8 Eylül 2011 Perşembe

Güney Kürdistan Tarihin En Büyük İşgal Hareketiyle Yüz Yüzedir


İran devletinin Güney Kürdistan’ı ikinci işgal girişimi dün saat 10.00 sıralarında Kandil bölgesinin Kotoman alanına yönelik başlatmış olduğu saldırıyla resmen başladı.

İran devletinin Güney Kürdistan’ı ikinci işgal girişimi dün saat 10.00 sıralarında Kandil bölgesinin Kotoman alanına yönelik başlatmış olduğu saldırıyla resmen başladı. Yerel kaynaklardan aldığımız bilgilere göre İran sipahi pastaran ve Besic güçlerinden oluşan bu askeri güç Kotoman tepesini almak için defalarca saldırı düzenledi fakat her defasında HRK güçleri tarafından püskürtüldü. Bu çatışmanın sonucunda ilk belirlemelere göre 30’dan fazla pastar 6 Besic(korucu) olmak üzere 36 kayıp verildi. Bize gelen bilgilere göre İran bu akşam sabah saatlerine doğru oldukça kapsamlı bir saldırı için hazırlık içine girmiş bulunuyor.

İki günden beri elimize gecen bilgiler oldukça çarpıcı ve İran devletinin ikinci Güney Kürdistan işgal hareketinin planı hakkında da fikir veriyor. Bu gün sabah saatlerinde Urmiye’nin Piranşehir ve Serdeşt ilçelerine bağlı tüm köylerde köy şuraları camilere Cuma namazı için gelen halka bu saatten sonra camilere gelmeyin çünkü cami ve okullarda sipahi pastaran ve Besic güçleri yerleşmiş durumdadır. Yine aynı bölgeden 15 otobüs dolusu Tekaver askerleri, seyyar hastane, kepçe ve dozerlerin Güney Kürdistan’ın Qeladizê sınırında ki Kasımreşê alanına aktarılmış.

Akşam saatlerinde ise ulaşmış olduğumuz köylüler oldukça fazla sayıda asker, top, obüs, tank ve ağır silahların sınıra doğru kaydırıldığı ile ilgili bilgileri geldi. Köylüler asker sayısının çokluğunu ifade etmek için şunu dile getirdiler. “biz bu kalabalıkta asker, tank, top ve ağır silahları İran-Irak savaşında bu sınıra yığdıklarına tanıklık etmedik”dediler. Yine başka bir kaynaktan aldığımız bir bilgiye göre ise Türkiye’nin operasyonu sadece Xakurke alanıyla sınırı tutmayacağı İran tarafından Kandil sınırlarına yığılan askerler için Türk askeri ve onların kendileriyle birlikte getirmiş olduğu modern askeri cihazlarında bulunduğudur. Dile getirmiş olduğum tüm bu hazırlıklar Güney Kürdistan’ı işgal hareketinin askeri yönüdür. Diplomasi yönü ise oldukça ilginçtir. Buna geçmeden önce kısaca birinci işgal seferinin başarısızlığını da birkaç noktada değerlendirmek istiyorum.

BİRİNCİ GÜNEY SEFERİNİN BAŞARISIZLIK NEDENLERİ

Sanırım bu bilgiler İran’ın Güney Kürdistan’a yönelik işgal hareketinin derinliği ve genişliği hakkında yeterince bilgi veriyor. Oysa İran devleti ilk işgal girişiminde 432 iki kayıp, İran ve Irak savaşına komutanlık eden general dâhil çok sayıda üst düzeyli askeri yetkilisini kaybetti. Bu savaşın son bulması içinde devreye girenin İran tarafı olduğunu daha sonra öğreniyoruz. Peki, neden İran ilk saldırısına devam etmedi ve neden tekrardan saldırıya geçti. Birincisi İran ilk saldırıda yapmış olduğu ittifaklara ve askeri gücüne oldukça fazla güveniyordu. İttifakları kimlerdi? Güney Kürdistan’da bazı işbirlikçi güçler ki bunlardan bazıları operasyonun ilk gününde sınıra peşmerge güçlerini yığdı bazıları da genel sekreter düzeyde operasyonun ilk gününde Tahran’da ağırlandılar. İkincisi Türkiye idi. Bu ittifakların pozisyonları İran askeri gücün ilk saldırısının başarısına bağlıydı. Ve İran askeri olarak yenilgi aldı. Yine bu operasyonda KDP oldukça tedirgindi ve desteklemedi. İran’ın askeri başarısızlığın ardında ittifak güçleri geri çekildi operasyonun tüm yükü İran üzerinde kaldı. Bunun için İran operasyonlarına son vererek sınırda HRK güçlerinin saldırıları sonucu savaş yeteneğini kaybeden askerleri geri çekerek yeniden operasyon için hazırlığa girişti.

İKİNCİ İŞGAL HAREKETİNİN DİPLOMASİ AYAĞI

Güney İşgalinin ikinci operasyonunda da diplomasi ve askeri ittifak oldukça önem kazanıyor. Çünkü İran devleti tek başına o alanlara giremeyeceğini anladı. Türkiye, İran’ı bu operasyonda yalnız bırakmasını İran operasyonlarını durdurup ikinci sefer hazırlığını yaparken kendi savaş uçaklarıyla alanı bombalayarak gerilla güçlerini yorgun ve bitkin düşürerek telafi etmek istedi. 

Bir önce ki yazımda Güney Kürdistan’dan Neçirvan Barzani ile birlikte en üst düzeyde bir heyetin İran’ı ziyaret ettiğinden bahsetmiştim. O ziyaretten sonra Neçirvan Barzani basına yapmış olduğu açıklamada İran devletinin Güney Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani’yi kendi ülkesine davet ettiğini dile getirmişti. Yine bu ziyaret hakkında hükümete yakın kaynaklardan aldığımız bir bilgiye göre ise İran devleti açıkça Güneyli güçleri tehdit ederek şayet bu operasyona karşı çıkarsanız sizinle olan ticari, askeri, diplomasi kısaca tüm ilişkilerin koparılacağı tehdidinde bulunmuş. Yine aynı kaynak 6 ya da 7 Eylül’de Güney Kürdistan’da üst düzeyli bir heyetin İran’a gidebileceğiydi.

İTTİFAKIN KÜRT AYAĞI GENİŞ TUTULMAYA ÇALIŞILIYOR

İran ise ikinci sefer için ittifak güçlerin cephesini daha geniş tutmaya şayet bunlar içinde direk operasyonda yer almak istemeyenler olsa dahi yapabilse pasif de olsa olmazsa da karşı olmaması için diplomasi yürütmektedir. İşte son dönemde Neçirvan Barzani’nin kendi heyetiyle İran yapmış olduğu diplomatik görüşmeyi bu çerçevede değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Yine en üst düzeyde Güneyli bir heyetin 6 ya da 7 Eylül’de yani kara operasyonu resmen başlamış iken Tahran’a gidecek olması bana eski merkezi feodal devletlerin savaşa giderken başvurmuş oldukları taktikleri hatırlatıyor. Eskiden merkezi feodal devletler savaş girerken kendilerine bağlı ya da komşu olan beyliklerden bir tehlike sezdiklerinde savaş başlatmadan önce o ülkelerin prenslerini merkeze çağırarak bir nevi rehin alarak olası tehlikeyi bertaraf ediyorlardı. İran devleti de tecrübeli imparatorluk deneyiminden çıkarmış olduğu derslerden yola çıkarak Güney Kürdistan’a karşı böyle bir taktik mi uyguluyor acaba? Tam tamına böyle olmasa bile 6 ya da 7 Eylül’de Güney Kürdistan’da bahsedildiği gibi üst düzeyli bir heyet İran giderse bilelim ki heyetin temsil ettiği güç bu operasyonda taraftır ve tarafı da İran ve Türkiye’dir. Bunun başka bir açıklaması olamaz.

TÜRKİYE İŞGAL HAREKETİNE 4 AĞUSTOS’TA KATILIYOR

İran Güney Kürdistan’a yönelik işgal hareketine başladı. Türkiye’nin de Xakurke bölgesine yönelik 4 Eylül’de kara operasyonuna başlayacağı söyleniyor. Bu operasyon Kürdün varlık yokluk operasyonudur. Herkes bunu böyle bilerek hareket etmelidir. Arkasında NATO’nun olduğu Küçük Kürdistan için diğer üç parçanın kurban edildiği bir strateji esas alınarak operasyon başlatılmıştır. Operasyon arazi dar tutularak öncelikle Xinere, Xakurke ve Kandil hedeflenerek başlatılıyor. Burası düşürüldükten sonra Zap, Gare, Haftanin kısaca medya savunma alanların tümü hedeflenecektir. Gelen bilgiler hem İran’ın hem de Türkiye’nin girdikleri yerde tampon bölge oluşturmak için tesisatlarıyla birlikte sınıra doğru geldikleridir. Yani girdikleri yerde geri çekilmeyeceklerdir kalıcı olacaklar. 

Yusuf Ziyad

Hiç yorum yok: