12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra Türkiye’de ekonomik kriz senaryoları
tartışılmaya başlandı. Hükümetin bir bakanının, “harcamalarınıza dikkat
edin, kriz Türkiye’yi etkileyebilir” sözünün ardından ekonomik kriz
tartışılmaya başlandı. Hükümetin seçimden 2 ay önce kamu kurum ve
kuruluşlarını muhtemel bir ekonomik krize karşı uyardığı da ortaya
çıktı.
Döviz kurundaki dalgalanmalar Türkiye ekonomisini ciddi anlamda sarsmaktadır. Geçtiğimiz hafta euro gibi dolar kurundaki artışların yaşanması üzerine Merkez Bankası döviz alımlarına ara vererek bu artışı engellemeye çalışmaktadır. Döviz kurlarındaki artışlar, Türkiye’de mal ve hizmetleri de direkt olarak etkilemektedir. Bu nedenle her ne kadar dövizde serbest kur uygulaması bulunsa da, dönem dönem döviz kurlarına müdahale edilmektedir.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2011 yılının ilk altı ayında ihracatın yüzde 23 artış göstererek 73.2 milyar dolara ulaştığını açıklayarak, “Ekonomi iyi gidiyor” açıklamasında bulundu.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin 2010 yılı ihracatının bir önceki yıla göre yüzde 11,5 artarak 113 milyar 930 milyon dolara, ithalatı ise yüzde 31,6 artarak 185 milyar 493 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2011 yılında ise ihracat hızı ilk altı ayda yüzde 23, ithalat artış hızı ise yüzde 40 oranında devam etmektedir. Bu nedenle yapılan açıklamalarda ithalattaki artışlar görülmemektedir.
Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomik krizinden etkilenmesi de doğal. Çünkü krizin temel nedeni sıcak paradır. Türkiye’ye giriş yapan yabancı sermaye, ağırlıklı olarak borsa-faiz-döviz üçlüsünden işlem görmektedir. Yabancı sermayenin sektörel yatırımları incelendiğinde ise sanayi sektöründen çok, hizmet sektörüne ağırlık verdikleri görülmektedir.
Türkiye ekonomisi üretimden çok, borsa-döviz-faiz üçlemesinde yaşanan dalgalanmalar nedeniyle krize girmektedir. Bu üçlü Türkiye ekonomisinin belirleyenidir. Bu nedenle Türkiye ekonomisi dış müdahalelerden hemen etkilenen bir konumdadır. Bu üçlüyü etkileyen en büyük faktör ise sıcak paradır. Türkiye’nin 1993 ve 2001 ekonomik krizlerinin temelinde de bu yatmaktadır.
2008 yılı sonlarında ABD ve Asya ülkelerinde başlayan ve sonraki yıllarda AB ülkelerini etkileyen fakat İzlanda, İspanya ve Yunanistan’ı ciddi anlamda vuran ekonomik krizin Türkiye’den teğet geçtiği hükümet tarafından açıklanmıştı.
Fakat son günlerde Türkiye’de kriz tartışmaları yeniden başladı. Dolar ve faizde başlayan yükselme, Borsa’da düşüşler yaşanıyor. Türkiye ekonomisinin önemli belirleyeni olan bu üçlünün aynı anda yükselmesi ise mümkün değil, faizler düştüğünde borsa yükselmekte, borsa yükseldiğinde dövizde düşüş yaşanmakta, dövizde yükseliş, faiz ve borsada ise düşüşler meydana gelmektedir. Bu düşüşler ve yükselişler esnasında birileri, kazanmakta, birileri kaybetmekte, bunların dengede tutulması için sürekli olarak bunlara nasıl müdahale edileceği tartışılmaktadır. Türkiye ekonomisinde bu üçlüden bir ya da ikisinde ciddi yükseliş veya kırılma dönemleri incelendiğinde Türkiye’ye giriş ya da çıkış yapan yabancı sermayenin varlığına rastlanmaktadır. Bu da Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin hangi alanlarla ilgilendiğinin göstergesidir.
Türkiye her dönem ekonomik kriz tehditleriyle karşı karşıyadır. Çünkü gelişen kapitalist ilişkiler, yerli ve yabancı sermayenin entegrasyonu, Türkiye ekonomisinin belirleyeni olan döviz, faiz ve borsa üçlüsünün müdahalelere açık olması nedeniyle Türkiye her zaman ekonomik kriz tehdidi altındadır. Bu nedenle de Türkiye’de ekonomik krizden çok, krizin faturasının kimlere çıktığının iyi tartışılması gerekir.
Döviz kurundaki dalgalanmalar Türkiye ekonomisini ciddi anlamda sarsmaktadır. Geçtiğimiz hafta euro gibi dolar kurundaki artışların yaşanması üzerine Merkez Bankası döviz alımlarına ara vererek bu artışı engellemeye çalışmaktadır. Döviz kurlarındaki artışlar, Türkiye’de mal ve hizmetleri de direkt olarak etkilemektedir. Bu nedenle her ne kadar dövizde serbest kur uygulaması bulunsa da, dönem dönem döviz kurlarına müdahale edilmektedir.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2011 yılının ilk altı ayında ihracatın yüzde 23 artış göstererek 73.2 milyar dolara ulaştığını açıklayarak, “Ekonomi iyi gidiyor” açıklamasında bulundu.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin 2010 yılı ihracatının bir önceki yıla göre yüzde 11,5 artarak 113 milyar 930 milyon dolara, ithalatı ise yüzde 31,6 artarak 185 milyar 493 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2011 yılında ise ihracat hızı ilk altı ayda yüzde 23, ithalat artış hızı ise yüzde 40 oranında devam etmektedir. Bu nedenle yapılan açıklamalarda ithalattaki artışlar görülmemektedir.
Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomik krizinden etkilenmesi de doğal. Çünkü krizin temel nedeni sıcak paradır. Türkiye’ye giriş yapan yabancı sermaye, ağırlıklı olarak borsa-faiz-döviz üçlüsünden işlem görmektedir. Yabancı sermayenin sektörel yatırımları incelendiğinde ise sanayi sektöründen çok, hizmet sektörüne ağırlık verdikleri görülmektedir.
Türkiye ekonomisi üretimden çok, borsa-döviz-faiz üçlemesinde yaşanan dalgalanmalar nedeniyle krize girmektedir. Bu üçlü Türkiye ekonomisinin belirleyenidir. Bu nedenle Türkiye ekonomisi dış müdahalelerden hemen etkilenen bir konumdadır. Bu üçlüyü etkileyen en büyük faktör ise sıcak paradır. Türkiye’nin 1993 ve 2001 ekonomik krizlerinin temelinde de bu yatmaktadır.
2008 yılı sonlarında ABD ve Asya ülkelerinde başlayan ve sonraki yıllarda AB ülkelerini etkileyen fakat İzlanda, İspanya ve Yunanistan’ı ciddi anlamda vuran ekonomik krizin Türkiye’den teğet geçtiği hükümet tarafından açıklanmıştı.
Fakat son günlerde Türkiye’de kriz tartışmaları yeniden başladı. Dolar ve faizde başlayan yükselme, Borsa’da düşüşler yaşanıyor. Türkiye ekonomisinin önemli belirleyeni olan bu üçlünün aynı anda yükselmesi ise mümkün değil, faizler düştüğünde borsa yükselmekte, borsa yükseldiğinde dövizde düşüş yaşanmakta, dövizde yükseliş, faiz ve borsada ise düşüşler meydana gelmektedir. Bu düşüşler ve yükselişler esnasında birileri, kazanmakta, birileri kaybetmekte, bunların dengede tutulması için sürekli olarak bunlara nasıl müdahale edileceği tartışılmaktadır. Türkiye ekonomisinde bu üçlüden bir ya da ikisinde ciddi yükseliş veya kırılma dönemleri incelendiğinde Türkiye’ye giriş ya da çıkış yapan yabancı sermayenin varlığına rastlanmaktadır. Bu da Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin hangi alanlarla ilgilendiğinin göstergesidir.
Türkiye her dönem ekonomik kriz tehditleriyle karşı karşıyadır. Çünkü gelişen kapitalist ilişkiler, yerli ve yabancı sermayenin entegrasyonu, Türkiye ekonomisinin belirleyeni olan döviz, faiz ve borsa üçlüsünün müdahalelere açık olması nedeniyle Türkiye her zaman ekonomik kriz tehdidi altındadır. Bu nedenle de Türkiye’de ekonomik krizden çok, krizin faturasının kimlere çıktığının iyi tartışılması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder