8 Ocak 2012 Pazar

Hitler İle Göbels, Erdoğan İle Fetullah



Erdoğan ve Fetullah Faşizmi; Kürdistan,  Anadolu ve Trakya da Hitler’e rahmet okutuyor.
Son Roboski katliamıyla birlikte bu hakikat iyice pekişti.

Bu katliam bize gösterdi ki...

Erdoğan ve Şeyhülislamı Fetullah varken, Hitler ne ki.

Bu katliam bize gösterdi ki...

Erdoğan, Arınç ve Fetullah üçlüsü varken, Hitler ile Propaganda Bakanı Göbels neki.

Bu katliam bize gösterdi ki...

Bülent Arınç dururken, Göbels kim ki.

Hitler dememiş miydi ki, “Benim öğretmenim Atatürk’tür.

Hitler dememişmiydi; “Türkler Ermeni soykırımını yaptılar, kimse karşı çıkmadı. O zaman bizde Yahudileri katlederken kimsenin karşı çıkmaya hakkı yoktur”.

Hitler ve ırkçı sloganlarının mucidi Göbels,  ein volk-tek millet-, ein reich-tek devlet-, ein führer-tek lider- diyorlardı.

Erdoğan ve Fetullah ise Hitler’den daha azgın bir ırkçılıkla tek millet, tek devlet, tek lider gibi ırkçı sloganları yeterli görmüyor, tek cemaat-Fetullahçı Cemaat-, tek dil-Türkçe- diyorlar.

“Kürdistan, Anadolu ile Trakya da, yaşayan herkes Türktür” diyerek her türlü soykırımı fiili olarak uyguluyorlar.

Hitler ile Göbels’in çok büyük bir yalan metoduyla Nazizmi meşrulaştırmaya çalıştıkları biliniyor.
Hitler Faşizmi’nde-Nazizm propoganda metodu sloganlaştırılan şu temeller daha doğrusu yalanlar üzerineydi. 

“Halkı her zaman ateşle, asla soğumasına izin verme”.

Göbels’in mucidi olduğu bu yöntemi bire bir uygulayan Hitler, çoğu zaman bir günde birçok yerde mitingler düzenleyerek faşizmin histerisiyle halkı ateşlemiştir.

Erdoğan’ın yaptığı ise Hitleri kat be kat aşan bir durumdur.

Hitler döneminde medya önemli bir güç değilken, 21 yüzyılda birinci güç konuma gelmiş iken, Erdoğan özel ve psikolojik savaşın yürütücüsü medyayı AKP faşizmini hâkim kılmak için atom bombasından daha tehlikeli bir şekilde kullanıyor.

Meydanlarda ırkçı temelde ajite ve propaganda yapıyor. Kürt düşmanlığını aşılıyor, yayıyor.

Alternatif muhalif ve Özgür Kürt medyası hariç, neredeyse tüm gazete ve televizyonlar O’nun emrine amede.

Roj TV ve birkaç TV hariç, neredeyse tüm televizyonların aç kumandanına basılınca 24 saat karşımıza Erdoğan çıkıyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş bu gerçeği söylerken “bize bir TV yeter” diyordu.

Bazen tüm gazeteler, bazen dört-beş(4-5) hattta altı-yedi(6-7) gazete birden Erdoğan’ın hedef gösteren ırkçı ve nefret suçuna giren sözlerini manşetten veriyor.

Roboski katliamında Türk medyasının girdiği tutum, katliamı gizleme çabaları ve vermemelerin kaynağında Erdoğan ve Fetullah’ın Yeşil Türkçü Faşist zihniyet vardır.

Hitler ve Göbels’in ikinci metodu; “Hatalı olduğunu ve yanlış yaptığını asla kabul etmeme idi”.


Erdoğan ile Fetullah bu metodu mutlaklaştırmış. 

Erdoğan dünyayı ben yarattım diyor. Öyle ki, O’nun kul milletvekillerinden Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin, “Başbakana dokunmak ibadettir”!!! diyebilecek kadar Erdoğan’ı peygamberleştirebiliyor ve kendini kullaştırıyor. 

Hakikat bu iken Erdoğan ile şurekası kendi suçlarını kabul etmiyor, suçlarını Kürtlerin üzerine yıkarak,  “Bakın BDP’liler APO’ya peygamber diyorlar” diyor.

Erdoğan, öyle bir zihniyete sahip ki, Wan depremindeki ölümlerden, müdahale de bulunmamadan ne kendilerini sorumlu görüyorlar ne de asla işledikleri suçu kabul ediyorlar. 

Beşir Atalay; “Gücümüzün ne olduğunu denemek istedik” diyor.

Çok planlı ve programlı bir şekilde yaptıkları Roboski katliamına ilişkin ise kömüre dönüştürerek, lime lime ettikleri 19’u çoçuk, 16’sı yetişkin olmak üzere 35 Kürdü suçlu göstermektedirler.

Bundan dolayıdır ki, Gülten Kışanak çok damardan yaptığı konuşmada diyor ki, “vicdanı olanlara sesleniyorum”.

AKP’de ne vicdan ne din ne imanın kalmadığını bilerek vicdanlı kalabilenlere çağrı yapıyor.
Hitler rejiminin üçüncü metodu ise; “Asla rakibinin üstün bir yanı olduğunu kabul etme” idi.
Erdoğan ile Fetullah’ın Yeşil Türkçü Faşizmi, 2009 yerel ile 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde DTP ile BDP, Zap Savaşı’nda HPG’ye yenildi. Bu yenilgileri kabul etmiyor. Yenilgilerini kendisine bağlı polisçik medya üzerinden özel ve psikolojik savaşla örtmeye çalışıyorlar.

Amed’in Piran ilçesinde 6 gün boyunca uçak, helikopter, predatör, Heron, tank, top gibi en sofistike silahlarları kullanan AKP devleti oldu.

Buna rağmen tek bir gerilla bile şehit düşmediği halde “24 gerillayı öldürdük” diyen de AKP ve Fetullahçı medya.

“Andok kodlu büyük telsizi susturduk, İrfan Amed’i öldürdük” diyen AKP’nin Fetullahçı Valisi Mustafa Toprak.

Sonra HPG açıklama yaptı ve tek bir kayıplarınında olmadığını söyledi.

Hitler ile Göbels’in üçüncü medodu; “Asla kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma” gibi yok etme yöntemi idi. 

Erdoğan ile Fetullah; KCK adlı operasyonlar adı altında Kürt siyasal hareketi, yurtseverleri ve dostlarından beş binin üzerindeki kişiyi zindana attı. Bu yöntemle AKP ile cemaatin Yeşil Türkçü Faşizmi’ne alternatif olan Kürt Demokratik Hareketi’ni yok etmek istiyorlar. Fetullah, gerillayı kastederek “50 bin kişi de olsa kuşatın, yok edin”, BDP’ye oy verenleri kastederek de “yüzde beşini etkisiz kılın” demekte. 

Erdoğan, siyasetçilerle de yetinmedi, neredeyse Kürt basın çalışanlarının tümünü zindana attı. 
Sırada şairler ve sanatçılar var.

Kürt gerillasına karşıda hemen hemen her çatışmada kimyasal kullanan AKP’nin kimyasalcısı Kimyasal Necdet.

Hitler ve Göbels’in dördüncü metodu; “Asla kabahat üstlenme”.

Erdoğan ile Fetullah’ın kabul ettikleri tek bir kabahat yoktur. Etnik Türk ırkçılığını yapıyorlar. Açıkça Kürtleri fiziki ve kültürel soykırımdan geçiriyorlar. Bunu da demokrasi, din, iman ve açılım demagojisiyle pazarlıyorlar.

Hitler ve Göbels’in beşinci metodu; “Sadece bir rakibine odaklan ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yık” şeklindeydi.

Erdoğan ile Fetullah tümden Kürt Özgürlük Hareketi’ne odaklanmışlar. Tüm ekonomik, siyasal, diplomatik, kültürel,  askeri vb. faaliyet ve ilişkileri Kürt Özgürlük Hareketi’ni nasıl yok ederim şeklinde yürütüyorlar. Başarısızlık ve yenilgilerinin suçunu çok tehlikeli ve ırkçı paranoyalarla Kürtlerin üzerine yıkıyorlar. Kürtleri hedefliyorlar.

Erdoğan Roboski katliamını yapıyor, ama sanki katliamı BDP yapmış gibi bir atmosfer yaratmaya çalışıyor.

BDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş ta O’na gerekli cevabı veriyor ve diyor ki, “Bu katliamın baş sorumlusu sensin hesap vereceksin”.

Hitler ve Göbels’in altıncı metodu; “Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır”. 


Erdoğan ile Fetullah’ın bu konuda attığı en büyük yalanlardan biri Çelê(Çukurca) eylemine ilişkin yaptıkları açıklamalardı. Erdoğan diyordu ki, “Derin Plan var, Suriye onlara destek vermiş”, Fetullah diyordu ki, “dağ doğurmuyor ki”.

Fazla bir zaman geçmeden, Erdoğan’a bağlı MİT teşkilatının Sabah gazetesine yaptığı bir servis olduğu açığa çıktı. Böylesine özel-psikolojik büyük bir yalan ile hem Türk ordusunun yenilgisini örtbas etmeye çalıştılar hem de HPG gerillasının böyle bir öz ve eylem gücü yok algısını yayarak, her zaman ki gibi dış güçler klişesini yayma amaçlı olduğu açığa çıktı.

Yine Roboski katliamını meşrulaştırmak içinde diyor ki, “oradan Bahoz Erdal geçecekti”.

Hedefi büyük göstererek büyük yalan atıyor ki, halk O’na inansın.

Hitler ve Göbels’in yedinci metodu; “Bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk eninde sonunda ona inanır”.

Erdoğan ve Fetullah, 9 yıldır “bunlar Zerdüşttür, dinleri imanları yok” diyerek Türk halkında Kürtlere karşı,  Türk-İslam sentezine dayalı ırkçı bir algı yaratmak için aynı yalanı her ağızlarını açtıklarında dillendiriyorlar.

Bunun dışında Göbels’in söylediği bir söz var şöyle diyor. “Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi 2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olmasıdır”.

Erdoğan ile Fetullah’ın devamlı Tek Millet, Tek Devlet, Tek Lider, Tek Cemaat ve Tek Dil sloganının altındaki neden Göbels’in bu sözlerinde gizlidir.

Erdoğan ve Fetullah’ın Roboski katliamında olduğu gibi her katliamdan sonra orduya övgüler dizmesi, operasyonlarımız devam edecek demesi ordu millet söyleminin bin yıldır devam ettirilmesidir. Bu söylemle ordu öyle yüceleştiriliyor ki, Türk halkı ordusuz düşünemiyor, orduya tapar hale geliyor, köleleştikçe köleleşiyor.

Aslında bu yazılanların daha özlü ortaya koyan bir Amed pekenekoku (fıkrası) var.
Yani Erdoğan ile Fetullah özgülünde TC ile onun faşist diktatöryasını çok arı ve duru bir şekilde anlatan bir fıkra var.

12 Eylül 1980 darbesi olduğunda her şey karneyle veriliyordu. Sıraya girilerek ihtiyaçlar karşılanıyordu.

İşte bu dönemde, Kürdistan’ın paytexti(başkenti) Amed’te halk ekmek almak için bir fırının önünde kuyruğa girer.

Fırıncı bakar ki sıra çok uzun. Bu kadar insana nasıl ekmek yapacağım, nasıl dağıtacağım der.

Düşünür taşınır ve der ki ben öyle bir yalan atayım ki, bunlardan kurtulayım.

Bir yalan uydurur ve sırada olan halka şöyle söyler.

“Yan tarafta ki sokakta bir fırın var, o fırında belleşe ekmek veriliyor”.

Ekmek kuyruğundakiler bunu duyunca hemen o sokağa yöneliyorlar. Kuyrukta tek bir kişi kalmıyor.

Kuyrukta kimse kalmayınca yalan atan fırıncı kendi kendine “ya attığım yalan doğruysa” der kendi attığı yalana inanır ve fırınını kapatır, O da söylediği sokağa doğru koşar. Bedava ekmek almaya gider.
Erdoğan, Fetullah, TC rejiminin önceki Katı Türk Ulusçu Irkçılığı ile şimdiki Yeşil Türk Irkçılığı Türk ırkı dışında hiçbir ulusun Kürdistan, Anadolu ile Trakya’da yaşamadığını uydurdu.

Ardında halkı buna inandırmaya çalıştı, kendileri de uydurdukları yalana inandılar. Şimdide aynı yalanlarla Yeşil Türk Irkçı Rejimini ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Sözün özü, ister Beyaz Türk Faşizmi olsun isterse Yeşil Türk Faşizmi olsun aslında faşizm kökten uydurduğu yalana inanmaktır.

Roboski katliamında sonra cereyan eden olaylar TC’nin nasıl bir yalan zihniyeti üzerine kurulan dünyanın en faşist diktatöryel rejimi olduğunu yenide hatırlattı herkese.

Özgür Bilge

Hiç yorum yok: