Belediye hoparlörü: Üç din kardeşimizi komünistler öldürdü
Askeri telsiz: Aleviler askeri kışlayı bastı
Maraş olaylarında en kanlı sahnelerin fitili, öldürülen iki sol
görüşlü öğretmenin cenazesinin kaldırıldığı akşam saatlerinde ateşlendi.
Maraş'ta üç Sünni gencin öldürülmesi kentte infiale neden oldu. Bu
infiali bir katliama dönüştürecek anons ise 22 Aralık gecesi belediyenin
hoparlöründen geldi: "Üç Müslüman din kardeşimiz komünistler tarafından
öldürüldü. Bunların kanı yerde kalmayacak!"
Bu anons peşi sıra cami hoparlörlerinden de yapıldı. "Dünkü olaylarda
komünist ve Aleviler tarafından şehit edilen üç din kardeşimizin
cenazesi kalkacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, son
görevlerini yapsınlar" seklindeki anonslar, kentte artık geri alınamaz
bir savaşın habercisiydi. Belediye hoparlöründen yapılan anonslar
sabahın erken saatlerinden itibaren devam etti. Halk ölen Sünni
vatandaşların cenazesinin kaldırılmasına çağrılıyordu. Asker, yayının
yapıldığı belediyeye gittiğinde yayın odasında kimse yoktu. Kime
sorulduysa, yayını kendilerinin yapmadığını söylüyordu. Tahrik olan
halk, provokatörlerin liderliğinde saldırıya geçti. Trabzon
Caddesi'ndeki dükkânlar tahrip edildi.
Yörükselim yerle bir
Aynı saatlerde sloganlarla yüzlerce kişi, Alevi mahallesi
Yörükselim'e yürüyüşe geçti. Ellerinde Türk bayrağı, taş ve sopalar
bulunan grup içerisinden bazıları, "Yörükselim'de arkadaşlarımız şehit
edildi. Haydin" diyordu. Yörükselim, ellerinde uzun namlulu silahlar,
tabancalar, av tüfekleri, benzin bidonları bulunan bu kalabalığın
saldırısına uğradı. Birçok kişi öldü, pek çok kişi yaralandı. Onlarca ev
yakıldı.
Serintepe Mahallesi'nde de kanlı çatışma başlamıştı. Tam bu sırada
ikinci öldürücü anons yapıldı. Askerler, "Kışla'ya saldırı oldu.
Kışla'yı Aleviler bastı" şeklinde telsiz çağrısı alınca olay yerinden
ayrıldı. Bu provokasyon planı harfiyen işledi. Asker gitti, katliam
başladı. 93 ev tahrip edildi, 13 kişi öldürüldü. Aradan 33 yıl geçmesine
rağmen askerin oradan uzaklaşmasını sağlayan telsiz anonsunu kimin
yaptığı da hâlâ meçhul.
Sıradaki mahalle ise Alevi nüfusunun az olduğu Yusuflar'dı. Ellerinde
silah ve sopalar bulunan topluluk daha önceden belirlenen evlere girip,
içerideki Alevileri darp ediyor, öldürüyor, sonra da evlerini ateşe
veriyordu. Kaçmaya çalışan Aleviler de bu saldırılardan nasipleniyordu.
Akşama doğru Yusuflar Mahallesi'ndeki kanlı bilanço şöyleydi: 16 ölü,
çok sayıda yaralı.
Sakarya, Yenimahalle, Mağaralı, İsadivanlı ve Dumlupınar
mahallelerinde de tam bir vahşet yaşanıyordu. Ne yazık ki, asker ve
polis yine ortada yoktu. Bütün bu saldırılara rağmen Maraş'ta katliama
katılmayan çok sayıda Sünni vatandaş da vardı. Hatta birçok Alevi
vatandaşı evlerinde sakladılar.
Ecevit'in anonsu işe yaramadı
Maraş'ta katliam devam ederken kentte Başbakan Ecevit'in sesinden
halkı sakin olmaya çağıran anonslar da yapılıyordu. Şehirde sokağa çıkma
yasağı olmasına rağmen saldırganlar rahatlıkla eylemlerini
gerçekleştiriyordu. İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, Adalet Bakanı,
Sağlık Bakanı, Milli Eğitim Bakanı da şehre gelmişti. Ancak onların
gayreti de katliamı önlemeye yetmedi. 2. Ordu Komutanı, Jandarma Genel
Komutanı ve Vali ile olayları yatıştırmak için toplantılar yapan
bakanların çözüm önerileri sonuç vermedi.
Maraş olaylarını "Solcular çıkardı" diyen dönemin CHP'li İçişleri
Bakanı İrfan Özaydınlı, Kahramanmaraş'a geldiğinde durumun ciddiyetini
anlamıştı; ancak iş işten geçmişti. Özaydınlı, tepkiler üzerine yerini
Hasan Fehmi Güneş'e bıraktı.
MİT her şeyi önceden biliyordu
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e gönderilen 3 Ocak 1979 tarihli
rapor, olayların organize edilmesinde MİT'in rolüne işaret ediyor.
Gazeteci Rıdvan Akar ve Can Dündar'ın Ecevit'in arşivinden elde ettiği
raporda, "Yeni vuku bulan Kahramanmaraş olayı başta Türkeş,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yusuf Ö. olmak üzere, MİT'ten Şahap H.
Ali K., Mehmet K., Avukat Metin E., Nart K.'nın müşterek planlamaları
ile çıkarılmış" deniliyor.
Katliamın simgesi o fotoğraf
Esma Suna ve karnındaki bebeği (yukarıda) kurşunlanarak öldürüldü. Bu
fotoğraf Günaydın gazetesinde yayımlanınca, Maraş olaylarının vahameti
de daha iyi anlaşıldı. Suna ailesinin bir başka ferdinin (sağda) ise
sünnetli olup olmadığına bakılmış.
Maraş'taki vahim tabloyu en çarpıcı biçimde gösteren fotoğraflar Suna
ailesine ait. Esma Suna, karnında bebeğiyle beraber kurşunlanarak
öldürüldü. Esma Suna'nın karnındaki 8 aylık bebeğini doktorlar
ameliyatla çıkararak göstermişti. Katliamdan sonra gazetelere yansıyan
haberlerde, Musa Suna'nın sözleri yaşanan trajediyi gözler önüne
seriyordu:
"Kapıyı kırarak eve girdiler. 'Size bu dünyada yer yok' diye bağırıp
üzerimize saldırdılar. Evimizi ateşe verdiler. Sonra silahlarını
ateşlediler. Gözümü hastanede açtım." Suna ailesine yönelen
saldırganların işlediği cinayetler, daha sonra Maraş Davası gerekçeli
kararında şöyle anlatılacaktı: "Esma Suna'nın 'Kardeşler yapmayın bu
vicdansızlığı, biz de Müslümanız, yarın pişman olursunuz, bizim
ölümümüzde ne var, biz ölürüz, geri kalanlar yine beraber yaşayacak,
yapmayın bunu' dedikçe saldırganların 'Neren Müslüman senin, besmele çek
bakalım' dediklerini; besmele çekmesine rağmen inanmadıkları; bu
şekilde saat 16.30'a kadar eve saldırdıklarını; saldırganların 'Size bir
şey yapmayacağız, dışarı çıkın, teslim olun' diye bağırmaları üzerine
kızı Fidan Suna ve yeğeni Aziz Tüzün'ün balkona çıktıkları sırada
vuruldukları..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder