19 Nisan 2011 Salı

Demokrasi Yolunda Meclise Girme


Türkiye’de seçim gündemi milletvekili adaylarının listelerinin açıklanmasıyla birlikte daha da ön plana çıktı. Seçime gidilen yolda partilerin ve adayların profilleri,
Türkiye’de seçim gündemi milletvekili adaylarının listelerinin açıklanmasıyla birlikte daha da ön plana çıktı. Seçime gidilen yolda partilerin ve adayların profilleri, seçim beyannameleri daha çok tartışılacağa benziyor. Fakat bu seçim bunun yanında çok daha önemli bir gerçeğin de tartışılmasını gerekli kılıyor.

Türkiye, parlamenter sisteme geçişinden bu yana meclis devlet olanaklarından nemalanmak isteyen siyasi partilerin egemenliğinde kaldı. Siyasi ve ideolojik güruhların yanında çeşitli kereler gerçekleştirilen darbelerle birlikte askerler de parlamentoda egemenlik kurmaya çalıştı. Nitekim uzun yıllar bu kesimlerin tekelinde kaldı meclis. Halen de bu güç ve etkinlik savaşı devam ediyor. 

Milletin meclisi olduğunu iddia eden bu mekânda halkların gerçek sorunları hiçbir zaman tartışılmadığı gibi, tartışmayı açma potansiyeli olan kesimlerin de meclise girmesi engellenerek iktidar mücadelesi dışındaki her türlü çatışma ve çelişki meclisten uzak tutulmaya çalışıldı. 

Belki de ilk kez geçtiğimiz 2007 seçimleri ardından oluşan mecliste BDP’nin bağımsız adaylarla meclise girmesi ardından zayıf da olsa halkların talepleri, demokrasi istemleri meclis kürsüsünden paylaşılmaya çalışıldı. Tabii ki her türlü hakaret, saldırı ve kayıtsızlığa maruz kalan bu talepler hiçbir zaman somut bir çözüm gücü yaratamadı. 

Meclisi oluşturan sandalyelerin çoğuna sahip düzen partilerinin yeni seçim beyannameleri ne olur ne olmaz diye fazla kafa yormaya da gerek yok.

Sonuç itibarıyla kendilerinin de övündüğü üzere üzerinde ilerledikleri geleneklere bağlılıkları nedeniyle yeniye oldukça kapalı, hatta tepkililer. Hem AKP, hem CHP, hem de MHP devlet imkânlarından daha fazla faydalanmak için oluşturdukları düzen içerisinde siyasal, ideolojik mesajlarını hâkim kılmaya devam edecekler. Dincilik, devletçilik ve milliyetçilik üzerinden ilerleyecek olan düşünceler, karşıtı olarak kuruldukları demokratik hak ve özgürlükleri geliştirecek herhangi bir plan ve proje de oluşturmayacaklardır.

Bilimsel düşünce çerçevesinde olasılık tanımamız gerekse de böylesi bir olasılığın düzen partilerinin geçmişlerine bakıldığında çok da anlamlı olmadığı görülebilir. Sonuçta Kürt sorunu etrafında somutlaşan halkların hak ve özgürlükler sorununu bugüne dek derinleştirerek çürütmeye çalışan, halklar lehine her türlü gelişmeyi engellemeye çalışan bu partilerden çözüm beklenemez. Bu, eşyanın doğasına da aykırıdır.

Bunun karşısında tabii ki bu seçimlerin en önemli değişikliği demokratik ulus bloğunun çekirdeğini oluşturan "Emek, Özir ilki temsil ediyor. Yetmişli yılların başında oluşturulması için çok çaba harcanan fakat bir türlü ortak paydalarda buluşamayan Türk ve Kürt sol hareketlerinin günümüzdeki ardılları tarafından birleşmeye doğru adım atmaları, şüphesiz Türkiye’nin siyasi tarihini etkileyecek önemde bir gelişmedir. 

Çünkü Türkiye siyasi hareketi içine değişik siyasetler önerebilecek bir güç girecektir. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın “stratejik yaklaşıyoruz” dediği demokratik ulus bloğunun ilk izlenimlerini oluşturan bu blok şüphesiz üreteceği yeni siyasetlerle, uygulamaya koyacağı politikalarla cumhuriyet tarihini etkileyecektir. Tabii sadece seçim ittifakı olarak kalmayıp bu dayanışmayı toplumsal alanda da uygulamaya koyabileceği kadar bunu gerçekleştirebileceğini de eklemeliyiz.

Bir yanıyla böylesi bir bloğun meclise girmesinin ezberleri bozacağı, meclis tartışmalarında demokratik hak ve özgürlüklerin gündemleşeceği tartışmaları daha yoğun yaşatacağı gibi bir sonuca gitmek mümkün olsa da, meclis aritmetiğindeki yeri göz önüne getirildiğinde geçmiş meclisten çok farklı bir sonuç yaratamayacağı da görülmelidir. Bu anlamıyla bu bloğun esas başarısı ya da etkinlik alanı meclis dışındaki alanda yürüteceği mücadelede saklıdır. Sokakta, toplumun içinde bu birlikteliğin amacını, içeriğini, stratejisini topluma empoze edebildiği, halk örgütlülüğünü güçlendirebildiği oranda çözüm gücü olabileceğini görmemiz gerekiyor. Yoksa faşist anlayışların kol gezdiği, en haklı taleplerin bile bastırıldığı, yok sayıldığı, savaş ve şiddette, asimilasyon ve baskıda medet bulan bir milletvekili kalabalığı içinde demokratik çözüm geliştirmek mümkün olmaz.

“Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu”nun desteklediği adayların seçim beyannamelerinde de öyle meclise girdikten sonra şunları şunları yapacağız eksenli söylemlerden ziyade, halklar üzerinde oynanan oyunları boşa çıkarıcı söylemlere ağırlık vermeleri daha yerinde olacaktır. Her kürsü, her miting, her toplantı faşist AKP hükümetinin Kürt sorunu karşısındaki, Türkiye halklarının özgürlük ve emek talepleri karşısındaki oyunlarını deşifre etme platformuna dönüştürülmesi gerekmektedir. 

Kapitalist hegemonyanın Ortadoğu’yu yeniden işgal etme planlarında maşa rolü oynayan bir iktidar karşısında mücadele edecek olan demokrasi bloğunun, bu seçimde aynı zamanda ABD’den AB’ye uzanan siyasi, ekonomik iktidar karşısında mücadele edeceğini görmesi, ideolojik, siyasal alanda bunları dikkate alarak taktik ve proje geliştirmesi önemli olacaktır. 
Seçimlerin işte esasta bu yanının görülmesi önemlidir. Önemli olan seçimleri kimin kazanıp kazanmayacağı, kimlerin meclise girip girmeyeceği değil. İnsan olma mücadelesinin ilk adımlarının atıldığı bu coğrafyada hâkimiyetini kurmak isteyen devletçi iktidarcı sistemin temsilcileriyle, buna karşı toplumsallaşmanın ilk günlerinden bu yana özgürlük mücadelesi yürüten kesimlerin kavgasına tanık olacak bu seçimler. Dayanışmanın, birliğin, kardeşliğin, özgürlük ve demokrasinin taraftarlarıyla tekliğin, parçalılığın, düşmanlığın, katliam ve faşizmin taraftarlarının mücadelesinin en çıplak haliyle görüleceği bir ortam olacak 2011 seçimleri.

Bu anlamıyla Kürt sorununa demokratik barışçıl çözüm üretmek isteyen Türk-Kürt tüm kesimlerin Kürt halkının öncülük ettiği demokrasi mücadelesindeki ısrarı, yaratıcılığı ve inatçılığı bu sürece damgasını vuracak gelişmeleri oluşturacaktır. Demokratik ulusun kuruluşu umutlarını arttıran bu seçim bloğunun toplumun tüm alanlarına yayılarak genelleşmesi, Kürdistan ve Türkiye halklarının yaşadığı tüm sorunlardan kurtulması için önemli bir gelişmedir. Kürt ve Türk halkının kaderini, geleceğini belirleyecek olan seçimler değil, yürütülecek mücadele, gösterilecek irade, eylemsellik ve nihayetinde gerçekleştirilecek devrim olacaktır.

Umut Yeniçağ

Hiç yorum yok: