24 Mart 2011 Perşembe

Paylaşım Merkezi mi, Birleşmiş Milletler mi ?

 
AKP iktidarının daha önceki birçok olayda olduğu gibi Libya olayında da ikili bir politika izlediğini görüyoruz. Bir yandan kamuoyuna işgale karşıymış mesajları vermekte, diğer yandan pastadan olabildiğince pay kapmak için emperyalistlere ülkemizdeki üsleri kullandırtıp her türlü desteği sunmaktan kaçınmayacağı en kısa zamanda meydana çıkacaktır.

2010 yılının son günlerinde Tunus’ta başlayan ve zamanla Mısır, Cezayir, Fas gibi Kuzey Afrika ülkelerinde, yeni yılla birlikte Bahreyn, Ürdün, Yemen ve şimdilerde de Suriye gibi Ortadoğu coğrafyasındaki onlarca yıllık diktatörlüklerin birer birer yıkılmaya başladığını gözlemlemekteyiz.

Bu ülkelerdeki halk ayaklanmaları, kalkışmalar ve isyanlar genel anlamda benzerlikler gösterse de, her bir ülkenin benzeşmeyen koşullarının da olduğu, emperyalistlerin bu ülkelerle ilişkileri, bu ülkelerdeki halk ayaklanmalarına bakış açıları ve davranışlarının çok farklılıklar gösterdiğini de tespit etmeli; özellikle uluslararası siyaset arenasında ABD emperyalizminin önceleri Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dediği, daha sonra “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Müşterek bir Gelecek ve İlerleme için Ortaklık İnisiyatifi Projesi”adıyla duyurduğu, Fas’tan başlayıp Pakistan’a, Türki cumhuriyetlerine kadar olan coğrafyayı içine alan, özünde söz konusu ülkelerdeki yer altı yerüstü tüm zenginliklerin emperyalistlerce yeniden paylaşılmasına hizmet eden kuramı iyi okumalıyız. 

Bugüne kadar Tunus’ta, Mısır’da ve diğer ülkelerdeki diktatörlüklerle işbirliğini sürdüren ve insan hakkı ihlallerine gözlerini, kulaklarını tıkayan, o diktatörleri her türlü şekilde destekleyen, ancak faşist diktatör Kaddafi’nin halk muhalefetini kanlı bir şekilde bastırmasını gerekçe gösterip, başını ABD’nin çektiği, Fransa ve İngiltere’li emperyalist paylaşımcılar daha önce Hiroşima’da, Vietnam’da, Nepal’de ve Irak’ta yaşattıkları vahşeti bir kez daha “özgürlük, demokrasi ve sivil halkı korumak” adına Libya halkına  yaşatmaya başladılar. Emperyalistler geçmişte buna benzer vaadlerle işgal ettikleri hiçbir ülkeye demokrasi, insan hakları getirmemişlerdir. Tam tersine her seferinde daha fazla sömürü, daha fazla kan ve gözyaşı yaşatmışlardır. “Şafak yolculuğu” dedikleri, özünde karanlık bir geleceğe hizmet eden, geliştirilmiş füzeler, savaş gemileri ve uçaklarla takviye edilmiş bu son saldırıyla da Libya doğalgaz yataklarına ve petrollerine hakim olmayı gizlemeye çalışmaktadırlar.  Onlar sivil Libya halkını korumayı değil, bombalamayı seçmişlerdir.
 
Bahreyn’de, Yemen’de halkların özgürlüklerini görmezden gelen emperyalistler, üstüne üstlük ABD’nin en büyük işbirlikçilerinden olan Suudi Arabistan’ın Bahreyn topraklarına askerlerini sokup tankların yardımıyla krallığa karşı ayaklanan halk muhalefetini azgın bir şekilde bastırmasını desteklediler. Bahreyn ve Yemen’de muhalif halkın katledilmesini seyreden emperyalist katiller, nedense Libya’da birden bire insan dostu oluverdiler, duyarlı oldular.
 
      Özellikle ABD’li emperyalistlerin bugüne kadar zaman zaman uygulamaya koymak istediği, ama her seferinde kesintiye uğrayan “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Projesi için Muammer Kaddafi belki de bilmeden onlara adeta yardımcı oldu. Emperyalist katiller Kaddafi’nin halk üzerindeki kanlı ve faşizan saldırılarını fırsat bildi ve Libya topraklarına saldırdılar. Bu saldırılarını da aslında artık “Dünya Paylaşım Merkezi”  olarak adlandırmak istediğim (BM) Birleşmiş Milletler güvenlik Konseyi kararıyla meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Ayrıca bu saldırılarını 2.Emperyalist Paylaşım Savaşından sonra sözde bir savunma örgütü olarak kurulan, ama giderek ABD’nin güdümünde batılı emperyalistlere hizmet eden ve de sömürgeci bir savaş aygıtına dönüştürülen NATO kararlarıyla meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Ve tüm dünyanın gözünün içine baka baka, daha önce Körfez Savaşında Kuveyt’in işgal edilmesini, Irak işgalinde kimyasal silahları ve Irak’lıları Saddam’dan kurtarmak için, Afganistan’da El Kaide’yi bahane ettikleri gibi, bu sefer de Libya’lı sivilleri Kaddaffi’den korumak için Libya’ya girdiklerini söylüyorlar. Emperyalistlerin sözcüleri hergün asıl amaçlarının Kaddafi’yi ele geçirmek olmadığını söyleyerek, bir bakımdan gerçek amaçlarını da itiraf etmiş oluyorlar. Evet, artık tüm dünya kamuoyu da bilmektedir ki, 2007 de Sarkozy’nin tüm seçim masraflarını karşılayan, İtalya ile çok sıkı fıkı olan, servetinin büyük bölümünü İngiltere’de saklayan, oğlu ile Barack Obama’nın “kanka” olduğu Muammer Kaddafi asla emperyalistlerin gerçek hedefi değildir... Emperyalist teröristlerin asıl amacı Kaddafi’nin diktatörlüğünü sona erdirmek ve sivil Libyalıları korumak da değildir. Asıl hedefleri Libya petrolleridir, Libya’daki doğalgaz rezervleridir. 

 
AKP iktidarının daha önceki birçok olayda olduğu gibi Libya olayında da ikili bir politika izlediğini görüyoruz. Bir yandan kamuoyuna işgale karşıymış mesajları vermekte, diğer yandan pastadan olabildiğince pay kapmak için emperyalistlere ülkemizdeki üsleri kullandırtıp her türlü desteği sunmaktan kaçınmayacağı en kısa zamanda meydana çıkacaktır. ABD yetkililerince Türkiye’nin Libya’da “Koruyucu Güç” rolünü üstlendiği açıklaması, AKP iktidarının gizli pazarlıklarını kamufle etmeye hizmet etmektedir.
 
Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu coğrafyasındaki halklar, devrimci önderliklerden, organize edilmiş muhalif bir hareket tarzından yoksun olsalar da yıllardır karşı karşıya kaldıkları baskı, zulüm ve sömürüyü sona erdirmek için bir başkaldırıyı başlatmışlardır.  Bu ülkelerdeki sorunlar ve olaylar yine bu ülkelerin iç dinamikleri tarafından çözümlenecektir.
 
Emperyalistler Libya ve diğer ülkelerdeki halkların özgürlüklerini düşünüyorlarsa, bu ülkelerdeki diktatörlere, işbirlikçilerine silah vermekten vazgeçmelidirler. Bu ülkelere hangi gerekçe ile olursa olsun emperyalist bir saldırı asla kabul edilemez. Hele de kuruluş amacı “dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararası ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak” olan, adına da Birleşmiş Milletler denilen oluşumun böylesine insanlık dışı bir saldırı kararı alması asla kabul edilemez. BM kuruluş ilkelerine uygun olarak Birleşmiş Milletler olarak kalmalı, Dünya Paylaşım Merkezi olarak değil…
 
Emperyalistlerin daha önceleri çeşitli ülkelerde “özgürlük, demokrasi” için gerçekleştirdikleri saldırıların o ülke insanlarına daha fazla gözyaşı, daha fazla katliam ve daha fazla sefalet getirdiği gerçeğini bilmekteyiz. Bu gerçekten hareketle dünyanın mazlum halklarıyla Türkiye halkları ve anti-emperyalist güçler Libya halkının yanında olmalı, saldırıyı her platformda protesto etmeli, emperyalistlere karşı bir direniş örgütlemeli ve emperyalistlerin bu son saldırıları mutlaka sona erdirilmelidir.
 
Erdal YILDIRIM
23 Mart 2011
 
erdal.yildirim58@gmail.com
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir 

Hiç yorum yok: