iki milletvekili ve bir senatör gönderme hakkına sahiptir. Özerkliğin genişletilmesi amacıyla yürütülen mücadele sonucunda 1977’de yeni bir Anayasa yürürlüğe konulur. Fransa’nın dış işleri, savunma, para politikası ve yargı alanlarındaki denetim hakkı korunur, öteki alanlarda yerel yönetimin yetkileri arttırılır. Yasama gücü Fransız hükümetince atanan bir yüksek komiser ile beş yıl için doğrudan yapılan seçimlerle iş başına gelen 41 kişilik Topraklar Meclisi üyelerinin elindedir. Bu meclisin seçtiği yüksek komiserin başkanlık ettiği yönetim konseyi başta ticaret olmak üzere çeşitli alanlarda geniş yönetsel yetkilere sahiptir.
Yeni Kaledonya, Fransız parlamentosuna iki milletvekili bir senatör gönderir. Fransız hükümetince atanan bir yüksek komiserin gözetimi altında çalışan dört özerk bölge konseyi tarafından yönetilir. Konseyin oluşturduğu Topraklar Kongresi yasama organı niteliği taşır, başkanını kendi üyeleri arasında seçer. Topraklar kongresinin 54 üyesi beş yılda bir yapılan seçimlerde belirlenir.
Brezilya
Brezilya 23 eyalet 3 federal birim ile federal başkentten oluşan federal bir Cumhuriyet olarak yönetiliyor. Eyaletler ve bölgeler siyasal ve yönetsel bakımdan kendi içinde özerk belediyelere bölünmüş, bu yolla güçlü bir birliktelik doğurmuştur. Ulusal kongre her eyaletten üçer temsilcinin oluşturduğu federal senato ile eyaletlerin nüfuslarına oranla temsil edildiği temsilciler meclisinden oluşur. Bölge hakkı ise ancak ikişer temsilci seçebilmektedir.
Kanada
Sık sık özerklik tartışmaları olunca hemen İspanya ve Kanada örneği verilir. Oysa tüm ülkeler çeşitlilik gösterir. Kanada siyasal açıdan on eyalete ve Yukon ile Kuzey batı toprakları olarak iki bölgeye ayrılmıştır. Federal yönetime benzer kurumsal yapısı olan eyaletlerin yetki alanına mülkiyet hakları, medeni hukuk, dolaysız vergiler, yerel yönetim, doğal kaynakların kullanımı, eğitim ve sağlık hizmetine girer. Yukon ve Kuzeybatı toprakları sınırlı bir özerklikle federal yönetime bağlıdır. Buna rağmen eyaletlerin yerel yönetim sistemleri önemli farklılıklar gösterir. Bundan kaynaklı eyalet topraklarının ayrıldığı yönetim birimlerine değişik adlar verilir. İl sistemi Ontario ve Quebec eyaletlerinin güney bölgelerinde uygulanır.
Yukon Topraklarında yasama meclisi genel oyla seçilir. Yürütmenin başı vali, Federal hükümetçe atanır. Federal yerli ve kuzey bölgesini geliştirme bakanlığının denetiminde görev yapar. Bölgeye ilişkin yasalarda valinin onayı aranır. Yasama meclisi üyelerinden oluşan konseyi, günlük yönetim işlerinde sorumludur.
Kuzeybatı Toprakların da petrolün bulunmasıyla beraber Kanada hükümeti burada bölgesel bir yönetim kurar. Bu bölge 1920’lere değin kürk tüccarları, misyonerler ve polis örgütü egemen durumdaydı. 1969’da yeniden düzenlenen bölgesel yönetim, genel oyla seçilen yasama meclisi oluşur. Yürütmenin başında federal hükümetçe atanan yerli işleri ve Kuzey bölgesinin kalkındırılması bakanlığına hem de meclise karşı sorumlu olan vali bulunur. Bölgesel yargı organları yüksek mahkeme ile yerel mahkemelerden oluşur. Eyalet hükümetleriyle aynı hakka sahip olan bölgesel hükümet Kanada birliğini oluşturur.
Demokratik Özerklik çözümün anahtarı
Sonuç olarak, Kürt iradesini tanımamak için her türlü teoriyi öne sürerek inkarcılığı meşrulaştırmak için çabalayan bu kesimler gerçekliği görmek istemiyorlar. Kürtler kültürel, etnik, coğrafik, dil gibi birçok temel alanda ayrı bir halktır. Demokratik Özerklik temelinde kendi iradesinin tanınmasıyla siyasi birlikteliği sağlayacaktır. Özerklik hangi ülkeyi böldü ki Türkiye’yi bölsün.
Mustafa Kemal dahi bu birlikteliği sağlamak için Özerkliği ortaya atmadı mı? O zaman Mustafa Kemal bölücü müydü? Yoksa Kürtleri aldatmak için yalan mı söyledi? Demokratik Özerkliği bölücülük olarak algılayan egemen zihniyet dönüp önce Mustafa Kemal’e “ülkeyi bölmek istiyordu”, “bölücü” desinler. Ya da “Atatürk’ümüz siz Kürtleri aldattı,” desinler. Bunu diyemeyeceklerine göre Mustafa Kemal’in öngördüğü gib Türkiye’nin demokratikleşmesinin yegâne yolu Kürtlerin haklarının teslim edilmesidir. Bunun da en özgün ifadesi Demokratik Özerkliktir.
Sonuç olarak, Kürt iradesini tanımamak için her türlü teoriyi öne sürerek inkarcılığı meşrulaştırmak için çabalayan bu kesimler gerçekliği görmek istemiyorlar. Kürtler kültürel, etnik, coğrafik, dil gibi birçok temel alanda ayrı bir halktır. Demokratik Özerklik temelinde kendi iradesinin tanınmasıyla siyasi birlikteliği sağlayacaktır. Özerklik hangi ülkeyi böldü ki Türkiye’yi bölsün.
Mustafa Kemal dahi bu birlikteliği sağlamak için Özerkliği ortaya atmadı mı? O zaman Mustafa Kemal bölücü müydü? Yoksa Kürtleri aldatmak için yalan mı söyledi? Demokratik Özerkliği bölücülük olarak algılayan egemen zihniyet dönüp önce Mustafa Kemal’e “ülkeyi bölmek istiyordu”, “bölücü” desinler. Ya da “Atatürk’ümüz siz Kürtleri aldattı,” desinler. Bunu diyemeyeceklerine göre Mustafa Kemal’in öngördüğü gib Türkiye’nin demokratikleşmesinin yegâne yolu Kürtlerin haklarının teslim edilmesidir. Bunun da en özgün ifadesi Demokratik Özerkliktir.
Ahmet ORAL
*Muş E Tipi Cezaevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder