Güney Kürdistan’da taşlar yerinden oynadı. Güney istese de artık eskisi gibi olamayacak. Bu hayal bu rüya biterek yerine yeni hayaller ve rüyalar gelecek. Bunlara kim ne kadar hazır? Bu rüzgârda kim nasıl savrulacak? Kimler yerinde kalacak kimler gidecek? Bu değişim ve dönüşüm hızlı mı yoksa yavaş mı sürecek? Partilerin, liderlerin, hükümetin, devletin konumu nasıl şekillenecek?
KDP ve YNK eskisi gibi sistemlerini koruyabilecekler mi? Halktan habersiz ve gizli yapılan anlaşmaları ne kadar saklayabilecekler? Parti hâkimiyetlerini devletin, hükümetin ve halkın üzerinde eskisi gibi farz kılabilecekler mi? KDP ve YNK suç işlemiş kadro ve üyelerini yargıya teslim edebilecekler mi? Kerkük sorunu KDP ve YNK için can simidi mi yoksa yeni çelişkilerin yeri mi olacak? Süleymaniye ve çevresinde sınırlanan güney muhalefetinin gösterileri güneyi nasıl şekillendirecektir? Gösterilerin arkasında İran mı var? YNK mi gösterileri organize ediyor? Aynı saatlerde bölge başkanı Mesut Barzani’nin İtalya’da NATO tarafından aldığı ödülün anlamı neydi?
60 yıldır güney Kürdistan’ın siyasi yapısını hegemonyasına alan ve son 20 yıldır güney Kürdistan’da yaşamın her alanına Makyavelistçe hükmeden KDP ve YNK’ye tarihinde ilk defa kendilerine karşı güneyde bir halk serhıldanı başlamış bulunmaktadır. Kürt tarihinin entelektüalizm merkezi sayılan Süleymaniye kentinde baş göstere eylemlerden KDP ve YNK’yi çok ciddi bir şekilde etkilemiştir. Süleymaniye’de başlayan gösteriler aynı zamanda YNK’nin de bitişi anlamına gelmektedir! KDP’nin bitişi ise ancak bu gösterilerin Hewler’e ulaşmasıyla sağlanabilirdi! Bunun için KDP Süleymaniye’de başlayan gösterilerden çok ürktü. Önlemlerini buna göre hazırlamaya başladı. Hewler’e ulaşmaması için birçok çevreyi açık ve gizli olarak tehdit etti. Tehdit ettikleri arasında stratejik anlaşma belgesi imzaladığı YNK’de vardı. Süleymaniye’de baş gösteren serhıldanların YNK’den habersiz gerçekleşmeyeceğini ve YNK’ye bağlı güvenlik güçlerinin gereken karşılıgı göstermediğini belirtti. Ardından Goran’a yüklendi. Hewler, soran ve Duhok’taki bürolarını yakarak çembere aldı. Süleymaniye dâhil KDP’nin askeri tedbirlerini gören Goran hareketi ilk başta göstericileri sahiplenmedi. Provokasyon olarak nitelendirdi. Göstericiler ise kararlılıklarını göstererek taleplerini yüksek sesle ve daha kalabalık halk kitleleriyle sokaklara dökülerek gösterdiler. KDP ardından Yekgırtu İslami partisini suçladı. Gösterileri ilk planlayan ve izin alan Yekgırtu İslami partisinin bazı üyeleri hakkında tutuklama kararı çıkartı. Yekgırtu ise geri adım atarak gösterileri desteklemediğini söyleyerek KDP ile görüşmeye başladı. Süleymaniye’deki KDP merkezine taşla saldıran göstericilere KDP’lilerce ateş edildi. Çocuklarında içinde bulunduğu birçok kişi öldü ve yaralandı. Gösterileri ise kısa sürede şiddetlenerek Süleymaniye, Ranya, Çemçemal ve Halepçe gibi yerleşim yerlerine sıçradı. Hewler, Duhok, Zaxo, Akre ve Diana’da olağanüstü önlemler alan KDP güçleri askeri ve silahlı karşılık vermek için anti-propagandaya başladı. Tarihi anlamda bu yönlü tecrübeye sahip KDP geçmiş politikasına tekrar dönebilecek miydi? Kuşkusuz her yurtsever güneyli Kürt aydınının kafasından bu soru geçiyordu? Çünkü geçmişte İran la birlikte Qasımlo hareketine, Türkiye ile birlikte PKK hareketine Saddam’ın tankları ile birlikte Hewler’de YNK’ye karşı savaşarak parti çıkarlarını Kürt ulusal çıkarlarının üstünde tutmasının yakın şahitleri hala yaşıyordu. KDP’de bu bilinçte olsa gerek hemen askeri komutanlarını ve peşmerge güçlerini topladı. Toplantı üstüne toplantı yaptı. YNK’yi de daha sonra bu toplantılara kattı. Halkada şehirlerde ve her şehrin her mahallesinde bulunan istihbarat bürolarının aracılığı ile 11 Mart’ta bağımsız Kürdistan ilan edilecek. İran ve Kürt düşmanları bunu engellemek için Goran hareketini kullanmaktadır diye propaganda yapmaya başladı. Ardından kaynağı belli olmayan yerlerde Goran hareketinin İran ve radikal İslamcı örgütlerle toplantı yaptığını basına duyurdu. Bunu duyan güney Kürdistan halkı ve özelikle Behdinan bölgesindeki halk Goran’a ve Süleymaniye’deki halka yönelik halk arasında sert tepkiler oluştu. Süleymaniye serhıldanına halkın kararlı çıkışını ve PÇDK’nin sahip çıkmaya başladığını gören Goran hareketi ise tekrar Süleymaniye serhıldanına sahiplenerek ipleri eline almaya başladı. PÇDK’nin bazı üyelerinin KDP kadroları tarafından katledilen insanların evlerine yaptıkları ziyaret ve taziyeyi sahiplenme tavrı bazı KDP çevrelerini rahatsız etti. Zaten bundan dolayı KNK üyesi Faik Gulpi hakkında tutuklama karar da bundan sonra çıkartıldı. Hemen Türkiye’ye şikâyette bulundular. Süleymaniye’deki halk olaylarının arkasında PÇDK’nin olduğunu söylediler. Bu bir anlamıyla- sana muhtaç olursam güneyde bulunan askerlerini benim için harekete geçir anlamına geliyordu. KDP’nin Türkiye’den yardım talep etmesi ise NATO’yla yapılan gizli anlaşmaların bir sonucu olarak gelişiyordu. Çünkü NATO sadece devletleri değil NATO’ya yardım eden grup, örgüt ve partileri hatta kişileri desteklemeyi kapsıyordu. NATO Atlantik merkezinin bir görevi de Ortadoğu ve Asya’da bu yönlü faaliyetlerde bulunan ve NATO’ya üstün hizmetlerde bulunan kişi, örgüt ve kurumları karşılıklı korumaktı. KDP ve YNK yine ne olursa olsun parti çıkarlarını yine Kürt ulusal çıkarlarının üstünde tutmak için çabalıyorlardı. KDP yine aynı karanlık ilişkileri çok değil yakın tarihte Hewler’i1996 yıllında YNK’nin elinde almak için Saddam rejimi ile gizli görüşmeler yapmıştı. Tarık aziz Bağdat’taki mahkemede verdiği savunmada belgeleriyle Hewler’e saldırısını ve tanklarla Hewler’e girişlerini Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani ile Duhok’ta bizzat yaptığı gizli görüşme esnasında karar altına aldıklarını söyledi. Kürt kamuoyu ne yazık ki bunu es geçti. Zamanı değil diye üstünde durmadılar. Ama ne Mesut Barzani ne de Neçirvan Barzani bunu yalanlayamadılar. Daha sonra Kürt hükümetinin talebiyle mahkeme heyetinden mahkemedeki bazı konuşmaların sansürlenmesini ve TV’de canlı verilmemesini istediler. Gerekçe ise Irak’ın huzurunu ve güvenliğini tehlikeye sokma olarak gösterdiler. Bugüne kadar her türlü ilişkisini ve politikasını gizli kapılar ardında yapan ve karar altına alan KDP Kürt kamuoyuna ise bambaşka konular hakkında bilgi veriyordu. Mele Mustafa’nın mezarını bahane ederek Qasımlo güçlerine İran ile birlikte saldıran, batılı güçlerin Irak’ı yıkmak için YNK’yi kullandığını Saddam’a propaganda yaparak Saddam askerleri ile birlikte Hewler’e girip YNK’ye saldıran, binlerce Kürdü öldüren ve göç ettiren, güney Kürdistan’ın özgürleşmesini istemiyor diyerek PKK’ye Türk askeri ile birlikte saldıran KDP bu defa ne yapacaktı. Süleymaniye’deki halk hareketine ve Süleymaniye Azadi meydanını dolduran halka karşı nasıl bir propaganda başlatacaktı. Hewler’e ulaşmaya çalışan halk serhıldanına karşı tıpkı Kaddafi’nin Libya’da yaptığı propaganda taktiğini kullandılar. Goran’ın ve gösterilerinin arkasında İran’ın ve radikal İslamcı güçlerin olduğunu söylediler. Böylece batılı güçlere; ABD ve Avrupa’ya İran güneyi işgal etmek istiyor, bunun için Goran hareketini kullanıyor diyerek girişebilecekleri her türlü katliamvari saldırılara karışmamalarını ve destek verilmesini istediler. Zaten bunun önizlemesini Süleymaniye olayları sırasında gösterdiler. Mısıfte-Selahaddin’de KDP üst düzey merkezilerinin bulunduğu şehirden Süleymaniye’ye özel kuvvetler gönderdiler. Süleymaniye’de birçok provokasyon ve nrt kanalını yaktılar. Hewler’e ulaşması halinde ne kadar korkunç olabileceklerinin işaretini böylece verdiler. En büyük rant kapılarının açıldığı ve ekonomik pastalarının döndüğü güney Kürdistan’dan kolay kolay vazgeçmeyeceklerini geçmiş pratiklerini ve şehitlik felsefesine tekrar başvurarak- geçmişte biz çok mücadele ettik, şehit verdik, kazanımlar elde ettik, şimdi bu kazanımlarımızı yok etmek istiyorlar diyerek ortaya koydular. Kürdistan’ın huzurunu ve güvenliğini bozuyorlar, dış güçlerin maşalarıdır diyerek gelişebilecek saldırılarını halkın gözünde meşrulaştırmaya ve halktan destek almaya çalıştılar. Diğer Kürdistan parçalarından ne yazık ki ilk destekler geldi. Güney halkı ise diğer Kürdistan parçalarından iktidara verilen desteği hala anlamış değiller. Şimdi Süleymaniye’deki halk hareketini İran’a bağlamanın hiç vicdanla bağdaşır bir yönü yoktur. Halkın ayağa kalkması ve nedenleri üzerinde durmak gerçeği gösterecektir. Bugün bile Kürt örgütleri içerisinde İran la en iyi ilişkiye sahip KDP ve YNK’dir. İran’ın konsolosluğu Erbil’dedir. KDP ve YNK’nin büroları İran’dadır. Ticari olarak içli dışlılar ve her gün görüşmektedirler. Eğer isterlerse dedikleri gibiyse bir telefonla İran’da idam edilecek Kürt gençlerini idamdan kurtarmak için hemen telefon edebiliyorlar. Çünkü İran’da idam bekleyen Kürt gencini Celal Talabani’nin Ahmed-i Nejad’a açtığı telefon sonucu idam edilmediğini YNK çevreleri haftalarca propagandasını yaptılar. O zaman KDP’nin ortaya attığı Süleymaniye’deki gösterileri ve muhalefet güçlerini İran destekliyor siyaseti yapılmak istenen pratiğe zemin hazırlama propagandası olarak algılamak daha doğru sonuçlara ulaştırırken bunu KDP’nin gizli ilişkilerinden ayırt etmemek gerekir. Diğer tarafta aslında KDP ve YNK bununla batılı güçlere Süleymaniye’deki halk hareketini desteklemeyin İran ile ilişkimizi kesmeyerek ve BM’nin İran’a koymuş olduğu ambargoyu güneyden deldirtme mesajını verdiler.
Batı ile birlikte İran’a karşı aynı cephedeki yerimizi alacağız mesajını ilgili güçlere iletmiştir. Tek şartları Mısır ve Tunus gibi ABD ve Avrupalı güçlerin muhalif güçleri desteklediği gibi Süleymaniye’deki muhalefet güçlerini desteklememeleri olmuştur. Olayların sadece Süleymaniye ile sınırlı kalması ve diğer bölgelere sıçramamasını ise bazı çevreler YNK’nin de gizlice bu gösterileri destekliyor, Goran hareketine gizli destek veriyor söylemlerinden kaynaklanmıştır. Şu unutulmamalıdır ki YNK Goran’ın içinde çıkmadı. Goran YNK’nin içinde çıkmıştır. Dolayısıyla YNK’nin içinde hala Goran hareketine sıcak bakan kişilerin olduğunu ve var olan sistemin gidişatından hiç memnun olmayan üst ve alt düzeyli YNK’liler mevcuttur. Özelikle YNK’nin KDP’nin yedek lastiği gibi hareket ettiğinden dolayı sürekli şikâyette bulunmaktadırlar. Bu kesimlerin gösterilere müsamaha gösterdikleri doğrudur. Zaten en son Celal Talabani’nin Güney Kürdistan’a geldikten hemen sonra kendi partisinde yaptığı toplantıda bazı YNK’li üst düzey kişileri toplantıdan dışarı çıkartarak içimizde hainler olduğunu biliyordum demesi bu durumun bir nebze de olsa ortaya koymaktadır.
Mehmet Botan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder