Seçim sürecinde olan Türkiye ve Kürdistan’da iktidarda olan AKP ve AKP yandaşı basın Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine her medotu mübah görerek saldırıyor. Amaç; Kürdistan'da AKP menşeli TC işgalini taçlandıracak bir seçim sonucunu elde etmektir.
AKP’nin Kürdistan ve Kürt siyasetini anlamak için ve bazı Kürt aydınlarının birçok tarihsel gerçeği ya gözardı ederek veya görmeyerek AKP’ye çanak tutması ve hatta bazılarının, örneğin piskolojik olarak türklüğü benliğinin ta derinliklerine kadar içseleştirimiş, kimlik edinmiş bir Mehmet Metiner gibilerle aynı saflarda düşmesi, Milli görüş ideolojisine bir daha göz atmamızı zorunlu kılmaktadır.
Herkesin bildiği gibi; Türkiye’de Kürtler tarihsel olarak herzaman sistematik bir yok edilme ve asimilasiyon gerçekliğiyle karşı karşıya olmuşlardır. Ancak Cumhuriyet devleti eliyle siyasi, kültürel ,dilsel, kimliksel, yani aidiyet boyutuyla dayatılan jenosid, asimilasiyonun yeterli olmadığını gören, yada yanlış, eksik yapıldığını sanan, kendilerine kendilerince misyonlar yükleyen farklı siyasi gelenkler oluşmuş, bu ideolojik guruplar asmilasiyon, yok etme, siyasal soykırımı başarıya ulaştırma konzeptleri geliştirilmişlerdir. Bu konzeptlerin din ve millli’lik üzerine inşa edilmesi ise Kürt toplumsal gerçekliğin iyi okumalarıdan olmuştur.
Kürdistan’ın dört parçaya bölünmüş olmasından kaynaklanan, tarih içinde oluşmuş farklılıklar, sömürge olmanın yarattığı kültürel, sosyal, iktisadi tahrisel farklılıklar ve en önemliside dindar bir halk olmasının verdiği önemli verileride devletten farklı okuyup ve farklı işleyen, konzeptlerinde tüm detayları dikkate dikkate alan, önderliğinide bir kaç hafta önce 80 yaşlarında ölen Erbakan’ın çektiği Milli Görüş ideolojisinin çok iyi işlediği bugün çok net, somut görülmektedir. Önceleri İttihat-ı Terraki ideolojisi ve daha sonra da Cumhuriyetin ırkçı, tekçi ideolojisiyle beslenmiş bu İdeoloji, Kürtlerin asimilasiyonuna çok derin ve pragmatik yöntemlerle yaklaşmışlardır.
Boşuna bu ideoloji temsilcilerine "Takkunyacılar" denilmemiştir.
TC.devleti, tek başına bu kadar ağır ve zor bir sorunda Kürt halkını tümüyle asimile edemeyeceğini kendi özgün devlet tecürbesiyle bildiği için, hep farklı arayışlar içinde olmuştur. İşte bu çerçevede Milli Görüş ideolojisi devreye girmiştir. Arada sırada pratik siyasette devletle Milli görüş ideolojisi çatışma içinde görünmüş olasa da, özünde devletin Kürtler boyutunda yürüttüğü siyaseti tamamlamıştır. 12 Mart 1971 döneminde Milli Nizam Partisinin kapatılması ve ardında yine Erbakan’a siyaset yolu açılarak İsviçre'den Türkiye’ye dönüşünün sağlanması kendiliğinde bir plan değil, aksine daha sonra açıklanan belgelerde de yer aldığı gibi devletin bizzat oluşturduğu konzept çerçevesinde olmuştur. İlginçtir, Erbakan’nın hep askerlerle sorunlu olduğu söylenirdi. Öyle ki 12 Eylül askeri darbesinin ve 28 Şubat Askeri darbe girişimlerini Erbakan’nın ve çevresinin proveke ettikleri söylenir. Ama gerçek öyle değil. 12 Eylül Faşizminin ikitidarda olduğu dönemlerde en az ve belkide hiç dokunulmayan çevre milli görüşçüler olmuştur. Erbakan 12 Eylül 1980 de partiler kapatılıp, liderleri gözlem altına alınırken, sadece askerler tarafından 10 ay"misafir" edilmiştir.
Kürdistan’da ulusal Kurtuluş mücedelesini kırmak için geliştirilen en önemli proje devletin askeri ve polisiyle yürütüğü baskıcı, savaş temelli siyaseti olmamıştır. Aksine Milli görüş dayanıklı islam projesi olmuştur. Din çerçeveli asimilasiyon,soykırım siyaseti geliştirilirken ümmet ve islam kavramları dindar Kürt halkına anlatılarak, aldatılmak isteniyordu. Fetullah Gülen hareketinin bugün Kürdistan'da yürüttüğü çalışmada bu meyillidir.
Milli görüş geleneği, hiç bir dönem açıkça Kürt halkının Anadilinin yaskalanmasının, köy ismilerinin türkçeleştirlmesinin, faili meçuhl cinayetleri islamla karşıt, insanlık düşmanı bir siyaset olduğunu söylememiştir. En azınında 2000’li yıllara kadar hiç ağzından çıkarmamıştır. Aksine İslamı, müslüman olamayı, Ümmet kavramını Türk olmakla özdeşleştirmiş ve Müslüman olmanın olmazsa olmazı Türk olma olduğunu vaaz etmiştir. -Akıncılar hareketinin konzeptleri, siyasetleri iyi irdelendiğinde bu türklük yanı somut olarak görülür.- Bir taraftan Türk olmanın köken ve ırkla alakalı olmadığını Kürtlere söylerken,öte yandan Türklüğün fetihçi (işgalci,talancı) yanını öne çıkararak propagandasını yapmaktaydı. Hatta Erbakan Mehter takımları eşliğinde İstanbulun fethini sistematik olarak kutlamayı bir gelenek haline getirmişti.
Türkçe’nin öğrenilmesinin temel koşut olarak her alanda dayatıldığı yine "Akıncılar" hareketi üzerinde yürütülmüştür. Müslümanlıkla ilgili tüm yayınlar Kürtler içinde türkçe yapılmaktaydı. Ekonomiye bakışlarıda "ağır milli sanayi" adında, tamamen türkçülük ve türklük üzerine oluşturlumuştur. Bugün Anadolu sermayesi, sanayisi ki, -ilginçtir hiçbir Kürdistan kenti aralarında yok- Kayseri- Konya eksenli türk kimliklidir. Yani Milli Görüş için önemli olan Kürt,Kürtler ve onların hakları değil, Kürdistan’ın her boyutuyla, derinlikli olarak fethiydi. Bu nedenle de osmanlıda var olan devşirme kültürü canlandırılarak, türkleştirilmiş, benliklerinden edilmiş Mehmet Metinerlerin bulunup yetiştirilmesi gerekmekteydi.
Ümmet kavramı üzerinden asimile ettikleri, Kürtlüklerini de soyutlayarak, farklı bir kimliği içseleştirmelerini sağladıkları Kürt kökenli ama Kürtlüğü tanımayan, kürtlüğün acısını yaşamayan ve hatta Kürdün insanca yaşaması için mücadele eden insana ölüm kusan bireyler üzerinde Kürtlere "Kürt olmak önemli değil çünükü hepimiz müslümanız", Propagandasıyla kürtlerin asimile edilmesi, kürtlerin kürtlüklerine düşman olmasına çalışılmıştır. İkinci yazımızda "Akıncılar" hareketi eliyle oluşturulan Hizubullah haraketi ve türkleştirilmiş, kimliksiz, kimseye yaranamayan aşağılık komplekslerininin ayukka çıktığı ve bu nedenden ötürü agresiv olan Kürt kökenli AKP’li aydınları işlerken, AKP’nin neden Kürtler için çok tehlikeli olduğunu açıklamaya çalışacağız..
Haci Erdogan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder