Yüksek Seçim Kurulu(YSK), içinde Hatip Dicle, Leyla Zana, Ertuğrul Kürkçü, Gülten Kışanak, Sabahat Tuncel ve Sırrı Süreyya’nın bulunduğu 12 bağımsız adayı veto etti. Türk devletinin Kürtleri engelleme kurumu çok. Engelleme işi daha bebeklikte alacağınız isimle nüfus memurluğunda başlıyor. Çok yer tutacağı için Türkiye Cumhuriyeti Kürtleri Engelleme Kurumlarının isimlerini izniniyle yazmayayım. Kürtlerin beş bin yıl önceden başlayarak vefat etmiş bütün ataları kalkıp gelse, Türklerin Kürtleri Engelleme Kurumlarıyla başa çıkamaz. Bütün engellerin aşıldığı yerde Türk devletinin sokak kurumları devreye girer:
“Mehmet, Türkçe konuş çok konuş!”
“Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız!”
Yani demem ok ki, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı karşısında öyle hemen heyecanlanmaya, telaşlanmaya, kızmaya gerek yok. Bu tür olaylarda sakin ve enine boyuna düşünüldüğü zaman sağlıklı sonuçlara varılır.
BDP yöneticilerinin ilk açıklaması şöyle oldu:
“Gerekirse seçimden çekiliriz!”
Ben bundan önceki yazımda, seçimlerin bu uyduruk biçimine dilerim bir daha katılma gereği duyulmaz demiştim.
Ama bu durum o değil. Benim sözünü ettiğim seçim barajıyla ilgili bir şeydi. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu Kürtlerin kimleri seçip seçemeyeceğine karar vermiş bulunuyor. Siyaseti Türk devletinin koyduğu kurallar çerçevesinde oynarsanız, kalenizde bolca Türk devletinin köşe golünü görürsünüz. Onlarda bu tür goller çok.
BDP, dolayısıyla bağımsız adaylar seçimden çekilirse ne olur?
Hiçbir şey olmaz. Onların yerine Türk partilerinin adayları meclise girer. Hiçbir şey olmamış gibi de beş yıl idare ederler. Bu ara Kürt çocukları Diyarbakır’da, Cizre’de şurda burada biber gazı altında bolca kaldırım dişlerler.
Seçime girilmeyebilir. BDP seçime girmeme kararı alırsa, bu kararın etkili olması için Kürtlerin başka kararlar alması gerekiyor. Madem Türkler istemediği Kürtleri seçtirmiyor, o zaman da Kürtlerin Kürdistan’da seçim yaptırmama hakkı oluşuyor. Bu kararı da ancak biliyorsunuz PKK alabilir. Bu karar aynı zamanda savaş kararı anlamına geliyor. Zaten Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı Kürtlere karşı bir savaş kararıdır.
BDP ve PKK bu durumu değerlendirecektir. Nasıl bir sonuca varılacak bilmiyorum. Ters köşeden atılmış Türk golü karşısında karar vermeleri kolay olmayacaktır. Seçimden çekilseler, Kürdistan’da Türk partilerine seçim yaptırmamaları lazım. Yoksa kararlarının bir anlamı olmaz. Vetolara rağmen seçime girilse bu da aslında yenilgi anlamına gelecektir. Türklerin koyduğu kurallar içinde siyaset yapmak böyle zor bir iş işte.
Piyango gibi. Kürt adayların Türk onayından geçmesi piyango çekişline benziyor. Çünkü zaten sabıkasız Kürt yok. Yasak ve inkar cumhuriyetine her itirazınız sabıka anlamına geldiği için, Türk kurumlarının onayından geçme olasılığı da piyango da kazanma olasılığı kadar dar.
Kürtler, hakları olan ve başka ulusların çok cesurca aldığı radikal kararlar almadıkça kişisel ve ulusal onurlarının Türk devleti tarafından sıkça rencide edilmesine hep katlanmak durumunda kalacaklar.
Türkler kararını vermiş, bizim istediklerimizi seçebilirsiniz diyorlar. Karar çok açık. Net. Karar sorunu olan Kürtlerdir.
Ya seçimlere girmeyip seçim yaptırmayacaksınız ya da bu darbeyi başka metodlarla zafere çevireceksiniz.
bildiricihasan@hotmail.com
“Mehmet, Türkçe konuş çok konuş!”
“Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız!”
Yani demem ok ki, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı karşısında öyle hemen heyecanlanmaya, telaşlanmaya, kızmaya gerek yok. Bu tür olaylarda sakin ve enine boyuna düşünüldüğü zaman sağlıklı sonuçlara varılır.
BDP yöneticilerinin ilk açıklaması şöyle oldu:
“Gerekirse seçimden çekiliriz!”
Ben bundan önceki yazımda, seçimlerin bu uyduruk biçimine dilerim bir daha katılma gereği duyulmaz demiştim.
Ama bu durum o değil. Benim sözünü ettiğim seçim barajıyla ilgili bir şeydi. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu Kürtlerin kimleri seçip seçemeyeceğine karar vermiş bulunuyor. Siyaseti Türk devletinin koyduğu kurallar çerçevesinde oynarsanız, kalenizde bolca Türk devletinin köşe golünü görürsünüz. Onlarda bu tür goller çok.
BDP, dolayısıyla bağımsız adaylar seçimden çekilirse ne olur?
Hiçbir şey olmaz. Onların yerine Türk partilerinin adayları meclise girer. Hiçbir şey olmamış gibi de beş yıl idare ederler. Bu ara Kürt çocukları Diyarbakır’da, Cizre’de şurda burada biber gazı altında bolca kaldırım dişlerler.
Seçime girilmeyebilir. BDP seçime girmeme kararı alırsa, bu kararın etkili olması için Kürtlerin başka kararlar alması gerekiyor. Madem Türkler istemediği Kürtleri seçtirmiyor, o zaman da Kürtlerin Kürdistan’da seçim yaptırmama hakkı oluşuyor. Bu kararı da ancak biliyorsunuz PKK alabilir. Bu karar aynı zamanda savaş kararı anlamına geliyor. Zaten Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı Kürtlere karşı bir savaş kararıdır.
BDP ve PKK bu durumu değerlendirecektir. Nasıl bir sonuca varılacak bilmiyorum. Ters köşeden atılmış Türk golü karşısında karar vermeleri kolay olmayacaktır. Seçimden çekilseler, Kürdistan’da Türk partilerine seçim yaptırmamaları lazım. Yoksa kararlarının bir anlamı olmaz. Vetolara rağmen seçime girilse bu da aslında yenilgi anlamına gelecektir. Türklerin koyduğu kurallar içinde siyaset yapmak böyle zor bir iş işte.
Piyango gibi. Kürt adayların Türk onayından geçmesi piyango çekişline benziyor. Çünkü zaten sabıkasız Kürt yok. Yasak ve inkar cumhuriyetine her itirazınız sabıka anlamına geldiği için, Türk kurumlarının onayından geçme olasılığı da piyango da kazanma olasılığı kadar dar.
Kürtler, hakları olan ve başka ulusların çok cesurca aldığı radikal kararlar almadıkça kişisel ve ulusal onurlarının Türk devleti tarafından sıkça rencide edilmesine hep katlanmak durumunda kalacaklar.
Türkler kararını vermiş, bizim istediklerimizi seçebilirsiniz diyorlar. Karar çok açık. Net. Karar sorunu olan Kürtlerdir.
Ya seçimlere girmeyip seçim yaptırmayacaksınız ya da bu darbeyi başka metodlarla zafere çevireceksiniz.
bildiricihasan@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder