BDP'li Milletvekili ile polis yetkilileri arasında uzun süren yapılan görüşmeler de sonuçsuz kalınca, grup yürüyüşe geçti. Bunun üzerine devet güçleri de yürümekte direnen gruba gaz bombası ve tazyikli su ile saldırdı.
Tazyikli su ile ıslandığı görülen BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel ile destek kuvvet olarak Şırnak merkezden gelen ve adı öğrenilemeyen görevli bir başkomiser arasında tartışma başladı. Tartışma sırasında sinirlenen BDP'li Tuncel, görevli başkomisere, bağırarak tokatladı.
BDP'li Tuncel ile başkomiser arasında tokat olayından sonra şu konuşmalar yaşandı:
Tuncel : "... ne yapıyorsunuz? (Tokat atıyor). Ne yapıyorsunuz, ne yaptınız çocuklara" dedi.
BDP'lilerin araya girdiği gözlenirken, Milletvekili Tuncel, polis le tartışmayı sürdürdü.
Başkomiser : "Sizi uyardık. Ama uymadınız. Bize taş attınız. Biz de müdahale etmek zorunda kaldık"
Tuncel : "Defolun gidin buradan. Bunun hesabını vereceksiniz"
Başkomiser : "Bir milletvekili olarak bana tokat attınız. Siz mi anlamıyorsunuz biz mi anlamıyoruz? Sizi ikaz ettik ama dinlemediniz"
Tuncel: "Nerde ikaz ettiniz. Böyle arkamızı dönerken su sıkmak kaleşliktir. Sizin gibi adi, bu halkın düşmanılığı yapmayın"
Başkomiser : "Terbiyesizlik yapmayın"
Tuncel : "Bir sürü yaralı var orda"
Başkomiser : "Siz taş attınız"
Tuncel : "Kim taş attı. Bunun hesabın vereceksiniz. Bu halka yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. Vurun beni öldürün. Ben burdayım. Beni öldürün"
------------------------------------------------------------
Uzun yıllardır Newrozlar Kürdistan’da ve Batı’da büyük bir coşku, yoğun katılımlarla kutlanıyor. Bu kutlamaların artık bir geleneğe dönüştüğü söylenebilir. Her sene katlanarak artan katılımlarla bu sene PKK lideri Abdullah Öcalan’a ithaf edilen Newroz’da, sadece Diyarbakır’da bir milyonun üzerinde katılımla gerçekleşti. Bu sadece bizim coğrafyamız için değil, tüm Avrupa için de ulaşılması imkansıza yakın bir katılımdır. Dünyada da ortak bir politik amaçla bir araya gelecek bir milyon insanı örgütleyecek güç çok azdır. Bunca insanın ortak taleplerini dile getiren ortak sloganları haykırıyor olmaları da dikkate değerdir. 2011 Newroz’u bir anlamda Öcalan’ın demokratik özerklik modelinin ve onun yol haritasının onaylanması anlamındadır. Bu üzerinde ciddi düşünülmesi gereken bir güçtür.
Avukatları ile yaptığı görüşmelerde Öcalan, kendi değişi ile “ontolojik devletle” yürüttüğü görüşmelerde ilerleme kaydedildiğini söyledikçe, AKP hükümetinin saldırgan, provokatif uygulamaları pervazsızlaşıyor. KCK tutsaklarına 150 yıla varan hapis cezaları isteniyor, demokratik hakkını kullanan halka saldırılıyor, milletvekilleri taciz ediliyor.
Günümüz düşünürlerinden Slovaj Zizek, Kırılgan Temas adlı kitabında, direniş iktidar ilişkisini Foucault’a gönderme yaparak, iktidar ile direnişin içiçe geçmişliğinden bahseder. Buna göre, iktidar karşı iktidarı doğurur. Zizek bir makalesinde şöyle diyor: “Aynı masajı şiddetsiz de verebilirdiniz diyenleri ciddiye almayın. Herhalde verebilirsiniz. Ama hiç kimse mesajı duymaz. Onların sevdiği şey şudur, yüz kişi bir araya gelir bir mesaj yazar, bu günlük gazetede bir satır bile yer almaz. Mesajı içeri atmak için bazı pencereleri kırmak zorundasınız...”
BDP milletvekili Sabahat Tuncel’in Slopi’de ortaya koyduğu tavır bu nedenle iyi okunmalıdır. Tuncel, kişisel hiç bir hesap yapmadan, temsil ettiği insanların karşı karşıya kaldığı insanlık dışı uygulamaya tepki göstermiştir. Tavır koymuştur. Tuncel’in tavrını değerlendirirken, Türk polisinin saldırganlığının o güne mahsus, münferit bir olaymış gibi davranmak, ahlaki değildir.
Tuncel’in tepkisi, Ankara egemenlerinin seksen yıldır, polis, asker, JİTEM, Hizbikontra, korucu ve daha birçok araç yoluyla Kürt halkına uyguladığı zulmün bundan böyle devam edemeyeceğinin açık ve net uyarısıdır. Başbakan Erdoğan’ı dengesizleştiren de işte bu gerçeği çok açık bir biçimde hissetmiş olmasıdır. Erdoğan’a dengesini kaybettirerek, saygı sınırlarını unutturan açıklamalar yaptıran, polisine tokat atılması değil, iktidarının koruyucu garantisi, devlet terörünün bundan böyle cevapsız kalmayacağı gerçeğinin devletin yüzüne vurulmuş olmasıdır.
Tuncel bu tavrı ile sistemin meclise hapsettiği, ehlileştirilmiş milletvekili olmadıklarını göstererek, sistemin bir paradigmasının daha iflas ettiğini göstermiştir.
Tuncel’in tokadı bugüne kadar ayakta tutulmaya çalışılan zora dayalı korku iktidarının yıkılışının ilanıdır. O iktidarı bilinçlerde, yüreklerde yıkan tokattır. Tuncel’in tavrı kişisel, meşru öz savunma olarak okunmalıdır.
Polisin bu zulmüne ya iktidar varlığının gereğini yerine getirerek son verecektir, ya da halkın iradesi bundan böyle gereken tavrı gösterecektir.
Ankara egemenleri, zaman zaman milletvekillerinin sokak ortasında dövülmesine göz yumarak seçilmişlere de göz dağı vermeyi bir yöntem olarak kullanır. Tercih edilir milletvekili tipolojisinin bir gereğidir bu. Sokakta kitle desteği olmayan milletvekilinin sokakta muhalefet yapma şansı da yoktur bu nedenle. Oysa, Kürt siyasetinin dayandığı kitle son derece aktif, muhalefetini sokağa taşımayı bilen bir kitledir. Bu insanların oyu ile siyaset yapanların da buna sırtını dönmesi beklenemez.
Amaç provokasyon yaratmaksa, kısa süre önce Yüksekova’da yaşanan provokasyon girişimlerinin cevabı Yüksekovalılar tarafından verildi. Örgütlü Kürdler artık sabırlarının sonuna geldi. Kürtler korkuyu yendi. Ankara egemenliğinin, kendi iktidarını korumak üzere çıkardığı yasalarla polisi korumaya alıp, halk yığınlarını hedef haline getirme dönemi geride kaldı.
Sabahat Tuncel İstanbul milletvekili olmasına karşın, sistem partilerince çok sık telaffuz edilip, uygulanmayan, ”milletvekili seçildikten sonra tüm vatandaşların vekilidir” gerekliliğini de hayata geçiriyor. Tuncel, İstanbul’da olduğu kadar Silopi’de de sokakta halkın yanında demokrasi mücadelesi veriyor.
canerdem2126@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder