Başbakan yardımcısı Bülent Arınç TBMM 2012 Bütçe görüşmelerinin
kapanış konuşmasında şöyle diyordu: ‘Kimlik inkarı ve bununla yola
çıkanlar bilsinler ki Kürtçe konuşmanın yasak olduğu günlerden,
cezaevinde işlenen işkencelere ve sonrasındaki faili meçhul cinayetlere
ölüm listeleri yapılmasına, bütün bunlar bir kimliğin inkâr edilmesi ile
ortaya çıkmış kötü sonuçlardır.’
**
Arınç’ın ‘Kürtlere haklarını vereceğiz’ diye bitirdiği sözleri çoğu insanda ‘Madem ki haklar var, bugüne kadar niye vermediniz, vermiyorsunuz?’ haklı isyanını yaratmaya vakit kalmadan...
Yani bu sözlerden tam 6 gün sonra Kürt siyasetçilerin yargılandığı KCK davasının 31. duruşmasında ülke gerçeğiyle karşılaşıldı.
Savunmalarını anadilde yapmak isteyen sanıklar, buna yeltenince önlerindeki mikrofon kapatıldı. Kürtçe, kayıtlara bilmem kaçıncı kez ‘bilinmeyen bir dil’ olarak geçecekti ki, avukatlar ‘dilimizin tanımlanmasını talep ediyoruz’ dedi.
Adalet fukarası utanç tiyatrosunda bu berbat oyunu hâlâ bize kakalıyorlar. Haklar var, vereceğiz ama mikrofona konuşmayın?
**
Hayır, tam da mikrofona konuşulacak günler. En temel insani durumları konuşmak için bile ‘bir avuç cesur yürekliye’ ihtiyaç olduğundan, konuşan, konuşabilen bari sesini duyursun. Mikrofona konuşsun.
Çünkü bakın, sessizlik ne yapıyor?
Çarşamba gecesi akşam 9 civarı... Karlara bata çıka ilerliyordu, yaşları 12-18 arasında değişen, çoğu akraba olan lise öğrencileri. 40-50 kişi kadar. Aralarından biri annesini aramıştı, yoldayız geliyoruz diye. Irak sınırından Türkiye’ye girmek üzereydiler. Heybelerinde mazot ve sigara... Köylerine döndüklerinde bunları satacak, dersane ücretlerini çıkaracaklardı. Dı. Ama olmadı. İnsansız Hava Araçları (İHA) tarafından tespit edilip, Uludere sınırında savaş uçaklarından atılan bombaların kurbanı oldular.
**
Biz bu bütün bilgilere ulaştığımızda ertesi günün öğle saatlerini buluyordu. Genelkurmay her zamanki açıklamalarından birini yapmıştı. Hükümet ise fecaatle ilgili yüksek görüş ve düşüncelerini akşamüstü 17.00 sularında, yani olaydan 20 saat sonra belirtmişti: Operasyon kazası oldu.
Hayat bu kadar ucuz. Malum bölgedeyseniz, canlıysanız, üstüne üstlük aksi gibi bir de hareket ediyorsanız, kafanıza bir bomba düşebilir. Kazara.
Evet, hayat bu kadar ucuz ama rastlantısal da değil.
Haksız utanç tiyatrosunun son perdesi...
**
Haber almanın, ses çıkarmak için, ses çıkarmanın bu tiyatro oyununu repertuvardan kaldırmak için gerekli olduğunu anlatmaya hacet yok. Bu ülkede haber vermenin zorluğunu en iyi bu gazetenin(Özgür Gündem) çalışanları ve okurları bilecektir. Ama yine onlar, yılmamak ve vazgeçmemek üstüne de doktora sahibidirler. İnsansız Hava Araçlarına karşı insanlarla dolu sayfalar ve gazeteler yapalım. Çünkü haberin ve sözün kuvvetine inanan gazeteciler, bu toprakların kapanmayan mikrofonlarıdır. Hayatıdır.
* Kaynak: Özgür Gündem
**
Arınç’ın ‘Kürtlere haklarını vereceğiz’ diye bitirdiği sözleri çoğu insanda ‘Madem ki haklar var, bugüne kadar niye vermediniz, vermiyorsunuz?’ haklı isyanını yaratmaya vakit kalmadan...
Yani bu sözlerden tam 6 gün sonra Kürt siyasetçilerin yargılandığı KCK davasının 31. duruşmasında ülke gerçeğiyle karşılaşıldı.
Savunmalarını anadilde yapmak isteyen sanıklar, buna yeltenince önlerindeki mikrofon kapatıldı. Kürtçe, kayıtlara bilmem kaçıncı kez ‘bilinmeyen bir dil’ olarak geçecekti ki, avukatlar ‘dilimizin tanımlanmasını talep ediyoruz’ dedi.
Adalet fukarası utanç tiyatrosunda bu berbat oyunu hâlâ bize kakalıyorlar. Haklar var, vereceğiz ama mikrofona konuşmayın?
**
Hayır, tam da mikrofona konuşulacak günler. En temel insani durumları konuşmak için bile ‘bir avuç cesur yürekliye’ ihtiyaç olduğundan, konuşan, konuşabilen bari sesini duyursun. Mikrofona konuşsun.
Çünkü bakın, sessizlik ne yapıyor?
Çarşamba gecesi akşam 9 civarı... Karlara bata çıka ilerliyordu, yaşları 12-18 arasında değişen, çoğu akraba olan lise öğrencileri. 40-50 kişi kadar. Aralarından biri annesini aramıştı, yoldayız geliyoruz diye. Irak sınırından Türkiye’ye girmek üzereydiler. Heybelerinde mazot ve sigara... Köylerine döndüklerinde bunları satacak, dersane ücretlerini çıkaracaklardı. Dı. Ama olmadı. İnsansız Hava Araçları (İHA) tarafından tespit edilip, Uludere sınırında savaş uçaklarından atılan bombaların kurbanı oldular.
**
Biz bu bütün bilgilere ulaştığımızda ertesi günün öğle saatlerini buluyordu. Genelkurmay her zamanki açıklamalarından birini yapmıştı. Hükümet ise fecaatle ilgili yüksek görüş ve düşüncelerini akşamüstü 17.00 sularında, yani olaydan 20 saat sonra belirtmişti: Operasyon kazası oldu.
Hayat bu kadar ucuz. Malum bölgedeyseniz, canlıysanız, üstüne üstlük aksi gibi bir de hareket ediyorsanız, kafanıza bir bomba düşebilir. Kazara.
Evet, hayat bu kadar ucuz ama rastlantısal da değil.
Haksız utanç tiyatrosunun son perdesi...
**
Haber almanın, ses çıkarmak için, ses çıkarmanın bu tiyatro oyununu repertuvardan kaldırmak için gerekli olduğunu anlatmaya hacet yok. Bu ülkede haber vermenin zorluğunu en iyi bu gazetenin(Özgür Gündem) çalışanları ve okurları bilecektir. Ama yine onlar, yılmamak ve vazgeçmemek üstüne de doktora sahibidirler. İnsansız Hava Araçlarına karşı insanlarla dolu sayfalar ve gazeteler yapalım. Çünkü haberin ve sözün kuvvetine inanan gazeteciler, bu toprakların kapanmayan mikrofonlarıdır. Hayatıdır.
* Kaynak: Özgür Gündem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder