Son Roboski katliamıyla birlikte bu hakikat iyice pekişti.
Bu katliam bize gösterdi ki...
Erdoğan ve Şeyhülislamı Fetullah varken, Hitler ne ki.
Bu katliam bize gösterdi ki...
Erdoğan, Arınç ve Fetullah üçlüsü varken, Hitler ile Propaganda Bakanı Göbels neki.
Bu katliam bize gösterdi ki...
Bülent Arınç dururken, Göbels kim ki.
Hitler dememiş miydi ki, “Benim öğretmenim Atatürk’tür.
Hitler
dememişmiydi; “Türkler Ermeni soykırımını yaptılar, kimse karşı
çıkmadı. O zaman bizde Yahudileri katlederken kimsenin karşı çıkmaya
hakkı yoktur”.
Hitler ve ırkçı sloganlarının mucidi Göbels, ein volk-tek millet-, ein reich-tek devlet-, ein führer-tek lider- diyorlardı.
Erdoğan
ve Fetullah ise Hitler’den daha azgın bir ırkçılıkla tek millet, tek
devlet, tek lider gibi ırkçı sloganları yeterli görmüyor, tek
cemaat-Fetullahçı Cemaat-, tek dil-Türkçe- diyorlar.
“Kürdistan, Anadolu ile Trakya da, yaşayan herkes Türktür” diyerek her türlü soykırımı fiili olarak uyguluyorlar.
Hitler ile Göbels’in çok büyük bir yalan metoduyla Nazizmi meşrulaştırmaya çalıştıkları biliniyor.
Hitler Faşizmi’nde-Nazizm propoganda metodu sloganlaştırılan şu temeller daha doğrusu yalanlar üzerineydi.
“Halkı her zaman ateşle, asla soğumasına izin verme”.
Göbels’in
mucidi olduğu bu yöntemi bire bir uygulayan Hitler, çoğu zaman bir
günde birçok yerde mitingler düzenleyerek faşizmin histerisiyle halkı
ateşlemiştir.
Erdoğan’ın yaptığı ise Hitleri kat be kat aşan bir durumdur.
Hitler
döneminde medya önemli bir güç değilken, 21 yüzyılda birinci güç konuma
gelmiş iken, Erdoğan özel ve psikolojik savaşın yürütücüsü medyayı AKP
faşizmini hâkim kılmak için atom bombasından daha tehlikeli bir şekilde
kullanıyor.
Alternatif muhalif ve Özgür Kürt medyası hariç, neredeyse tüm gazete ve televizyonlar O’nun emrine amede.
Roj
TV ve birkaç TV hariç, neredeyse tüm televizyonların aç kumandanına
basılınca 24 saat karşımıza Erdoğan çıkıyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin
Demirtaş bu gerçeği söylerken “bize bir TV yeter” diyordu.
Bazen
tüm gazeteler, bazen dört-beş(4-5) hattta altı-yedi(6-7) gazete birden
Erdoğan’ın hedef gösteren ırkçı ve nefret suçuna giren sözlerini
manşetten veriyor.
Hitler ve Göbels’in ikinci metodu; “Hatalı olduğunu ve yanlış yaptığını asla kabul etmeme idi”.
Erdoğan ile Fetullah bu metodu mutlaklaştırmış.
Hakikat
bu iken Erdoğan ile şurekası kendi suçlarını kabul etmiyor, suçlarını
Kürtlerin üzerine yıkarak, “Bakın BDP’liler APO’ya peygamber diyorlar”
diyor.
Erdoğan, öyle bir zihniyete sahip ki, Wan depremindeki
ölümlerden, müdahale de bulunmamadan ne kendilerini sorumlu görüyorlar
ne de asla işledikleri suçu kabul ediyorlar.
Beşir Atalay; “Gücümüzün ne olduğunu denemek istedik” diyor.
Çok
planlı ve programlı bir şekilde yaptıkları Roboski katliamına ilişkin
ise kömüre dönüştürerek, lime lime ettikleri 19’u çoçuk, 16’sı yetişkin
olmak üzere 35 Kürdü suçlu göstermektedirler.
Bundan dolayıdır ki, Gülten Kışanak çok damardan yaptığı konuşmada diyor ki, “vicdanı olanlara sesleniyorum”.
AKP’de ne vicdan ne din ne imanın kalmadığını bilerek vicdanlı kalabilenlere çağrı yapıyor.
Hitler rejiminin üçüncü metodu ise; “Asla rakibinin üstün bir yanı olduğunu kabul etme” idi.
Erdoğan
ile Fetullah’ın Yeşil Türkçü Faşizmi, 2009 yerel ile 12 Haziran 2011
genel seçimlerinde DTP ile BDP, Zap Savaşı’nda HPG’ye yenildi. Bu
yenilgileri kabul etmiyor. Yenilgilerini kendisine bağlı polisçik medya
üzerinden özel ve psikolojik savaşla örtmeye çalışıyorlar.
Amed’in
Piran ilçesinde 6 gün boyunca uçak, helikopter, predatör, Heron, tank,
top gibi en sofistike silahlarları kullanan AKP devleti oldu.
Buna rağmen tek bir gerilla bile şehit düşmediği halde “24 gerillayı öldürdük” diyen de AKP ve Fetullahçı medya.
“Andok kodlu büyük telsizi susturduk, İrfan Amed’i öldürdük” diyen AKP’nin Fetullahçı Valisi Mustafa Toprak.
Sonra HPG açıklama yaptı ve tek bir kayıplarınında olmadığını söyledi.
Hitler ile Göbels’in üçüncü medodu; “Asla kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma” gibi yok etme yöntemi idi.
Erdoğan
ile Fetullah; KCK adlı operasyonlar adı altında Kürt siyasal hareketi,
yurtseverleri ve dostlarından beş binin üzerindeki kişiyi zindana attı.
Bu yöntemle AKP ile cemaatin Yeşil Türkçü Faşizmi’ne alternatif olan
Kürt Demokratik Hareketi’ni yok etmek istiyorlar. Fetullah, gerillayı
kastederek “50 bin kişi de olsa kuşatın, yok edin”, BDP’ye oy verenleri
kastederek de “yüzde beşini etkisiz kılın” demekte.
Erdoğan, siyasetçilerle de yetinmedi, neredeyse Kürt basın çalışanlarının tümünü zindana attı.
Sırada şairler ve sanatçılar var.
Kürt gerillasına karşıda hemen hemen her çatışmada kimyasal kullanan AKP’nin kimyasalcısı Kimyasal Necdet.
Hitler ve Göbels’in dördüncü metodu; “Asla kabahat üstlenme”.
Erdoğan
ile Fetullah’ın kabul ettikleri tek bir kabahat yoktur. Etnik Türk
ırkçılığını yapıyorlar. Açıkça Kürtleri fiziki ve kültürel soykırımdan
geçiriyorlar. Bunu da demokrasi, din, iman ve açılım demagojisiyle
pazarlıyorlar.
Hitler ve Göbels’in beşinci metodu; “Sadece bir rakibine odaklan ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yık” şeklindeydi.
Erdoğan
ile Fetullah tümden Kürt Özgürlük Hareketi’ne odaklanmışlar. Tüm
ekonomik, siyasal, diplomatik, kültürel, askeri vb. faaliyet ve
ilişkileri Kürt Özgürlük Hareketi’ni nasıl yok ederim şeklinde
yürütüyorlar. Başarısızlık ve yenilgilerinin suçunu çok tehlikeli ve
ırkçı paranoyalarla Kürtlerin üzerine yıkıyorlar. Kürtleri
hedefliyorlar.
Erdoğan Roboski katliamını yapıyor, ama sanki katliamı BDP yapmış gibi bir atmosfer yaratmaya çalışıyor.
Hitler ve Göbels’in altıncı metodu; “Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır”.
Erdoğan
ile Fetullah’ın bu konuda attığı en büyük yalanlardan biri
Çelê(Çukurca) eylemine ilişkin yaptıkları açıklamalardı. Erdoğan diyordu
ki, “Derin Plan var, Suriye onlara destek vermiş”, Fetullah diyordu ki,
“dağ doğurmuyor ki”.
Fazla bir zaman geçmeden, Erdoğan’a bağlı MİT
teşkilatının Sabah gazetesine yaptığı bir servis olduğu açığa çıktı.
Böylesine özel-psikolojik büyük bir yalan ile hem Türk ordusunun
yenilgisini örtbas etmeye çalıştılar hem de HPG gerillasının böyle bir
öz ve eylem gücü yok algısını yayarak, her zaman ki gibi dış güçler
klişesini yayma amaçlı olduğu açığa çıktı.
Yine Roboski katliamını meşrulaştırmak içinde diyor ki, “oradan Bahoz Erdal geçecekti”.
Hedefi büyük göstererek büyük yalan atıyor ki, halk O’na inansın.
Hitler ve Göbels’in yedinci metodu; “Bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk eninde sonunda ona inanır”.
Erdoğan
ve Fetullah, 9 yıldır “bunlar Zerdüşttür, dinleri imanları yok” diyerek
Türk halkında Kürtlere karşı, Türk-İslam sentezine dayalı ırkçı bir
algı yaratmak için aynı yalanı her ağızlarını açtıklarında
dillendiriyorlar.
Bunun dışında Göbels’in söylediği bir söz var
şöyle diyor. “Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o
kadar fazla inanırlar. Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi
2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olmasıdır”.
Erdoğan ile Fetullah’ın
devamlı Tek Millet, Tek Devlet, Tek Lider, Tek Cemaat ve Tek Dil
sloganının altındaki neden Göbels’in bu sözlerinde gizlidir.
Erdoğan ve Fetullah’ın Roboski katliamında olduğu gibi her katliamdan sonra orduya övgüler dizmesi, operasyonlarımız devam edecek demesi ordu millet söyleminin bin yıldır devam ettirilmesidir. Bu söylemle ordu öyle yüceleştiriliyor ki, Türk halkı ordusuz düşünemiyor, orduya tapar hale geliyor, köleleştikçe köleleşiyor.
Aslında bu yazılanların daha özlü ortaya koyan bir Amed pekenekoku (fıkrası) var.
Yani Erdoğan ile Fetullah özgülünde TC ile onun faşist diktatöryasını çok arı ve duru bir şekilde anlatan bir fıkra var.
12 Eylül 1980 darbesi olduğunda her şey karneyle veriliyordu. Sıraya girilerek ihtiyaçlar karşılanıyordu.
İşte bu dönemde, Kürdistan’ın paytexti(başkenti) Amed’te halk ekmek almak için bir fırının önünde kuyruğa girer.
Fırıncı bakar ki sıra çok uzun. Bu kadar insana nasıl ekmek yapacağım, nasıl dağıtacağım der.
Düşünür taşınır ve der ki ben öyle bir yalan atayım ki, bunlardan kurtulayım.
Bir yalan uydurur ve sırada olan halka şöyle söyler.
“Yan tarafta ki sokakta bir fırın var, o fırında belleşe ekmek veriliyor”.
Kuyrukta
kimse kalmayınca yalan atan fırıncı kendi kendine “ya attığım yalan
doğruysa” der kendi attığı yalana inanır ve fırınını kapatır, O da
söylediği sokağa doğru koşar. Bedava ekmek almaya gider.
Erdoğan,
Fetullah, TC rejiminin önceki Katı Türk Ulusçu Irkçılığı ile şimdiki
Yeşil Türk Irkçılığı Türk ırkı dışında hiçbir ulusun Kürdistan, Anadolu
ile Trakya’da yaşamadığını uydurdu.
Ardında halkı buna inandırmaya
çalıştı, kendileri de uydurdukları yalana inandılar. Şimdide aynı
yalanlarla Yeşil Türk Irkçı Rejimini ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Sözün özü, ister Beyaz Türk Faşizmi olsun isterse Yeşil Türk Faşizmi olsun aslında faşizm kökten uydurduğu yalana inanmaktır.
Roboski katliamında sonra cereyan eden olaylar TC’nin nasıl bir yalan zihniyeti üzerine kurulan dünyanın en faşist diktatöryel rejimi olduğunu yenide hatırlattı herkese.
Özgür Bilge
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder